| Konu: | 2013 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2011 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 44 |
| Tarih: | 18.12.2012 |
MHP GRUBU ADINA MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçe kanununun 10'uncu maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime Kerkük'te yaşanan dramla başlamak istiyorum. Barzani'yle gurur duyup Kerkük'teki kardeşlerimizi kaderine terk etiniz. Son günlerde yaşanan olaylar sebebiyle Kerkük'te şehit olan kardeşlerimize Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.
Değerli milletvekilleri, mahallî idarelere yapılacak hazine yardımları yıllardır her bütçede yer almaktadır. Belediyelerin görevleri Belediye Kanunu ile belirlenmiş, bu belediyelerin hizmetlerini yerine getirebilmesi için gerekli olan kaynaklar da Belediye Gelirleri Kanunu ile belirlenmiştir. Pekâlâ, bu durumda bütçe kanununda mahallî idarelere hazine yardımı yapılmasına ilişkin hükümler niçin yer bulmaktadır? Bunun temel sebebi, bazı belediyelerin kendilerine kanunlarla verilen görevleri yerine getirebilecek seviyede gelirlerinin olmamasıdır. Bir başka sebep de iktidarın belediyeleri kendisine muhtaç etme gayretleridir. İktidar, hazine yardımlarını özellikle küçük belediyeler üzerinde bir baskı aracı olarak kullanmaktadır. Seçim zamanı "İktidardan belediye başkanı seçerseniz size hizmet gelir, yoksa hizmet alamazsınız." diye propaganda yapılmaktadır. "İktidar ile el ele" sloganlarıyla "İktidarı desteklersek daha fazla, hizmet alırız." anlayışının insanlara empoze edilmesi, hazine yardımları siyasi rüşvet veya siyasi tehdit olarak gören iktidarın da ekmeğine yağ sürmektedir. Şimdi sormak istiyorum: 2009 mahalli seçimlerinden bu yana hazine yardımlarının rüşvet ve baskı aracı olarak kullanıp kaç tane belediye başkanımızı kendi partinize transfer ettiniz?
Değerli milletvekilleri, 5779 sayılı İl Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun'un 6'ncı maddesinin 1'inci fıkrasında: "Kesinleşmiş en son genel bütçe vergi gelirleri tahsilatı toplamının binde 1'i Maliye Bakanlığı bütçesine nüfusu 10 bine kadar olan belediyeler için kullanılmak üzere denkleştirme ödeneği olarak konulur. Maliye Bakanlığı, bu ödeneği mart ve temmuz aylarında iki eşit taksit hâlinde dağıtılmak üzere İlbank AŞ hesabına aktarır. İlbank AŞ, hesabına aktarılan ödeneğin yüzde 65'ini eşit şekilde, yüzde 35'ini ise nüfus esasına göre dağıtır." hükmü bulunmaktadır. Şimdi, küçük belediyeler için denkleştirme ödeneği mevcutken bütçe kanunlarıyla farklı ödenekler getirilmesi politik tavrın açık ifadesidir. Denkleştirme ödeneği yetmiyorsa nüfusu 10 binin altındaki belediyelerle ilgili yeni ve adil bir sistem muhakkak burada karara bağlanmalıdır.
Yine, aynı kanunun 6'ncı maddesinin (29'nci fıkrasına göre: "Bu Kanunda ayrılması öngörülen paylar ile birinci fıkrada belirtilen ödenek dışında, mahalli idarelere yardım amacıyla, bakanlıklar ile bağlı ve ilgili kurum ve kuruluşların bütçelerine pay, fon veya özel hesap gibi adlarla başka bir ödenek konulamaz." hükmü vardır. Bu durumda bütçe kanunlarıyla KÖYDES ve SUKAP kapsamında ödenek konulması bu kanun hükmüne de aykırılık teşkil etmektedir. Maliye Bakanlığı bütçesine KÖYDES ve SUKAP kapsamında konulan ödeneklerin dağılımı, kullandırılması, izlenmesi ve denetimine ilişkin usul ve esaslar da Yüksek Planlama Kurulu tarafından belirlenmektedir. Yüksek Planlama Kurulunun nasıl oluştuğunu hepimiz biliyoruz, yani Yüksek Planlama Kurulu Hükûmet üyeleri tarafından oluşturulmaktadır. Yüksek Planlama Kurulunun bu şekilde oluştuğu dikkate alındığında da buradan çıkan kararların nasıl kararlar olacağını, bu kaynakların hangi belediyelere, hangi özel idarelere aktarılacağını da tartışmaya gerek bile yoktur.
Değerli milletvekilleri, kalıcı ve kayda değer bir çözüm istiyorsak, yıllardır düzenleyemediğimiz Belediye Gelirleri Kanunu'nu günümüz şartlarına göre düzenlemeli, belediyelere kendi görevlerini yerine getirmeye yetecek kadar kaynak aktarılmasını sağlamalıyız. Bunu gerçekleştirirken de belediyelerin büyüklükleri, yaz kış nüfusları, coğrafi alanlarının genişliği gibi objektif kriterler de göz önünde tutulmalıdır. Yoksa, dökme suyla değirmen dönmeyeceği ortadadır.
Son yıllarda KÖYDES Projesi köylere hizmet götürülmesi bakımından önemli bir fonksiyon üstlenmiştir. Ancak bunun da ciddi manada sorgulanmaya ihtiyacı vardır. KÖYDES projeleriyle götürülen hizmetlerin talepleri yeteri kadar karşılayamaması ve bu hizmetlerin belli bir kalite standardını tutturamaması bu sorgulamayı daha da zaruri kılmaktadır. Ayrıca, köylerin altyapı hizmetlerini yapmak il özel idarelerinin görevidir. Özel idareler köylerimizde altyapı çalışmalarını istenilen düzeyde niçin yapamamaktadır? Tabii ki yeterli kaynakları olmadığı için. Pekâlâ, asıl görevli olan birimlere kalıcı kaynaklar aktarılarak bu hizmetlerin yapılması varken niye yeni projeler, yeni harcama kalemleri ihdas edilmektedir, bunun nedeni de gerçekten anlaşılamamaktadır.
Yine, SUKAP Projesi kapsamında yapılan hizmetler de zaten belediyelerin yapması gereken işlerdendir. Belediyeler SUKAP Projesi kapsamında yapması gereken projeleri niçin yapamamaktadırlar? Yine kaynakları yetmediği için. Pekâlâ, bütün belediyelerin sorunlarını çözerek hepsine yeterli kaynak aktarmak varken, bazılarına yeterli kaynak aktarılmakta, bazıları da merkezî idarenin kapısında yalvartılmaktadır. Bundan maksat nedir, anlaşılamamaktadır.
Dolayısıyla, belediyelere kanunla verilen görevleri yapabilecekleri miktarda kaynak aktarılması önem arz etmektedir ve bu kaynaklar da objektif kriterlere göre, hiçbir ayrım yapılmaksızın bütün belediyelere adil şekilde aktarılmalıdır.
Değerli milletvekilleri, belediyeler arasında en büyük adaletsizliklerden birisi de bu yasama yılında çıkartılan yeni Büyükşehir Belediyesi Kanunu'yla yapılmıştır. Anayasa Komisyonunda görüşülmeden, Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmeden, vatandaştan gerçekler saklanarak, yangından mal kaçırırcasına, AKP iktidarının sayısal çoğunluğu ile hızlı bir şekilde Meclisten geçirilerek yasalaşan yeni Büyükşehir Kanunu ülkemizi şehir devletlerine ayırmakta, federatif bir sistemin altyapısını oluşturmaktadır. Sayın Başbakanın başkanlık hayallerini gerçekleştirmek için, dayatma yasalarla Türkiye Cumhuriyeti'nin üniter devlet yapısını ortadan kaldırmak için çıkarılan, ülkemizin birliği ve dirliği açısından ciddi tehlikeler oluşturan yeni Büyükşehir Belediyesi Kanunu'nun bir başka handikabı da büyükşehir olan illerle büyükşehir olmayan illerdeki mahallî idarelere aktarılan kaynağın birbirinden ciddi miktarda farklılık arz etmesidir. Yeni Büyükşehir Kanunu ile büyükşehir olan illere ayrılan paylar arttığı için bu illere şu an hazineden ödenen paylara yıllık 4 milyar TL civarında ilave yapılmaktadır. Ayrıca Büyükşehir Belediyesi Kanunu ile vatandaştan bu büyükşehir olan illerin toplayacağı vergi ve harç miktarları da artmaktadır. Oysa büyükşehir olmayan illerde belediye gelirlerinde değişen hiçbir şey yoktur. Yani siz, büyükşehir belediyelerine daha fazla miktarda, büyükşehir olmayan belediyelere daha az miktarda kaynak aktaracaksınız., sonra ikisini mukayese edeceksiniz! Bu nasıl bir insafsızlıktır? Bu nasıl bir adalet anlayışıdır? Bunu anlamak gerçekten mümkün değil.
Bizim, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, hizmetlerin sunumundaki hız ve kalitenin artırılması maksadıyla alınacak iyi niyetli tedbirlere diyecek bir sözümüz yoktur. Ancak, bu Büyükşehir Belediyesi Kanunu'nun hedefinde yerel yönetimleri reforma tabi tutmak, kaynak ve imkânlardan daha fazla istifade etmelerini temin etmek ve bu alanda var olan eksik ve ihtiyaçları azami ölçüde gidermek kesinlikle yer almamaktadır. Ayrılan kaynaklardaki artış baz alınarak kaynakların daha etkin bir şekilde kullanılıp kullanılmadığı araştırılmadan yapılacak yorumları da şimdiden duyar gibi olmaktayız.
Sayın Başbakan birkaç sene sonra, bu çok fazla kaynak kullanarak hizmet üreten büyükşehir belediyelerini baz alarak Türkiye'nin her yerinde, büyükşehirlerde uygulanan yönetim modelinin uygulanmasını gündeme getirecektir. Bu da ülkemizin idari yapısının kökten değiştirilmesine sebep olacaktır.
Sonuç olarak, belediyeler ve özel idarelerin gelirlerinin kendilerine kanunla verilen görevleri yapacak şekilde artırılması ve bu gelirlerin mahallî idare birimleri arasında objektif kriterlere göre dağıtılması muhakkak sağlanmalıdır. Adaletsiz bir uygulama olan hazine ve diğer bakanlık bütçeleri üzerinden mahallî idarelere yardım ve kaynak aktarılmasına son verilmelidir. Daha, dün, burada, Çevre ve Şehircilik Bakanı, 2012 bütçesinden ne kadar çöp aracı dağıttıklarını ve bunu, tabii ki kendi keyiflerine göre dağıttıklarını ilan etti.
Bu vesileyle, 2013 yılı bütçesinin hayırlara vesile olmasını diler, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.