| Konu: | CHP GRUBU ÖNERİSİ |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 10 |
| Tarih: | 17.10.2012 |
İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin ÖSYM'nin düzenlemiş olduğu sınavlardaki usulsüzlüklerle ilgili vermiş olduğu araştırma önergesinin usulen aleyhine, içerik olarak lehine söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuya girmeden önce, 12 Eylülden başlayıp bugün onlarca cezaevinde devam etmekte olan, binlerce politik tutuklunun yaşamını tehdit eden bir noktaya gelen açlık grevine dikkatinizi çekmek istiyorum. Bildiğimiz gibi, 12 Eylülden bugüne kadar 63 siyasi tutsakla başlayan süresiz, dönüşümsüz açlık grevleri maalesef Meclisin, siyasi partilerin, sivil toplum örgütlerinin ve medyanın duyarsızlığı ile dalga dalga yayıldığı ve her an ölümlerin yaşanabileceği kritik bir eşiğe geldiği hepimizin bildiği bir gerçektir. Özellikle taleplere baktığımız zaman, sadece açlık grevlerinin bitirilmesine, çözümlenmesine yönelik olan talepler değil, aynı zamanda ülkemizin ihtiyaç duyduğu toplumsal barışın gelmesiyle ilgili de çok önemli tespitlerin olduğu taleplerle bu eylemin devam ettiğini görüyoruz. Ben özellikle burada, Meclisin bu süresiz, dönüşümsüz açlık grevine karşı girmiş olduğu süresiz, dönüşümsüz duyarsızlığın bir an önce giderilmesi çağrısını buradan, tekrar bu kürsüden yapmak istiyorum.
Aslında yapılan eylem, Adalet Bakanlığının B vitamini takviyesiyle ilgili göstermiş olduğu duyarsızlık, bazı cezaevlerinde su, şeker, limon gibi temel birtakım ihtiyaç maddelerinin teminiyle ilgili göstermiş olduğu duyarsızlık nedeniyle fiilî bir ölüm orucunun olduğunu da belirtmek gerekiyor. Bu ölüm orucuna karşı Meclisin ölüm sessizliği içerisinde olması, gerçekten, tarihe not düşülecek önemli bir utanç sayfası olarak, tarafımızdan değerlendirilmektedir, bunu belirtmek istiyorum.
Burada, özellikle Mecliste milletvekilliği yapan, siyasetle uğraşan sağlıkçı arkadaşlarımıza çağrıda bulunmak istiyorum: Tıp fakültesine girdiğiniz günden bugüne kadar insan yaşamının kutsallığı üzerine etmiş olduğunuz yeminin gereği olarak, yaşamla ölüm arasındaki o ince çizgide her zaman yaşamdan yana tavır alan bir mesleğin mensubu olarak buraya çıkıp bu sorunla ilgili mutlaka görüşlerinizi belirtmeniz ve duyarlılık çağrısı yapmanız gerekiyor.
Bu Meclisteki milletvekillerinin pek çoğunun inançlı olduğunu, pek çoğunun günde 5 defa secdeye kapandığını biliyoruz. Günde 5 defa secdeye kapanan milletvekillerinin, bu şekilde insan yaşamlarının, deyim yerindeyse, anbean ölüme gittiği bir zulüm içerisinde sessiz kalmasını anlamakta güçlük çekiyoruz.
Bu Mecliste insan hakları savunuculuğunu yapan, sendikal hareketlerden gelen, sosyal demokrasinin evrensel ölçütlerini kendisine ilke edinen milletvekillerinin, bırakın sadece kendi ülkelerindeki açlık grevlerini, herhangi bir ülkedeki açlık grevlerine karşı duyarlı olması gerektiğini tekrar hatırlatıyoruz.
Bu nedenle, cezaevlerinden cenazeler çıkmadan, cezaevlerinde yarı cenaze olmuş bedenler, kalıcı defisitlerle, nörolojik sekellerle ailelerine teslim edilecek bedenler oluşmadan, mutlaka, Meclisin bir duyarlılık göstermesi gerekiyor. Bu açlık grevleriyle ilgili hepinizi tekrar bir vicdani muhasebeye çağırıyorum.
Tabii, burada KPSS'yle ilgili, genel olarak ÖSYM'nin yapmış olduğu usulsüzlüklerin en fazla yansıdığı KPSS'yle ilgili gündemden biraz bahsetmek gerekiyor. Bildiğimiz gibi, ÖSYM özellikle son yıllarda tamamen iktidar partisinin kadrolaşmasını esas alan, iktidar partisinin kendi yandaşlarına çıkar sağlamasını esas alan birtakım uygulamalarla her geçen gün skandallara imza atıyor.
Liyakat usulü neredeyse unutuldu. ÖSYM'nin yapmış olduğu hemen hemen her sınavda mutlaka bir skandalla karşılaşıyoruz. Lise giriş sınavından tutalım da üniversiteye giriş sınavına, KPSS'den tutalım da tıpta uzmanlık sınavına, hâkimlik sınavına kadar her gün ortaya çıkan skandallar aslında bir emek hırsızlığının göstergesinin ta kendisidir.
Bakın, 2012 yılında, KPSS sınavında medyaya düşen bazı fotoğraflar oldu. KPSS kitapçığında yer alan soruların, çok kısa bir süre önce bir dershanenin yapmış olduğu sınavlarda aynı kelimelerle, aynı şıklarla yer aldığı net bir şekilde basın kurumları tarafından belgelendi. Peki ne yapıldı? Bu skandal ile ilgili sorumlular hakkında herhangi bir soruşturma yapıldı mı? Tabii ki, buna olumlu cevap vermek isterdik ama maalesef hiçbir şey yapılmadı, sorumluları hakkında ve bu skandalı ortaya çıkaran, bunu kamuoyuna açıklayanlar hakkında soruşturmalar açıldı. Bu şekilde, ÖSYM'nin usulsüzlükleriyle ilgili herhangi bir şekilde bir çaba içerisinde olanlara karşı, basına karşı, medyaya karşı bir gözdağı verildi. Ve bu yaşanan skandal da AKP'nin bütün politik iflaslarında olduğu gibi can simidi olarak sarıldığı KCK operasyonları üzerinden maalesef halkımıza yansıtıldı, "KCK'nin bugüne kadar hiç bilinmeyen başka bir alanı keşfedildi, KCK sınav koluna yönelik, sınav komitesine yönelik bir operasyon" şeklinde maalesef halka yutturulmaya çalışıldı.
Bakın, ÖSYM'de ortaya çıkan skandallardan bahsedelim. 2012 lise yerleştirme sınavı: Puan hesaplamasında liselerin Türkçe-matematik bölümü öğrencilerinin matematik, fen; sosyal bölüm örgencilerinin de Türkçe, matematik puanlarının hesaplaması unutuldu. Bu şekilde, 870 bin öğrencinin sınavdaki dereceleri tekrar değerlendirildi. Bu, şimdi, normal, demokratik bir hukuk ülkesinde olacak bir şey mi? Ya da olursa, ilgili sorumlular hakkında en ağır yaptırımlarla mutlaka üstüne gidilmesi gereken bir süreç değil midir?
Bakın, 2012'de ortaya çıkan TUS skandalı: 12 Aralık 2010 tarihinde TUS sınavı yapılıyor. Sizi, TUS sınavının sonucuna göre Marmara Üniversitesinin herhangi bir bölümüne yerleştiriyorlar. Siz oraya evinizi yerleştiriyorsunuz, düzeninizi kuruyorsunuz, o bölümle ilgili ihtisas eğitimine başlıyorsunuz. İki yıl sonra, bir mektup geliyor size, 2010 yılındaki sınavda hata yapıldığı belirtiliyor, bu nedenle, hatanın düzeltildiği, sıralamanın değiştiği, aslında Marmara Üniversitesinde değil, Hacettepe Üniversitesinde ve farklı bir branşa yerleştirildiğiniz söyleniyor. Bunların tamamı ciddiyetsiz yaklaşımlardır ve mutlaka üstüne gidilmesi gereken yaklaşımlardır.
2012 ön lisans mezunlarının KPSS sınavında yine aynı şey var. KPSS sınavı yapılıyor; ÖSYM, soruların İnternet'e sızdığını açıklıyor. Temmuzda lisans mezunları için yapılan KPSS'de yine ÖSYM, sınav sorularının İnternet'e sızdığını açıklıyor ve bunları açıklarken de neredeyse sınava giren adayların temel ihtiyaçlarını gidermesine bile müsaade edemeyen bir ÖSYM, bunun, sınav sırasında adaylar tarafından yapılmış olan bir hukuksuzluk olduğunu belirtiyor.
Bakın, 24 Nisan 2011, ALES'e giren 500 adaya eksik kitapçık veriliyor. 30 Nisan 2011'de, ALES'te eksik kitapçıktan mağdur olan adaylar için sınav yeniden düzenleniyor.
29 Mayıs 2011'de seviye tespit sınavında, soruların geçen yılki soruların aynısı olduğu tespit ediliyor ve sınav iptal ediliyor, 3 Temmuzda yeniden yapılıyor.
27 Mart 2011'de YGS'de yaşanılan şifre skandalını hepiniz biliyorsunuz. 30 Nisan 2011'de YGS'ye giren mahkûm adaylara daha önce yanlış kitapçıklar dağıtıldığı için yeni bir sınav düzenleniyor. 7 Haziran 2011'de YGS'ye giren Diyarbakır'daki 4 öğrencinin cevap kâğıtlarının kaybolduğu açıklanıyor; bu 4 öğrenci, tekrar, özgün bir YGS sınavına alınıyor.
2010 yılındaki KPSS kopya skandalını da zaten hepimiz biliyoruz. Eğitim bilimleri testinde, 350'yi aşkın kişi, 120 sorudan 120'sini yapıyor ve ilginç olanı, bu "full" çeken öğrencilerin, adayların neredeyse tamamı ya aynı evi paylaşıyorlar ya birbiriyle evli konumunda bulunuyorlar ve daha sonra bununla ilgili yürütülen soruşturmalarda da kopyanın yapıldığı net bir şekilde ortaya çıkıyor!
Bakın burada bunları niye vurguluyoruz, bunların önemi nedir? Bu, sizin duyarsızlık göstermiş olduğunuz sınavlar insanların hayatını etkiliyor, o nedenle sizi duyarlılığa çağırıyoruz.
9 Haziran 2012'de, Ankara'da, ilköğretim okulu 8'inci sınıf öğrencisi 15 yaşındaki Nazik Kıraç, SBS'nin yapılacağı cumartesi günü saat 06.00'da ailesine bir not bırakarak kendini asarak intihar ediyor. Yine, bir gün sonra Batman'ın Sason ilçesinde?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - ?Batman'ın Sason ilçesinde, ilköğretim 7'nci sınıfa giden 12 yaşındaki Yusuf Aksoy, evde kendini iple asarak intihar ediyor.
Bugüne kadar KPSS sınavına girip atanamayan 30 öğretmen, intihar etmek suretiyle kendi yaşamlarına son vermişlerdir. Burada özellikle, bu uygulamalardan derhâl vazgeçilmesi ve bu sorumlular hakkında da bir soruşturma sürecinin yürütülmesi gerektiği açıktır.
Son bir söz, özellikle dershanelerin kapatılmasıyla ilgili AKP'nin göstermiş olduğu iki yüzlü politikayla ilgili söyleyeceğim: AKP'nin iktidara geldiği 2002 yılında dershane sayısı 2 bin 122 iken bugün dershane sayısı 4 bini aşmıştır. Öğretmen sayısı, dershanelerde çalışan öğretmen sayısı 19 binken bugün 50 bini aşmıştır, öğrenci sayısı 606 binken 1 milyon 219 bin kişiye çıkmıştır. Yani dershaneleri kapatacağını söyleyerek halka umut dağıtanlar, aslında bu dershanelerin sayısını 2 katına çıkaranlardır. Bununla ilgili temel yanlışlardan bir an önce geri dönülmesini temenni ederek hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Baluken.