GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2013 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2011 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:44
Tarih:18.12.2012

CHP GRUBU ADINA İSA GÖK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Başbakanımızın büyük maharetleri var, biliyoruz. Büyük maharetinden bir tanesi, gündem belirlemesidir ve gündem değiştirmesidir. Gündemi değiştirmekte kimi doneleri kullanır. Mesela, hiç kimse şu anda on sekiz yaşa seçilme hakkını konuşmuyor veya hiç kimse idam cezalarının geri gelmesini, infaz sistem değişikliğini konuşmuyor. Bunlar, zaten gündem değiştirme. Ama bazen Başbakan öyle şeyler söylüyor ki bunlar gündem değiştirme değil, keşke gündem değiştirme olsa, farlı bir şey ve çok tehlikeli şeyler. Mesela dün Sayın Başbakan, Konya'da bir konuşma yaptı ve dedi ki; -aynen Doğan Haber Ajansının tam metnini indirdim: "Sistemin içinde ne yazık ki yanlışlıklar var, sistem düzenli kurulmamış; düzgün kurulmadığı içindir ki umulmadık yerde, umulmadık şekilde bakıyorsunuz bürokrasi karşımıza dikiliyor; bürokratik oligarşi karşınıza dikiliyor, umulmadık yerde yargı ile karşı karşıya kalıyorsunuz. Yasama, yürütme, yargı bu ülkede öncelikle milletin menfaatini düşünmeli." diyor. Devam ediyor: "Bürokratik oligarşi ve yargı ama dışarıdan bakanlara şu kadar vekiliniz var, daha hâlâ mı bahane ediyor? Ama işte bu `kuvvetler ayrılığı' denen şey var ya, o, önünüze gelip engel olarak dikiliyor, `Senin de bir oynama sahan var.' diyorlar." dedi Sayın Başbakan.

Kuvvetler ayrılığı ne? Bu, tabii üzüntüyle müşahede ettim. Ne beklenen siyasi kişilikler ne medyanın önemli kalemleri, bu işe hâlâ ne el atmışlar ne açıklama yapmış durumdalar. Oysaki kuvvetler ayrılığı son derece önemli. Ne demek? En iyi Montesquieu açıklıyor, aynen  Montesquieu'den okuyorum arkadaşlar: "Bir kuvvet, karşısında kendi cinsinden başka bir kuvvete rastlamadıkça doludizgin gider. Zira ezeli bir tecrübeyle sabittir ki kuvvet sahibi herkes bunu kötüye kullanmaya meyledebilir ve kuvvetine hudut buluncaya kadar gider. Fazilet bile sınırlamaya muhtaçtır." diyor Montesquieu; doğumu 1689 ölümü 1755. Tabii, bunu Montesquieu bulmadı, bunun büyük bir hukuk felsefesi evrimi var. Geçmişe baktığınızda hukuk felsefesinde Aristo'ya kadar giden bir tarihi var; Akinolu Thomas, İbni Haldun, Machiavelli, Jonh Bodin, Hobbes, Jonh Lock, Jean Jacques Rousseau herkes var. Bu hep felsefe mi? Hayır. Evrensel hukuk kaynaklarında bunlar vücut bulmuşlar; Hitit Kanunları milattan önce 3500 -Ahmet, hukukçusun, bunu iyi bilmek zorundasın- Hammurabi Kanunları milattan önce 2500; bir gücün engellenmesinden bahsetmişler hep, hep. Magna Carta, Hollanda Bağımsızlık Bildirisi, Haklar Bildirisi, İngiltere İnsan Hakları Bildirisi 1689, Montesquieu'yla beraber, doğumuyla aynı bunun. Virginia İnsan Hakları Bildirisi var, bakın, mademki her şeyde Amerika'yı örnek alıyorsunuz. Ne diyor 1776 tarihli Virginia İnsan Hakları Bildirisi? "Yasama, yürütme ve yargı güçleri birbirlerinden ayrılmış ve belirlenmiş olmalıdır." Virginia, yıl 1776 ve tabii, basına da bir laf söylemek lazım burada, diyor ki Virginia İnsan Hakları Bildirisi: "Özgürlüğün en güçlü kalelerinden birisi de basın özgürlüğüdür." 1789 Fransız Yurttaş Hakları Bildirisi var. Bakın, ne diyor orada açıkça: "Hakların güven altına alınmadığı, kuvvetler ayrılığının yapılmadığı bir toplumda anayasa yoktur." 1787 tarihli Amerikan Anayasası, madem yeni bir anayasa yapıyorsunuz, örnek alın, bu Amerikan Anayasası kuvvetler ayrılığının anayasa boyutunda ilk kez mevzuata girdiği belgedir. 1840 Fransa Anayasası, Alman İmparatorluk Anayasası dahi kuvvetler ayrılığına dem vurur.

Şimdi, hâl böyleyken? Tabii, Türk hukuk sistemi bundan geri kalmadı, bizim de bu süreçte, evrimde çok önemli kalelerimiz var. Senedi İttifak, Tanzimat Fermanı, Islahat? Bakın arkadaşlar, 1876 Anayasası -ki ilk maddi Anayasa'mızdır bizim ve şeklî Anayasa'mızdır- madde 86 ne diyor? "Mahkemeler her türlü müdâhalâttan azadedir." 1876'da kuvvetler ayrılığının? Ki tarihte yasama ve yürütmenin karıştığı dönemler vardır ama yargı, her zaman için -bizim 1876 Anayasa'mızda olduğu gibi- müdahaleden azade tutulmuştur. 24 Anayasa'mız var. 21 sorunludur, bir Meclis hükûmeti vardır. 24 Anayasası'nda diyor ki 54'üncü madde: "Hâkimler bilcümle dâvaların muhakemesinde ve hükmünde müstakil ve her türlü müdahalâttan âzade olup ancak kanunun hükmüne tabidirler." 61 Anayasa'mız zaten harikulade. Onu sevmiyorsunuz diye 61 Anayasası'ndaki yasama, yürütme, yargı erkinin ayrılığına dem vurmuyorum. Onu sevmiyorsunuz.

Ama arkadaşlar, bu belgelerle ortaya konan kuvvetler ayrılığı o kadar önemli ki sizin varoluşunuzu sağlıyor, Meclisin varoluşunu sağlıyor. Şu ana kadar ne büyük basın kalemlerinden ne siyasi figürlerden önemli bir şey gelmedi.

Arkadaşlar, Adalet Bakanı Sadullah Ergin, çok doğru ve yerinde olarak tehlikeyi fark etti ve bir açıklama yaptı, dedi ki: "Geçmişten beri söylenen bir konu bu. Anayasa'mızda belirtildiği şekilde idari yargının denetim sınırları hukukilik denetimidir ama zaman zaman yerindelik denetimi yapıldığına dair şikâyetler yapılmıştır -iyi dinleyin- Sayın Başbakanımızın da beyanları bu kapsamdadır diye düşünüyorum." Toparlamaya çalışıyor. Yine Sadullah Ergin.. -Başbakanın bu konudaki o çok büyük açıklamasını toparlamaya çalışıyor.- "Kuvvetler ayrılığı ilkesi tam anlamıyla uygulandığı takdirde bir problem olmaz diye düşünüyorum. Bu sözlerin de bu kapsamda söylenmiş olduğunu düşünüyorum." Diyor; Başbakanı koruma gereği duyuyor. Sadullah Ergin'in tavrı doğru bir tavırdır çünkü toparlamaya çalışıyor. Devrilen araç çok büyük bir araç.

Arkadaşlar, yeni anayasa çalışmalarında kuvvetler ayrılığının konuşulacağını, kuvvetler birliğine doğru gidişin olacağını anlıyoruz. Üstelik de 2010 referandumuyla Türkiye'de yargı dizayn edilmiş olmasına rağmen demek ki yeterli görülmüyor. O zaman ya Başbakanın kafası karışık bu konuda; herkese, tüm liderlere ve basına Başbakanın kafasını aydınlatma görevi düşer ya da kafa karışıklığı değil, bir niyet var. Eğer niyet varsa Başbakan kimseyi dinlemez. Bütün AKP'li vekillere madem siyaset ve basından bir ses gelmiyor, size görev düşüyor arkadaşlar. Başbakana bu işin ne olduğunu anlatın, bu işin tehlike boyutunu anlatın ki bu kafa karışıklığı veya kötü niyet var ise bu sona ersin. Çünkü eğer ki, özellikle, "Kuvvetler ayrılığı" prensibinde yargının bağımsızlığı -altını çiziyorum- 2010 Anayasa referandumuyla kuşa çevrilmiş olsa da hâlâ yeterli görülmüyorsa yasama organının denetimini Anayasa Mahkemesi yapar, Hükûmetin denetimini Danıştay yapar. Bir şekilde hâlâ "Yerindelik denetimi, hukukilik denetimi" diyorsanız, diyemezsiniz çünkü Anayasa 2010'da 125'inci maddeye bir ilave koydunuz, dediniz ki: "Hiçbir şekilde, hiçbir surette yerindelik denetimi şeklinde kullanılamaz bu yetki." Anayasa'da madde koydunuz. Ona rağmen yeterli görmüyorsanız ve özellikle Başbakan Anayasa'ya fıkra eklenmesine rağmen yeterli görmüyorsa Türkiye çok ciddi bir tehdit altındadır. Size düşen bu sorunu gidermektir, bunun vebali herkese?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İSA GÖK (Devamla) - ?daha sonra çok kötü çıkar.

Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gök.