| Konu: | TOPLU İŞ İLİŞKİLERİ KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 10 |
| Tarih: | 17.10.2012 |
İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 59'uncu madde üzerine vermiş olduğumuz önerge üzerine söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, burada getirilen yasa darbe dönemindeki antidemokratik pek çok uygulamayı maalesef hâlâ içinde barındırıyor yani bu maddede de özellikle lokavt bir hak olarak tanımlanmış. Tabii önce yasanın toplu sözleşmeli grev hakkıyla ilgili ne getirdiğini saatlerdir burada anlatmaya çalışıyoruz. Toplu sözleşmenin önüne barajlar koyan, grevi sadece ekonomik birtakım taleplerle sınırlayan, hak grevini, siyasi grevi, dayanışma grevini, genel grevi maalesef tırpanlayan bir yasa tasarısının bu anlamda özgürlükleri genişlettiğini söylemek, demokratik bir çerçeveye oturduğunu söylemek mümkün değildir. Kaldı ki ara buluculuk sistemi, Yüksek Hâkem Kurulu gibi mevcut, darbe döneminden kalan pek çok kurumun da yasa içerisinde hâlâ yaşıyor olması, yine aynı şekilde bu konudaki özgürlük bakışının son derece kısıtlı olduğunu gösteriyor.
Diğer taraftan, Bakanlar Kuruluna grev erteleme, greve müdahale etme, işçilerin hak ve özgürlük arayışları üzerine bir siyasi vesayet getirme ve bunu da toplumun zararı ve millî servetin tahribi gibi çok geniş bir kavramda tanımlama da bahsettiğimiz aynı antidemokratik yaklaşımın bir devamıdır. Dolayısıyla, bu kadar, toplu sözleşmeli grev hakkına yasakçı bir anlayışla bakan bir yasa tasarısı içerisinde lokavtın bir hak olarak tanımlanmasına da yine aynı şekilde bir darbe zihniyetinin yaşatılması olarak bakmak gerekiyor.
Uluslararası belgelerde lokavt bir hak olarak tanımlanmıyor, Avrupa'da, bildiğim kadarıyla birkaç ülke dışında, lokavt bir hak olarak tanımlanmıyor ve bu birkaç ülkede de, lokavtın tanındığı birkaç ülkede de sendikalaşma oranları yüzde 90'ın üzerinde, toplu sözleşmeli grev hakkıyla ilgili buradaki darbe zihniyetini yansıtan antidemokratik uygulamaların hiçbiri yok. Dolayısıyla, önergemizde bunun uluslararası belgelerde geçtiği gibi bir hak olarak tanınmamasıyla ilgili ısrarımızı sürdürüyoruz.
Şimdi, lokavt bir hak olarak tanınırsa, işverenin devlet olduğu kurumlarda ne olacak? Örneğin, bir okulda, bir hastanede, siz bu hakkı kullanmak istediğiniz zaman hastaneyi mi kapatacaksınız, okulu mu kapatacaksınız? Yani bu şekilde son derece sağlıksız, son derece antidemokratik uygulamaları getirecek bir düzenleme. Burada tabii deminden beri söylediğimiz gibi daha çok işverenin taleplerini dikkate alan bir çalışmanın kanun tasarısına yansımasını biz görüyoruz. Keşke, defalarca buradan belirttik, taşeron işçilerin, emeklilerin veya esnek çalıştırılan işçilerin sendikal hakkıyla ilgili bu duyarlılığı göstermiş olsaydınız. Başından beri işverenlerin talepleriyle ilgili göstermiş olduğunuz duyarlılığı maalesef işçilerin, emekçilerin hakkı söz konusu olduğunda hiçbir şekilde göstermediniz. Ancak yine de bunun uluslararası belgelerde ve Avrupa'daki ülkelerdeki uygulamalarla beraber değerlendirilerek bu değişiklik önergemizin kabul edilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Hepinize saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Baluken.