GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TOPLU İŞ İLİŞKİLERİ KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:11
Tarih:18.10.2012

MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, görüşmekte olduğumuz Toplu İş İlişkileri Kanunu Tasarısı, maalesef, uzun süredir, yılbaşından bu yana bekleyen ve geçtiğimiz yasama dönemi sonunda da bir sürü tartıştığımız, herkesin çalışma hayatını ilgilendiren bu konu da baskılarına, tartışmalarına rağmen bugüne kaldı, hepimiz buna şahidiz. Tabii, o tepkiler dikkate alınmadı, birtakım istatistik tartışmaları, Çalışma Bakanlığının gecikmeleri? Sayın Bakan burada "İyi niyetle bir şeyler yapmaya çalışıyorum." dedi ama onlara gelen görüşler maalesef uzlaştırılarak ortak bir metin hâline getirilemediği için ve birtakım çekinceler nedeniyle bugüne kadar kaldı. Zaman zaman şunları duyuyoruz: Her kanun teklifi ve tasarısında iktidar mensubu arkadaşlarımız kolaycılığa kaçıyorlar "Efendim, muhalefet engelliyor, biz çıkaramıyoruz." diye. E, tabii ki muhalefetin görevi -daha dün akşam Plan ve Bütçe Komisyonunda konuştuk- yanlış olursa bunu engellemektir Sayın Bakanım. Burada çünkü sorumluluğumuz bu, doğru dürüst bir yasama süreci yaşamamız gerekiyor. E, görevimiz o zaten, kamu adına burada denetim yapıyoruz yapabildiğimiz kadarıyla. AKP Hükûmetinin baskısına rağmen, her türlü medya üzerinden baskısına rağmen ve burada bize, yasamaya tahakküm etmesine rağmen sözümüzü duyurmaya çalışıyoruz. Tabii, burada, bunun ötesinde tartışılması gereken çok şey var.

Değerli arkadaşlar, son yıllarda bir sendikasızlaştırma söz konusu. Yani, rakamlara baktığımız zaman, örgütlenmeyi teşvik etmeyi bırakın, tam tersine, baskılayan, örgütsüz bir işçi? Aynı zamanda kamu çalışanlarında da aynı şeyler geçerli, maalesef bir baskıyla karşı karşıya. Rakamlara baktığımız zaman da bunları açıkça görebiliyoruz değerli arkadaşlarım.

Şimdi, bakıyoruz Türkiye İstatistik Kurumunun verilerine, 16 milyona yakın ücretli ve yevmiyeli çalışan var, 12 milyon civarında da işçi olarak kayıtlı insan gözüküyor. Peki, sendikalara bakıyoruz: Örgütlü işçi sayısı, son rakamı Sayın Bakanımız daha net verebilir ama henüz 900 bini bulmadı galiba, 880 küsur bin diye son rakam vermişlerdi. Toplu sözleşme kapsamındaki de henüz 600 bini bulmadı, 580 bin civarında diye, daha en son verilen rakamlar bu civardaydı. Bakıyorsunuz, kamuda örgütlü olan çok daha az, belediyeler de dâhil 360 bin civarında. Belki daha da azaldı, bilmiyoruz şimdi, yazın farklı baskılar olduğu için. Belediyeler de şimdi kapanacak, onlar nereye gidecek, ne olacak? Yukarıda İçişleri Komisyonunda belediyelerle ilgili bir yeni süreç var. Daha büyük bir keşmekeş bizi bekliyor Sayın Bakanım, aynı zamanda sizi de bekliyor. Şimdi, bunlar nereye gidecek, ne olacak, aktarılacak mı? Daha önce, işte, özel idareden, belediyeden denilenlerin hepsi gitti birtakım kurumlara, şimdi onların da tekrar bu sonuçla karşılaşması kaçınılmaz görünüyor.

Ha, Sayın Bakan diyebilir ki: "Başka yerlerde de geriliyor." Ama baktığımız zaman, OECD'deki gerileme çok cüzi miktarda, yüzde 10'luk bir düşüş varken bizde neredeyse yarı yarıya sendikalaşma oranında düşüş gözüküyor.

Tabii ki bunlar önemli ama gerçekten de değerli arkadaşlar, bu taşeronlaştırma süreci işçiler açısından çok önemli kayıplara yol açıyor. Kamudaki birçok iş de, belediyelerdeki de taşeronlaştırarak, birtakım yüklerden kaçınılarak dolaylı olarak gördürülmeye çalışılıyor. Bu da bir taraftan yandaş sendikaların ağırlık kazanmasına, öbür taraftan da hiç olmazsa hiç sendika yapmayalım diye sendikasızlaştırmaya yol açıyor.

Bu niye önemli? Bu sendika hakkı, temel hak ve ödevlerden, demokrasinin vazgeçilmezi olan insan haklarının da vazgeçilmezi olan, ILO sözleşmelerinde, Avrupa Konseyi Sosyal Şartı'nda ve bütün uluslararası sözleşmelerde garanti altına alınmış olan haklardır. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu "sendikalaşma", "örgütleşme" kavramının da bu çerçevede, uluslararası hukuk çerçevesinde ve temel hak olarak ele alınması gerektiğini düşünüyoruz.

Tabii ki aynı şeyi daha önce de yaşadık, memurların çalışma haklarıyla ilgili, toplu sözleşme haklarıyla ilgili burada kamu çalışanları sendikalarıyla ilgili kanunda da gördük. Maalesef, Anayasa değişikliğinde verilen sözler uzunca süre yerine gelmedi, gelirken de eksik bir şekilde, birtakım bazı sendikaları kayırmak amacıyla farklı mülahazalarla çıkarıldı ve eksik çıktı, grev hakkı olmayan bir şekilde bir sendika kuruluşu ortaya çıkmış oldu, bir hilkat garibesi şekilde.

Peki, neden örgütlenme önemli? Örgütlenmediği zaman siz onu istediğiniz ücretle gayrı meşru şekilde, illegal yollarla çalıştırıyorsunuz, yani hem çalışanın hakkı yenmiş oluyor hem onun üzerinden Sosyal Güvelik Kurumunun alacağı pirimler alınmamış oluyor, bir taraftan da çalışıp kayıtlı olanlardan, sendikasız olduğu zaman, onların hakkını savunacak bir kurum, maalesef kalmıyor.

Peki, bunların ücretlerine baktığımız zaman, haydi diyelim ki, sendikalı kısımda geldi çalışıyor, işçinin aldığı ücretlere baktığımız zaman, çalışanların aldığı ücretlere baktığımız zaman, az önce söylediğimiz temel hak ve ödevlerden, insan haklarından, maalesef, insanca bir seviyede yaşamaya yetecek şekilde gerekli ücretleri de alamadıklarını görüyoruz. Bu çerçevede, bu sendika kanununun bu kadar gecikmiş olmakla beraber bir an önce çıkması, o gecikmiş sözleşmelerin yapılabilmesi açısından bir aşama olmakla beraber bu eksiklikleri de içinde barındırdığını konuşmak zorundayız.

Birçok şey var. Geçtiğimiz süreç içerisinde, MHP Grubu adına burada konuşma yapan Sayın Kalaycı, kanunun geneli üzerine çok önemli bir şeyden bahsetti; Sayın Bakanım, bizim Başbakanlık bünyesindeki Kalkınma Ajansının duyurusundan bahsetti, ben de merak ettim, baktım, yani "Türkiye'de yatırım yapmak için on neden" diyor. Burada çok garip, ilginç bir şey var değerli arkadaşlar, yani "başarılı ekonomi, nüfus" diyor ama daha vahim olan bir şey var: 26 milyonu aşkın genç eğitimli ve motive, profesyonel -artan çalışan verimliliği- haftada "52.9 saat çalışma saati" demiş. Yani, bunu, biz, "Türkiye'nin iş gücünü pazarlama" anlamında "Ucuza iş gücümüz var." diyerek ve "Çok çalışıyor, sesini çıkarmıyor." diyerek, "yıllık ortalama 4,6 gün hastalık izniyle Avrupa'daki en uzun çalışma süreleri ve çalışan başına ortalama hastalık izninde en düşük oran" diyerek kendi kendimizi ihbar eder mahiyette reklam yapmışız yani "Bizim işçimiz sizden fazla bir şey istemez, gelin, burada iş kurun?" Şimdi, tabii ki yabancı yatırımcıyı teşvik edelim, bununla ilgili teşvikleri verelim. Yapacağımız ne? Primini gerekirse devlet ödesin, bir kısmını ödesin, ne bileyim, başka değişiklikler düşünülebilir ama şimdi buradakine baktığımız zaman, zaten işçiye bakış açımız, çalışana bakış açımız ortaya çıkmış oluyor yani o teşvikler bu şekliyle yapılmaz, belli şekillerde vergi indirimiyle, yatırım indirimiyle veya sosyal güvenlik primi üzerinden teşvik verilerek yapılması gerekir. Ama öyle bir hâle geldik ki tabii, bunu, biz, sanki pozitif bir şeymiş gibi web sitemize de koyup yayımlayabiliyoruz. Çok çarpıcı buldum, Sayın Bakanın da dikkatlerine sunuyorum, çalışanların haklarını koruması gereken bir bakanımız olarak.

Tabii, bu arada işçi emeklisinin, memur emeklisinin durumlarını söylemiyorum, sendikalaşma haklarını arkadaşlarım zaten söylediler ama dikkatimizi çeken bir şey bu maaşlarla da artık geçinemez hâle gelmiş olmaları. Son birkaç haftadır AKP Hükûmetinin bürokratları ve bakanları arasında bir "fren-gaz" tartışması var bildiğiniz gibi, kimileri frene basıyor kimileri gaza basıyor. Bütçe rakamları açıklandıkça da yeni zamlar kaçınılmaz hâle geliyor. Burada tartıştık, işçi sendikalarından önce memur sendikalarını konuştuk, onların zamlarını konuştuk. Nerede kaldı? 4+4'te kaldı. Peki, bir yılda doğal gaza ne kadar zam geldi biliyor musunuz geçtiğimiz yıldan bugüne? Yani yıllık baktığınız zaman, ekimde, tam yüzde 49, yani 4+4'ü mutlak rakam kabul etseniz bile 44 yapıyor, burası 49, yüzde 49. Yani elektriğe gelen zamlar, doğal gaza gelen zamlar bir defada yüzde 10-15 olarak geliyor. Maalesef vatandaş burada sıkıntıda. Onlar "fren-gaz" derken, ara gazında vatandaşlarımız boğuluyor. Önemli olan, frenden gazdan ziyade direksiyonla?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Sayın Bakana, bu direksiyonun daha iyi dönmesi ve direksiyondaki boşlukların giderilmesi, çalışanların, emeklilerin, bu uluslararası sözleşmelerde de belirtilen insanca yaşama seviyesine ulaşabilecek bir maaş alması ve bunun temin edilmesi için gerekli düzenlemelerin yapılmasında katkı sağlamasını istirham ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Günal.