| Konu: | TOPLU İŞ İLİŞKİLERİ KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 11 |
| Tarih: | 18.10.2012 |
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) - Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; dün akşamki konuşmamın bir devamı olacak. Şimdi yarım kalan eksikleri söylemeye çalışacağım.
Bakınız, bu tasarıda asıl sorun bu kanunun tamamından kaynaklanmaktadır. Mevcut tasarıda sendika "İşçilerin ve işverenlerin çalışma ilişkilerinde, ortak ekonomik ve sosyal hak ve çıkarlarını korumak ve geliştirmek için en az yedi işçi veya en az yedi işverenin bir araya gelerek bir iş kolunda faaliyette bulunmak üzere oluşturdukları tüzel kişiliğe sahip kuruluşları." olarak geçiyor. Bu tanım, uluslararası alanda kabul gören "sendika" kavramına uymamaktadır.
87 no.lu Sözleşme'nin 2'nci maddesi "Çalışanlar ve işverenler herhangi bir ayrım yapılmaksızın önceden izin almadan istedikleri kuruluşları kurmak ve yalnız bu kuruluşların tüzüklerine uymak koşulu ile bunlara üye olmak hakkına sahiptirler." diye hükmeder ancak yasalaştırılmak istenen tasarıda yapılan sendika tanımıyla tüm sendikaların iş kolu temelli örgütler olması zorunluluğu getirilmektedir. Dolayısıyla en başta sendikanın tanımı bile uluslararası normlardan uzaktır.
87 no.lu Sözleşme, madde 3: "Çalışanların ve işverenlerin örgütleri tüzük ve iç yönetmeliklerini düzenlemek, temsilcilerini serbestçe seçmek, yönetim ve etkinliklerini düzenlemek ve iş programlarını belirlemek hakkına sahiptirler."
Sayın Bakana soruyorum: Sendikaların iç işlerine müdahale içeren bir tasarıyla ILO normlarını karşılaştırdığınızı nasıl iddia edebilirsiniz?
Yürürlükteki Yasa da getirilmek istenen tasarı da yalnızca işçilerin ve işverenlerin sendikalarda örgütlenme hakkını tanımaktadır. Bu maddeyle, emekliler, öğrenciler, gençler, evde çalışanlar, çıraklar, stajyerler hiçe sayılmakta, sendikalarda örgütlenme hakları reddedilmektedir. Bir başka deyişle, iş kolu sendikası dışında kalan hiçbir sendikaya izin verilmemektedir.
Bir diğer önemli sorun, sendikaların yönetimine yapılan devlet müdahalesidir. Tasarıda, sendika yöneticilerinin görevlerinin seçilmeleri hâlinde son bulmasıyla ilgili hüküm aynen korunmaktadır. Sendika yöneticilerinin belediye başkanı ya da milletvekili seçilmeleri durumunda görevlerinin sona ereceği öngörülmüştür. Hâlbuki böyle bir kararı verme hakkı yalnızca sendikaya ait olmalıdır, uluslararası standartlar da bunu göstermektedir.
ILO Uzmanlar Komitesi, "Bir sendika yöneticisinin yerel veya genel seçimlerde aday olması hâlinde görevinin askıya alınması ve seçilmesi durumunda görevinin sona ermesi kararının ilgili sendikaya ait olduğunun güvence altına alınması gerekmektedir." görüşünü bildirmiştir.
Sendikaların, nasıl baskı altında tutulmak istendiğine ilişkin bir örnek daha verelim. Mevcut yasa, sendikaların finansal ve idari denetiminin Sendika Denetim Kurulu ya da denetçileri tarafından yapılmasını hükmetmektedir. Tasarı, mevcut düzenlemeyi korumakla beraber sendikaların en geç iki yılda bir yeminli mali müşavirler tarafından denetlenmesini öngörmektedir. Yasa zoruyla dışarıdan ve zorunlu bir denetimin öngörülmesi kamu otoritelerinin müdahalesi anlamına gelmektedir. Bu durum da ILO'nun 87 sayılı Sözleşmesi'ne aykırılık teşkil etmektedir.
Tasarının baskıcı bir diğer maddesine bakalım. Üyeliğin kazanılması ve sona ermesiyle ilgili 17 ve 19'uncu maddeler -tasarıyla- ilgili sendikaya üyelik ve istifada noter şartının kaldırılması ancak yerine e-devlet uygulamasına geçilmesini öngörüyor yani sendikaya üyelik ve istifada devlet yönetimi şekil değiştirerek karşımıza çıkıyor. Ayrıca, söz konusu maddeyi eleştiren ILO'nun dikkat çektiği bir nokta daha var: Yetkililer, işçiye ait bilgilere patron dâhil herkesin ulaşır olmasının, ulaşılabilir olmasının 98 no.lu Sözleşme'ye aykırı olduğunu, işçinin sendika karşıtı eylemlere maruz olmasına neden olabileceğini işaret ediyor. Bu yeni durum, hem kayıt dışı çalışan 4 milyona yakın işçinin sendikaya üye olamayacağı anlamına gelirken hem de sendikaya üye olmak için e-devlet kapısı üzerinden bakanlığa sağladığı başvuru sistemine giren işçinin, kendi istediği değil sistemin belirlediği iş kolundaki sendikalara üye olabileceği anlamına geliyor.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, ülkemizin en ciddi sorunlarından biri olan taşeron sistemi ve bu sistemin ayağında güvencesiz şartlarda çalışan işçiler yine karşımızdadır. Tasarıda buna karşı herhangi bir tedbir alınmamıştır. Taşeron işçilerin toplu iş sözleşmelerinden yararlanabilmeleri ve sendikalara üye olabilmelerine ilişkin düzenlemelerdeki noksanlıkları, iş kazalarının artmasına ve iş sağlığı ve güvenliği açısından zaten yeterince kötü olan ortamın daha da kötüleşmesine neden olmaktadır. Taşeronda çalışan işçilerin, her yıl yenilenen sözleşmeleri nedeniyle sendikalaşması güçleşmekte, iş güvencesi azalmaktadır. Dayatılan yıllık ibranameler işçilere geçmiş yıllardan hiçbir alacakları olmadığını imza altına almaya zorluyor, yoksa yeni yıla işe almıyor. Bu gibi durumlar için Bakanlıkta bir ihbar hattı kurulması teklifimi tekrarlıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (Devamla) - Bu tasarı -başta da söylediğim gibi- 12 Eylül referandumunda olduğu gibi tamamen kamuoyunu yanıltmaya, işçi sınıfını savunmaya değil sömürmeye dayalı bir tasarıdır. Tasarı mevcut hâliyle yasalaştığı takdirde nelerle karşılaşacağımızı iyi bildiğimiz için biz, bu tasarıya, CHP olarak "Hayır." diyoruz.
Değerli arkadaşlarım, geçen aylarda Türk Hava Yollarında yaptığınız uygulama, sendikasızlaştırmayla ilgili uygulama hâlâ milletin gözü önündedir. Ekonomik nedenlerle Türk Hava Yollarındaki grevi yasakladığınızı söylediniz fakat Bosna'da, Sayın Topçu, 19,2 milyon euroyu Bosna Hava Yollarına gömdü. İran'da bir 50 milyon dolar alacağımız var, ne olduğu belli değil ama orada 305 işçiyi göz göre göre attınız, grev yasağını da koydunuz. Bunu da tarih sizlerin hanesine yazacak.
Demin, "12 Eylül yasalarını kaldırıyorum." diyen arkadaşıma da bu Türk Hava Yolları grevinin yasaklanması armağan olsun diyorum.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Öğüt.