| Konu: | TOPLU İŞ İLİŞKİLERİ KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 11 |
| Tarih: | 18.10.2012 |
İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 63'üncü madde üzerine vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle Türkiye'deki tüm cezaevlerinde sürdürülen süresiz, dönüşümsüz açlık grevinin 37'nci gününe girdiğini tekrar hatırlatmak istiyorum. Bugün Gümüşhane'den almış olduğumuz bir faksla Gümüşhane Cezaevinde bulunan iki tutsağın ölüm orucuna başladığını burada tekrar, duyarsız olan tüm vicdanlara duyurmak istiyorum.
Birkaç gündür bu konuda yapmış olduğumuz bütün çağrılara rağmen Meclisin, siyasi partilerin genel bir duyarsızlığı var. Dün, Cumhuriyet Halk Partisinden bir kadın arkadaşımız, yürekli ve vicdanlı bir kadın arkadaşımız, bu ölüm orucuna karşı, ölüm sessizliği içerisinde, bir çığlık verdi, bir ses verdi. Bu nedenle, bu arkadaşımızın bu davranışının tüm siyasi partilerde bir duyarlılık yaratmasını temenni ediyorum.
Tabii, birkaç gündür bu Toplu İş İlişkileri Yasası'yla ilgili konuşuyoruz, görüşlerimizi dile getiriyoruz. Artık şurası herhâlde net olarak anlaşıldı: İşçi, işveren ve devlet denkleminde, bu yasa tasarısıyla devlet ve işverenin işçi haklarını maalesef gasp ettiği, işçi haklarını özgürlüklerini genişletmediği yeni bir düzenlemeyle karşı karşıyayız. Gerek örgütlenme düzeyinde gerek toplu sözleşme düzeyinde, her aşamada hak ve özgürlük taleplerinin önüne üçlü barajlar getiren bir düzenleme var burada. Grev hakkıyla ilgili de bu üçlü baraj sisteminin aynı şekilde korunduğunu görüyoruz. Ara buluculuk sistemi, Yüksek Hakem Kurulu ve en nihayetinde de Bakanlar Kurulunun siyasi vesayeti, işçilerin, emekçilerin grev hakkı üzerinde önemli bir baraj olarak karşımıza getirilmiş bulunuyor.
Şimdi, Sayın Bakan, biz, her yasal düzenleme içerisinde, güvence altına alınmasını istediğimiz önergeleri getirirken Sayın Bakan sürekli kendi pratikleriyle kendilerine güvenmemizi istiyor, yasal sözleşmeye dayanak bulmamızı çok doğru bulmuyor. Ancak ben bunun ne kadar yanlış olduğunu, sizlere sadece Hava-İş grevinde işten atılan işçilerin durumuyla örneklemek istiyorum: Biliyorsunuz, bir telefon mesajıyla yüzlerce işçi işten çıkarılmıştı. Grev hakkını isteyen yüzlerce işçi işten çıkarılmıştı ve o dönemde Sayın Çalışma Bakanı araya girip, yeniden işe alımlar için çalışmalar yapacağına dair bir çok kez beyanatlarda bulundu. Ancak sonucun ne olduğunu hepimiz biliyoruz.
Yine, Ulaştırma Bakanı şöyle demişti: "Bizim için vatandaşın rahatlığı, hizmete erişmesi her şeyin önünde gelir." Herhâlde AKP Hükûmeti, işçileri vatandaş olarak kabul etmiyor ya da kabul ediyorsa işçilerin rahata erişmesi için, işçilerin hizmete erişmesi için işten çıkarılmayı uygun görüyor.
Yine, Sayın Ulaştırma Bakanı o süreçte şöyle diyordu: "Elimizdeki gücü, yetkimizi, insanları mağdur ve perişan etmek yönünde kullanırsak, bu hiç de insani bir davranış olmaz. O bakımdan bir an önce bu sorunun sona ermesini bekliyoruz."
Bakın, bu işçilerin şu anda ne hâlde olduğunu herhâlde hepiniz biliyorsunuz. Bu işçilerin ne kadar perişan olduğunu, ne kadar mağdur ettiğinizi herhâlde biliyorsunuz. Burada sayın bakanlarınızın kamuoyuna vermiş olduğu hiçbir güvencenin yerine getirilmediğini tekrar sizlere hatırlatmak istiyorum.
Bu nedenle, işçinin grev hakkıyla ilgili bu arabuluculuk sistemi, Yüksek Hakem Kurulu ve Bakanlar Kurulundan oluşan barajların hiçbir şekilde kabul edilemeyeceğini belirtmek istiyorum.
Daha önceki değerli konuşmacılar özellikle iş, hizmet ve çeşitli sektörlerdeki grev yasaklarına dikkati çektiler, bununla ilgili Komisyon düzeyinde veya Genel Kurul düzeyinde yapılan hiçbir öneri, maalesef, AKP Hükûmeti tarafından kabul edilmedi. Dolayısıyla bu son şeklini vermiş olduğunuz yasa tasarısı bu yönüyle işçilerin karşısında olan, deyim yerindeyse bir kâğıttan kaplanı andırıyor ve işçilerin mücadelesiyle emekçilerin mücadelesiyle bu kağıttan kaplanın nasıl boşa çıkarılacağını da hep birlikte göreceğiz.
Maalesef, hazırladığınız tasarı, işçilere, emekçilere hayırlı olmamıştır, size hayırlı olmasını diliyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Balüken.