| Konu: | 2013 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2011 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 45 |
| Tarih: | 19.12.2012 |
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yeni bir yıla girmeye hazırlanırken geride bıraktığımız yılın muhasebesini yapmak, ülkemizin en acil sorunlarına değinmek istiyorum.
2012 şüphesiz ki işçiler, emekçiler, emekliler, işsizler, güvencesiz çalışanlar ve elbette tüm halkımız için birçok yönden zor geçmiştir. Canımızı, yine en çok, işçi ölümleri yakmıştır. Nisan ayında Sayın Faruk Çelik "Omzumdaki yükten dolayı yerin altına giriyorum." demişti. İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi verilerine göre, kasım ayında en az 82 işçi hayatını kaybetti. Tablo böyleyken Esenyurt'ta 11 işçi yanarak iş cinayetine kurban edilmişken, Elbistan'da 9 işçi hâlâ çamurların altındayken ve diğer niceleri karşısında sadece Çalışma Bakanının değil, Hükûmetin her bir üyesinin yerin altından çıkmaması gerekmektedir.
İşsizlik üzücü boyutlarda. Son rakamlara göre eylül ayında işsizlik yüzde 9,1'e çıktı işsiz sayısı 141 bin artarak 2 milyon 539 bine yükseldi. Türkiye'de çalışma çağındaki her 2 kişiden 1'i işsiz. Gençlerin yüzde 55'i kayıt dışı çalışmakta ve umudu kesik işsizlerle birlikte her 4 gençten 1'inin işi olmamaktadır.
Türkiye'de, çalışanların büyük kısmı da işsiz kesimden farklı değil. İş sahibi görülen birçok kişi karşılıksız fazla mesaiyle çalışmakta, yüzde 40'ından fazlası sosyal güvenlikten mahrum bırakılmaktadır. Bugün, en yaygın istihdam modeli olarak karşımıza çıkan taşeron sistemi kölelikle eş anlamlıdır. Eksik ücret alan ya da hiç alamayan, sigorta primi ödemeyen, izin hakları gasbedilen işçiler bu ülkenin en çıplak gerçeğidir. Çocuk işçiler için ise son altı yıldır gerçekleşmiş tek bir araştırma yoktur. 2006 yılı sonu itibarıyla çocuk işsiz sayısı 1 milyonu aşmıştır.
Değerli milletvekilleri, vatandaş AKP iktidarında gördüğü baskıyı hiçbir zaman görmedi. Son olarak, fişleme politikalarına sağlığı da alet ettiler. 1 Ocak itibarıyla özel, devlet veya üniversite hastanesinden hangisine giderseniz gidin, muayenehane ve poliklinikler de dâhil, herhangi bir işlem için kayıt yaptırdığınız zaman fişlenmiş olacaksınız. Tıp etiği, mahremiyet hakkı ve hasta haklarının korunması gerekliliğine rağmen, tüm bilgilerimiz Sağlık Bakanlığında tanımadığımız ellerde olacak.
Değerli milletvekilleri, bu ülkede yasaların da kâr etmediğini, AKP zihniyetini durduramadığını defalarca gördük. TBMM, 3'üncü Yargı Paketini uzun tutukluluk sürelerinin cezaya dönüşmesi nedeniyle yaşanan sorunlara çözüm için çıkarmadı mı? Ne oldu peki? Silivri yargıçları, yasanın emrettiği koşulları umursamadan tahliye taleplerini reddetti. Hukuksuzluk noktasında ise cumhuriyet tarihinin en kötü günlerini yaşıyoruz. İtirafçı Şemdin Sakık'ın gizli tanık olduğu Ergenekon, Oda TV, KCK, Balyoz gibi davalar AKP'nin bu ülkedeki bütün halklara ve düşüncesini açıklayanlara karşı yürüttüğü en büyük operasyondur. Bu operasyonda Hükûmet ile birlikte savcılarından yazarlarına birçok kişi, kurum ve kuruluş görev almaktadır ve bu operasyon gereği, AKP'nin işine gelmeyenler, dokunulması yasaklı olan konular, olaylar ve kişilerde hep sır perdesinin ardında kalmaktadır. Oda TV davasında bilgisayarlara dosyaların nasıl yüklendiği gibi, Ergenekon'dan iki yıl sekiz ay tutuklu kalan Teğmen Çelebi'nin telefon rehberine 139 adet telefon numarasının sehven yüklendiği gibi.
Totaliter rejim hayali kuran AKP, yargıdan sonra halkın ve hakkın savunuculuğunu da yasalarla bağlayarak zapturapt altına almak istiyor. Meslek odalarını ve baroları sudan sebeplerle denetleyerek baskı altına almak isteyen AKP şimdi de kendilerinden yana yapamadığı TMMOB'u etkisiz kılmak için birliğin kuruluş kanununu meşhur torba yasasına koyarak değiştirme hazırlığında.
Değerli milletvekilleri, yağmanın adı, son yılda yaptıklarıyla "AKP" oldu. Ekonominin "iyi" söylemlerinin ardına özelleştirmeleri sakladılar. Bütçe açık verdikçe halkın kaynaklarına saldırdılar. "Seksen yıldır yapılamayanı yapıyoruz." dediler, seksen yılda yapılan her şeyi özelleştirdiler. Yılda 2,5 milyar dolar kâr eden ama 6,5 milyar dolara satılan TELEKOM'u daha unutmamışken, kamuya ait yatırımların yağmasından sonra sıra otoyollara ve köprülere geldi. İhalesi yapılan köprü ve otoyolların üç buçuk yıllık geliri ortalama 2 milyar iken özelleştirme neticesinde 5,7 milyara, on yıllık gelirinden daha az bir fiyata satıldı. "Babalar gibi satmak"ta tereddüt etmeyen AKP "Özelleştirme" adı altında, yükü halkın sırtına bindirmeye ve birilerini zengin etmeye devam ediyor.
Tüm yeşil alanlar cemaat okullarına ve hastanelerine peşkeş çekiliyor. Haritada görüldüğü gibi, İstanbul'da kalan son yeşil alanlar da üçüncü köprü ve havaalanı yapılarak katledilmeye devam ediliyor.
AKP İktidarı tutamadığı sözlerle hatırlanacak. Dün Hablemitoğlu suikastının yıl dönümüydü. O dönemin Başbakanı Abdullah Gül "Cinayeti çözmek namus borcumuzdur." dedi. Aradan on yıl geçti, failler bulunamadı, tıpkı Kışlalı, Mumcu, Üçok ve diğerleri gibi.
Bugün, şunu söyleyebiliriz: Bu Hükûmetin demokratik cumhuriyetle sorunu vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (Devamla) - ABD ve AB desteğinde olan AKP, icraatlarıyla sadece laikliği ve demokrasiyi değil kurucularını da hedef almıştır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Öğüt. Süreniz doldu efendim.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (Devamla) - Piriniz Özal'ın denediği bütçelerin sınırlarıyla oynamak, daraltmak rahmetliye de yaramamıştı, size de yaramayacak.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler.