| Konu: | TOPLU İŞ İLİŞKİLERİ KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 11 |
| Tarih: | 18.10.2012 |
CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 12 Eylül 2010 referandumunda toplu sözleşme, sendikal örgütlenme ve grev hakkının daha özgürlükçü, emekten, emekçiden yana olacağı sözünü vadeden AKP, maalesef, bugün sendikaları kaldırmak için elinden geleni yapmakta. Anayasa'nın 51'inci maddesi aynı iş kolunda birden çok sendikaya üye olmaya mâniydi bildiğiniz gibi. Değişiklik paketinin 5'inci maddesiyle bu engel ortadan kaldırıldı ancak birden fazla sendikaya üye olmak hâlâ yasak. Böylelikle, çalışanların daha güçlü bir şekilde toplu sözleşme masasına oturması şansı elinden alınmış oldu.
Yine, benzer şekilde, paketin 7'nci maddesiyle Anayasa'nın grev hakkına getirilen anayasal sınırlanmalar da ortadan kaldırıldı. Grev esnasında meydana gelen zararlardan sendikaların sorumlu olacağına dair sorumluluk hükmü sendikal hakların daha da güçlendirilmesi amacıyla bu değişiklikle birlikte yürürlükten kaldırılmaktadır. Mevcut durumda siyasi amaçlı grev ve lokavtlar, faaliyetler yasaktır. 54'üncü maddede yapılan değişiklikte "Tüm bu yasaklar kaldırılmakta." denmesine rağmen grev yasakları aynen devam etmektedir. Tasarı destek ve dayanışma grevleri kaldırılıp yerine sadece toplu sözleşme, toplu iş sözleşmelerinin tıkandığı noktada grev hakkını tanıyor. Taslakta "kanuni grev" tanımı yapılarak, sadece menfaat uyuşmazlıkları hâlinde yapılan grevin kanuni grev olarak tanımlanmış olması, hak grevi olan diğer türlerin kanun dışı grev tanımının içine alındığını göstermektedir. Özellikle dayanışma grevi, hükûmet politikalarını protesto etmek için yapılan eylemler, genel grev gibi türlerin yasaklanması ILO sözleşmelerine ve Avrupa Sosyal Şartlarına aykırıdır.
ILO Uzmanlar Komitesi, özellikle iş yavaşlatma, iş yeri işgali, uyarı grevi, verimi düşürme gibi eylemlerin, grev türlerinin hak grevi sayılması gerektiğini ifade ediyor. Yani iddia ettiğinizin aksine, bu düzenlemeler ILO'nun 98 sayılı Sözleşmesi'ne aykırı bir şekilde devam etmekte.
Gerek İş Yasası gerekse Sendikalar Yasası, işçilerin sendikalara üye olması nedeniyle işten çıkarılamayacağını ya da farklı bir muameleye tabi tutulamayacağını belirtse de işçinin sendikaya üye olduğu için işten çıkarılması durumunda işçiye tanınan güvence ve işverenlere öngörülen yaptırımlar yeterli değil. Sendikal nedenle iş akdi feshedilen işçi, iş güvencesi kapsamında ise iş akdinin sendikal nedenle feshedildiğini gerekçe göstererek işe iade istemiyle dava açabiliyor. Ancak bu durumda iş akdinin sendikal nedenle feshedildiğini ispat etme yükümlülüğü içinde. Biraz önce Bakana da ifade ettiğim gibi, benim bölgem Tekirdağ Velimeşe Organize Sanayi Bölgesi'ndeki Hobim Bilgi İşlem Merkezinde çalışan 18 işçi Basın-İş Sendikasına üye oldukları gerekçesiyle kıdem tazminatları bile ödenmeden işten çıkarıldı. Türkiye'nin hemen hemen her yerinde, her bölgesinde fabrikalarda çalışan işçiler sendikal baskı altında.
Sendikalara üye olmaları ve sendikal örgütlenme yeterli yasal güvenceye kavuşturulmadığı gibi, gerçek anlamda sendika seçme özgürlüğünün kullanılması noktasında da mevzuat yeterli korumayı sağlamıyor. Birçok örneğin, olayın olduğu ve gösterdiği gibi, işverenler, bürokratlar işçileri mevcut sendikalardan istifa ettirerek, kendi kurdukları ya da işveren güdümlü sendikalara yönlendirmekte, işçilerin sendika seçme özgürlüğü ihlal edilmekte. Bunun çok çarpıcı örneğini -geçen haftalarda Rize'deydik- ÇAYKUR'da yaşadık bildiğiniz gibi. Tekgıda-İş Sendikası, iş yerinde çalışanların yarısından fazlasını üye yaptığı hâlde Bakanlık sözleşme yapma yetkisini Öz Gıda-İş'e verdi. Tabii, Tekgıda-İş yargı sürecine gitti ama yargı süreci tam dört yıl sürdü. Hiçbir kimsenin işçilerin toplu sözleşme hakkını dört yıl engellemesi hak değildir. Dolayısıyla, işçilerin sendikalı olma, sendikasını seçme özgürlüğü sağlanmak zorundadır.
Değerli milletvekilleri, tasarı, iş kolu barajlarını koruyor, grev yasaklarını ve engellerini koruyor, sendikal güvenceleri sağlamıyor, toplu sözleşme hakkını tüm işçilerin kullanabileceği bir hak olarak değil, sadece kayıtlı işçilerin bir hakkı olarak tanımlıyor. Dolayısıyla bu tasarı antidemokratik, çalışma barışını sağlamayan bir tasarı. Bu yüzden de bu tasarıya "hayır" oyu vereceğimizi belirtmek istiyorum.
Hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)