| Konu: | 2013 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2011 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 45 |
| Tarih: | 19.12.2012 |
MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, burada, bu maddede devlet borçlarına ilişkin kesin hesap var. Tabii ki arkadaşlarımız baştan söylediler. Hatta bütçenin başında söylendi, Sayın Genel Başkanımız söyledi, biz muhalefet şerhimizi yazdık, Sayıştayla ilgili konu burada genişçe tartışıldı ama borçlarla ilgili beş yıldır söylediğim bir şey var. Hâlen -daha sadece- hazineden sorumlu bakanımız ve müsteşar "Biz bunu tahsil ediyoruz."diyor. Ben hâlâ Ankara Büyükşehir Belediyesinin vadesi geçmiş borçlarını sormaya devam ediyorum. Taksit taksit onun geliri nispetinde hani böyle "Memurun maaşının bir kısmı haczedilebilir." diyorlar ya o şekliyle alınmaya devam ediyor. Devlet borçlarından girmişken öncelikle onu söylemek istedim.
Şimdi, Sayın Bakanım, burada az önce soru olarak da sordum ama zaman yetmedi tam olarak söyleyemediniz. Bunun yanlışlığını baştan söylememiz lazım. Tabii ki, borç faizinin düşmesi hem iç gelişmelere hem dış gelişmelere hem Libor faizlerine, bir sürü etkene bağlı. Ki Libor'la ilgili de birtakım manipülasyonların olduğunu Sayın Bakanının ihtisas alanı olduğu için biliyor ama bugün gazetelerde yine vardı, en fazla istemi yapan bir banka bu konuda manipülasyon yaptığını kabul ederek gerekli düzeltmeleri yapacağını söylemiş. Ve Sayın Başbakanımız da söylüyor, sayın bakanlar da söylüyor "Efendim, faiz şuradan şuraya düştü." Güzel. Peki, toplam stokumuz nereye gelmiş, oraya bakıyoruz. Bunun üzerinden ödediğimiz faiz nereye gelmiş Sayın Bakanım?
Şimdi, bakıyorsunuz her sene 50 milyar civarında yine faiz ödüyoruz. Bu sene koyduğumuz şeylerde yine 50 milyar, sonrasında 53, 55 devam ediyorsunuz. Bunları eğer dikkate almazsanız sanki düşmüş gibi oluyor. Peki, borç stokumuz nereye geçmiş? Bunlara bakıyoruz, toplamına baktığımız zaman, maalesef, söylenenlerin gerçeği yansıtmadığını görüyoruz. Yani "Vatandaşların borcu tamam, artmış olabilir." diyor Sayın Bakanımız ama sadece bunu kabul etmek yetmiyor Sayın Bakan.
Bir taraftan "Faiz düştü." deyip stoku söylemeden borç azalmış gibi gösteriyorsunuz, öbür taraftan "kamu net borç stoku" diye bir şey ihdas ettiniz. Defalarca söyledik, şu anda İşsizlik Sigortası Fonu'nda "57 milyar" en son gözüken para diye söylediğiniz şey. Öyle bir kamu net borç stoku hesaplıyorsunuz ki çok küçük bir örnek vermek istiyorum. Şimdi, 2011 yılı rakamlarıyla eğer İşsizlik Sigortası Fonu'ndaki 53,5 milyarı çıkarırsanız 290 yerine 344,5 ediyor yani geriye kalan borcunuz. İşsizlerin, işsizlere vermediğiniz parasını borç stokundan düşerek sanki kamunun varlığıymış gibi yapıyorsunuz.
Peki, sonucu ne kadar etkiliyor? Normalde bu 53 milyarı da çıkardığınız zaman yüzde 22,4 diyorsunuz borç stokumuz. Ama bir yanda gayrisafi yurt içi hasılaya oranı bunu koyduğunuz zaman yüzde 26,5'a çıkıyor.
Şimdi böyle bir şey olabilir mi? Yani aradaki farka bakın. 4 puandan fazla bir fark var. Siz işsizlere vermeniz gereken parayı vermediğiniz gibi -burada bir ayıp var- onu aktaramadığımız için kesiyoruz? Her seferinde söylüyoruz: Ya bunu bir şekilde kullanalım veya kesmeyelim bir süre bu fondaki para duruncaya kadar. Bir taraftan teşvik veriyorsunuz birim yükleri azalsın diye, öbür taraftan kullanmadığınız fona sürekli olarak para aktarıyoruz. Hiç olmazsa işverenlerin, işçilerin rahatlaması açısından bir süre bunların kesilmesini durdurabilirsiniz. Şu anda 57 olacak, 53'tü.
Şimdi brütünü böldüğüm zaman ne çıkıyor? Yüzde 42 çıkıyor borcun gayrisafi yurt içi hasılaya oranı. Dolayısıyla şimdi bu rakamları maniple ederek hakikaten başarılısınız. Millete doktorun bir aspirin yazıp da "Hadi iyisin, git." dediği zaman vatandaşın kendisini iyi hissettiği gibi bir şey oluyor. Bu rakamlar üzerinden doğru bir şekilde bunları analiz etmek gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, şimdi başka şeyler var burada. Borçlara baktığımız zaman sürekli "Nereden nereye" diyorsunuz ama "Kamu dış borcu" diyoruz, "Yok, orada merkezî yönetim borç stoku." diyor. Sayın Başbakan işine geldiği zaman "Merkez Bankası rezervlerini artırdık." diye ifade ediyor ama öbür taraftan Merkez Bankasının topu topu 8-9 milyarlık borcunu o kamu borcunun içine koymuyor. Ya 80 küsur diyeceğine 111 bin desen ne olur? Yani kamunun borcunun tamamı kamunun borcu.
Rezervini sayarken iyi, döviz varlıklarını sayarken iyi, kamu net borç stokundan hepsini düşürüyoruz, bu da güzel. Ama toplam borcu hesaplarken bir de bakıyoruz düşüyor 80, bir anda?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Ama bu kuralı biz getirmedik bizden önce de öyleydi. Bu hiç değişmedi.
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Hayır, hayır? Şimdi şunu söylüyorum: Rakamları doğru yansıtmak lazım. Zaten burada var.
Öbür taraftan, şimdi yine kontrol ederken baktım, Maliye Bakanlığı, güzel, yıllık rapora yazmış. İhracat-ithalat farkına bakıyorum, iki farklı rakam var. Hâlâ devam ediyor. Birileri ithalatı CIF olarak alıyor birileri FOB olarak alıyor ki doğrusunu -eski DPT- Kalkınma Bakanlığı yapıyor. Maliyenin kendi verdiği yıllık raporda doğrusunu vermiş Sayın Bakanım, CIF olarak verdiği için farklı çıkıyor. Öbür taraftan bütçe verilerine bakıyorum, FOB olarak veriyor, bu sefer farklı çıkıyor. Yani bir mukayese edilebilirlik ortadan kalkıyor, arkadaşlarım söylüyor. Bu rakamlar resmî rakamlar. Ben de Maliyenin iki ayrı yayınından bahsediyorum. Yukarıdan, şimdi, tazesini aldırdım; Muhasebat Genel Müdürlüğünün, yine çıkan, ekonomik göstergeleri var. Oraya bakıyorum, orada da farklı rakam çıkıyor.
Şimdi, borç borçtur. Borç nereden kaynaklanıyor? Hepinizin söylediği tasarruf açığından kaynaklanmıyor mu? "Üretmeden tüketen bir ekonomik yapıda eğer biz tüketim üzerinden vergi alırsak vatandaşa da vergi bakımından adaletsizlik yapmış oluruz." dedim. Üretmeden tüketirseniz, tasarruf açığını? Gelirinizi arttırmadan tasarrufu nasıl arttıracaksınız? Bir iki tane projeyle, teşvikle, "Cari açığı düşürelim." demekle veya bireysel emeklilik sistemine teşvik vererek bizim bunu arttırma şansımız yok. Önce üretim. Yani yatırım yapmadan, üretimi arttırmadan bizim tasarrufu arttırma şansımız yok ki. Ne yapacağız? O zaman, bir anda geçeceğiz ve dışarıdan tasarruf almaya başlayacağız.
Sayın bakanlara defalarca gösterdim. Cari işlemler açığının finansmanını veriyoruz. Son üç yılda kırmızı yukarıya doğru çıkmış. Yani "kırmızı" dediği -onlar iyi biliyorlar, Merkez Bankası sunumunda da var, Hazine sunumunda da var- kısa vadeli portföy girişleriyle finanse edilen kısmı bir anda yukarı doğru kırmızı hatlarla çıkmış durumda. Bu bir tehlike mi? Evet. Ha, "Bunun önlemini alalım." diyoruz. Bunu kapatıp da "Efendim, cari açık finanse edildiği sürece sorun değildir." demeyelim. Bakın, burada? Bu faizleri nereye ödüyoruz Sayın Bakanım? Yukarıdan aşağıya bakıyoruz, 40 küsur milyarın 30 küsur milyarı gitmiş ve faiz olarak veriyoruz ve tahviller gidiyor. Bu tahvillerin ne kadarını yabancılar alıyor, ne kadarını yerliler alıyor? Bu ödediğimiz faiz nereye gidiyor? Sanki böyle hiç faiz ödemiyormuşuz gibi bir şey yapıyoruz.
Diğer bir husus faizle ilgili? Arkadaşlar, bu rezervlerle ilgili defalarca uyardım ama önceki gün Sayın Başbakan yine Konya'da aynı şeyi söylemiş. Sayın Bakan bu konuyu iyi biliyor, uluslararası kuruluşlarla çalıştı, daha önce de hazineden sorumlu olduğu için Merkez Bankasının durumunu biliyor. Sayın Bakanım, bu Merkez Bankasının rezervlerinin artmasının sizin Hükûmetinizle bir ilişkisi var mı? Yani parayı almakla ilgili siz oraya talimat veriyor musunuz? Sordum Merkez Bankası başkanlarına -bu yıl yetişemedik buradaki yoğunluktan dolayı- brifinglerde: "Yok." Neden? Çünkü o zaman Hükûmetin doğrudan buraya müdahalesi var demektir. Peki, siz müdahalenizin olmadığı bir şeyde "Merkez Bankası rezervini artırdım." derken bunun neresini kendinize bir övünme olarak alıyorsunuz, ben anlamıyorum, bir.
İkincisi, burada övünme değil, bir fatura var Sayın Bakanım, siz gayet iyi biliyorsunuz. Bu rezervleri kaça değerlendiriyorsunuz? Demin sorduk, arkadaşlarımız dediler ki: "Ne kadarı bunun dövizdir, ne kadarı altındır, nerede değerlendiriyorsunuz?" diye. Siz 7-8'e aldığınız, topladığınız bir parayı yüzde 1'le değerlendiriyorsanız bunun faturasını kim ödeyecek? Demin söylediğimiz gibi, işte, 50 milyar, 53 milyar, 55 milyar ödediğimiz faizi kim ödeyecek bütçede açık olunca? Sizin, bizim gibi vatandaşlarımız ödeyecek. Dar gelirli vatandaşların ödeyeceği bir faturayla karşı karşıyayız. Yani bunda övünülecek değil, bunda aslında sosyal bir maliyet var; bütün vatandaşlarımız üzerine vergi yükü olarak dönecek bir açık var. Lütfen, bunları, pembe tablolar çizmek için yanlış bir şekilde kamuoyuna sunmayalım.
Dün de söyledim: "Burada gündelik şeylerle, efendim, dağa çıkmayla, ona buna acıma duygularıyla, bunlarla, duygu sömürüsüyle değil, yapısal önlemler alalım." dedik ama maalesef, Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetinin mensupları sanal gündemlerle Türkiye'yi oyalamaya devam ediyorlar.
Gelin, bunların hesabını doğru bir şekilde millete verin, alınması gereken önlemleri de hep birlikte alalım; burada size destek olalım ama sanal gündemlerden milletin gündemine doğru gelin diyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Günal.