GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TOPLU İŞ İLİŞKİLERİ KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:11
Tarih:18.10.2012

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 197 sıra sayılı sendikalar ve toplu iş sözleşmesi kanunun 76'ncı maddesine yönelik vermiş olduğumuz önerge üzerinde konuşmak üzere söz aldım.

76'ncı maddenin şu anki hâli, tasarının var olan hâliyle sakıncalı yönleri olduğu kanaatindeyiz. Sendikal faaliyetlerin durdurulması durumunda sendikal faaliyetlerin askıya alınması öngörülmektedir 76'ncı maddede. Oysaki yine aynı tasarının 31/3 maddesinde sendikal faaliyetlerin durdurulması durumunda Türk Medeni Kanunu'na göre kayyum tayin edilmesi ve bu kayyum tarafından en kısa zamanda genel kurula gidilmesi öngörülmektedir. Şimdi, bu iki madde burada zaten çelişik vaziyettedir. Bu çelişik maddelerden Sendikalar Yasası'nın ruhuna daha uygun olan ve daha demokratik olan bizce bu 76'ncı madde de temel madde olmalıdır diye düşünüyoruz. Onun için de sendikal faaliyetlerin durdurulması durumunda sendikanın mallarının yönetimi, çıkarlarının korunması ve sendikal faaliyetlerin aksamaması için 4721 sayılı Türk  Medeni Kanunu çerçevesinde kayyum tayin edilmesi ve en kısa zamanda da olağanüstü genel kurulun toplanması ve yasal organların seçilmesi gerekir diyoruz.

Şimdi, böyle bir şeyi yaparken de, bu önergeyi verirken de sendikal faaliyetlerin durdurulması yöneticilerin yasaya aykırı davranışları biçimiyle oluyor. Yasaya aykırı davranış biçimleri nedeniyle sendikal faaliyetler durdurulacak, bir de sendikal faaliyetler askıya alınacak. Bu, demokratik değildir. Yöneticilerin yaptığı eylemlerden dolayı toplu iş sözleşmeleri neden durdurulsun, neden sendikal faaliyetler askıya alınsın? İşte bu nedenle, en kısa zamanda kayyum tayin edilerek bu faaliyetlerin devam edebilmesi için genel kurulun yeniden toplanması ve organların yeniden seçilmesi gerekmektedir. Bu demokratik olan ve sendikaların ruhuna daha uygun olan önergemizin sizler tarafından kabul edilmesini umuyorum diyorum.

Sevgili arkadaşlar, Sendikalar Yasası'ndaki temel konulardan bir tanesi iş güvencesinin olmamasıdır. Şimdi, ben meslek gereği de yıllar boyunca sendika vekilliği yapmış bir insanım. 2003 yılından sonra 4857 sayılı Yasa çıktığında gariban işçiler zannettiler ki gerçekten bu ülkede bir iş güvencesi var, hâkim teminatıyla işlerine geri döneceklerini düşündüler ve artık iş yerlerinden keyfî çıkarımların olmayacağını düşünerek sendikalara çok yoğun bir talep oldu ve 2003 yılından sonra sendikalar örgütlenmeye başladılar. Benim kentim olan Uşak'ta da örgütlenmeye başladılar ve pek çok fabrikada örgütlendiler ama ardından neler oldu biliyor musunuz? Zannederim, 2003 yılında 4857 sayılı Yasa'nın çıkarılması sırasında burada yine milletvekili konumunda olan arkadaşlarımız vardır. İşe iade davaları açtık, işe iade davaları iki ay içinde sonuçlandırılacakken aylarca devam etti ve inanır mısınız arkadaşlar, ben sendika vekili olarak orada açtığım davaların yüzde 100'ünü kazandım ancak ne yazık ki? Bir işçi için 5 defa işe iade davası açılır mı sevgili arkadaşlar? Buna ne Parlamento o dönemde bir çözüm yolu önerdi ne Yargıtay bu olaya sahip çıktı. Sendikaya üye olduğundan dolayı, sendikal faaliyet yaptığından dolayı işçiler 5 defa işten çıkarıldı, 5 defa biz o davaları kazandık, her seferinde ikişer gün işe başlattılar, yeniden işten çıkardılar işçi arkadaşları ve en sonunda işçiler, dört beş yılın sonunda dayanamadılar artık ve sendikalardan istifa etmek durumunda kaldılar.

Bu durum da göstermektedir ki arkadaşlar, baraj ne olursa olsun, isterse sendikalarda hiç baraj olmasın, eğer sendikalar ve sendikal faaliyet nedeniyle iş güvencesi yok ise o zaman sendikal faaliyetlerin başarıya ulaşması hiçbir şekilde mümkün değildir, sendikal örgütlenmenin başarıya ulaşması hemen hemen mümkün değildir. Zaten bu konudaki sayılar da gösteriyor; 10 milyon 400 bin işçi var, ne yazık ki bunlardan 600 bin civarında olanı sendikalı olarak toplu iş sözleşmesinden yararlanabiliyor; diğerleri sendikaya üye olamıyorlar, sendikaya üye olduğu takdirde işten çıkarılacağı kaygısıyla olamıyorlar. Eğer biz burada gerçekten Sendikalar Yasası'nda bir çözüm getirmek istiyorsak öncelikle iş güvencesini getirmemiz lazım. İş güvencesi olmadığı takdirde, işte o 10 milyon işçi sendikaya üye olamaz sevgili arkadaşlar. İşin özüne bakmak lazım, yoksa burada "Baraj şu olsun, baraj bu olsun." dememizin hiçbir anlamı yoktur ne yazık ki.

Bununla ilgili, biz o dönemde pek çok sendikacıyla ya da işçi arkadaşlarımızla epeyce görüştüğümüzde şunların olabileceğini düşündük. Bunlar, tabii, biraz afaki şeyler ama aynen esnaf örgütlerine üye olunduğu gibi, işe alınan işçilerle ilgili, sendikalara üyelik zorunlu olursa belki bu sorunu çözebiliriz diye düşünüyorum.

Teşekkür ediyorum beni dinlediğiniz için. (CHP sıralarından alkışlar)