| Konu: | AK PARTİ GRUBU ÖNERİSİ |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 13 |
| Tarih: | 30.10.2012 |
MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Genel Kurulumuzun haftalık çalışma programını belirlemek üzere başlattığımız müzakerenin son konuşmacısı olarak huzurlarınızdayım.
Değerli arkadaşlar her defasında ifade ettiğimiz gibi Genel Kurulun çalışma gündemini belirleme sorumluluğu iktidar grubundadır, çünkü ülkeyi yönetmekle sorumlu olan onlardır. İhtiyaç duyacakları kanunların, hukukun oluşturulmasını tabii ki onlar programlayacaklardır, buna, her defasında ifade ediyoruz, saygı gösteriyoruz. Ancak, tabii, birlikte çalışmaya, birlikte çalışmanın şartlarını, kurallarını da birlikte belirlemek gibi bir mecburiyetimiz olduğunu da her defasında tekrar tekrar ifade ediyoruz ama ne yazık ki buraya birlikte getirdiğimiz Danışma Kurulu kararı örneği hemen hemen unutulur duruma geldi, artık hep grup önerisi olarak geliyoruz. Sebebi şudur: Tabii, iktidar partisi kendi programı doğrultusunda buraya görüşülmesini önceliklediği kanunların sıralamasını ve çalışma sürelerini belirleyerek geliyor ama her defasında itiraz ediyoruz -itirazlarımız çok netleşti, bunlarda mesafe katedememiş olmanın üzüntüsüyle ifade ediyorum- diyoruz ki: Bu, "bitime kadar" usulü hukuka da uygun değil, bana göre töreye de uygun değil, angarya, bitime kadar çalışmak? Yani nasıl bitime kadar çalışacağız değerli arkadaşlar? Buraya koymuş "24.00'e kadar bitmezse 24.00'ten sonra da devam etmek kaydıyla?"
Değerli arkadaşlar, yani ilmin, fiziğin kurallarına da uymak mecburiyetindeyiz, burada gecenin 24.00'üne kadar çalışmanın hayrının olmadığını bilmek mecburiyetindeyiz. Bir müzakere yapıyoruz burada, birleşim, birlikte bir konuyu konuşuyoruz. Nasıl konuşacağız birlikte? "Bu usulü terk edin, gelin erken saatte başlayalım, gündüz saatlerinde çalışalım." diyoruz olmuyor, "bitime kadar..." Bu hafta getirilen AKP grup önerisinde bir aylık program geliyor.
İtiraz ettiğimiz ikinci husus şu: Ben inanıyorum ki bu hafta içerisinde yine aynı grup, iktidar grubu bir başka grup önerisiyle tekrar gelecek, bir başka kanunun görüşülmesini isteyecek. Hâlbuki şimdi 28-29 Kasım 2012 Çarşamba ve Perşembe günleri dâhil bir program getiriliyor. Bunlar doğru şeyler değil.
Bir başka şey burada dikkatimi çekti: Plan ve Bütçe Komisyonunda 2013 yılı bütçesi konuşuluyor, çok yoğun bir mesai olacak. Şimdi, Plan ve Bütçe Komisyonundan çıkmış kanun tasarı veya tekliflerini bu Genel Kurula getirirseniz, bu konuda konuşması gereken Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi arkadaşları burada bulamazsınız. Ya orası aksayacaktır ya burası aksayacaktır ya da "Müzakere yapmayacağız." demektir bunun anlamı. Dolayısıyla AKP Grubunun, grup yönetiminin getirmiş olduğu bu grup önerisi, teknik olarak faydalı, huzurlu bir çalışma ortamını temin edici bir grup önerisi değil, bunun için aleyhte söz aldım.
Bir başka şey değerli arkadaşlar: Bu haftayla ilgili bitime kadar konuldu. Bugün bitime kadar çalışacağız, yarın bitime kadar çalışacağız, ne kadar biterse, ne zaman biterse o kadara dayanacaksınız, hazırlıklı olun ama esas problem önümüzdeki hafta. Önümüzdeki hafta cuma, cumartesi, pazar, pazartesi de çalışacaksınız, AKP Grubu.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) - Çalışacağız.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Çalışmıyorsunuz değerli arkadaşlar, yalnız, oturuyorsunuz, müzakere yapmıyorsunuz, gözünüzü seveyim. Burada müzakere yapmak üzere yani ortak aklı üretmek üzere bir araya geldik. Neyi konuştuğumuzu, birbirimizi dinleyerek birbirimizi anlayarak müzakere yapmamız lazım, öyle değil. Görevlendirilen arkadaşlar kalkıyor konuşuyor. Hangi kanunun konuşulduğu çok da anlaşılmadan, ön sıralardan kalkan elin durumuna göre el kaldırıp indiriyoruz, işin gerçeği bu, maalesef. Sayın milletvekilleri, hâlbuki oturup çalışmamız lazım bu konularda.
Dolayısıyla önümüzdeki hafta kesintisiz, sürekli ve gece 24.00'e kadar çalışacağız. Niye çalışacağız? Çünkü büyükşehir yasasını değiştireceksiniz. Çok net biliyorsunuz ki buna muhalefet partileri olarak, biz, komisyonda çok haklı gerekçelerle, Anayasa'ya aykırılık iddialarıyla, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluş hukukuna aykırılık iddialarıyla karşı çıktık ve karşı çıkacağımızı ayan beyan ilan ediyoruz ama iktidar partisi bugünden, nezaketiyle, böyle yumuşak yumuşak diyor ki: "Siz ne derseniz deyiniz, biz sizi gecenin 24.00'üne kadar da çalıştıracağız, haftanın her günü de çalıştıracağız ve bu kanunu çıkaracağız."
Bu doğru değil Sayın Elitaş -isminizi ifade ediyorum ki gelip konuşasınız diye- bu doğru değil.
Bakın aziz dostlar, değerli milletvekilleri; bir bayramın sonrasındayız, mübarek Kurban Bayramı'nın, o millî heyecanımız, coşkumuz Cumhuriyet Bayramı'nın sonrasındayız. Yani günleri birbirimize zehretmenin ne anlamı var? Bunun neresinde akıl var? Niye böyle bir dayatma içerisinde birbirimizi kırarak, inciterek bir yere vardırmaya çalışıyoruz?
Değerli arkadaşlar, buradan ifade ediyorum: Muhalefet partileri olarak biz milletin gündemini buraya getirmek mecburiyetindeyiz, Hükûmetin gündemi farklı olabilir -onda da haklı olabilir, bir şey söylemiyorum- ama milletin gündemini konuşmak muhalefetin mecburiyetidir. Biz bunun için buraya geldik. Bu getirdiğiniz gündemde milletin gündemi yok, milletin sorunlarının çözümü yok. Büyükşehir yasası dediğiniz hadise, bu ülkede, çok ciddi bir kaosa sebep olacak. Köyleri kapatıyorsunuz, beldeleri kapatıyorsunuz, il genel meclisi üyeliklerini kaldırıyorsunuz; bir kaos ortamı.
Ben geçmişi okumuş bir arkadaşınız olarak size şunu tavsiye ediyorum, bağışlayın, siyaset veya muhalefet siyaseti olarak değil ama dünü bilen bir arkadaşınız olarak söylüyorum: Lütfen, 1957-60 arasını okuyunuz. 1957-60 arasında çok güçlü bir iktidarın içine düştüğü o zafiyeti ve sonucunda ulaşılan noktayı günümüze taşımaya çalışın.
Değerli milletvekilleri siyasetin basireti bağlanırsa, siyasetin feraseti körelirse sonu rezalete, hatta, Allah korusun, felakete ulaşır. Dün yaşanan hadiseleri kabul edebilmek mümkün mü, yakıştı mı Türkiye'ye değerli milletvekilleri? Türk milletine yakıştı mı dün yaşanan hadiseler? Sebebi ne olursa olsun, sebebini nasıl ifade ederseniz ediniz, hangi noktadan meseleye bakarsanız bakınız sonuçları kabul edebilmek mümkün mü? Şimdi, kalkıp burada birbirimizi suçlamanın bir anlamı yok. Dün, Cumhuriyet Bayramı'nın coşkusunu, cumhurun kutlamasına tahammül gösteremeyen bir iktidar anlayışının geçmişte ulaştığı noktayı size tarihiyle ifade ediyorum, 1957 sonrasını lütfen inceleyiniz. Bu baskıcı, bu yasakçı, bu tahammülsüz yaklaşımın Türkiye'yi nereye götürdüğünün geçmişte örneklerini yaşadık.
Dolayısıyla, ben size tekrar söylüyorum, basiret, siyasetin en önemli sorumluluğu. Basiret bağlanır, feraset körelirse yakışmayan felaketleri, rezaletleri yaşamamız mukadder olur. Müslüman aynı çukura iki defa düşerse sorumluluk kendine aittir. Onun için, ben iktidar grubunu, iktidar grubunun değerli yöneticilerini bu dayatma anlayışından vazgeçerek, böyle "bitime kadar", "Gece 24.00'e kadar haftanın her günü çalışacaksınız." dayatmalarından vazgeçerek milletin gündemini tartışmaya davet ediyorum. Suhuletle, nezaketle, sabırla, tahammülle tartışmaya davet ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Şandır.