GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: ASKERLİK KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN (S.S.:82)
Yasama Yılı:2
Birleşim:25
Tarih:29.11.2011

BDP GRUBU ADINA HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU (Bitlis) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Askerlik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile ilgili ben de Barış ve Demokrasi Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Sözlerime başlamadan önce hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum, Sayın Başbakana acil şifalar diliyorum, muharrem orucu tutanları kutluyorum.

24 Kasım 2011 Perşembe günü saat 16.00'da Millî Savunma Komisyonu toplanarak gündeminde yer alan Askerlik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nı -(1/524), dokuz madde, tali komisyon Plan ve Bütçe Komisyonu- görüşerek jet hızıyla karara bağlamıştı.

Millî Savunma Komisyonuna üye milletvekillerinin sayısı 26; 16'sı AKP'den, 6'sı CHP'den, 3'ü MHP'den, 1 de BDP'den ben vardım.

Bu Komisyonda kanun tasarısıyla ilgili fikirlerimizi söylerken bu fikirlerin hiçbirinin dikkate alınmadığını gördük. Bunu sadece muhalefet olduğumuz için söylemiyorum, AKP'li üye milletvekillerinin de dikkate alınmadığını orada gördüm. Yani tek bir kişinin sözüyle hızlı bir biçimde Komisyondan çıkartılarak Genel Kurula indirilmeye hazırlandı. Ben düşündüm, dedim ki: Demokrasi bunun neresinde Allah aşkına?

"İnsan düşüncelerini ifade etmenin veya bu düşünceleri ifade etmenin amacı, niteliği nedir?" diye düşünmek gerekir. Aslında bunu söylerken şunu kastetmek istiyorum: "Eğer burada bütün yasalarda muhalefetin sözü dinlenmeyecekse, bu muhalefetin söylemleri, önerileri dikkate alınmayacaksa o zaman bunun adını ne koyacağız? Genel Kurul buna ne diyecek? AKP milletvekilleri ne diyecekler?" diye düşünüyorum ve merak ediyorum: Yoksa yasa böyle mi geçecek?

Hazırlanan komisyon raporu, kanun teklifi Meclis Başkanlığına sunulurken, şunu arzu etmek istiyordum, diyordum ki, bu kanun tasarısı içerisinde fakir fukaranın, yoksulun, köylünün de bu yasadan yararlanması gerektiğini düşündüm, çünkü herkesin 30 bin lirası yoktur, okulu yeni bitirmiş, yani üniversiteyi, fakülteyi yeni bitirmiş bir insan, otuz yaşını doldurmuş bir insan parası olmayınca ne yapacak, bu kanundan nasıl yararlanacak? Bilindiği gibi, Anayasa'nın 72'nci maddesinde belirtildiği gibi, her sağlıklı vatandaşın vatan hizmetini yapma ödevi vardır. Tabii ki, bu hizmetin ne şekilde, nasıl yerine getirileceği kanunlarda belirtilmiştir. Özünde askerlik hizmetinin nasıl yerine getirileceğine ilişkin hususlar 1076 sayılı Yasa'da da açık ve net konulmuştur, bu yasaya dayanarak? 1111 sayılı Askerlik Kanunu ile Yedek Subay ve Yedek Askerî Memurlar Kanunu'yla düzenlenmişti. Bu kanuna göre, iki yöntem geçerliydi: Bedel ödeyerek ya da dövizle.

Biliyorsunuz, 1927'den sonra da defalarca bedelli askerlik yasası çıkmıştır. Ancak bu son dönemlerde 1987'de, rahmetli Özal döneminde 16/4/1987 tarihinde 3358 sayılı Yasa'yla bu kanundan 18.433 kişi yararlanmıştır.

Başbakan Süleyman Demirel ve rahmetli Erdal İnönü döneminde 3802 sayılı Kanun'a göre 35 bin kişi bu Yasa'dan yararlanmışlardır.

 2/11/1999 tarihli 4459 sayılı Kanun'la rahmetli Ecevit döneminde çıkarılan ve ayrı ayrı dönemlerde bu yasalardan yararlananların sayısının da 72 bin kişi olduğu yapılan incelemeler sonucu görülmüştür.

Özünde 1111 sayılı Askerlik Yasası'nın 86'ncı maddesine tabi yoklama kaçaklarının, aynı Yasa'nın 89'uncu maddesinde bakaya sayılanların her yıl çoğaldığı ve arttığı bilinen bir gerçektir. Ancak bundan yararlanmak isteyenler, otuz yaşından gün almış kişiler bedel ödeyerek temel askerlik eğitimine tabi tutulmadan hizmetlerini yerine getirmiş sayılacaklardır ve önceden, haklarında idari, adli soruşturma, kovuşturma sona erdirilecektir yani haklarında herhangi bir soruşturma yapılmayacaktır. İşte böyle bir uygulama ile elde edilen gelir, ihtiyacı olanlara verilecektir. Bu ihtiyaç sahiplerini elbette ki yadırgamıyoruz ancak 17 Ağustos 1999 yılında Marmara depremiyle de büyük zarara uğrayan insanlara toplanan paralarla yardım yapılmıştır. Bu yardımların yerini bulup bulmadığı iddia konusudur.

Burada söz konusu edilen konu, özünde eşitliği bozan bir yasa vardır ancak bu yasanın eşitliği bozmasının ana nedeni yoksulların bu yasadan yararlanmaması olarak değerlendirilebilir. Ayrıca, Van depreminde Ağrı'nın Patnos ilçesi, Bitlis'in Adilcevaz ilçesinde, ailelerden zarar gören veya yaşamını yitiren insanlar bildiğiniz gibi vardır, bunların da bu yasadan yararlanmasını talep ediyorum çünkü nasıl 17 Ağustos 1999 depreminde büyük zarara uğrayanlara yardım yapılmış ise bu insanlara da yardım yapmalarını arzu ediyorum ve de şunu söylüyorum: Yaş sınırı yirmi beş ya da yirmi sekiz olsun önerisini Komisyonda yapmıştım. 5 bin dolar ile 10 bin dolar arasında bir rakam tespit edilmesini ya da tüm partilerin bir konsensüs sağlayarak makul bir noktada anlaşmaya gidilmesini de öneriyorum.

Burada şunu da dile getirmek istiyorum: Van ve çevresindeki depremde yaşamını yitiren ailelerin askere gitmeyen çocuklarının da bu bedelli askerlikten yararlanmalarını da talep ediyorum yani parasız yararlanmalarını istiyorum. Bedel ödeyenler askerlik eğitimine tabi tutulmayacaklarından dolayı bu konumda olan insanların da yararlanması için kanunda herhangi bir değişiklik yapılabilir yahut da bütün partiler anlaşarak bu konuda bu öneri değerlendirilebilir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biliyorsunuz, Avrupa Konseyi üyesi birçok devletten ret ve vicdan yani reddi vicdan olayını, yani zorunlu askerliğe tabi tutulmama konusunu Türkiye ve Azerbaycan devletleri imzalamamıştır. Bu konuda kişi kendini özgür hissettiği oranda, kanunlara uymak kaydıyla, kendi özgür haklarını kullanmalıdır. Örneğin, bir insan kan dökmeyi istemiyor, bir insan düşman olanı öldürmek istemiyor, bir insan düşüncelerinden dolayı yahut da dinsel bakışından dolayı emirle askerlik yapmak istemiyor. Bu vesileyle bu tür insanlara, bu bireylere yardımcı olmak gerekir ve bu konuda özellikle bu yasanın çıkmasını da arzuluyorum. Yani burada biyolojik, kimyasal silahların kullanılmasından nefret edenlerin hatta vicdani ret hakkının yasal ve insani bir hak olduğunu, iç hukuka da uygun bir biçimde bu yasaya ulaşmasını talep ediyorum.

Aslında, siz de bilirsiniz ki bireyi zorla, telkinle kanunlar çerçevesinde veya o statüye tabi tutarak askerliğe zorlama, götürme ahlaki olarak değerlendirilemez. Velev ki bu askerliğin çok zor koşulları da olsa bireyin buradaki tutumu, davranışı, hareketi bence önemlidir çünkü askerlik gönüllülük temelinde olmalıdır.

Vicdani reddi günümüzde Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu, Avrupa Parlamentosu insani temel hak olarak kabul etmiştir, günümüzde de artık nasıl olsa ordu uzmanlaşıyor yahut da uzmanlaşmaya evriliyor. Şimdi, 50 bin kişilik uzman ordu kurulacağı söyleniyor, bunun ne kadar doğru olup olmadığını bilmiyorum. Çağımızda artık hantal bir orduya ihtiyaç olmadığını bütün devletler söylüyorlar ve uzmanlar bu konuda görüşlerini zaman zaman her yerde ifade ediyorlar.

Aslında bedelli askerlik uygulamasında insanların, fakir fukaranın da bu yasadan yararlanması gerektiğini düşünüyorum. Yoksulların, kimsesizlerin, hatta bu depremde öksüz kalanların da bu yasadan yararlanmasını talep ediyorum. Askerlik mesleğinin bir meslek olduğu, bu konuda herkesin bu mesleğini yerine getirmekte zorlandığı bilinen bir gerçektir ancak bunu kabul etmek zor bir olaydır. Çünkü daha önce de defalarca Sayın Başbakan "Parası olan var, olmayan var, parası olana bedelli askerlik, buyur kullan diyeceksin, bu da gitsin yapsın diyeceksin." diyor. Aslında burada Sayın Başbakanımızın ima ettiği şey, bugün fakir olan, yoksul olan insanların da bu yasadan yararlanmasını istediğine eminim. Eğer bu doğruysa ve bu sözün arkasında durulacaksa, sayın AKP milletvekilleri de bu önerimize destek olabilirler.

Bu son yasadan yararlanacak olanların sayısını biraz abartılı olarak görüyorum çünkü sayının 460 bin civarında olabileceği varsayımıyla geçmişteki bedelli askerlikten yararlananların sayısına baktığımızda büyük bir fark olabileceğini görebiliriz çünkü geçmişte de söyleniyordu, işte, 300 bin kişi, 200 bin kişi çok büyük bir rakam olarak görülüyordu ama görünen odur ki bu rakamların hiçbiri birbirini tutmamıştır. Yani doğru bir rakam ortaya çıkmamıştır.

Bedelli askerliğe ilişkin son açıklamalarda da görüldüğü gibi, 400-460 bin kişinin yararlanamayacağı, en fazla 400 bine yakın insanın yararlanabileceği kanaati bende de hasıl olmuştur. Ancak bu rakamın büyüklüğü veya bu rakamın girdisi, getirisi ne olursa olsun mutlaka insanlarımızın mutlaka insanlarımızın bundan yararlanması gerektiği düşüncesindeyim.

Özellikle ekonomik krizin dünyada yaşandığı böylesi bir dönemde 30 bin liranın çok büyük bir para olduğunu siz de bilirsiniz. Bu vesileyle bu bedelli askerliğe ilişkin yasada, bu yasanın "30 bin lira" olan maddesini ve  "otuz yaşından gün almış olmak" maddesini ise aşağıya çekme konusunda bir konsensüs, tekrar ediyorum, bir konsensüs sağlanırsa herkesin yararlanabileceği bir konuma gelebilir. Bunun için, şimdi ekran başında bizi izleyen değerli vatandaşlarımız ve onların aileleri şunu bizden bekliyorlar, diyorlar ki: "Bu otuz yaş büyük bir yaştır, biraz bu yaşı yirmi beşe, yirmi sekize çekme olanağı varsa bunun bu noktaya çekilmesinde fayda vardır." Ve diyorlar ki: "30 bin lira çok bir paradır, biz bunu ödeyemiyoruz." Bize faks çekenler, mesaj gönderenler vardır, size de eminim ki bu konuda faks çekenler olmuştur, telefon açanlar olmuştur, hatta size mesaj gönderenler de olmuştur. Onun için -bizim, hepimizin ortak noktasıdır- kbir sefere mahsus? Nasıl olsa bu çıkacaktır. Belki de ileride insanlar bu kadar uzun dönemli askerlik yapmayacaklardır çünkü artık on beş ay gerçekten uzun bir süredir. İnsan ilk etapta bu sürenin çok az olduğunu düşünebilir ama incelediğinde, bu sürenin -on beş ayın- çok uzun bir süre olduğunu? Hatta, askerî karargâhlardan, gazinolardan firar edenlerin sayısı -rakamı yok elimde ama- bir hayli kabarıktır çünkü -bu konuda duyumlar alıyoruz- birçok insanı böyle uzun bir süre zorunlu olarak tutmanın ne kadar zor olduğu söyleniyor.

Bunun için, hem askerlik süresinin kısaltılmasını talep ederken hem de bu rakamın aşağı çekilmesini tekrar arzuluyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU (Devamla) - Böyle bir fırsatı bir daha insanlarımıza tanımamızda fayda vardır çünkü bu insanların bizi beklediklerini hepiniz biliyorsunuz.

Sözlerime son verirken hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)