GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: ASKERLİK KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN (S.S.:82)
Yasama Yılı:2
Birleşim:25
Tarih:29.11.2011

MHP GRUBU ADINA S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Askerlik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 2'nci maddesi üzerinde şahsım ve Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına görüşlerimi açıklamak üzere huzurlarınızdayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu vesileyle de tüm İslam âleminin ve aziz milletimizin muharrem ayını tebrik ediyorum. Ülkemize ve insanlığa huzur, barış ve hayırlar getirmesini temenni ediyorum.

Değerli milletvekilleri, konuşmamın başında tarihî bir vakayı sizlerle paylaşmak ve yorumunu da sizlerin takdirine bırakmak istiyorum. Herhâlde aramızda Topal Osman ismini yani Giresunlu, istiklal mücadelesinin bu yiğit kahramanını bilmeyen yoktur. 1912 Balkan Savaşı esnasında devlet, her haneden ya erkek evladını askere alıyor ya da bedelini. Osman'ın babası, her baba gibi evladına düşkün, oğlunu askere göndermek istemiyor. Parayı Osman'ın eline veriyor ve asker alma şubesine yatırmasını istiyor. Osman, bunu onur meselesi yapıyor, babasından aldığı parayı devlete yatırmıyor, dikkatinizi çekiyorum arkadaşlar, bu parayla çevreden asker toplayıp Trakya'ya geçiyor. Kadere bakın ki Çorlu yakınlarında dizine gelen bir şarapnel parçasıyla dizinden yaralanıyor, "Topal" namını da işte bu yüzden alıyor. Aynı Topal Osman, Birinci Dünya Savaşı'nda Ruslara karşı Kafkaslarda savaşıyor, 1920'deki Koçgiri isyanının bastırılmasında önemli faydalar temin ediyor. Değerli Karadeniz milletvekilleri, Pontus çetesine karşı da Karadeniz halkını savunuyor.

Bu anıyı ve bu kahramanı neden sizlere anlattım? Hem bedelli askerlik hem vicdani ret hem de Sayın Başbakanın, adına özür diledikleri, milletvekilinizin de katliamla suçladığı Dersim meselesindeki atalarımız, dedelerimizle ilgili konuşurken daha dikkatli olmaya, daha merhametli olmaya davet ediyorum hepinizi.

MEHMET METİNER (Adıyaman) - Ali Şükrü Bey'i kim öldürdü?

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bir devleti ayakta tutan güç ne ekonomik varlığı ne stratejik coğrafyası ne de topu tüfeğidir. Bir devleti ebet müddet kılan şey, adaletle yönetiliyor olması, adaletle hükmediliyor olmasıdır. Vatandaşlar arasında devleti yönetenlerin adil olduğu ve tüm vatandaşlarına eşitlik içerisinde davranıldığı inancı var ise o devlet ayakta durur ve ilelebet yaşar. "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın." sözünün arkasındaki temel felsefe de budur.

Kimselere danışmadan, Meclis gruplarının katkılarını temin etmeden Meclise getirdiğiniz bu tasarının bu ölçülere uyduğuna gerçekten inanıyor musunuz değerli milletvekilleri? Eğer "Vicdanım rahat." diyorsanız, o zaman milletin vicdanı ile sizinki ayrı düşmüş demektir. Hafta sonlarında birçoğumuz seçim bölgesindeydi, ben de öyle, vatandaşa sorduk bu tasarıyı, bir dokun bin ah işit sanki, vatandaş burnundan soluyor, kendi evladı faydalansın ya da faydalanmasın bu haksızlığa karşı çıkıyor. Diyor ki: "Fakir fukara bu ülkenin vatandaşı değil mi? Bu nasıl bir uygulama? Fakiri, zenginiyle dedelerimiz hep beraber kan döküp, can vererek bu devleti birlikte kurmadık mı? Çanakkale'de kucak kucağa yatan askerlerin evlatları, torunları arasında bu ayrımcılık niye? Bu yetkiyi kim verdi size Sayın Hükûmet?" Bu sese kulak vermek mecburiyetindesiniz. Bu rahatsızlığı gidermek ve insanları ikna etmek mecburiyetindesiniz. Bu tasarının vatandaşımızı huzursuz ettiği ortada. Şeyh Edebali'nin sözünü tekrar hatırlarsak, insanı yaşatmak sadece onun sırtını pek, karnını tok tutmakla mı olur? Elbette hayır. Vicdanını, yüreğini fethedip, aklı ile inançları arasında bir köprü kurmak da gerekmez mi? Bu tasarının parası olanlar ile olmayanlar arasında büyük bir haksızlığa yol açtığını aslında sizler de görüyorsunuz, vatandaşın tepkisini azaltmak için milletin kulağına hoş gelebilecek tatlı sözlerle aklını çelmeye çalışıyorsunuz. "Efendim, bedelliden elde ettiğimiz geliri şehit yakınları ve gazilerimize aktaracağız." diyorsunuz. Bu kesimleri istismar ederek haksız bir uygulamayı meşrulaştırmaya çalışıyorsunuz. Bunun adı düpedüz siyasal rüşvettir. Şehit yakınları ve gaziler evlatlarını ebet müddet devlet ülküsü ve al bayrağına duyduğu sevgisi için kurban verdi, aktaracağınız üç beş kuruş için değil, adaletsiz uygulamalar ile devletin altı oyulsun, boşaltınsın diye hiç değil. Kaldı ki bu istismarı Anayasa değişikliğinde de yaptınız yani ilk vukuatınız değil. O zaman da Anayasa değişikliğini kabul ettirmek için "Bu değişikliği şehit ve gaziler için de yapıyoruz." diyordunuz, Anayasa değişikliğini yaptıktan sonra bugüne kadar bu kardeşlerimiz için ne yaptınız? Şehit yakınları ve gazilerimize yardımcı olacaktınız da elinizi tutan mı oldu? İllaki onları yeniden hatırlamak için bir deprem mi olması gerekiyordu? Yani bedelli askerliği haksız bulanlar, devletin hayrına olduğunu düşünmeyenler bu oylamada "hayır" derse sizin mantığınıza göre şehit ve gazilere hürmetsizlik mi yapmış olacak? Bu oyunu onlara sevgisizlik olarak mı telakki edeceksiniz? Bu sakat bir mantıktır arkadaşlar. Bu Meclise şehit yakınları ve gazilere destek olmak üzere ne getirdiniz de Milliyetçi Hareket Partisi "hayır" demiştir? Milleti birbirine düşürerek hükûmet etmeyi daha ne kadar içinize sindireceksiniz? Bedelli askerlik hususunda getirin teklifinizi, milleti memnun edecek olgunlukta bir kanun için Meclis gerekli katkıyı sunsun, herkes eteğindeki taşı döksün ve kanunu tüm millet sahiplensin. Ayrıca, Milliyetçi Hareket Partisinin çok daha önceden, ordunun ihtiyaçları dikkate alınarak ve adalet duygusu da göz ardı edilmeden bir bedelli askerlik çıkarılması teklifi de var. Sayın Genel Başkanımız da bu meseleye mümkün olduğu ölçüde olumlu yaklaştığını söylemişti zaten. Fakat muhalefetle birlikte çalışabilme ve bu demokratik üslubu içselleştirme gibi bir kültürden maalesef uzak olduğunuz için, Meclise karga tulumba getirdiğiniz tasarı birçok eksiklik ve haksızlıkla dolu. Bu tasarıdaki eksiklik ve adaletsizlikleri de millete anlatmak durumundayız.

Değerli milletvekilleri, bir taraftan Hükûmetin İsrail'e, diğer taraftan Suriye'ye yaptığı boş ve anlamsız meydan okuyuşlar dolayısıyla hedef ülke hâline geldik. Hani Başbakan diyordu ya "Nereden nereye." diye. Kendi ifadenizle "örnek ülke"den hedef ülke hâline gelmek nasıl bir başarıdır, milletin takdirine arz ediyoruz. Rusya'nın, İran'ın, Suriye'nin birleşerek aynı anda ülkemizi tehdit ettikleri başka bir zaman dilimini hatırlamıyorum. Herhâlde sıfır sorundan kastınız bu olmasa gerek. Herhâlde böyle bir şeyi siz de hayal etmiyordunuz. Milleti sıcak bir çatışmanın eşiğine getirmiş tavır ile şimdi milletten özür dileme sırası Sayın Erdoğan'dadır. Kendi bileceği iş. Ama bizi enterese eden şey, bu kadar hassas günler yaşanır iken bize en çok lazım olacak silahlı kuvvetlerimiz, ordumuz olmayacak mı? Soruyorum kıymetli arkadaşlar: Bu bedelli askerlik tasarısını beklediniz beklediniz, tam bu anı mı buldunuz Meclise getirmek için?

Silahlı kuvvetlerin komutanlarıyla görüşürseniz, bedelli askerlik dolayısıyla bundan faydalanamayan erlerin morallerinin son derece bozuk olduğunu göreceksiniz. "Bu moral bozukluğunu gidermek kolay olmayacak." diyorlar. Bu tasarıyı Meclise getirirken böyle bir sonucu herhâlde düşünmemiş olmalısınız ki silah altındaki erlerin maneviyatının bozulmaması için herhangi bir şey düşünülmemiş tasarıda.

Örneğin, bu tasarıda, hâlihazırdaki erlerin de daha erken terhisi gündeme getirilebilir ve belki birazcık da gönüllerin alınmasına vesile olunabilirdi. Böyle bir dengeleme mekanizması düşünülmediği gibi, bedelli askerlik süresinde geçirilen yirmi bir günlük eğitim safhasının da kaldırıldığını görüyoruz âdeta milletin nasırına basarcasına ve millet infial içinde.

Yurt dışında yaşayan kardeşlerimiz hariç olmak üzere, yurt içinde bedelli askerlik statüsünden faydalanacak olanların bu eğitimi almaları, sorumluluk ve yükümlülüğün bir nebze de olsa paylaşılması daha iyi olmaz mıydı?

"Postal giymeden parayla tezkere." diyor vatandaş bu tasarıya. Devleti ve Meclisi bu kadar yıpratma hakkını, millî değerlerimizi yozlaştırma ayrıcalığını nereden buluyorsunuz değerli AKP milletvekilleri?

Ordu ve milletin el ele olduğu toplumlarda güçlü güvenlik konseptinden bahsedilebilir. "Gençlere de bir kolaylık göstereceğim." diye milletiyle ordusunun arasını açmaya, askerin maneviyatını kırmaya hiç kimsenin hakkı olmasa gerek.

Gelelim otuz yaş üzerindekilerin yapacakları 30 bin lira ödemeyle yükümlülükten kurtulma hususuna. Otuz yaşını 31 Aralıkta doldurmuş, bir gün önce doğanların günahı ne kıymetli arkadaşlar?

Bu ve benzeri birçok haksızlıklarla?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) - ?dolu bu tasarıya Milliyetçi Hareket Partisi olarak, doğrusu millete de şikâyet ederek, uzaktan, mesafeli yaklaştığımızı belirtmek istiyorum.

Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)