| Konu: | BDP GRUBU ÖNERİSİ |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 47 |
| Tarih: | 02.01.2013 |
SIRRI SAKIK (MUŞ) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum, iyi bir yıl diliyorum hepinize.
Bugün, grubumuzun vermiş olduğu, nefret suçlarıyla ilgili, grubum adına sizlerle bu düşüncelerimizi paylaşacağız.
2012'nin son günlerinde, özellikle?
BAŞKAN - Sayın Sakık, bir saniye lütfen?
Sayın milletvekilleri, gerçekten Sayın Hatibi ben duyamıyorum. Uğultuyu azaltır ve kesersek çok sevineceğim.
Buyurun Sayın Sakık.
SIRRI SAKIK (Devamla) - Evet, teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
2012'nin son günlerinde, özellikle Afyon'un Sultandağı ilçesinde, Kürtlerin yaşadığı, çok azınlık olarak kaldıkları mahallelerde bir iki vatandaşın arasında geçen bir yol kavgasından kaynaklanan ve 1 vatandaşın yaşamını yitirmesinden sonra bölgedeki bütün Kürt evlerine saldırıların gerçekleştiğini ve bu saldırılardan dolayı Kürt evlerinin büyük bir çoğunluğunun yerle bir edildiği, iş yerlerinin talan edildiği ve hayatın her alanında nefret suçlarının kol gezdiğine tanıklık ettik. Biz yetkili birimleri bire bir, gece aradık. Hâlâ olaylar devam etmektedir. Özellikle Afyon Valisini birkaç kez aramamıza rağmen, Meclis kanalıyla aramamıza rağmen bir türlü telefonlarda Afyon Valisine ulaşamadık ve oradaki Kürt vatandaşların evlerine saldırılar hâlâ devam etmektedir ve oradaki Kürtlerin özellikle, çocukları hâlâ okula gidememektedir.
Dün akşam, topluca akşamları kendilerini korumak, kollamak adına birkaç aile bir araya geliyor; çocuklarını bir odada yerleştiriyorlar ve bir odada yanan sobanın gazından çocuklar, hepsi bir bütün olarak zehirleniyor ve gece 112'yi arayarak, acili arayarak yardım talebinde bulunuyorlar.
Sayın Başkan, gürültüden konuşamıyoruz. Eğer vekiller dinlemeyeceklerse lütfen dışarı çıksınlar.
Şimdi, 112 Acil'i arayan vatandaşlarımız? 112'den ambulans gelmiyor, uzun süre bütün çabalara rağmen ambulanslar gelmeyince vatandaşlar kendi imkânlarıyla çocuklarını hastaneye götürüyorlar. Ne yazık ki götürdüklerinde hiçbir hastaneden yardım alamıyorlar ve ambulansla çocuklar götürülmediği hâlde, kendi imkânlarıyla götürüldüklerinde bile doktorlar bakmıyor.
Bakın, hiçbir fırında oradaki Kürt vatandaşlara ekmek bile satılmıyor. Marketler "Biz, sizi alışverişte müşteri olarak kabul etmiyoruz." bunu söylüyorlar. Bunu yetkili birimlerle paylaşıyoruz. Bize "Aman, sayın vekilim, şunlar da oluyor?"
Şimdi, mazeret uydurmaya hakkınız yok. Afyon'da bu noktada telefonlarımıza çıkmayan Sayın Valiye sesleniyorum: Şimdi, 2012 yılının Haziran veyahut Temmuz ayındaydı, 25 insanın orada bir bomba patlaması sonucu canları paramparça olmuştu, siz orada Genelkurmay Başkanlığına ne yapıyordunuz? Plaket veriyordunuz. Ne yapıyordunuz? Orada halı, orada bilmem değişik armağanlar ikram ediyordunuz.
Şimdi, ben, size soruyorum Sayın Vali: Afyon sizin babanızın çiftliği midir? Siz kimin adına orada görev yapıyorsunuz? Orada bu ülkenin vatandaşları saldırıya maruz kalıyor ve bu Parlamentonun üyeleri bire bir sizi arıyorlar da siz hangi hakla telefonlara çıkmıyorsunuz ve bu saldırıyı gerçekleştirenler, bilinen malum kesimler, devletin polisini de yanına alarak Kürt evlerine saldırıda bulunuyorlar ve siz bunlara engel olmuyorsunuz, tam tersi, orada bir lobi oluşturdunuz ve şimdi oradaki Kürt insanların evini satışa sunmuşsunuz, "Bir bütün olarak derhâl evlerinizi satın ve buradan ayrılın." diyorsunuz ve tehdit ediyorsunuz.
Şimdi, biz geçmişte de bunlarla karşılaştık, Bursa'da da aynı olaylar olmuştu. Bursa'da bilinen o malum kesimler polisle birlikte Kürt mahallesine saldırıda bulunuyor ve sonradan da vali çıkıp "Bu işi, bu suçu işleyenler benim evladım da olsa ellerine kelepçeyi vuracağım." diyordu ve sonra soruşturma sırasında saldırıyı gerçekleştirenler değil, saldırıya maruz kalanlar gözaltına alınıp ve tutuklandılar. Oysa ki vali de, bütün Türkiye'deki Türkiye insanının bir bütünü şunu görmüştü: O gün saldırıyı gerçekleştirenlerin ellerinde silahlar, ellerinde sallamalar, ellerinde satırlarla Kürt mahallelerine saldırı düzenlenmişti ama ne yazık ki saldırıyı gerçekleştirenlerin hiçbiri tutuklanmadı, hatta gözaltına bile alınmadılar.
Bu saldırılar sadece Afyon'da veyahut da Bursa'da olmadı, daha önce Muğla'da da oldu. Yani orada, Muğla'nın Dalyan ilçesinde işletmeyi üstlenen bir Kürt'ün iş yerine saldırılarda bulunuluyor ve orada sadece Kürtler değil, müşterisi olan turistler bile saldırıya maruz kalıyorlar. Bu yetmiyor, İstanbul'da Ayazağa'da 30 Temmuzda bir inşaatta çalışan Kürt işçilerine karşı bir bütün olarak saldırıya Türkiye tanıklık etti ve en son Kürt işçileri valizlerini toplayarak oraları terk etmek zorunda kaldılar. Karabük'te aynı şey devam etmektedir. Yani batının birçok ilinde, ilçesinde Kürtlere karşı saldırılar hâlâ devam etmektedir. Eğer gerçekten burada failler yakalanmıyorsa ve burada saldırıyı gerçekleştirenler "Allahuekber" tekbirleriyle bu saldırıyı gerçekleştiriyor, oradaki güvenlik güçleri, oradaki vali, oradaki emniyet müdürü bunlara seyirci kalıyorsa bu işin sorumlusu siyasal iktidardır. Derhâl bu politikalarınızdan vazgeçin, bununla siz iç barışı sağlayamazsınız. Eğer gerçekten Kürtler eşyalarını toplamaya başlamışsa, valizlerini de toplamaya başlamışsa siz de aklınızı başınıza almak zorundasınız. Bu politika çıkmaz bir politikadır, bu politika hayatın her alanında Kürtlere karşı nefret suçu, ırkçılığı tetikleyen politikalardır. Ama bizim yaşadığımız coğrafyalarda hiçbir gün bir tek insan çıkıp burada şunu söyleyemez, Muş'ta, Diyarbakır'da, Şırnak'ta, Batman'da bir tek farklı kimliğe bir saygısızlığı kimse gelip bu küsüden söyleyemez ama Kürtlerin de sabrı bir noktaya kadar. Eğer bu politikalar devam ederse, emin olunuz ki diğer alanlarda bizim tasvip etmediğimiz politikalar ve bizim tasvip etmediğimiz olaylar gündeme gelirse bu işin sorumlusu da biz değiliz, siyasal iktidardır. O vesileyle nefret suçlarıyla ilgili bizim hassasiyetlerimiz biliniyor, birkaç kezdir bu konuda Mecliste, Meclis araştırma önergesi için taleplerimiz oldu, Cumhuriyet Halk Partisinin bu konudaki talepleri oldu. Şimdi tam da zamanı, yeniden yaralarımızı sarmanın dönemidir, yeniden görüşmelerin ve müzakerelerin olduğu bir süreci herkes seslendiriyor. Hükûmet bu konuda açıklamalar yapıyor. Onun için bugün hep birlikte ilk adımdır. Bu nefret suçlarını araştırmak üzere bir Meclis araştırma önergesini verdik. Eğer siz iktidar partisi bu sorunların üzerine gitmek istiyorsanız derhâl bu önergemizin kabul edilmesi gerekir ve bu önerge doğrultusunda eğer bir kabul çıkarsa buralardaki olayları hep birlikte gider inceleriz ve birlikte araştırırız ama bunların hiçbiri bugüne kadar hayat bulmadı.
Bakın, üniversitelerde de aynı şey oldu, Kürt çocukları saldırıya maruz kaldı, dışarıdan bindirilmiş kıtalarla gelen o saldırganların hiçbiri gözaltına alınmadı ama ne yazık ki saldırıya maruz kalan Kürt öğrencilerin hepsi gözaltına alındı, kimi de tutuklandı.
Yani üniversitede bu nefret suçları hayat buluyor, hayatın her alanında buluyor yani batının birçok ilinde bu suçlar işleniyor, çocuklar okullarda bu suçlarla her gün karşı karşıya kalıyor. Onun için tekrar hepinizi bu konuda sorumluluk almaya, sizi sorumlu davranmaya davet ediyor, verdiğimiz önergemizle ilgili olumlu oy kullanacağınızı umut ediyor, hepinize teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Sakık.