GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: EXPO 2016 ANTALYA KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:14
Tarih:31.10.2012

BDP GRUBU ADINA ALTAN TAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Antalya'da "Çiçek ve Çocuk" temalı, öznesi "çiçek ve çocuk" olan bir EXPO toplantısı planlanıyor. Çok güzel tabii ki. Bütün çocuklar bir çiçek. Bunu dünyaya göstermek, bununla ilgili ciddi bir  etkinlik yapmak ve bunun neticesinde de -biraz evvel konuşmacıların da belirttiği gibi- 8 milyon turisti Antalya'ya getirmek ve büyük bir "PR çalışması" yapmak tabii ki ülkemiz için çok faydalı bir şey. Ancak, çocukları çiçeğe benzettiğimiz, "Çiçek ve Çocuk" temalı bir toplantı düzenlediğimiz bir dönemde bugün yüzlerce, binlerce çocuğumuz cezaevinde.

Taş atan çocuklardan bahsediyorum. Pozantı Cezaevinde tecavüzleri belgelenen ama bugüne kadar hiçbir netice bu konuyla ilgili ortaya konulmayan, haklarıyla ilgili, mağduriyetleriyle ilgili bir netice elde edilmeyen çocuklardan bahsediyorum. Yine, aynı şekilde 100 binlerce çocuk işçi ve yine bugün İzmir Cezaevinde açlık grevinde ölüm sınırında olan iki çocuk mahkûmdan bahsediyorum.

Sevgili arkadaşlar, "Bu kadar güzellikler içerisinde niye moralimizi bozuyorsunuz? Neden yine hiç hoşlanmadığımız, hoşumuza gitmeyen, moral bozucu şeylerden bahsediyorsunuz." diyebilirsiniz ama ülkemizin gerçeklerine yüz çevirerek tamamen sanal bir âlemde bu görüşmeleri, bu toplantıları ve bu konuşmaları devam ettirmenin de bir anlamı yok.

Daha yeni, birkaç ay evvel Ege Denizi'nde 60 Suriyeli mülteci hayatını kaybetti ve bunların büyük bir kısmı çocuklardan oluşuyordu. "Ne alakası var." diyebilirsiniz ama Somali'den gelen, Kenya'dan gelen, Afganistan'dan gelen mülteciler, sığınmacılar İstanbul'a geliyorlar, Aksaray'a geliyorlar, insan kaçakçılarını bulabiliyorlar, ceplerindeki son kuruşları, dolarları, sentleri bunlara verip hayatlarını tehlikeye atarak başka bir ülkeye iltica etmeye çalışıyorlar ama bunların Aksaray'da bulabildikleri bu insan kaçakçılarını ne hikmetse yıllardır bizim İçişleri Bakanlığımız, İstanbul Emniyet Müdürlüğümüz ve Aksaray Karakolumuz bulamıyor. İşte bu çocuklardan bahsediyorum.

Yine, aynı şekilde, bugün Türkiye'de 100 binlerce kaçak insan yaşıyor ve bunlarla beraber çocukları da yaşıyor. Bu çocukların hiçbir eğitim ve sağlık güvenceleri yok. Sırf aileleri kaçak durumda olduğundan dolayı, yasal bir mültecilik statüleri de bulunmadığından dolayı bu çocuklar da yine aynı şekilde eğitim ve sağlık haklarından mahrum.

Daha yeni, önceki hafta Anayasa Uzlaşma Komisyonunda "Her çocuk kendi dilini kullanma ve kültürünü yaşama hakkına sahiptir." ibaresine üç siyasi partimiz de karşı çıktılar ve yine aynı şekilde "Çocukların okul öncesi eğitimleri ana dilleriyle yapılır." ibaresi de kabul görmedi.

İşte bizim böyle çocuklarla ilgili yalın bir gerçekliğimiz var. Bunları tartışmadan, bunları konuşmadan dünyaya çok sevimli görüntüler vermek kendi kendimizi kandırmaktan başka bir şeye yaramayacak diye düşünüyoruz.

Ve yeri gelmişken bir konu hakkında da içimi dökmek ve sizlerle bu görüşlerimi paylaşmak istiyorum. Sayın Başbakanın son günlerde, son birkaç gündür, dün ve bugün BDP Grubuyla ilgili bir kuzu muhabbeti var. Bakın, şimdi, hiç kızmadan, darılmadan, öfkelenmeden -ben de buna dikkat edeceğim- bazı sorular yönelteceğim Sayın Başbakana.

Sayın Başbakan, ne demek istiyorsunuz? Yani "İçeride açlık grevleri olurken, Kürt gençleri bedenlerini ölüme yatırırken bu BDP milletvekilleri dışarıda kuzular, kebaplar yiyorlar, çok lüks ve rahat bir hayat yaşıyorlar, vur patlasın çal oynasın hayatlarına devam ediyorlar." Bunu mu demek istiyorsunuz? Eğer bunu demek istiyorsanız işte ben de size bir şeyler söyleyeceğim.

Sayın Başbakan, şu gördüğünüz BDP Grubu buraya lunaparktan gelmedi. Sayın Şerafettin Elçi üç yıl, Sayın Sırrı Sakık beş buçuk yıl, Sayın Ahmet Türk altı yıl, Sayın Sırrı Süreyya Önder altı yıl, Sayın Leyla Zana on yıl hapis yattılar. Daha ötesini söyleyeyim: Yine aynı şekilde Sayın Ertuğrul Kürkcü on dört yıl, Sayın Hüsamettin Zenderlioğlu on dört yıl, Sayın Halil Akyol on yıl ve yine milletvekilliği gasbedilen, 78 bin oyu çöpe atılan ve çöpten de AK PARTİ'ye hediye edilen Sayın Hatip Dicle on dört yıl hapis yattılar. Şu BDP Grubunun toplam yattığı cezaevi yılı yüz on dört yıl ve hâlen de 6 arkadaşımız cezaevinde yatıyor, milletvekili arkadaşımız. Dolayısıyla insan ağzından çıkana dikkat eder, sırça köşkte oturuyorsa kimsenin camına taş atmaz.

Sayın Başbakan, siz de dört ay hapis yattınız. Nasıl yattığınızı bütün Türkiye biliyor. Her gün, yattığınız cezaevinin kapısının önünde otomobiller, minibüsler, otobüsler sıraya girdi ve tepsi tepsi kebaplar, kuzular, meyveler, tatlılar?

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Yediğin kebapları anlat Altan Bey ya, kebap yiyormuşsunuz, onları anlat!

ALTAN TAN (Devamla) - Bunların hepsi dört ay boyunca kapınızdan eksik olmadı.

BDP Grubu üç buçuk ay evvel Sayın Ahmet Türk'ün evinde, Mardin'de bir yemek yedi, bugün bu polemiklerle bir yere varmak istiyorsunuz. Sayın Başbakan, yine BDP Grubundan size örnekler vereceğim: Altan Tan'ın babası Diyarbakır Askerî Cezaevinde işkenceyle öldürülürken siz ne yapıyordunuz? Kasımpaşa Spor Kulübünde futbol oynuyordunuz. Sayın Sırrı Sakık'ın ağabeyinin beynine Antep ortasında kurşun sıktıkları vakit siz neredeydiniz? Bakın, kızıp darılmayın, cevap verin. Sayın Ahmet Türk'ün 3 yeğeni öldürülürken siz neyle meşguldünüz ve yine aynı şekilde bizim milletvekili arkadaşımız Mehmet Sincar Batman çarşısının ortasında infaz edilirken siz neler yaptınız; hangi konuşmayı, hangi beyanatı, hangi tavrı sergilediniz? Onun için BDP'li milletvekilleriyle, BDP'li arkadaşlarla konuşurken lütfen dikkat ediniz.

Ve siz, aynen, bizim yemek yediğimiz Kızıltepe'de çok kuzular yediniz. Sevgili Hemşehrimiz, Arkadaşımız Mahmude Kadu'nun -Mahmut Dündar'ın- evinde bütün bir ekibinizle beraber ağırlandınız ve buradan söz veriyoruz, sesleniyoruz: Gelin Türkiye'nin büyük barışını yapın, biz, Mardin Ovası'nda, Beriye'de bütün aşiret çadırlarımızı kuralım, söz veriyoruz, 75 milyona kuzu yedirelim, bütün?

İHSAN ŞENER (Ordu) - Bakar mısın?

ALTAN TAN (Devamla) -  Onun için, sevgili kardeşlerim, dönün bir BDP Grubuna bakın, verilen bedellere, kimliklere, kiminle dans ettiğinize dikkat edin, yüz on dört yıl bu grup hapis yattı, yüz on dört yıl.

İHSAN ŞENER (Ordu) - Sayın Tan? Sayın Tan?

ALTAN TAN (Devamla) -  Hayır, cevap verin bunlara, bunlara cevap verin.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Hocam, yediğiniz kebapları anlat, Altan Bey, kebapları!

İHSAN ŞENER (Ordu) - Çocukları ölüme sürüklemiyorlar.

ALTAN TAN (Devamla) - Çocukları ölüme sürüklememesi için Sayın Başbakanın acilen barış yapması lazım, barışa gelmesi lazım, konuşması lazım. 

İHSAN ŞENER (Ordu) - Sen neyi kiminle kıyaslıyorsun?

İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Ölüme siz sürüklüyorsunuz, siz.

İHSAN ŞENER (Ordu) - Yapmayın bunu, yapmayın bunu!

ALTAN TAN (Devamla) - Onun için, söylediklerinize dikkat edin. BDP Grubu burada, işte meydan işte seyran!

Hepinize saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)