| Konu: | SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SAĞLIK SİGORTASI KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 104 |
| Tarih: | 15.05.2013 |
CHP GRUBU ADINA SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Şimdi, torba yasa aslında çuval oldu, harar oldu. Ondan sonra her gün, her aşamasında da bir torba yasayla Türkiye Büyük Millet Meclisi uğraşa uğraşa belki dünya rekoru kıracak. Başka hiçbir ülkenin parlamentosunda olmayacak şekilde, değiştirdikleri yasaları sil baştan, yeniden değiştiren, yeniden geriye viteslerin takıldığı bir parlamento sistemine belki bir tek Türkiye Parlamentosu şahit olmuş olacak. O nedenle öncelikle bir kez daha rica ediyorum, Sayın Başkan sizden de rica ediyorum, bu Parlamentodan da rica ediyorum: Ya, bir ay geçtikten sonra, iki ay geçtikten sonra bu kadar eksik, bu kadar yanlış bir kanun yapılabilir mi ve bu kanunlarla bu Meclis sürekli meşgul edilebilir mi değerli arkadaşlarım? Dolayısıyla, önce bu kanunları komisyonlarda ve Mecliste gerçekten sağlıklı, doğru tartışarak, yeniden sil baştan yapılmadığı, kanun kitaplarıyla her gün yeniden bunlar için insanların akıllarının karışmadığı bir sürecin yaşanmasını diliyorum öncelikle.
İkinci söyleyeceğim şu: Kırk gün kırk gece neredeyse "IMF borcundan kurtulduk." diye törenler yapılıyor. Her gün bu anlamda bir taraftan medyada, bir taraftan grupta Başbakan, diğer yerlerde "IMF borcundan kurtulduk..." diye kutlamalara devam ediyorsunuz.
Bu yasa aslında, değerli arkadaşlarım, tam da işte IMF'nin iz düşümüdür. IMF'nin yalnız parasal borcundan kurtulmanız bir şey ifade etmez. Bu yapılan yasal değişiklerin tamamı IMF reçetesidir, IMF projesidir, IMF politikalarıdır. IMF politikasının buradaki bütün iz düşümünün karşılığını bu yasada bulursunuz. Bu yasa IMF yasasıdır. Dolayısıyla, şimdi, yalnız parasal olarak "kurtulduk" deyip bir taraftan para ödeyerek yeni yükleri Türkiye halkına yükleyerek Türkiye halkının bu konudaki sıkıntısını yeniden yaşatmaya hakkınız yok. Çünkü bu uygulanan politikalar iflas etti, iflas eden politikalar yerine yeniden halka padişah vergisi gibi yeni vergi salmalarına devam ediyorsunuz. Daha önce yüzde 90 olan katkı payını şimdi Bakanlar Kurulu yetkisiyle yüzde 200'lere çıkarıyorsunuz arkadaşlar. Yani insaf, vicdan! Bir taraftan da diyorsunuz ki: "Sağlıkta şöyle reform yaptık, böyle düzelttik." Diğer taraftan, insanlar, parası olanlar hizmet alabiliyorlar, parası olmayanlar bu ülkede hastaneden hastaneye, acilden acile sürünüyorlar ve sonra da biliyorum ki burada birçok milletvekilleri de "Aman, bizi acile almadılar, bize katkı verin." diyen yurttaşlarla karşı karşıyalar.
O nedenle, değerli arkadaşlarım, şimdi, bu getirilen yasal düzenlemeler yerine gönül arzu ederdi ki -Sayın Bakan, defalarca bu kürsüden birçok arkadaşımız ifade etti, buradaki muhalefet partilerinin tamamı bu kürsüden ifade etti, sırf böyle şov yapmak için değil- burada yüzlerce defa ifade edilen, esas bu ülkenin sorunu olan sorunlarına değinebilsek, gerçekten yaşa takılan insanların kanununu buraya getirebilsek, gerçekten bu ülkede büyümeden payını alması gereken emeklilerin haklarını bu yasal düzenlemenin içerisine koyabilsek. Bunun yerine başka bir şey yapıyoruz. Bunun yerine yaptığımız, bir operasyonla... Gene sermayenin özel hastanelerinin yeniden teşvikini sağlayan uygulamalara katkı veriyorsunuz bu yapılan düzenlemeyle.
Peki, bu konuştuklarımız bir işe yarıyor mu? Burada yaramadığını biliyorum çünkü gerçekten anlatıyoruz, anlatıyoruz, muhalefetin büyük bir bölümü burada birleşiyor; bir konuda da duyarlı olun, bu kadar eleştiriye bir defa da olsun vicdanen "Ya, bu da haklıdır, bunun üzerinde bir konuşalım." deyin, "Bunu bir tartışalım." deyin. Buradaki mağdur olan, yaşa takılan insanların sorunu bu ülkenin... Hep bahsediyorsunuz ya, 16'ncı büyük ekonomiye sahibiz. 16'ncı büyüyen ekonominin esas bedelini ödeyenlere bu katkıyı niye vermiyorsunuz? Niye bu büyümeden emeklileri hâlen açlık sınırının altında maaş almaya mahkûm ediyorsunuz. O nedenle, esas çözülmesi gereken sorun bu.
Diğer bir sorun şu Sevgili Bakan. Şu anda, tabii ki dert çok. Dün akşam saat 03.00'te Hava-İş Sendikası greve başladı. Şimdi, herkes elini açmış, "Ya ne grevi, zaten orada uçaklar uçuyor, herkes işinin başında, greve de kimse katılmıyor." Evet, bu doğru. Bu ülkede ileri demokrasi adına, grevin önündeki engelleri kaldırma adına...
Bakın, size bu fotoğrafı gösteriyorum Sayın Bakan: "Bu iş yerinde grev var." Grevi polisler yapıyor. Yani burada grev yapan... Bu iş yerinde polis vardır, bu iş yerinde grev filan yoktur. Bu iş yeri dün gece saat 03.00'ten itibaren abluka altına alınmıştır değerli arkadaşlar.
İşçiler baskı altındadır, tek tek evlerine telefon ediliyor: "Eğer, 305 işçinin akıbetine uğramak istemiyorsanız işe gidin. Paranızı almak istiyorsanız işinize gidin, greve katılırsanız, yasal grev bile olsa o 305 kişi konusundaki akıbete uğrarsınız." diyorlar.
Şimdi, bütün çabalarımızı koyduk Sayın Bakan.
Bakın, burada...
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Küçük bir sorun vardı!
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) - Anlatacağım.
Sayın Bakan, size de görev düşüyor. Daha önce sizin partinizde olan, şimdi MHP'de milletvekilliği yapan Murat Başesgioğlu, bir dönem, yine böyle bir soruna iki gün iki gece çalıştı, Hava-İş kolundaki grev noktasını son dakikada bitirdi. Yeter ki, bu konuda samimiyet olsun, içtenlik olsun, duyarlılık olsun. Sizin de bir göreviniz Sayın Bakan, o sürece müdahil olmanız ve katkıda bulunmanız.
Nedir oradaki ihtilaf değerli arkadaşlar? Şimdi, bir gece yarısı operasyonuyla hemen grev yasakları bu Meclisten geçti, ona karşı mücadele eden, demokratik tepkisini koyan 305 kişi işten atıldı. Çok uzun uzun analiz yapmayacağım. Bu 305 kişiyle ilgili defalarca Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Hamdi Topçu'yla görüşüldü. Dediler ki: "Haklı işlem yaptık, biz doğru iş yaptık, bunlar kanunsuz iş yaptılar, onun için işten attık." Dedik ki: "Peki, mahkeme karar verirse ne yapacaksınız?" "Hepsini geri alacağım." dedi. Bakın, bilirkişi 305 kişiyle ilgili raporunu verdi ve dedi ki: "Bu fesih haksız fesihtir." 180 işçi arkadaşımız için de mahkeme işe iade kararı verdi. Sonra dedi ki Hamdi Topçu: "Bu mahkeme kararı yetmez, Yargıtay kararı lazım." Bu sefer, Yargıtaydan, şu ana kadar 36 tane arkadaşımızın kararı onandı ve gittik Sayın Mevlüt Aslanoğlu'yla evvelsi günü, pazartesi. Bütün bunlara rağmen, bir muhalefet milletvekili olarak şunu net söylüyorum: Biz ve sendikalar için grev amaç değildir Sayın Bakan, araçtır. O aracını kullanacak ama o aracı da elinden alındı Hava-İş Sendikamızın. Dolayısıyla, dedik ki Hamdi Topçu'ya: "En azından şu 36 tane arkadaşımızın Yargıtay kararını onayın ve bu sözleşme bitsin." "Hayır" diyor.
Siz Yol-İş kolunda "8.000 işçi taşerondan asıl işte çalışacak." diye Yargıtay karar verecek, buna uymayacaksınız, diğer yerdeki kararlara uymayacaksınız, mahkeme kararlarına uymayacaksınız, Yargıtay kararlarına uymayacaksınız, ondan sonra "Bu ülkede hukuk var, adalet var." diyeceksiniz. Bu ülkenin ne hukuku kalmıştır ne adaleti kalmıştır ne insan hakları kalmıştır! (CHP sıralarından alkışlar)
O nedenle, Sayın Bakan, bir kez daha göreve çağırıyorum.
Yüce Meclisi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)