GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SAĞLIK SİGORTASI KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN
Yasama Yılı:3
Birleşim:104
Tarih:15.05.2013

BDP GRUBU ADINA İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Görüşülmekte olan kanun tasarısının birinci bölümü üzerine Barış ve Demokrasi Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine AK PARTİ Grubunun, Hükûmetinin getirmiş olduğu bir torba yasayla karşı karşıyayız. Daha önce de birbiriyle ilgisi olmayan, sorunları çözmekten uzak, daha çok sermayeye, ranta alan yaratmaya çalışan torba yasaları bu Meclisin gündemine getirmişti. O dönem de yapmış olduğumuz konuşmaların tamamında bu uygulamanın, bu yaklaşımın yanlış olduğunu, bu şekilde, yamalı bohça zihniyetiyle kanun hazırlamanın, bırakın sorunları çözmeyi, sorunların çözümsüzlüğünü daha fazla derinleştirdiğini dile getirmiştik. Ancak, bütün bu uyarılarımıza rağmen AK PARTİ Hükûmetinin ve AK PARTİ Grubunun bu konudaki ısrarı hâlâ aynı şekilde devam ediyor.

Bu yasa tasarısı görüşülürken, görüşülmesi gereken bir tali komisyonda görüşmeler yapılmıyor, diğer iki tali komisyonda ve esas komisyonda ise aynı günde bu görüşmeler yapılıyor. Şimdi, eğer bu bilinçli bir şekilde aynı günde tali komisyon ve esas komisyonda görüşülmüşse bunun adı "yangından mal kaçırmak"tır; eğer burada bilinçli bir durum söz konusu değil ise bu da kanun hazırlama tekniğine yönelik ciddiyetsizliği ortaya koyan bir komedidir. Bu ciddiyetsiz yaklaşımın bundan sonraki kanun hazırlama süreçlerinde de mutlaka, AK PARTİ Grubu tarafından ortadan kaldırılması gerektiğini düşünüyoruz.

Bu kanun tasarısına baktığımız zaman, torba kanunun içeriğine baktığımız zaman, her bir maddede ayrı ayrı rahatsız olacak çok fazla konu var. Bir kere, her şeyden önce, en fazla tartışılan konulardan biri bu gizli tanıkların sosyal güvenceye kavuşturulmasıyla ilgili düzenleme. Şimdi, bu gizli tanık uygulamasının kendisi bu Hükûmet döneminde bütün toplumsal kesimlerin baskı altına alınması amacıyla getirilmiş ve her uygulamasında da hukuku katletmiş bir sistemdir. Bugüne kadar gizli tanık uygulamalarına dayanan davaların tamamında hukuk ortadan kaldırılmıştır. Böylesi bir durum var iken siz, deyim yerindeyse, ahde vefa gereği, bu gizli tanıklara hukuku katletme hizmetleri karşılığında bir de sosyal güvence getiriyorsunuz. Bakın, burada gizli tanık faciasıyla ilgili pek çok örneği konuşmuştuk. Benim seçim bölgemde, 17 yaşındaki Gülsüm Koç, sadece 1 kez, seçim döneminde bizim seçim çalışmalarını yaptığımız parti bürosuna geldiği için, gizli tanık ifadesine dayandırılarak müebbet hapse mahkûm edildi. 17 yaşındaki bir lise öğrencisi gizli tanık ifadesiyle müebbet hapse mahkûm edildi ve daha sonraki duruşmalarda da bu gizli tanık gördüğü kişinin Gülsüm Koç olduğundan emin olmadığını ifade etmesine rağmen, bu hukuk dışı katliama aynı şekilde devam edildi. Şimdi, bu mahkeme süreci Yargıtayda görülecek. Bununla ilgili bugüne kadar yapılan girişimlerin tamamı sonuçsuz kaldı.

Şimdi, siz Gülsüm Koç'un yoksul babasının kendi emeğiyle, alın teriyle vermiş olduğu vergilerden topladığınız paralarla 17 yaşındaki bir lise öğrencisinin hayatını mahveden bir gizli tanığa bir de sosyal güvence getiriyorsunuz. Yani, bu, bir kere, vicdana aykırıdır, ahlaka aykırıdır, insanlığa aykırıdır. Böylesi bir şey olmaz.

Bakın, bu iddianamelerde geçen gizli tanıkların pek çoğunun aslında olmadığı da ortaya çıktı yani iddianamede gizli tanık ifadesi var ama ortada gizli tanık diye bir şey yok. Bu olmayan gizli tanıkları nasıl sigortalayacaksınız? Ortada bir gizli tanık yoksa, bu gizli tanıklığı uyduran, o iddianameye yediren emniyet teşkilatını mı siz sigortalı yapacaksınız? Böyle bir zihniyet, böyle bir vicdana aykırı uygulama olabilir mi? Bu uygulama, tıpkı II. Abdülhamit dönemindeki istibdat dönemine ve hafiye dönemlerine tekabül ediyor. Yani, bir devlet düşünün ki hak, adalet, eşitlik yerine, ajanlığa, ispiyonculuğa, iş birlikçiliğe teşvik eden bir sistem getiriyor. Burada yapılan düzenleme, ajanlığa, ispiyonculuğa, başkasının hayatını mahvetmeye yönelik, teşvik edici bir düzenlemenin ta kendisidir.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU( İstanbul) - İdris Bey, onu çıkardık, Komisyonda çıkardık.

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Şimdi, yasa tasarısında biz hâlâ onun olduğunu biliyoruz.

Değerli milletvekilleri, burada, bununla ilgili mevcut yaklaşımın mutlaka gözden geçirilmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Bakın, bu yasa tasarısının ayrı bir yerinde sağlıkla ilgili düzenlemeler var. Bir bütün olarak sağlıkta, Sağlıkta Dönüşüm Projesi'nin getirmiş olduğu maliyetleri, sağlık emekçilerine, hekimlere, hastalara getirdiği haksız uygulamaları defalarca bu kürsüden dile getirdik. Bir bütün olarak, sosyal devlet olma ilkesinin gereği olarak, herkese eşit, ulaşılabilir, ücretsiz, nitelikli bir sağlık hizmeti verilmesinin devletin asli görevi olduğunu ifade ettik. Getirmiş olduğunuz Sağlıkta Dönüşüm Projesi, her gün, hastaya ayrı bir yük, sağlık emekçilerine ayrı bir yük getiriyor.

Şimdi, burada, baktığımız zaman, üniversitelerden ayrılan öğretim görevlilerini tekrar burada, bu sistem içerisinde tutmaya yönelik, "öğretim üyesinden sağlık hizmeti" adı altında vatandaşa yine bir ücretli sağlık hizmeti getiriliyor. Burada, sağlık hizmetlerinin finansmanı, maliyeti tekrar hastaya çıkartılıyor. Yani, bu devlet bir öğretim görevlisine kendi hayatını onurlu bir şekilde idame ettirebilecek, kendi mesleki gelişimini, bilimsel çalışmasını, akademik çalışmasını yapacak bir ücretlendirme yapmayı başaramıyor mu? Burada getirmiş olduğunuz uygulamanın öğretim görevlilerine yansıyan kısmıyla öğretim görevlilerinin üniversitede durması yine mümkün olmayacak. Ancak, burada, hastaya 1 olan maliyeti 3 kat artırıyorsunuz. Bu sistemin, Sağlıkta Dönüşüm Projesi'nin bütün maliyetlerini vatandaşın sırtına, vatandaşın cebine yükleme alışkanlığını, maalesef, burada da aynı şekilde devam ettiriyorsunuz.

Değerli milletvekilleri, bu torba kanundaki, yasa tasarısındaki bir diğer önemli uygulama bu CED raporlarının devre dışı bırakılmasıyla ilgili. Şimdi, aslında, AKP dönemindeki politikalarla zaten ÇED raporları bir şekilde anlamsız kılınmıştı. Bugüne kadar, ekolojik yıkıma neden olan HES'lerle ilgili projelerde, halkın şikâyetlerine rağmen, halkın tepki göstermesine rağmen siz, zaten, ÇED raporlarını devre dışı bırakacak şekilde, polis ve jandarma zoruyla, halka rağmen bazı süreçler işlettiniz. Ancak, burada, bu ÇED raporlarıyla ilgili bir yasal kılıf, bir yasal düzenleme yapıyorsunuz.

Bakın, bölgede, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nden Karadeniz Bölgesi'ne kadar HES projelerinin yapıldığı hiçbir yerde o bölge halkının bu HES projelerinden hoşnut olduğunu söyleyebilecek tek bir milletvekili buradan çıkmaz. Bu HES'lerin tamamının elde etmiş olduğu enerji miktarının toplamının enerji nakil hatlarındaki yenilenmeyle giderilebileceğini bu kürsüden defalarca ifade ettik. Ancak, bir bütün olarak doğayı talan eden bu HES projelerini, bugüne kadar, Hasankeyf'te, Munzur'da, seçim bölgem olan Bingöl'de, Karadeniz'in neredeyse tamamında uyguladınız. Tarihî alanları, sit eserlerini, sit alanlarını ve bir bütün olarak doğayı katleden bu HES projeleri için şimdi de ÇED raporlarını tamamen devre dışında bırakacak şekilde bir yasal düzenleme yapıyorsunuz.

Geçen hafta ben Bingöl'de Kiğı, Yayladere, Genç, Solhan bölgesini dolaştım. Orada şu anda çalışmaları yürütülen HES projelerinin tamamına karşı bölge halkı büyük bir tepkisellik içerisinde ve Karlıova'da Derinçay HES Projesi'ne karşı köylüler birkaç kez yürüyüş yaptılar. Jandarma zoruyla, polis zoruyla halkın bu tepkilerini bastırma, halkın ortaya koymuş olduğu demokratik hakkını bastırma alışkanlığı yetmemiş olacak ki burada da ÇED'le ilgili süreçleri tamamen devre dışı bırakacak şekilde bir süreç işletiyorsunuz.

Bu ÇED'le ilgili süreci, Başbakanın rüyalarını süsleyen üçüncü köprüyle ilgili yaptığınızı biliyoruz. Bir başkanlık sistemi rüyası var. İşte, Başbakan'ın rüyasına ne giriyorsa onun yasal düzenlemesi de hemen AK PARTİ Grubu tarafından Meclise getiriliyor. Biz bugüne kadar AK PARTİ'nin getirdiği bütün yasalarda neoliberal politikaları destekleyen, sermayeyi, rantı önceleyen, emek düşmanı, emekçi düşmanı yaklaşımları bu yasa tasarısında da görüyoruz. Varlık barışıyla ilgili düzenlemede de yine aynı şeyi görüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Zenginlerle ilgili bu kadar kafa yoracağınız düzenlemeleri getirirken bir gün de yoksulla ilgili, emekçilerle, işçilerle, ezilenlerle ilgili bir düzenlemeyi buraya getirmenizi bekliyoruz. Bunun zor olduğunu biliyoruz ama bir defa da bizi şaşırtmanızı temenni ediyoruz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)