| Konu: | 239 SIRA SAYILI KOMİSYON RAPORU?NDA TALİ KOMİSYONLARIN KARARLARI YER ALMADIĞINDAN BU RAPORUN TEKEMMÜL ETMİŞ SAYILIP ÜZERİNDE GÖRÜŞME YAPILMASININ İÇ TÜZÜK?E UYGUN OLUP OLMADIĞI HAKKINDA |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 15 |
| Tarih: | 01.11.2012 |
OKTAY VURAL (İzmir) - Bundan önce lehte ve aleyhte kullananlara ne kadar verdiniz?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Üçer dakika verdiniz.
BAŞKAN - Üçer dakika...
OKTAY VURAL (Devamla) - Bu yaptığınız uygulama İç Tüzük'e aykırı efendim.
BAŞKAN - Sayın Vural, şu havayı yumuşatmaya çalışıyorum.
OKTAY VURAL (Devamla) - Yumuşatmaya gerek yok.
BAŞKAN - Ben de biliyorum? Gerek yok değil, şimdi siz de buyurun, siz de izah edin?
OKTAY VURAL (Devamla) - Yumuşatmaya gerek yok. Siz Persilmatik kullanın yumuşatmak için.
BAŞKAN - Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun sözünü de kesmedim ne kadar konuştuysa. Sizin de kesmiyorum, buyurun.
OKTAY VURAL (Devamla) - Sayın Başkan, beni ilgilendirmiyor. Ben diyorum ki: Şu anda yaptığınız uygulama, sözlerle ilgili, sürelerle ilgili yaptığınız uygulama usule aykırıdır. Dolayısıyla, bu tutumunuz, sürelerle ilgili tutumunuz hakkında öncelikli olarak usul tartışması açılsın.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan, İç Tüzük'ün 60'ıncı maddesi net.
BAŞKAN - Peki efendim.
OKTAY VURAL (Devamla) - Burası yol geçen hanı değil, keyfinize göre yönetemezsiniz. Üçer dakika diyorsa üçer dakika vereceksiniz. Buna beş dakika, buna sekiz dakika? Böyle şey olmaz.
BAŞKAN - Hayır.
Şimdi Sayın Vural, beni dinler misiniz bir dakika?
Hiçbirisinin sözünü kesmedim, sizin de kesmeyeceğim.
Buyurun.
OKTAY VURAL (Devamla) - Efendim, kesip kesmemeniz önemli değil, ben diyorum ki: Bundan öncekilere kaç dakika verdiniz dedim, "Üç dakika verdim." dediniz. Doğru mu?
BAŞKAN - Doğru.
OKTAY VURAL (Devamla) - Doğruysa, hangi yetkiye binaen veriyorsunuz bana?
BAŞKAN - Efendim, Sayın Elitaş yedi dakika konuştuğu için siz de isterseniz konuşun diyorum.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Ben de istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Bakın, burada diyor ki: "Onar dakikayı geçmemek üzere Başkanın takdirindedir." diyor. Arkadaşların sözünü kesmemek için ne kadar istiyorlarsa konuşturdum. Mesele bundan ibaret, başka bir şey yok.
OKTAY VURAL (Devamla) - Olmaz öyle şey.
BAŞKAN - Olur efendim, burada var. "Onar dakikaya kadar Başkanın takdirindedir." diyor. Adam konuşmuyorsa zorla, "Konuş" diyemem. Üç dakikada bitirdi Aslanoğlu, yedi dakikada bitirdi o. Size de şimdi dedim ki: "Ne zamana kadar bitiriyorsa, konuşsun" dedim. Ona kadar?
OKTAY VURAL (Devamla) - Pazarlık mı yapıyoruz? Pazarlığa girdiniz. İhale işleri gibi yapıyorsunuz yani!
BAŞKAN - Pazarlık değil "On dakikaya kadar yetkisinde." diyor burada; madde açık.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Olmaz, olmaz! Burayı böyle yönetemezsiniz.
OKTAY VURAL (Devamla) - Başkan, kaç dakika verdiniz?
VELİ AĞBABA (Malatya) - Sayın Başkan, çok haksızlık yapıyorsunuz!
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Sayın Başkan, partiler arasında eşitsizlik yapıyorsunuz!
BAŞKAN - Buyurun.
OKTAY VURAL (Devamla) - Hayır Sayın Başkan, burada madde açık değil. Diyor ki: "Usul tartışmasında onar dakikaya kadar süre verebilir."
BAŞKAN - Doğru.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Yani ona da verin!
OKTAY VURAL (Devamla) - Dolayısıyla burada verdiğiniz süreyi lehte ve aleyhteler için belirleyeceksiniz. Ben Mevlüt Aslanoğlu'nu beğenmedim, buna üç dakika; ona bir şey söyleyemiyorum, buna yedi dakika, on dakika?
BAŞKAN - Böyle bir şey yok. Bakınız, söylediklerimi saptırmayın. Söylediğim şu: "Arkadaşlar, bir gergin hava var; konuşsunlar, kesmeyin sözlerini." dedim. Konuşmayan adama üç dakikadan sonra? Sayın Aslanoğlu'nun sözünü de kesmedim, illa konuş mu diyeyim yani?
OKTAY VURAL (Devamla) - Ona niye vermediniz?
BAŞKAN - Şimdi, konuşana seslenmedim. Öbürüne de, size de aynı şeyi söylüyorum; mesele bundan ibaret.
OKTAY VURAL (Devamla) - On dakika mı verdiniz?
BAŞKAN - Yedi dakikaydı efendim, yedi dakikaydı konuşması.
OKTAY VURAL (Devamla) - Konuşursam...
BAŞKAN - Efendim, üç dakika verdim ve kesmedim hiç birisini.
Siz de buyurun, siz de buyurun.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Konuşursa kesmeyeceğim diyor. Ona kadar konuş, on beş dakika da konuş.
BAŞKAN - Üçer dakika verdim ve kesmedim.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Konuşursak on dakikaya kadar serbest.
KAMER GENÇ (Tunceli) - On dakika, on dakika? Usul tartışması on dakika.
BAŞKAN - Şimdi, siz de Sayın Elitaş kadar, ne kadar konuşmak istiyorsanız, on dakika içerisinde buyurun konuşun; sizin de kesmeyeceğim sözünüzü.
Buyurun konuşun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Ya Başkan, keseden vermiyorsun ya! Ver on beş dakika gitsin ya!
OKTAY VURAL (İzmir) - Sayın Başkan, kalan süre itibarıyla başlatır mısınız?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan, süreyi başlattınız mı? On dakikaya getirin.
OKTAY VURAL (Devamla) - Kalan süre itibarıyla başlatın efendim.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Başladı ya!
OKTAY VURAL (Devamla) - Sayın Başkan, süre başladı mı? (AK PARTİ sıralarından gürültüler, alkışlar[!])
Yazıyor musunuz "AKP Grubundan alkışlar" diye?
RECEP ÖZEL (Isparta) - Yazıyor, yazıyor!
OKTAY VURAL (Devamla) - Evet, teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, bu uygulamayı devam ettireceksiniz, usul tartışmasında on dakikayı devam ettireceksiniz. Bundan sonra yapamazsınız!
OKTAY VURAL (Devamla) - Tabii, ilkesiz siyasetin geleceği nokta budur. Dolayısıyla, bir söz verip de sözünün arkasında durmayanlara ne denildiğini herhâlde değerli milletvekilleri sizler gayet iyi bilirsiniz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Aynen öyle "yalancı" denir.
OKTAY VURAL (Devamla) - Şu anda bu sözün arkasında durmayan da biliyorum ki, içinizden gayet iyi, net biliyorsunuz. Bu gerçek teslim edildi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Aynen öyle, yalancı denir sözünün arkasında durmayana.
OKTAY VURAL (Devamla) - Bundan önce de müfterinin kim olduğunu tespit etmiştik zaten tescilli çünkü, tescilli. Dolayısıyla, bu konuyla ilgili ben? Usul tartışmasını açtığım konu budur. Efendim, şöyleymiş böyleymiş? Partiler arasında belli bazı konular olduğu zaman elbette görüşülür, anlatılır ve karşılıklı anlayış içerisinde meseleye bakılır. Meclisi ancak böyle çalıştırabiliriz. Ben şu anda bu raporu görüştüğüme göre, usul tartışmasının bu kısmıyla ilgili değerlendireceğim daha sonra da Sayın Elitaş'ın sataşmalarıyla ilgili söz talebim olacak, kayda geçirin de? Çünkü siz orada bir şey söylüyorsunuz sonra vazgeçiyorsunuz; buradan kayda geçireyim, sataşmadan dolayı söz talebim olduğunu unutmayın yalnız, oldu mu?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Peşin peşin olmaz bu işler.
OKTAY VURAL (Devamla) - Şimdi, bu raporda diyor ki: "Adalet Komisyonuyla, Sanayi, Ticaret Komisyonuna havale edilmiştir."diyor. Şimdi, bu raporda bu Komisyonların ne yaptığına ilişkin herhangi bir bilgi var mı?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Yok. Öbür Komisyonda da yoktu.
OKTAY VURAL (Devamla) - Var mı Sayın Başkan? Yok. Yani bu Komisyonlarda zamanında görüşülmediği için ya da görüş bildirmeyeceğini belirttikleri için Komisyonumuz değerlendirme yapmıştır. Benim aradığım bu. Bununla ilgili İç Tüzük'ün 23'üncü maddesindeki, efendim, on gün süre komisyonlar alabilir, şunları yapabilir? Bunlar elbette İç Tüzük'ün hükümleri. Ben raporu görüşüyorum. Raporda okuyacağım; bu alt komisyonlar, bu komisyonlar ne yaptı, ne oldu, niye görüş bildirmedi? Süresi geçtiği için mi? Ben görüş bildirmeyeceğim dediği için mi? Dolayısıyla, bu raporda bunlar yok. Bu raporda bunlar yokken sizin burada kalkıp, bir rapor görüşülürken bununla ilgili olarak İç Tüzük'ün şu maddesine göre böyledir, böyledir, böyledir demenin bir anlamı yok ki. Ben rapora bakıyorum, raporda yok. Sayın Başkan, raporda var mı? Var mı? Yok. Dolayısıyla benim dediğim husus, bunu daha önce de tartışmıştık -hatırlayınız- ve komisyonda olan arkadaşlar bu tali komisyonların akıbetinin ne olduğunu komisyon raporuna dercetsin dedik. Defalarca söyledik. Kanunlar ve Kararlar burada, tutanaklar burada. Bir havalenin mukadderatının İç Tüzük'ün hangi maddesine göre, nasıl tecelli ettiğini ben raporda okuyacağım. Bu bakımdan, benim aradığım? Neden bunu arıyorum? Çünkü benim, Adalet Komisyonunda da Sanayi, Ticaret, Bilgi, Teknoloji Komisyonunda da milletvekillerim var. Ben bu milletvekillerinin de görüşeceği bir tasarının neden görüşülmediğini öğrenmek durumundayım. Raporun amacı budur. O bakımdan "Rapor tekemmül etmemiştir." diyoruz. Bu rapor, bütün safahatıyla, havaleler, havalelerle ilgili yapılan işlemleri içermesi ve ona göre Genel Kurulda konuşulması gerekir. Bu bakımdan, bu raporda bunlar olmadığı için ben akıbetini soruyorum. Yoksa, işte şu tarihte oldu, bu tarihte oldu, olmayana ergi metoduyla raporda olmayan hususlarla ilgili hüküm yürütmek kolay ama ben raporu görüşüyorum ve milletvekillerim de rapora bakıyor, diyor ki: "Adalet Komisyonuna havale ettirilmiş ama bize bir haber gelmedi." Sanayi, Ticaret Komisyonundaki milletvekillerine soruyorum, milletvekillerimiz "Bizim bu konudan haberimiz yok." diyor. Şimdi, bu durumda tali komisyonların ne yaptığının bu komisyon raporunda yer alması gerekiyor çünkü Sayın Komisyon da Sayın Başkanın havalesi üzerine görüşme yapıyor zaten. Tali komisyonlarda da Başkanlığın havalesi üzerine görüşlerini bildiriyor.
ALİM IŞIK (Kütahya) - Sanayi Komisyonunda görüşülmeye başlandı, yarım kaldı bu.
OKTAY VURAL (Devamla) - Öyle mi?
ALİM IŞIK (Kütahya) - Evet.
OKTAY VURAL (Devamla) - Bu da enteresan.
ALİM IŞIK (Kütahya) - İlk toplantısı yapıldı, sonra Bütçe Komisyonunun alt komisyonuna bunu sevk etti.
OKTAY VURAL (Devamla) - Şimdi, Sayın Başkan, bakın, Sanayi Komisyonunda görüşülmeye başlanıyor ve yarım kalıyor. Şimdi nasıl? Ne oldu peki? Yani o komisyon ne görüş bildirdi? Bakın, eğer öyle bir şey varsa, gerçekten, bu raporun bu yönüyle, bunu gündemine alan komisyonun toplanmasına rağmen bu konuda görüş bildirmemişse -zannederim- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının komisyonları, denetim görevi çerçevesinde başlanmış olan bir işle ilgili hangi görüşü ifade etmiştir? Bu durumda Başkanlığınızın bununla ilgili bir irade beyanı olması lazım. Benim bunu görmem lazım. O bakımdan, bu rapor tekemmül etmemiştir diyoruz.
Şimdi, böyle bir rapor mesela şöyle bir şey gelse, eğer bir tali komisyon bununla ilgili bir toplantı yapmış, raporunu göndermiş de esas komisyon bu raporu dikkate almamışsa bu da çok ciddi bir sıkıntı meydana getirir. O bakımdan hep diyoruz ki, komisyon raporları sarih olmalı; açık olmalı, hangi komisyonun ne yaptığını biz görmeliyiz, bilmeliyiz. Çünkü değerli arkadaşlarım, komisyon toplantısına çağrı yapılmadan benim milletvekilimin haberi olmuyor. Şimdi, Sanayi Ticaret Komisyonuna havale edilmişse, milletvekiline çağrı yapılmadan bunun ne zaman görüşüleceğini bilmiyoruz. O bakımdan bu konuda, bu esas komisyonunun raporunda bunların açık bir şekilde ortaya konması gerekiyor.
Değerli arkadaşlarım, öyle evirip çevirmeye gerek yok. Evet, bizim Allah'a şükür, şerefle, ihtilal döneminde kapatılmış partimizin bugün 10'uncu Genel Kurultayı'yla ilgili grup toplantımızı akşam yaptık çünkü salı günü yapmadık ve bu konuda böyle bir grup toplantımızın olacağını ve Meclis gündeminde görüş ve düşüncelerimizi ifade edemeyeceğimiz için Meclis çalışmalarıyla ilgili böyle bir iradenin kullanılmasını istedik, arzumuz buydu.
Efendim, şu biter bitmez? Ona kadar bitmedi biz zaten yediye beş kaladan itibaren buradan gittik. Dolayısıyla ne olur yani? Ayşenur Hanım, ne olur velev ki öyle olsa, ne olur? Yani bir parti grubunun hakkına, hukukuna sahip çıkması konusunda bir arzusunu yok saymanız doğru mu?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) - Hayır, yok saymadık, tahrif etmeyin.
OKTAY VURAL (Devamla) - Ne oldu peki? Şimdi biz neyi görüşüyoruz?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) - Lütfen, tahrif etmeyin.
OKTAY VURAL (Devamla) - Neyi görüşüyoruz şu anda biz?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Danışma Kurulunu.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) - Danışmaya uymadınız. Anlaşmamıza uymadınız, uymamanın sonuçlarını yaşıyorsunuz.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Ha, itiraf edin bunu kayıtlara girsin.
OKTAY VURAL (Devamla) - Peki, peki. Ama size bir şey söyleyeyim mi: Böyle bir anlaşmanın olduğuna? "Biz buradan gidiyoruz, siz istediğiniz gibi çıkartın." diyenin yalan söylediğini telefonla ben teyit ettirdim.
GÜLAY DALYAN (İstanbul) - Kendisi gelsin konuşsun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Şandır'la beş gece altı gün, en az on beş saat beraberdim.
OKTAY VURAL (Devamla) - Ve bununla ilgili olarak da şu anda şunu ifade? "Şu saate kadar, beşe kadar biterse." Yok, "Şuna kadar biterse." Ya, irademizi size mi teslim edeceğiz?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Şandır'a telefon aç, beş gece altı gün beraberdim.
OKTAY VURAL (Devamla) - Biz diyoruz ki, "Yedide gideceğiz, yediye kadar çalışırız, biterse biter.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Şandır'ın yalan söylediğine ihtimal vermiyorum.
OKTAY VURAL (Devamla) - Ha, ne olacak canım. Hiç önemli değil ya. Ne olacak ya. Buna muhalefet edecek bir grup değiliz ki; hakkımızı, hukukumuzu korumasını biliriz. Geliriz, sabaha kadar da çalışırız. Ama değerli milletvekilleri, bilin diye söylüyorum size, bilin diye. Değmez... Benim bu görüşmemi "Kurultayla ilgili." diyerek? Bir özel milletvekili var. Herhâlde, zannediyorum kendisine verilen görevi bir an önce bitirip hamama gidip, terleyip kese atmak istiyor. Onun için bunları çıkartıp Kızılcahamam'daki hamam sefasına katılacak herhâlde. Onun acelesi içerisinde herhâlde. Olsa olsa acelenin amacı budur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Bazı kirleri sular seller temizleyemez Oktay Bey.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Çok suyun içindesin ama temizlenmiyorsun?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Kime? Niye cevap veriyorsun?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sen niye alınıyorsun? Öyle çok kirleri var ki suyun içinde temizlenmiyor bile.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Ya, evet onu söyledim ben de işte.
OKTAY VURAL (Devamla) - "İstediğiniz kadar" demiştiniz.
BAŞKAN - On dakika oldu, daha istiyor musunuz?
OKTAY VURAL (Devamla) - Hayır, "istediğiniz kadar" demiştiniz de o bakımdan. Siz öyle demiştiniz.
BAŞKAN - Hayır, "istediğiniz kadar" demedim. On dakikaya kadar İç Tüzük'e göre. Dolayısıyla onun azamisini burada verdik, on dakikaya kadar.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Bir de sataşma vardı Başkanım.
BAŞKAN - Hayır, hayır. Öbürleri konuşmadığı için söyledim.
OKTAY VURAL (Devamla) - Durum bundan ibarettir. Dolayısıyla bugün geldiğimiz bu noktada kanunu çıkartabilirsiniz, biz buradayız. Mücadelemizi sürdüreceğiz ama gerçekten saat yediden itibaren olmayacağınızı ifade ettiğiniz bir toplantıyı biz yokken devam ettirip kanunlara parmak kaldırmak, ondan sonra kanunu gündeme alıp görüşmek?
BÜLENT TURAN (İstanbul) - Öyle değil, öyle değil?
OKTAY VURAL (Devamla) - Vicdanlarınıza havale ediyorum. Yarın mübarek cuma, bugün cuma akşamı.
Bunu vicdanlarınıza havale ediyor, hepinize saygılarımı arz ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Vural.