| Konu: | BAZI KANUNLAR İLE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 98 |
| Tarih: | 24.04.2012 |
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 223 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin geneli üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
İçeriğinde birbiriyle alakasız konuların yer aldığı bir kanun teklifini görüşüyoruz. Yapılan düzenlemelerin tek ortak tarafı, kişiye dönük düzenlemeler görünümünde olmasıdır. Bu kanun teklifi, belli kişileri belli görevlere yeniden atamak, belli kişileri kendilerine atılı suçtan kurtarmak için hazırlanmış bir düzenleme görünümündedir.
Bu türlü netameli konuların kanun teklifi yoluyla Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine getirilmesine son dönemde sıkça başvurulmaktadır. Hükûmet, bu konuları tasarı şeklinde düzenleyip göndermek yerine, milletvekillerine teklif verdirerek gündeme getirmektedir. Muhalefet partilerine mensup milletvekillerince verilmiş birçok kanun teklifi komisyonlarda bekletilirken, AKP milletvekillerince verilen bu kanun tekliflerinin hemen gündeme alınarak görüşülmesinde AKP Hükûmetinin ya da bakanların talebi ve yönlendirmesi olduğu açıktır.
Kişiye dönük düzenlemeler niteliğini taşıyan, maddeleri ve gerekçeleri büyük ölçüde aynı konular ve ifadelerden oluşan (2/386), (2/475), (2/476) ve (2/482) esas numaralı kanun teklifleri AKP milletvekillerince kısa süre içerisinde peş peşe verilmiş, Komisyon gündemine hemen alınan bu teklifler, (2/476) esas numaralı Kanun Teklifi esas alınarak birleştirilmiştir.
Bu teklifin Komisyon görüşmeleri esnasında, Başbakan Yardımcısı Sayın Ali Babacan, bu düzenlemenin kendisinden habersiz gündeme getirildiği eleştirisi üzerine, "Benden habersiz değil, benden habersiz gelen bu değil, o bambaşka bir teklifti, onu görüşmüyoruz bile şu anda. Bu, benim bilgim dâhilinde ve maddeleri satır satır hep arkadaşlarla beraber oluşturduğumuz bir tekliftir. Benim bilgim dâhilindedir." şeklinde açıklama yapmıştır.
O hâlde Sayın Babacan'a sormak lazım: Madem maddeleri satır satır beraber oluşturdunuz, bu düzenlemeyi neden tasarı hâline getirmediniz? Neden ilgili kurum ve kuruluşlar ile sivil toplum kuruluşlarının da görüşünü alarak daha sağlıklı bir düzenleme yapmadınız? Bu konulara Bakanlar Kurulunda imza atmaktan imtina eden bakanlar mı var? Bu durum AKP Hükûmeti içerisinde bir uyumsuzluğun varlığına da işaret etmekte olup, karşı görüşler nedeniyle ya da sorumluluktan kurtulmak amacıyla tasarı hâline getirilmeyen konuların kanun teklifi yoluyla Meclis gündemine taşındığını göstermektedir.
Bu kanun teklifiyle Bankacılık Kanunu'nda bazı değişiklikler yapılarak Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Kurulu başkan ve üyelerinin görev süreleri altı yıldan beş yıla düşürülmekte ve bir defalığına tekrar atanabilmelerine imkân sağlanmaktadır. Bu kurumların başkan ve üyelerinin görev süresini altı yıl olarak belirleyen ve yeniden atanamamalarını öngören düzenleme yine AKP döneminde 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Kanun'la hüküm altına alınmıştır. Şimdi de bu teklif ile AKP Hükûmetinin görüşlerinde değişiklik olduğu anlaşılmaktadır. Bu değişiklikte hizmetin etkin bir şekilde yürütülmesini esas alacak inandırıcı bir gerekçe de ortaya konulamamıştır.
Diğer taraftan, görev süresi kısa süre önce dolan ve Sayın Başbakana yakınlığıyla bilinen bir hemşehrisinin tekrar atanabilmesi için bu düzenlemenin yapıldığı iddiası kamuoyunda dile getirilmektedir. Bu iddia Hükûmet tarafından kesin ve net ifadelerle reddedilmemektedir. Bu durum, yapılan düzenlemenin kişiye dönük bir düzenleme olduğunu ve bu kurumların siyasi müdahalelere de ne kadar açık hâle getirildiğini net bir şekilde ortaya koymaktadır. Bu kurumların bağımsızlığı, karar verme, danışma, bilgi verme ve soruşturma yapma gibi etkinliklerin yerine getirilmesinde başkalarına bağımlı olmamayı gerektirmektedir. Kurumların etkinliği, gerekli hukuki araçların tesis edilmesine bağlıdır. Bunun aksi bir durum, denetimi hem siyasi hem de denetlenen kuruluşlardan gelecek müdahalelere karşı zayıf düşürebilecektir.
Diğer taraftan, BDDK ve TMSF Kurul başkanı ve üyelerinden görevi sonu erenlere, bir işe başlayıncaya kadar almakta oldukları her türlü ödemelerin kurum tarafından verilmeye devam edilmesindeki süre bir yıldan iki yıla çıkarılmaktadır. Ayrıca, bu hükmün kanunun yürürlüğe giriş tarihinden önce görev süresi sona erenlere de uygulanması, daha önce kendilerine bir yıl ödeme yapılmış olanlara ise uygulanmaması öngörülmektedir. Görevi sona erenlerin almakta oldukları her türlü ödemelerin iki yıl boyunca verilmeye devam edilmesi ve bunun kısa süre önce görevi sona erenleri de kapsaması kesinlikle kabul edilemez. Devletin kurumları AKP'nin çiftliği değildir. Diğer taraftan, bu düzenlemenin daha eski yıllarda görev yapmış olanları kapsamaması, Rekabet Kurumu, EPDK gibi emsal kurumlarda böyle bir uygulamanın olmaması eşitlik ilkelerini de zedelemektedir. Bu durum, AKP'nin kayırmacı, adaletsiz ve ayrımcı uygulamalarının yeni bir örneğini teşkil etmektedir.
Değerli milletvekilleri, bu kanun teklifinde 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 401'inci maddesinde düzenlenen imtiyazların kaldırılmasına ilişkin hükmün uygulanmasında ilgili şirket ana sözleşmelerinin uyarlama süresi 2 Temmuz 2012 tarihine kadar uzatılmaktadır. Bu maddeyle skandal bir düzenleme yapılmakta olup 6762 sayılı Kanun'un 401'inci maddesi hükümleri etkisiz hâle getirilmektedir. Zira, şeytanca bir düşünceyle, bir kanun hükmünün uygulaması kanunun yürürlükten kalktığı tarih sonrasına bırakılmaktadır. 13 Ocak 2011 tarih ve 6102 sayılı yeni Ticaret Kanunu 1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe girmekte, 6762 sayılı Kanun da yürürlükten kalkmaktadır. Dolayısıyla 401'inci maddede kamu yararı gereği yapılan düzenleme uygulanamaz hâle gelmektedir.
Bu düzenleme birilerine çıkar sağlanmasını da amaçladığını açıkça ortaya koymaktadır. Zira konu kapsamında daha önceki adıyla Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından yaptırılan incelemeler neticesinde on binlerce pancar çiftçisi ve köylüsünün ortağı olduğu şirketler tarafından kurulan holding şirkette üçüncü kişiye verilen imtiyaz ile ilgili suç duyurusunda bulunulmuş olup yargı aşaması devam etmektedir. Bu teklif ile yapılan düzenleme süreci olumsuz etkileyecek, imtiyazların üçüncü kişilerde kalmasına yol açacaktır.
Komisyonda yapılan görüşmeler esnasında Başbakan Yardımcısı Sayın Ali Babacan madde hakkındaki eleştirilerimize aynen katılmış olup şu açıklamayı yapmıştır: "Bu maddeyi, bu şekliyle, Komisyon uygun görürse götürelim. Bu arada, Gümrük ve Ticaret Bakanlığımızla SPK'dan arkadaşlarımızı bir araya getirelim, çalışsınlar, bir ortak formül üretsinler; hem halka açık şirketlere dokunmayacak ama bu sorunu da çözecek bir formül üretsinler. Genel Kurulda da önergeyle düzeltelim. Eğer çalışma yetişirse bir ihtimal, yetişmezse de ayrı bir teklif ya da tasarı kısa bir süre içerisinde buraya gelir ama bir an önce çözüm üretmekte çok fayda görüyorum." demiştir.
Esasen yapılacak çalışma bir saat bile sürmez. Neticede, bu maddenin halka açık şirketlere yapacağı olumsuz etkiyi ayıklamak uzun bir çalışmayı gerektirmez. Bu konuda bir çalışma yapıldı mı, maddeyle ilgili bir önerge verilecek mi, açıkçası bilmiyorum. Sayın Başbakan Yardımcısı söz verdi, sözünün gereğini yerine getirecek mi, madde görüşülürken göreceğiz. Sonuçta AKP Hükûmeti on binlerce pancar çiftçisinin haklarını koruyacak mı yoksa haklarının birilerine peşkeş çekilmesini mi sağlayacak, bunu açıkça göreceğiz.
Değerli milletvekilleri, yine bu kanun teklifinde, tabii afetler nedeniyle zarar gören çiftçilerin özelleştirme kapsam ve programındaki Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Şirketine olan borçlarının ertelenmesi veya vadelendirilmesi konusunda Bakanlar Kuruluna yetki verilmektedir. Komisyon görüşmelerinde, ağır kış şartları ve deprem dolayısıyla, özellikle Ağrı, Erzurum, Muş ve Erciş fabrikalarında toplam 1.137 çiftçinin tarladan pancarı söküp fabrikalara teslim edemediği, bu nedenle, kendilerine ödenmiş olan toplam 4 milyon 10 bin lira tutarındaki avansları kapatamadığı, teklif ile buna kolaylık getirilmek istendiği açıklanmıştır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu maddedeki düzenlemeyi destekliyoruz.
Pancar çiftçisi gerçekten zor günler yaşamaktadır. AKP, vadettiği pancar kotalarını kaldırmadığı gibi, daha da düşürmüştür. Çiftçiler kota simsarlarına mahkûm edilmiştir. Pancardan şeker üretimi özelleştirme ile yok edilmek istenirken nişasta bazlı şekerin önü açılmaktadır. Dünyada birçok ülke sınırlama getirirken, ülkemizde nişasta bazlı şekerin kotası ısrarla artırılmaktadır. Pancar çiftçisi nişasta bazlı şeker lobisine kurban edilmemelidir. Millî ekonomimizin vazgeçilmezleri arasında yer alan, Türk tarımının ve endüstrisinin lokomotifi olan ve sağladığı 3 milyar dolara yakın katma değeriyle ülkemizin aydınlık yarınlarının teminatı olan şeker fabrikalarımızın bugün yok pahasına, arsa bedellerine satılması sektörden ekmek yiyen milyonlarca vatandaşımızı derinden yaralamıştır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, şeker fabrikalarında, rant amaçlı değil, istihdam, üretim ve yatırımın devamlılığını hedefleyen bir özelleştirmenin esas alınmasını gerekli görmekteyiz. Şeker fabrikalarının öncelikle pancar üreticilerine, işçilere, sulama birliklerine, taşıma sektörüne, ziraat odalarına, yörenin esnafı ve halkın içinde bulunduğu oluşumlara satılması hedeflenmelidir.
Değerli milletvekilleri, bugünlerde Konya ve Karaman'da afete maruz kalan çiftçilerimiz, zararlarının telafisi için Hükûmetten yardım beklemektedir. Başta Hadim, Taşkent, Derebucak, Bozkır, Ahırlı, Yalıhüyük, Seydişehir, Sarıveliler, Başyayla, Ermenek olmak üzere, Konya ve Karaman'ın ilçelerinde 2012 kış aylarında meydana gelen yoğun kar yağışı sonucu kar basması ve erimesi nedeniyle meyve ağaçları ve ekili alanlarda çok büyük hasarlar oluşmuştur. 2-3 metreyi bulan karın altında kalan özellikle kiraz ve ceviz ağaçlarının dalları yüzde 90 mertebesine varacak şekilde kırılmış ve birçoğu da kemirgen hayvanlar tarafından telef edilmiştir. Bu afete neden olan riskler tarım sigortası kapsamına girmemektedir. Bu itibarla Konya ve Karaman'daki kiraz ve ceviz üreticilerinin kayıpları Hükûmet tarafından gerekli hasar tespitleri yapılarak mutlaka karşılanmalıdır. Su altında kalan ekili alanlardaki hasarlar da mutlaka telafi edilmelidir.
Yine, geçtiğimiz günlerde yaşanan şiddetli rüzgâr ve kum fırtınası nedeniyle özellikle Cihanbeyli, Altınekin, Kulu ve Yunak ilçelerinde olmak üzere Konya'da ekili alanlarda büyük hasar vermiş, tarladaki pancar, arpa, buğdayın neredeyse tamamını söküp atmış, tarlaları kum örtüsü kaplamıştır. Şiddetli rüzgâr ve kum fırtınası nedeniyle Konyalı çiftçilerin yaşadığı mağduriyetin giderilmesi, oluşan kayıpların Hükûmet tarafından gerekli hasar tespitleri yapılarak karşılanması gerekmektedir. AKP Hükûmetini bu konuda gerekli hassasiyeti göstermeye ve zaten zor durumda faaliyetini sürdürmeye çalışan çiftçilerimizin bu ağır hasarlarını gidermeye, gerekli yardımı yapmaya davet ediyorum.
Öte yandan, yine Konya'da hayvancılıktan geçimini sağlayan vatandaşlarımız hayvanlarına şap aşısı yaptıramamaktan şikâyet etmekte ve endişe içinde çare aramaktadır. Bu yıl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından Konya'ya sadece 10 bin şap aşısı gönderildiği, gerekli alım yapılmadığından şap aşısı taleplerinin karşılanmadığı öğrenilmiştir. Öngörüsüz ve basiretsiz bir yönetim sergileyen AKP Hükûmeti üreticimizi kaderiyle baş başa bırakmıştır. Bugünlerde Konya'da şap hastalığı vakalarının tespit edilmesi nedeniyle de üreticimizin endişeleri bir hayli artmış bulunmaktadır. AKP Hükûmetini şap hastalığına karşı gerekli tedbirleri almayı ve üreticilerin zararlarını karşılamaya davet ediyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz toplam nüfusunun yaklaşık üçte 1'ini oluşturan tarım kesiminde çalışan milyonlarca insanımız bankalar tarafından tam anlamıyla kıskaca alınmışlardır. 2009 yılında 14,9 milyar lira olan bankaların verdiği zirai krediler, 2010 yılında yüzde 52,5 oranında artışla 22,8 milyar liraya, 2011 yılında da yüzde 35,6 oranında artışla 30,9 milyar liraya yükselmiştir.
Son yıllarda sırtına kaldıramayacağı bir yük yüklenen çiftçilerimiz AKP İktidarının anlaşılamaz ve kabulü mümkün olmayan yanlış uygulamaları yüzünden çok zor durumda kalmışlardır. Borç tuzağına düşen ve borçlarını ödeyemez hâle gelen çiftçilerimiz diğer taraftan da ağır girdi maliyetleri altında ezilmektedir. Çiftçinin eline geçen para reel olarak gerilerken mazot, gübre, enerji, ilaç ve tohum başta olmak üzere tarımsal girdi fiyatlarındaki yüksek artışlar çiftçilerin üretim yapmasını güçleştirmiştir. Çiftçiler girdi maliyetlerindeki fiyat artışı nedeniyle yeterli girdi kullanamamakta, bu da verimliliği olumsuz etkilemektedir.
AKP Hükûmeti ne çiftçinin ne de Türk tarımının durumunu dert edinmektedir. Nitekim, geçtiğimiz günlerde açıklanan yeni teşvik sisteminde de AKP Hükûmeti çiftçileri görmezden gelmiştir. Gerçek üretici konumunda bulunan çiftçinin gübre, mazot, elektrik gibi girdileri üzerinden alınan yüksek oranlı vergilerde hiçbir indirime gitmeyen AKP Hükûmeti, söz konusu patronlar olunca vergi ve primlerde büyük indirimleri kolayca yapabilmektedir. Tarımın yapısal sorunlarını çözecek, tarımsal girdi yükünü azaltacak ve tarım sektörünü yeniden ayağa kaldıracak tedbirler bir an önce alınmalıdır.
Ben kanun teklifinin hayırlara vesile olmasını diliyorum, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kalaycı.