| Konu: | BAZI KANUNLAR İLE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 98 |
| Tarih: | 24.04.2012 |
BDP GRUBU ADINA ADİL KURT (Hakkâri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi selamlıyorum.
Tabii, bu torba kanun teklifini değerlendirirken öncelikle bu kanun teklifi ya da düzenlemede çifte dikiş ihtiyacını Hükûmet ya da iktidar nereden duydu, bu ihtiyaç nereden hasıl oldu, onun üzerinde durmak gerekiyor.
Bizler Komisyonda bu torba kanunu tartışırken, aslında kanun hükmünde kararname yetkisiyle Sayın Bakanın yetkisi 2 Temmuza kadar uzatıldı. Yani bu düzenlemeye gerek yoktu. 1 Temmuz itibarıyla da Yeni Türk Ticaret Kanunu meri duruma geliyor ve esasında burada yapılan değişiklikler ondan itibaren normal rayına girmiş olacaktı ama kişiye özel böyle bir yasal düzenlemenin getirilmiş olması, bu dönemde getirilmiş olmasının başkaca sebepleri var.
Önemli sebeplerden bir tanesi, Türkiye'de ekonomi iyiye gitmiyor, gidişat iyi değil. Hükûmet, ekonomi bürokrasisi, bugüne kadar ekonomideki kötü gidişatı bir şekilde kamufle etti, gerçekleri kamuoyundan gizleyebildi ama yavaş yavaş işler öyle bir duruma geldi ki mızrak çuvala sığmaz duruma geldi. Artık, tablo gizlenemiyor. Rakamlarla oynayarak, istatistiklerle oynayarak gösterilen tozpembe tablo tersine dönmeye başladı; gerçekler yavaş yavaş kamuoyunca da bilinir duruma geldi.
Tam bu noktada, Hükûmet, kendisini ayakta tutan, piyasada canlılık vesilesi olan ve dışarıdan gelen sıcak paranın kaçışını gözlemlemeye başladı. Merkez Bankasının 2011 verisidir; 2011 yılı içerisinde, Türkiye piyasasında, kaynağı belli olmayan, nereden geldiği belli olmayan 12,6 milyar dolar paranın olduğunu ifade ediyor. Bu, Merkez Bankasının tespiti. Bu para nereden geliyor, bu para nasıl Türkiye piyasasına giriyor, işlevi nedir, Hükûmet aslında çok iyi biliyor. Uzun süredir sıcak para akışıyla canlı tutulmaya çalışılan piyasa döngüsü artık işlemez duruma geldi. Özellikle finans sektöründe belirginleşen güvensizlik tablosu karşısında Hükûmetin buraya bir müdahalesi gerekiyordu. Esasında bu düzenleme, evet kısmen kişiye özel, dost ahbap düzenlemesi, bunların hepsi doğru. Bir pencereden baktığımız zaman böyle bir değerlendirme, böyle bir sonuca da ulaşmak mümkün ama esas bu düzenleme, özellikle uluslararası sermayeye bir göz kırpmadır: "Aman ha, Türkiye piyasasından geri çekilmeyin, biz finans sektörünün yönetimini istikrara kavuşturuyoruz. Biz, geçtiğimiz dönemde bir yanlış yaptık, istikrarsızlığa vesile olacak bir düzenleme yaptık, şimdi geri dönüyoruz, Sayın Derviş döneminde yapılan düzenlemeleri yeniden sisteme oturtuyoruz." Bu, böyle bir göz kırpma, parayı piyasadan kaçırtmama düzenlemesi.
Hükümetimiz uzun süreden beridir, her vesileyle, özellikle Başbakan, ekonomi yönetimi "Biz, dünyada ekonomik krizi yönetmede model ülke durumuna geldik. Herkes bize diyor ki: Gelin, bize tecrübelerinizi anlatın; siz nasıl kurtuldunuz, biz de kurtulalım." diyor ve IMF'ye borcun kalmadığını söylüyor. Bakınız, başka tabir kullanmak istemiyorum ama en basit tabirle bu, asparagas bir bilgidir, doğru olmayan bir bilgidir. Evet, IMF'ye borç azaldı ama lütfen şu rakamı da kamuoyuyla paylaşın: Türkiye'de AKP hükûmetleri döneminde yapılmış kamu yatırımlarının tamamı, özellikle enerji ve ulaştırma sektöründe yapılan yatırımların tamamı uluslararası fon şirketlerine borçlanarak yapılmış. Bu fon şirketlerinin yani bu borçlanmanın yüzde 35'i Amerikalı fon şirketleri, yüzde 22 civarında Batı Avrupa şirketleri, yüzde 7 civarında Uzak Doğu sermayesi, yüzde 7'si de Orta Doğu sermayesi yani Arap sermayesi. Yani bugün, bu ülkede yapılmış ne varsa, kaç duble yol varsa, enerji alanında yapılmış ne faaliyet varsa tamamı borçtur ve Hükûmet bu borcu kamuoyundan gizliyor. Gerçek anlamda Türkiye'nin dış borcu, maalesef, açıklanmıyor. Hangi fon şirketine ne kadar borcumuz var, bilmiyoruz. Mademki siz finans sektöründe istikrarı yakalama arayışıyla böyle bir kanun teklifini gündeme getirdiğinizi düşünüyorsunuz, o zaman, bu vesileyle bizim uluslararası finans sektörlerine olan bağımlılığımızı da lütfen bir açıklayın. Kime ne kadar borcumuz var? Bu ülkenin, fon şirketlerine ne kadar borcu olduğunu burada açıklamak durumundasınız.
Kişiye özgün düzenleme. İsimleri zikretmek istemiyorum ama birinin yerine biri gelirse ne değişir burada? Aslında çok da onun peşinde değiliz ama şu iddia ciddidir: Elli altı gündür görev süresi tamamlanmış fiilen başkan olmayan biri, fiilî bir durumda bir kurumu idare ediyor ve Hükûmet bunu görmezden geliyorsa, yok sayıyorsa, böyle bir problemi yok sayıyorsa ve bu kürsüden demin de ifade edilen iddialar, demin ifade edilen düşünceler ciddi düşünceler. Hükûmet, bu iddialara, ne Komisyonda ne de şu ana kadar Parlamentoda inandırıcı bir cevap vermedi.
AKP Grup Başkan Vekiliyle Bakan arasındaki bir çekişme, kişi üzerinde ya da kişiler üzerindeki çekişme, bu ülkenin bağımsız olduğunu ifade ettiğimiz bir kurumunun tepe noktasına kadar sirayet ediyorsa bu ciddi bir sıkıntıdır. Öteden beri biz, ekonomide çizilen tozpembe tablonun gerçekçi olmadığını ve sıkıntı yarattığını, Hükûmetin mevcut uygulamalardan vazgeçip gerçekçi tedbirler alması gerektiğini ifade ederiz. Evet, Türkiye'deki kurumların yönetimlerinde istikrarsızlığın olması hepimizde ciddi sıkıntılar yaratır, hepimize zararlar verir, ülkeye zarar verir. Meclisin buna karşı kayıtsız kalmasını beklememek gerekir, Meclis buna karşı kayıtsız olmamak durumundadır.
Umarım bugün burada, Sayın Bakan konuştuğunda bu iddialara cevap verecektir. Açıkça şunu söyleyebilmeli: "Evet, Başkan çok değerli biridir, maharetli biridir, biz görevinin devamını istiyoruz, arzuluyoruz." Şahsen bizim buna bir itirazımız olmaz, ama açıklıkla buraya koymalı. Dolanarak bir şeyler ifade etmenin ya da bir şeyleri kamuoyundan gizlemenin hiç gereği yok. Açıkça paylaşın, deyin ki: "Sebep bu. Bu sebepten dolayı, evet, bu kişi elimizdeki kadrolar içerisinde en iyisidir ve uluslararası finans kurumlarına, finans sektörüne güven telakki edecek şahıs olarak biz bunu düşünüyoruz, görev süresini de uzatıyoruz." Hükûmetsiniz, böyle bir tasarrufta bulunabilirsiniz, ama iki tane bağımsız kurumun yönetimiyle bu kadar oynarsanız bağımsızlık vasfını yitirmiş olur bu kurumlar, tamamıyla tekeliniz altına almış olursunuz. Hele hele bu kurumların başındaki insanla ilgili olarak, kişilerle ilgili olarak sizler arasında, yani Hükûmet arasında çelişkiler ve çatışmalar olduğu iddiası gündemdeyken sizin orada yapacağınız düzenleme istikrara hizmet etmez, istikrarsızlığı büyütür.
İmtiyazlı hisse meselesi bu kanun teklifinin içerisinde var. Tek hisseyle çoğunluk hisse üzerinde dikta kurma alışkanlığını terk etmek gerekir. Bakın, 401'inci madde yani Türk Ticaret Kanunu'nun 401'inci maddesi açıkça ifade ediyor, kimlerin imtiyazlı hisse sahibi olacağını tek tek sayıyor ve devamında cümleyi şöyle bağlıyor: "Kamuya yararlı dernek ve vakıflar lehine tesis edilebilecek imtiyazlar hariç olmak üzere" diyor. Bu yararlı dernek ve vakıfları hangi kritere göre belirliyorsunuz, lütfen bizimle de bir paylaşın, kriter ne? Deniz Feneri yıllarca burada yararlı bir dernekti. İmtiyazlı hissesi varsa bir kurumda ve o kurum üzerinde tahakküm kurma hakkı varsa buna nasıl göz yummuş olursunuz? Burada bal gibi de göz yummuş olursunuz, imtiyaz sağlamış olursunuz. Kriter şu olmamalı: "Bize yakın dernek ve vakıflar yararlı dernek ve vakıflardır." Bu kriterden hareket ederseniz böyle sıkıntılı kanun yaparsınız, Meclisin önüne böyle sıkıntılı kanun getirmiş olursunuz.
Mesela bir maddede, şeker pancarıyla, şeker pancarı üreticisiyle ilgili düzenleme? Şeker pancarı üreticilerinin tamamı da bu kanunun içerisinde değildir, kamu fabrikalarıyla bağlantılı olan kimi şeker pancarı üreticileri. Özel sektöre ürettiğini satan şeker pancarı üreticisi bunun içerisinde değildir. Burada bile bir çifte standart uygulanmış. Özel sektöre üretim yapan şeker pancarı üreticisi kendi rızasıyla kendini mecbur etmedi, sizin uyguladığınız, önceki hükûmetlerden devraldığınız kota zorbalığıyla şeker pancarı üreticisini siz özel sektöre muhtaç ettiniz. Bugün eğer o şeker pancarı üreticisi mağdur durumdaysa siz ikinci defa cezalandıramazsınız. Getirdiğiniz kanun teklifiyle, bırakın tarım sektörünün diğer kalemlerine bakmayı sadece şeker pancarı üreticisini bile kendi içinde ikiye bölmüşsünüz. Bunun izah edilebilir bir tarafı yok, bu haksızlığın izah edilebilir, kabul edilebilir bir tarafı yok. En azından şeker pancarı ile ilgili düzenlemeyi gözden geçirmeniz gerekiyor.
Uyguladığınız tarım politikalarıyla, hayvancılık politikalarıyla bu ülkeyi yeşil soğana muhtaç duruma getirdiniz.
Buğday ambarı olan bu ülkede, artık, biz, dışarıdan buğday da alır duruma geldik.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - O ham madde, işlenip satılıyor; ihtiyaçtan değil.
ADİL KURT (Devamla) - Değerli arkadaşlar, sadece bir ilin hayvancılık potansiyelini sizinle paylaşacağım. Sizin açınızdan da belki bilgi olur Sayın Bakan. Hakkâri'nin hayvancılık potansiyeli 10 milyon küçükbaştır, büyükbaş potansiyeli 3 milyondur.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Biliyorum.
ADİL KURT (Devamla) - Hakkâri'de kaç tane küçükbaş hayvan var şu anda? Sizin de bilginiz vardır, sizin müdürlüğün resmî rakamıdır. 360 bin küçükbaş hayvan -yani yirmide 1 bile potansiyel işlemiyor- 36 bin de büyükbaş hayvan var. Siz bu tabloda eğer tarım politikalarından memnunsanız, işler tıkırında işliyorsa, "İşliyor." diyorsanız bu memlekete daha fazla ithal et yedirirsiniz, yedirmiş olursunuz, daha fazla domuz üretme çiftliği kurmuş olursunuz.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Öyle bir şey yok. Bir tek, bir tane bile yok.
ADİL KURT (Devamla) - Değerli arkadaşlar?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Bilerek konuşun.
BAŞKAN - Sayın Bakan, lütfen söz atmayınız.
ADİL KURT (Devamla) - Değerli arkadaşlar, Sayın Bakan çat kapı dışarıdan Meclise girdiği için burada nelerin konuşulduğundan haberdar değil. Çat kapı da lafa gireyim diyor, e öyle olunca da gümlüyor. Bu meseleler öyle çat kapı konuşulacak meseleler değil. Evet, demin de söyledim, bu ülkeyi hem yeşil soğana muhtaç ettiniz hem de nana muhtaç ettiniz. Ekonomi iyiye gitmiyor. Bu yasal düzenlemeyle evet, uluslararası finans kuruluşlarına göz kırpmaya çalışıyorsunuz, "Aman ha, ülkeyi terk etmeyin, bizde her şey güllük gülistanlık." demeye çalışıyorsunuz ama uygulama bu şekilde olursa, gerçekliğe bu kadar sırtınızı dönerseniz korkarım bu sizi kurtarmaz. Bu noktada Hükûmetin başarısızlığını istemiyoruz, asla ve asla istemiyoruz, hele ekonomi politikalarında. Hükûmetin başarısızlığını arzulayan namerttir ama bu politikalar ülkeyi felakete götürüyor.
Açın, bakın, bizim ülkemizin verileri, ekonomik verilerin tamamı Yunanistan'la bire bir örtüşüyor. Önceki muhafazakâr hükûmet sizin gibi, verileri gizledi, tabloyu kamuoyundan gizledi, iktidar değiştiği andan itibaren Yunanistan'da kriz patlak verdi. Aynı tabloyu yaşıyoruz. Gerçeklere bu kadar sırtımızı dönerek bu ülkeye daha fazla zarar vermememiz gerekiyor, iktidar olarak buna hakkınız yok. Muhalefet olarak da bizim sizi uyarma görevimiz vardır.
Deminden beri söylediklerimizin tamamını bir araya getirirseniz, şöyle bir sorumluluğunuz ortaya çıkıyor: Çıkıp bu Mecliste, özellikle finans sektörünün adım adım sürüklendiği krizde Türkiye'nin gerçek tablosu nedir, kamuoyuyla paylaşmak durumundasınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ADİL KURT (Devamla) - Uluslararası fon şirketlerine borcumuz ne kadardır, açıklamak zorundasınız.
Bunların hepsini bir araya getirdiğinizde, bu tabloyu bir araya getirdiğinizde, bu palyatif çözüm önerilerinin gerçekçi olmadığını, çözümleyici olmadığını düşünüyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kurt.