| Konu: | AK PARTİ GRUBU ÖNERİSİ |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 49 |
| Tarih: | 08.01.2013 |
İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP Grubunun önerisi aleyhinde söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, aslında, buraya getirilen öneri daha çok Meclisin haftalık çalışma programıyla ilgili bir öneri ama bizim dikkat çekmemiz gereken, yıllık çalışma programıyla ilgili bazı önerilerimiz olacak. Onları Genel Kurulla paylaşmak istiyoruz ama öncesinde ben de Zonguldak Kozlu'da metan gazı patlaması sonucu yaşamını yitiren 8 işçi kardeşimize Allah'tan rahmet diliyorum. Onların acısını yüreğimizde hissettiğimizi buradan belirtmek istiyorum. Tüm yakınlarına başsağlığı dileklerimizi BDP Grubu adına biz de iletiyoruz.
Aslında uzun süredir yaşanan bu iş kazalarının artık "iş cinayeti" olarak adlandırıldığını ve bu adlandırmanın da ne kadar haklı olduğunu tekrar bu olayda görmüş olduk. AKP Hükûmetinin bugüne kadar çalışma hayatında uyguladığı taşeronlaştırma, esnek çalıştırma, güvencesiz çalıştırmanın bu cinayetlere davetiye çıkardığını defalarca bu kürsüden paylaştık. Bununla ilgili mutlaka yasal düzenlemelerin yapılmasını, Meclisin mutlaka inisiyatif kullanmasını defalarca buradan haykırdık ama maalesef Hükûmette bu konuda ciddi bir duyarsızlık var ve bu nedenledir ki 2012 yılında tam 867 işçimizi biz bu iş cinayetlerine kurban verdik ve bu 867 işçi arasında onlarca işçinin yaşı 14 yaşın altında.
Bu konuyla ilgili aslında Meclisin özel bir gündemle toplanıp "Ne yapılabilir?" noktasında mutlaka bir tartışma yürütmesi gerektiğine inanıyoruz. Bugüne kadar bu iş cinayetlerinde sorumluluğu bulunan herhangi bir sermaye sahibinin, herhangi bir şirket sahibinin sorgulandığını, belirli cezai yaptırımlardan geçirildiğini maalesef biz görmedik, buna tanıklık etmedik. Bu tarz önlemler alınmayınca da maalesef bugün Zonguldak'tan aldığımız haberi yarın başka bir yerden alacağız, bu Meclis kürsüsüne gelip kendi acımızı ifade edeceğiz, başsağlığı dileklerinde bulunacağız ama bu iş cinayetleri de sanki bir kadermiş gibi, çalışma hayatının bir parçasıymış gibi günlük hayatımızdaki yerini almaya devam edecek. Bu nedenle özellikle bu iş cinayetleriyle ilgili bütün Meclisi biz tekrar sorumluluğa davet ediyoruz. Başta Zonguldak'ta yaşanan bu cinayet olmak üzere bütün iş cinayetlerinin sorumlularıyla ilgili bugüne kadar yürütülen adli ve idari süreçlerin, soruşturma süreçlerinin mutlaka kamuoyuna, halka ve Meclise duyurulması, paylaşılması gerektiğini tekrar belirtmek istiyoruz.
Değerli milletvekili arkadaşlarımız, ülkede, tabii, önemli tartışmalar var. Kamuoyunda, özellikle 2013 yılının başlangıcıyla beraber, yeni bir sürecin aralanmasıyla ilgili bir beklenti, bir umut söz konusu. Biz, tabii, bu umutla ilgili, bu beklentiyle ilgili bütün siyasi partilere, sivil toplum örgütlerine, kamuoyuna, halka, medyaya çok önemli görev ve sorumluluğun düştüğünü buradan tekrar ifade etmek istiyoruz. Bakın, koca bir 2012 yılını biz, maalesef, baskıyla, zulümle, gözyaşıyla, kanla, acıyla, ölümle uğurlamış olduk. Yüzlerce gencimizin hayatını kurtarmak siyaseten mümkünken, siyaseten böyle bir sorumluluğun altına girip, elimizi taşın altına koyup bir çözüm önerisi, bir çözüm modeli, bir çözüm projesi geliştirmek mümkünken, maalesef, bu konuda çok ciddi sıkıntılar yaşadık, yeterli bir ortaklaşmayı bu Meclis zemininde doğru bir şekilde kullanmayı başaramadık, bu Meclis kürsüsüne gelip bağırıp çağırmayı, birbirimize hakaret etmeyi sanki çözümü getirecek bir gerginlik siyasetinin parçası olarak gördük ve maalesef 2012 yılı, son günü itibarıyla bile, yapılan askerî operasyonlar ve bu askerî operasyonlar neticesinde yaşamını yitiren gençlerimizin acısıyla geçti.
Şimdi, 2013 yılında, önümüzde yeni bir süreci başlatabilmenin zemini oluşabilir. Eğer hepimiz bu sorumlulukla yaklaşırsak, eğer yüz yıldır yaşanan bir sorunla ilgili, gerçekten, o acıyı yüreğimizde hissederek birtakım ayrıştıran, ötekileştiren, milliyetçi, şovenist yaklaşımlardan uzaklaşmayı başarırsak, bu coğrafyada yaşayan her bir vatandaşın acısını kendi acımız olarak hissedip böyle bir empati duygusuyla bu soruna yaklaşırsak inanıyoruz ki ülkemizde çok önemli gelişmeler yaşanabilir, bu acılar, artık tekrar gelmemek üzere tarihin tozlu raflarına gönderilebilir.
Bu konuyla ilgili bu sorunu çözecek zemin de bu Meclistir. Bütün sorumluluk, eğer savaş devam edecekse, acı çekilecekse, gençler ölecekse de bu Meclistedir; barış gelişecekse, yüz yıllık bir yanlışın ortaya getirdiği acılar düzeltilecekse de yine sorumluluk bu Meclistedir, bu Meclisin ortaya koyacağı çalışmadadır. Bunu özellikle vurgulamak istiyoruz.
Peki, nedir bu Meclisin yapması gereken çalışmalar, bu sorunun çözümüyle ilgili ortaya konması gereken yaklaşımlar? Demokratik siyasetin, siyasetin sesinin güçlü çıkması, siyasetin önünün açılmasıyla ilgili bir an önce hayata geçirilmesi gereken düzenlemelerin ta kendisidir. Yani bugün özgür bir siyaset ortamından bu ülkede bahsedebilir miyiz? Kendi siyasi programı çerçevesinde çalışmasını yürüten, propagandasını yürüten bütün siyasetçilerin cezaevlerinde olduğu, milletvekillerinin, belediye başkanlarının artık cezaevinde olmasının kanıksandığı bir ortamda, özgür bir siyasi ortamdan bahsetmek mümkün değil. Bu konuda bütün siyasi partilerde rahatsızlık var. İktidar partisinde, yetkili bakanlar da bu konudaki rahatsızlıklarını dile getiriyorlar. Bir Terörle Mücadele Kanunu var ortada, ağzını açanı terörist olarak yaftalıyor -uzun tutukluluk süresiyle ilgili düzenlemeleri yine bu iktidar partisi getirdi- cezaevlerine gönderiyor, yargılamayla ilgili bütün savunma hakları gasbediliyor, bu ortamda da siyasetin bir çözüm üretmesi bekleniyor. Böyle bir şeyin olması mümkün değil.
Bakın, en son, Başbakan Yardımcısı, Terörle Mücadele Kanunu'nun mutlaka düzenlenmesi gerektiğini, bununla ilgili siyasi partilerden görüş almadığını söyledi. Oysaki biz, hem 23'üncü Yasama Döneminde hem de bu yasama döneminde bu Terörle Mücadele Kanunu'nun kaldırılması için dört kez teklif verdik. Şu anda vermiş olduğumuz teklif komisyonda hâlâ duruyor ve bu, Meclisin gündemine gelmiyor yani burada haftalık çalışma planlarıyla ilgili düzenlemelerden çok, Meclis bu yıl hangi çalışmaları yapacak, düşünce, ifade, örgütlenme özgürlüğü, siyaset yapma özgürlüğüyle ilgili hangi adımları atacak, bunları mutlaka tartışmamız gerektiğine inanıyoruz.
Türk Ceza Kanunu'nun ilgili maddeleriyle ilgili, mutlaka, bu Meclisin bir yol temizliği yapması gerekiyor. Eğer siyasetin çözüm üretmesini istiyorsak, siyasetin elini güçlendirecek şekilde, bu yüzde 10 seçim barajını, darbelerden kalan bu hukuk dışı uygulamaları yasalaştırılan bu hukuk dışılığı mutlaka kaldırmamız lazım.
Hazine yardımıyla ilgili, yine aynı şekilde, mutlaka, bu Meclisin, artık bir an önce adaletli ve hakkaniyetli bir çalışma ortaya koyması lazım.
Darbelerle yüzleşmeyle ilgili, bu Meclis, özellikle iktidar partisi, tarihî adımlar attığını söylüyor; önemsiyoruz yani yapılan çalışmaları tamamen hiçleştiren bir noktada durmak doğru değil ama hâlâ darbelere cevaz veren Türk Silahlı Kuvvetleri Kanunu'nun 35'inci maddesinin kaldırılmasıyla ilgili, bu Meclisin bir an önce bir çalışma ortaya koyması gerekiyor.
Ana dil önündeki engellerin kaldırılması, ana dilde yayın ve propagandanın suç olmaktan çıkarılmasıyla ilgili, bu Meclis, mutlaka, artık bir an önce bazı somut adımlar atmak zorundadır.
Bakın, bütün bu bahsettiğimiz hususlarla ilgili vermiş olduğumuz, her konuda vermiş olduğumuz kanun teklifleri var. Ana dilin kamusal alanda kullanılmasından tutun da ana dilde savunmaya kadar, düşünce, ifade, örgütlenme özgürlüğü önündeki engellerin kaldırılmasından tutun da basın özgürlüğüne kadar, BDP Grubunun, ülkeyi rahatlatacak, süreci rahatlatacak, özellikle çatışmalı süreçle ilgili yeni bir sürecin kapısını aralayacak kanun teklifleri ve önerileri var. Bu Meclis, mutlaka, önümüzdeki günlerde böylesi bir gündemi önüne koymalı, "Siyaseten biz nasıl bir inisiyatif ortaya koyabiliriz, nasıl bir çalışma ortaya koyabiliriz ve mevcut çatışmalı ortamı nasıl bitirebiliriz, bu konuda tarafların elini nasıl güçlendirebiliriz?"in bir arayışı içerisinde olmalı diye düşünüyorum.
Hepinizi, 2013 yılının barış, kardeşlik ve özgürlük yılı olması temennisiyle sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Baluken.