| Konu: | SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SAĞLIK SİGORTASI KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI VE TEKLİFİ |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 49 |
| Tarih: | 08.01.2013 |
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 370 sıra sayılı Tasarı'nın geneli üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Tasarıda, Türkiye İş Kurumu tarafından yapılan iş ve meslek danışmanı alımına dair Danıştayın yürütmeyi durdurma kararı vermesi nedeniyle bir düzenleme yapılmaktadır. Komisyonda ısrarlı talebimize rağmen, Danıştayın yürütmeyi durdurma kararının gerekçesi öğrenilememiştir. Danıştay neden yürütmeyi durdurma kararı vermiştir? Davacılar hangi gerekçeyle dava açmışlardır? Dava açtıklarına göre, kurum tarafından başvurularının reddedildiği ortadadır. Kurum bu kişileri neden daha önce işe almamıştır da şimdi dava açan açmayan, hepsinin işe alınmasını sağlayacak bir düzenleme istiyor? Bu sorular aydınlığa kavuşmadan böyle bir düzenlemeye "Evet" diyebilir misiniz?
Tasarıda yapılan bir diğer düzenlemeyle, Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumunun bazı personeli için, yabancı dil belgesi olmayanların belgeyi getirmeleri için tanınan sürenin bir yıl daha uzatılması öngörülmektedir. Bu konuda komisyonda yeterli bilgiler verilmemiştir. 17-18 kez yapıldığı ifade edilen personel alımlarının hangi tarihlerde gerçekleştiği, her bir sınavda kaç kişinin dil şartını taşıdığı, dil şartını taşımayanların ne kadar süredir bu şartı yerine getiremedikleri gibi konularda yeterli bilgi ve belge sunulmamıştır. Hükûmet "Ben yaptım, oldu. Benim yanlış uygulamamı tasdik edeceksiniz." demektedir. Kurumların yanlış politikası sonucu işe alınmış personelin de bir mağduriyetle karşı karşıya bırakıldığı ortadadır.
Bu tasarının alelacele gündeme getirilmesinin başlıca sebebi bu iki konudur. Beyler personel alımlarında yanlış yapmış, usulsüz işlem yapmış, Danıştay iptal etmiş; mıntıka temizliğini de sizlere, Türkiye Büyük Millet Meclisine yaptıracaklar, "Nasıl olsa parmaklar emrimizde." diyorlar.
Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak diğer maddelere destek ve katkı verdik, hatta, tasarının vatandaşlarımızın yararına genişletilmesi için öneriler sunduk. Sosyal Güvenlik Kurumu yönetiminde esnaf temsilcilerine yer verilmesine ilişkin düzenleme, alt komisyonda oy birliği ile bu tasarıya dâhil edilmiştir. 5510 sayılı Kanun'da yapılmayan bir düzenlemeyi gerçekleştiren, bir eksikliği, bir haksızlığı gideren alt komisyonun üyesi olmaktan duyduğum mutluluğu da özellikle ifade etmek istiyorum.
Bu tasarıda, sağlık hizmetlerinden yararlandırılan çocukların, 20 yaşını aşmamak kaydıyla, lise ve dengi öğrenimlerini bitirmelerini izleyen tarihten itibaren yüz yirmi gün süreyle sağlık hizmetlerinden yararlanmaya devam ettirilmeleri öngörülmektedir. Olumlu bir düzenlemedir ancak gençlerin, daha bir işe giremeden sağlık sigortası primine muhatap kalmaları da dikkate alınarak, üniversiteye gitsin gitmesin, herkesin 25 yaşını dolduruncaya kadar sağlık hizmetlerinden yararlanması daha hakkaniyetli olacaktır. Bu konudaki önerimiz, maalesef kabul edilmemiştir.
Yine, bu tasarıda olumlu gördüğümüz maddelerden biri, gazilerimiz ve şehit ailelerini ilgilendiren düzenlemedir. Buna göre, şeref aylığı alanlar, 2330 sayılı Kanun'a göre aylık bağlananlar ve harp malulleri ile Terörle Mücadele Kanunu kapsamında aylık alanlar ve bunların bakmakla yükümlü olduğu kişilerin, ilave ücret alınmaksızın özel hastanelerden yararlanabilmeleri için aranmakta olan "kamu sağlık birimlerince sevk edilme" şartı kaldırılmaktadır.
Ancak şehit yakınları ile gazilerimiz ve malullerimizin birçok sorunu bulunmaktadır. Onlara pozitif ayrımcılık getirileceği, geniş imkânlar sunulacağı sözleri verilmesine karşın yerine getirilmemiştir. Bu konuda geçen yıl temmuz ayında torba kanunda yapılan düzenlemelerin kapsamı çok sınırlı tutulmuştur. Torba kanuna alınmayan diğer konuların ekim ayında komisyonda değerlendirilmesi sözü verilmiş ancak üç aydan fazla süre geçmesine rağmen hiçbir gelişme olmamıştır.
Ayrıca şehit yakınlarına ikinci iş hakkı tanınmakla birlikte, hâlâ uygulamaya geçilmemiş olup bu hakkın kullanımına dair yine sorunlar yaşanacaktır. Zira, şehit yakını olup emekli olduğu ya da iş istemediği için yararlanamayacaklara verilen hak kullanılamayacaktır. Dolayısıyla, bunlar için ikinci iş hakkı anlamsız hâle gelmektedir. Gelin, bu tasarıda bu olumsuzluğu giderelim. Şehidin anne ve babasıyla kardeşlerinin emekli, yaşlı ya da çalışıyor olması veya çalışmak istememesi gibi nedenlerle ikinci iş hakkının kullanılma durumu yoksa, bu hakkı şehit çocukları kullansın. Aslında, biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak, şehidimizin kaç çocuğu olursa olsun hepsine sahip çıkılmasını, hepsine iş imkânı verilmesini savunuyoruz.
Yine, şehit aileleriyle gaziler ve malullerin aylıklarının iyileştirilmesi, haklarının genişletilmesi ve aralarındaki adaletsiz ve ayrımcı uygulamaların giderilmesi gerekmektedir. Askerlik yaparken terörle mücadele dışı bir görev esnasında şehit olanların ailesine "Oğlunuz şehit değil." demek ve haklardan yararlandırmamak büyük haksızlıktır, ayıptır. Görüştüğümüz bu tasarıya şehit yakınları ve gazilerimizin aylıklarının iyileştirilmesi, anne ve babaya ayrı ayrı, en az asgari ücret tutarında aylık bağlanması, şeref aylığının hiçbir şarta bağlı olmaksızın eksiksiz ve tam olarak ödenmesi, devlet övünç madalyası verilenlere şeref aylığı bağlanması, gazilere de ikinci iş hakkı ve faizsiz konut kredisi hakkı tanınması, emniyet ve ordu vazife şehitleri ve malullerinin de haklardan yararlandırılması, harp ve vazife malullerinin kullandıkları ortez, protez, araç gereç, ilaç ve tıbbi malzemenin hiçbir kısıtlama olmaksızın ve katılım payı alınmaksızın karşılanması gibi belli başlı hususların konulması mümkündür.
Gelin, hep beraber bir yiğitlik yapalım. Şehitlerimizin bizlere emaneti olan ailelerinin, gazilerimizin ve malullerimizin bu sorunlarına çözüm getirelim. Bunlar öyle uzun çalışmayı gerektirmez. Hükûmete diyorum ki: Artık, insanımızı kandırmayı bırakın ve sözünüzü tutun.
Değerli milletvekilleri, Sayın Bakan "Bu tasarı, yaklaşık 4,5 milyon vatandaşımızın yararına." diyor ama aslında, vatandaşımızı sıkıntıya sokan da, vatandaşa haksız yere bir dünya borç çıkaran da kendileridir, AKP Hükûmetidir. Şimdi, bazı sıkıntılar için kolaylık getirilmektedir. Bu tasarı ile asli olarak hak etmediği bir kapsamda sağlık hizmeti alan sigortalı ya da bakmakla yükümlü olduğu kişilere çıkarılan borçlar silinmektedir. Daha iyi anlaşılabilmesi için uygulamaya ilişkin şöyle bir örnek vereyim: Eski adıyla BAĞ-KUR'lular, altmış gün prim borcu varsa sağlık hizmetlerinden yararlanamıyor. Bu duruma düşen bazı BAĞ-KUR sigortalıları annesinin, babasının ya da bir başkasının üzerinden sağlık hizmetlerinden yararlanmış, kurum da bunu tespit ederek borç çıkarmış; şimdi, bu borçlar siliniyor, doğru da yapılıyor. Aslında uygulamada yanlışlık var.
Sayın Bakan, siz prim borcu nedeniyle sağlık hizmeti vermediğiniz hâlde, daha sonra sağlık sigortası primini tahsil etmek için BAĞ-KUR sigortalılarının yakasına yapışmıyor musunuz? Yapışıyorsunuz, hem de faiziyle, gecikme zammıyla birlikte alıyorsunuz. Peki, o dönemde cebinden yaptığı harcamaları karşılıyor musunuz? Hayır. Hükûmet, BAĞ-KUR'luya "Borcun var." diye hem sağlık hizmeti vermiyor hem de "Borcunu öde." diyor. Verilmeyen hizmetin primi alınmamalı, bu durum da düzeltilmelidir.
Bu tasarıyla yapılan bir diğer düzenleme, emekli aylığı alan esnaf ve sanatkârın sosyal güvenlik destek priminden doğan borçlarına yapılandırma getirilmesidir. 5510 sayılı Kanun'un 30'uncu maddesine göre, emekli aylığı almakta iken bir iş yeri açan ya da iş yerini işletmeye devam eden esnaf ve sanatkârın emekli aylığı üzerinden yüzde 15 sosyal güvenlik destek primi kesilmektedir. Sayın Bakan, sosyal güvenlik destek primi oranını yüzde 15'e yükselten kim? Esnafa yüklüce borç çıkaran kim? Yine sizsiniz, yine AKP Hükûmetidir.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, emekli aylığı alan esnaf ve sanatkârın sosyal güvenlik destek primi ödemesine ilişkin uygulamanın kaldırılması görüşündeyiz. Buna ilişkin kanun tekliflerimiz maalesef gündeme alınmamaktadır. Bu tasarının komisyon görüşmelerinde verdiğimiz önerge de kabul edilmemiştir. AKP Hükûmeti esnafa: "Sen emekli oldun, dükkânını niye kapatmadın? Sen emeklisin, nasıl olur da iş yeri açarsın? Öyleyse emekli aylığının yüzde 15'ini vereceksin." diyor. Emekliye "Ya kahvede oturacaksın ya da kayıt dışı çalışacaksın." deniliyor.
Sayın Bakan, emekli esnaftan zorla aldığınız sosyal güvenlik destek priminin karşılığında ne yapıyorsunuz, hangi hizmeti veriyorsunuz? Bu aldığınız prim karşılığında emekli maaşında bir artış yapıyor musunuz? Hayır. Aldığınız bu primleri daha sonra toptan ödüyor musunuz? Hayır. Peki, ne yapıyorsunuz? Anadolu tabiriyle, üzerine yatıyorsunuz. Emekli esnaf ve sanatkârımıza kaç para maaş veriyorsunuz ki bir de bundan kesinti yapıyorsunuz!
Emekliye ödenen aylıklar şu anda, çeşitli kurumlarca ve sendikalarca belirlenen açlık sınırının altındadır. Zaten, "muayene parası", "reçete parası", "kutu parası", "ilaç parası", "katılma payı" diyerek yaptığınız kesintilerle emeklimizin maaşını kuşa çeviriyorsunuz, bir de çalışan emekli esnafa "Niye iş yeri çalıştırıyorsun?" diye emekli aylığından prim kesiyorsunuz. Sayın Başbakan ve bakanlar "Emekli aylıklarını şöyle artırdık, böyle artırdık." derken de yapılan bu kesintileri hiç hesaba katmamaktadırlar.
2012 yılında AKP Hükûmeti doğal gaza yüzde 29,3, elektriğe yüzde 21, mazota yüzde 13,5, benzine yüzde 12 zam yapmıştır. 2013 yılına da yüzde 7,8'lik vergi, harç, ceza zamlarıyla birlikte girilmiştir. Bütçede vergi gelirlerini yüzde 14'ün üzerinde artırmayı öngören AKP Hükûmeti, emeklileri yine süründürecek maaşa mahkûm etmiştir. Bu ay SSK ve BAĞ-KUR emekli aylıklarına gelen artış yüzde 4,14, memur emekli aylıklarına gelen artış da yüzde 3,14 düzeyindedir. Emekli aylıklarında yapılan 20-30 liralık bu artışlar, sadece elektrik ve doğal gaza yapılan fahiş zamlar nedeniyle faturalarda yaşanan artışı bile karşılamamaktadır.
Ondan sonra, "enflasyona ezdirmedik" masalları. Bunların masalları bile zamlı. Aldığı aylıkla emekli geçinemiyor. Çoğu, borç batağına girmiş, şiddetli geçim sıkıntısı çekiyor. AKP Hükûmeti, emeklileri ele güne muhtaç etmiştir. Emeklilerin aylıkları geçimlerini sağlayabilecekleri düzeyde artırılmalı, emekli aylığından yapılan prim kesintileri ve sağlık hizmetlerinde emekliden alınan bu katılma payları kaldırılmalıdır.
Değerli milletvekilleri, AKP Hükûmeti, emeklinin bugünkü aldığı aylıkla nasıl geçimini sağlayabileceğini hiç düşünmemektedir, umurunda bile değildir. Üstüne üstlük, gerçeklerle bağdaşmayan, dayanağı olmayan yanlış beyanatlarla vatandaşlarımızı kandırmaya çalışmaktadır. Bunun en somut örneklerini bütçe görüşmelerinde de yaşadık. Sayın Başbakan, bütçe konuşmasında, zabıtlardan aynen okuyorum: "Emeklilere, gelişme hızından yüzde 30 oranında biz pay verdik, hatta 2003 öncesi bu verilmiyordu, intibak yasasıyla biz şimdi 2000 öncesine yüzde 75 ilaveyle bunu veriyoruz." demiştir. Sayın Bakan da bütçe konuşmasında "Biz şu anda emeklilerimize maaş bağlarken yüzde 30 refah payından, ülkemizin gelişme payından pay veriyoruz; bir. İki: 2000 yılından önce emekliler refah payından pay almadılar, onun için intibak kanununu çıkardık." demiştir. Bu kadarına da pes doğrusu. Şimdi bu sözlerin hangi birini düzelteceksin? Bu, gerçeği yansıtmayan açıklamalar, her şeyden önce devlet adamı ciddiyetiyle bağdaşmamaktadır.
2008 yılında yürürlükten kaldırılan 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 61'inci maddesi ve 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu'nun 50'nci maddesinde, emekli aylığı hesabında, gayrisafi yurt içi hasıla sabit fiyatlarla gelişme hızının dikkate alınacağı yani refah payının tümüyle emekli aylığına yansıtılacağı hükmü bulunmakta olup uygulamada da gelişme hızının yüzde 100'ü emekli aylığı hesabında dikkate alınıyordu.
AKP döneminde çıkarılan 5510 sayılı Kanun'un 3'üncü maddesinin yirmi dokuzuncu fıkrasında ise, gayrisafi yurtiçi hasıla gelişme hızının yüzde 30'unun dikkate alınması hükme bağlanmıştır.
Sayın Bakanın da çok iyi bilmesi gerekir ki şu anda kurum tarafından emeklilik aylığı bağlanırken kişinin 2008 öncesi hizmetleri için gayrisafi yurt içi hasıla gelişme hızının yüzde 100'ü, 2008 sonrası hizmetleri için yüzde 30'u dikkate alınarak emekli aylığı hesaplanmaktadır. Dolayısıyla daha önce gelişme hızının yüzde 100'ü üzerinden emekliye refah payı verilirken, AKP bu payı yüzde 30'a düşürmüştür; gerçek budur ama milletin gözünün içine baka baka gerçek dışı bilgiler veriliyor. Ayrıca, yıllar önce "Emekli aylıklarındaki eşitsizlikler giderilecek." denmişti. Giderildi mi? Güya. "İntibak yasasını çıkardık." diye verdiğiniz sözden ucuzca kurtulmayı düşünüyorsunuz. Emeklileri saf, kendinizi akıllı yerine koymayın.
Geçen yıl bir düzenleme yapıldı; sanki her gün yeni bir şey yapılıyormuş gibi, sürekli, basına servis edilmiştir. Aslında, AKP Hükûmeti geçen yıl yapılan düzenlemeyi bu yıl yürürlüğe koymakla emeklinin parasına bir yıl daha el koymuş, kul hakkını gasbetmiştir. Yapılan düzenlemeden 2000 yılı öncesi aylık bağlanan 1 milyon 900 bin SSK emeklisinin yararlanacağı, kuruma maliyetinin de 2,4 milyar lira olacağı açıklanmıştır. Oysa AKP Hükûmetinin bir önceki Çalışma Bakanı intibak düzenlemesinin 8-9 milyar lira maliyetinin olduğunu, altından kalkamadıklarını söylemiştir. Peki, bu iş böyle yüzde 70-80 ucuza nasıl bağlanabilmiştir?
"İntibak kanunu" diyerek yapılan düzenlemeden 10 milyon emekli, dul ve yetimin yaklaşık yüzde 19'u yararlanabiliyor. Bunların da bir kısmının aylığında yapılan artış 10 lira bile değil; 3 lira, 5 lira gibi yani 10 liranın altında. Bunları bile sayıp söyleyebiliyorsunuz ya, helal olsun! İstismarda sınır tanımıyorsunuz. Bu, intibak değildir. Emekli aylıkları arasındaki eşitsizlikler giderilmemektedir. AKP Hükûmeti emeklilere bir kez daha hayal kırıklığı yaşatmaktadır. Zaten emeklilerin aylıklarını çok yüksek gören bir Maliye Bakanına sahip olan AKP Hükûmetinin yaptığı düzenleme ancak böyle olabilir.
Hükûmete soruyorum: Aynı süre hizmeti olan, aynı tutarda prim ödeyen emeklilerin aylıkları, şimdi eşit hâle mi geldi? Buna siz de inanmıyorsunuz çünkü gerçekler ortada. 2000 sonrası emekli olan SSK'lıların aylıkları çok mu uyumlu da dikkate alınmamıştır? BAĞ-KUR emekli aylıkları çok mu adaletli de onları kapsama almadınız? SSK ve BAĞ-KUR ile Emekli Sandığı emeklilerinin arasındaki eşitsizliklerden neden hiç bahsetmiyorsunuz? Aynı süre çalışıp prim ödeyen işçi, memur ve esnaf aynı aylığı mı alıyor? Hele ki 2008 Ekim ayından sonraki hizmetler için bağlanan emekli aylıklarını yüksek oranda düşüren düzenleme yaptığınızı hiç dile getirmiyorsunuz. Hatta Başbakan ve Çalışma Bakanı, emeklilere gelişme hızından yüzde 30 pay verdiklerini, 2000 öncesi bu pay verilmediğinden, intibak yasasıyla 2000 öncesine yüzde 75 pay verdiklerini söyleyebilmiştir. Sayın Bakan, eğer öyleyse yüzde 75 refah payını 2000 öncesi aylık bağlanan BAĞ-KUR emeklilerine niye vermediniz? BAĞ-KUR emeklileri üvey evlat mı? Doğruları söylemiyorsunuz, Sayın Başbakanı da yanlış konuşturuyorsunuz. Siz ne zaman emeklinin yüzünü güldürdünüz de şimdi güldüreceksiniz?
AKP Hükûmeti bu konuda hiç samimi olmamıştır. Emeklilik şartlarını ağırlaştıran, emeklilik yaşını 65 yaşına yükselten, emekli aylıklarının refah payını yüzde 30'a düşüren, 2008 yılından sonraki hizmetler için düşük emekli aylığı bağlanmasını öngören 5510 sayılı Kanun'u çıkaran AKP Hükûmetidir. Bu kanundan dolayı, her geçen gün, eski ve yeni emeklilerin aylıkları arasında uçurum oluşacağı açıktır. Dolayısıyla, emekli aylıkları arasındaki eşitsizliğin daniskasını AKP Hükûmeti yapmıştır. Her geçen yıl bu olumsuzluğun boyutu daha net olarak ortaya çıkacaktır.
Tasarının hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar).
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Kalaycı.