| Konu: | YARGILAMA SÜRELERİNİN UZUNLUĞU İLE MAHKEME KARARLARININ GEÇ VEYA KISMEN İCRA EDİLMESİ YA DA İCRA EDİLMEMESİ NEDENİYLE TAZMİNAT ÖDENMESİNE DAİR KANUN TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 50 |
| Tarih: | 09.01.2013 |
MHP GRUBU ADINA MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi şahsım ve grubum adına saygıyla selamlıyorum.
Geçen yıldan kalan bir kanunu görüşüyoruz. Dolayısıyla, kanunun gerekçesini hatırlatmakta fayda olduğu kanaatindeyim. Kanun bir tasarı, sayın Hükûmetin gerekli gördüğü, önem verdiği bir tasarı. Kanunun ismi, yargılama sürelerinin uzunluğuyla, mahkeme kararlarının geç veya kısmen icra edilmesi ya da icra edilmemesi nedeniyle tazminat ödenmesine dair bir kanun. Yani bir ihtiyacın, bir mecburiyetin karşılanması için Hükûmetin öngördüğü bir hukuk kurulmaktadır.
Değerli milletvekilleri, Hükûmetin getirdiği bu yasanın gerekçesinde de çok dürüstçe, samimiyetle bir husus ifade edilmektedir, denilmektedir ki: "Son yıllarda hızla sürdürülen yargı reformu çalışmalarına rağmen -yani bir savunma da oluşturarak, biz yargı reformunu kurmaya çalışıyoruz, hızla kurmaya çalışıyoruz ama buna rağmen- çeşitli sebeplerle yargılama süreleri bazen uzayabilmekte ve makul sürelerin dışına taşabilmektedir." İşte "bazen" kelimesi ve "çeşitli sebepler" sığınması Hükûmetin bu noktada samimi itiraflarıdır.
Değerli arkadaşlar, milletimize hatırlatmak veya birlikte hatırlamak gerekiyor. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı onuncu yılını tamamladı, ne "bazen" ne "çeşitli sebepler" bir haklı mazeret olması imkânı vermez. "Tek başına iş başına" diyerek iktidar olan Adalet ve Kalkınma Partisi, adalet duygusu gibi toplumun en değerli ortak paydasının yaşandığı yargılamada eğer hâlâ uzun yargılama süreleri ve mahkûmiyete dönüşen uzun tutukluluk sürelerinden dolayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde mahkûm ediliyorsa ve bu mahkûmiyet artık taşınamaz bir noktaya geldiyse, Türkiye açısından bir utanç noktasına ulaştıysa, Hükûmetin on yıl sonra kalkıp da böyle masum birkaç kelimenin arkasına saklanarak mazeret üretmek gibi bir hakkı yoktur. Bir suçlama olarak söylemiyorum, bir sonucu analiz etmek için söylüyorum. Soruna dönüşen bir sonucun çözümü için hukuk kuruluyor burada. Bu sonuç uzun dönemlere ait olabilir, bu sonuç işte, çeşitli bakanlıklar dönemine ait olabilir, bir şey söylemiyorum ama on yıl bir ülkeyi yöneteceksiniz, kendi döneminizden kaynaklanan veya daha önceki dönemlerden kaynaklanan sebeplerle artık utanca dönüşen sonuçlara tedbir geliştiremiyorsanız bu bir acziyetin ifadesidir.
Hangi sonuç? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi diyor ki: "Artık siz kronikleştiniz, yapısal ve sistematik bir sorun oldu sizde uzun yargılama. Mahkûmiyete dönüşen uzun tutukluluk hâlleri artık yakışmıyor yani hukuk devleti olma ilkesine, demokrasiyle yönetilme ilkesine, adil yargılanmaya, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi normlarına, bu mahkemeye üye olan, bu sözleşmeye imza atan bir ülkeye yakışmıyor. Siz artık kronikleştiniz, yapısal ve sistematik bir sorun hâline döndü. Bu durumda, bir teknik geliştiriyoruz, pilot dava olarak bir davada karar veriyoruz ve bundan sonra tüm müracaatları o karar doğrultusunda değerlendireceğiz. Yani bu bir cezalandırma. Artık sizin uslanmanız mümkün değil. Kendi iç hukukunuzda bu soruna çözüm üretecek bir yapı kuruncaya kadar sizden gelen bu türlü davaları bekleteceğim."
Değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisinin değerli milletvekilleri; bu sonuç Türkiye'ye yakışmamaktadır. Her ikisi, Sayın Cemil Çiçek, Sayın hemşehrim Sadullah Ergin saygı duyduğum, kişiliklerine saygı duyduğum insanlar; onları suçlamak anlamında söylemiyorum. Neyle meşgul oluyorsanız, ülkeyi yönettiğiniz şu on yılın sonucunda vardığınız bu sonuç? Gelin burada itiraf edin başarısız olduğunuzu, başaramadığınızı. Adalet duygusu gibi bu toplumun en değerli ortak paydasını yaraladığınızı kabul etmek durumundasınız.
Şimdi inanıyorum ki Sayın Bakan bir şeyler söyleyecektir burada ama her defasında söylediğiniz gibi, hep atıfta bulunduğunuz o 2002 yılı değerleriyle kendinizi mukayese etme alışkanlığınızı bence burada da yapmanız lazım.
Değerli milletvekilleri, bakınız, Türk Ceza Kanunu'nu 2004 tarihinde buraya getirdiğinizde, daha sonra Borçlar Kanunu ve Ticaret Kanunu'nu buraya getirdiğinizde -Meclisteydik o zaman- Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak canhıraş çığlıklarla bir şey söyledik. Dedik ki: "Hukukun dilini değiştirirseniz, özellikle Ceza Kanunu hukukunun dilini değiştirirseniz, hiyerarşisini, maddi sistematiğini değiştirirseniz yargıda çok ciddi sıkıntıya sebep olursunuz. Yargı bu kanunları yeniden öğrenmek için oturup talebelik yapar. Bu yığılmaları engelleyemezsiniz." O zaman mazeretiniz "Medeni Kanun'a uyum sağladık, Medeni Kanun'u da siz çıkarttınız." dediniz. Doğru olabilirdi. Teklif ettik "Gelin Medeni Kanun'un da dilini değiştirelim, gerekiyorsa madde hiyerarşisini değiştirelim.", itiraz ettiniz. Ama bugün bir sonuç olarak, yargılama sürelerinin uzunluğu konusunda Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde en çok mahkûm edilen, en çok dava edilen ülke sıralamasında en başa geçti. 16.650 dosyayla vatandaşlarımız Türkiye'yi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine şikâyet etmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi işi gücü bırakmış, 440 davada karar vermiş, mahkûm etmiş Türkiye'yi. Şu anda hâlâ bekleyen 3.500 dosya var. Yani bu sonuç, Türkiye'ye, evet, Türk milletine, bana göre bu ülkeye, bu milletin oylarıyla iktidar olan AKP'ye de yakışmıyor.
Şimdi, bu noktada diyeceksiniz ki: "2002'den kalan, daha önceki dönemden kalan davalar." Bakın, Sayın Bakanım, Aziz Hemşehrim, değerli milletvekilleri; 2002'de cumhuriyet savcılıklarına gelen soruşturma dosyası adedi 2 milyon 935 bin; 2012'de yüzde 105 oranında artmış, 6 milyon 15 bine çıkmıştır. Ceza mahkemelerinde yargılama süresi 2002 yılında iki yüz otuz iki günmüş. 2012 yılında -on yıldır yargıya işte reform yaptığınızı da ifade ediyorsunuz, bununla da övünüyorsunuz- on yıl sonrasında bu iki yüz otuz iki gün iki yüz doksan bir güne çıkmış, yargılama süresi. Hukuk mahkemelerinde bu süre yüz yetmiş dört günden iki yüz on dört güne çıkmış. İcra davalarında beş yüz kırk dört günden yedi yüz seksen üç güne çıkmış yargılama süresi.
Şimdi, çok beylik bir söz vardır: "Geç tahakkuk eden adalet adalet getirmez, zulüm getirir." diye. Biz sizi "Zulüm iktidarına dönüştünüz." diye suçlarken mesnetsiz atmıyoruz, sonucunuz bu. Dolayısıyla, bu kanunla bir sonucu, eseriniz olan bir sonucu telafi etmek için bir çözüm öneriyorsunuz. Duruşunuz yanlış, sonuçları düzeltmek değil, sebepleri düzeltmektir maharet. Sebepleri düzeltmeden sonuçları düzeltemeyeceğinizi bilmeniz gerekiyor. Dolayısıyla getirdiğiniz tedbir de doğru değil. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin talebi doğrultusunda getirdiğiniz bu kanunla önerdiğiniz tedbir de doğru değil. Bundan sonraki maddede bu konudaki tenkidimizi ve Milliyetçi Hareket Partisinin önerisini arz edeceğim.
Saygılar sunuyorum efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Şandır.