| Konu: | YARGILAMA SÜRELERİNİN UZUNLUĞU İLE MAHKEME KARARLARININ GEÇ VEYA KISMEN İCRA EDİLMESİ YA DA İCRA EDİLMEMESİ NEDENİYLE TAZMİNAT ÖDENMESİNE DAİR KANUN TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 50 |
| Tarih: | 09.01.2013 |
MHP GRUBU ADINA MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, Sayın Başkanım; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bir ihtiyaca binaen, gerekli olan, zorunlu olan bir kanunu çıkarıyoruz. Ümit ederim ki bu çıkarılacak kanunla Türkiye'nin bir problemi aşılmış olacaktır. Hükûmetin bu yöndeki beklentisine, öngörüsüne Parlamento olarak saygı göstermemiz gerektiğini düşünüyorum. Bu sebeple, hayırlı olmasını diliyorum ama yine de bir talebimi ifade etmek istiyorum: Yani bir doğruyu, bir gerekliliği, lazımeyi yerine getirirken bir başka yanlışa da kapı aralamamak gerektiği kanaatindeyim.
Daha önceki iki madde üzerindeki görüşmede ifade ettim, bir sonuç var. Bu sonucun sebeplerini sorgulamadan, o sebepleri aşacak hukuk düzenlemesini yapmadan sonuçlara tedbir olarak getirdiğiniz hukuk sadre şifa olmayacaktır. Yani, şimdi bu çıkardığınız kanunla yargılama sürelerinin kısalması mümkün olacak mı Sayın Bakanım?
Değerli milletvekilleri, bundan dolayı Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde -bana göre- aşağılayıcı birtakım tanımlarla suçlanmasının önü kesilecek mi? Bence, sebepleri sorgulayarak o sebeplere tedbir geliştirecek, hukuk kuracak bir başarıyı birlikte yapmamız gerekirdi. O noktada Sayın Hükûmetin gerçekten ne düşündüğünü de bilmek istiyorum.
İkinci husus: Getirdiğiniz tedbir doğru değil Sayın Bakan. Yani Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin talebi doğrultusunda iç hukukta bir yapı kuruyorsunuz ama kurduğunuz yapı bizim en büyük, en değerli ortak paydamız olan demokratik sistem, hukuk devleti olmak iddiamızı yaralıyor. Yargının sorunlarını, idari bir yapı kurarak aşmaya çalışıyorsunuz. Yargı -sebebi kendine ait; haklı, haksız- yargılama süresini kısaltamıyor. Uzun tutukluluk süresi bir nevi cezalandırmaya dönüşüyor. Bundan dolayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde suçlanıyoruz, tazminata mahkûm ediliyoruz. Bunu aşabilmek için Adalet Bakanlığına bağlı kurduğunuz yapı, yargının bu uzun yargılama sürecini kısaltmaya yetecek mi veya işte tazminatların önünü kesecek "Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gitmeyin, gelin size tazminat verelim, bir anlamda rüşvet verelim, gelin bizi dışarıya şikâyet etmeyin. Bunun için Bakanlık bünyesinde böyle bir yapı kuruyoruz, yargının yanlışını telafi edeceğiz." yaklaşımı bu sistemin özünü, temel mantığını yaralamayacak mı Sayın Bakanım?
Bakınız, bu noktada, Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz bu kanunun tümü üzerinde yaptığımız konuşmada da bir teklif getirdik. Dedik ki: Geliniz, bu konuda eğer bir kurum, bir iç hukuk kurumu kurmak zorunlu hâle geliyorsa bunu yargının içinde kuralım. İdari davalarda bu görevi Danıştaya verelim, bu görevi Danıştay yapsın. Hukuk davalarında, ceza davalarında bu görevi Yargıtay yapsın.; Yargıtay içerisinde bir yapı oluşturalım." Deniliyorsa ki: "Bu ikisi yetmez, doğru değil." E, Anayasa Mahkemesi bünyesinde yapalım. Zaten Anayasa Mahkemesine vatandaşların müracaat etmelerini bir iç hukuk hâline getirdiniz yani Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine müracaat etmeden önce, bir iç hukuk aşaması olarak, Anayasa Mahkemesine de bireylerin müracaat etmesini hukuk hâline getirdiniz. E, şimdi, aynı konu bir zorunluluksa, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bu noktada bize bir çözüm olarak, bir zorunluluk olarak böyle bir kararı varsa gelin bunu yargı içerisinde yapalım. Yürütmeye bağlı bir yargı yapılanması kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırıdır. Siz, yalnız yargıya değil yasamaya da müdahale ediyorsunuz. Yani, bu konuda yasamanın yetkisi olan hukuk genişletmeyi, yetki genişletmeyi Bakanlar Kurulu kararına bırakıyorsunuz.
Sayın Bakanım, değerli milletvekilleri, iktidar partisinin değerli yöneticileri; Sayın Başbakan Yardımcımız da burada, hukukçu kimliğine söylüyorum: Yani bir gerekliliği, bir yanlışı düzeltirken daha büyük sonuçlar oluşturacak bir yanlışa niye kapı aralıyoruz? Bu konuda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin talebi olarak iç hukukta bir yapı kurmak gerekiyorsa bu yapıyı, mevcut sistemimizin kendi dengeleri içerisinde, kendi dinamikleri içerisinde, yargının içerisinde kurmamız lazım. Yargının eksik kaldığı ve bundan dolayı Türkiye'nin suçlandığı bir konuda "Yargı, sen bunu beceremiyorsun, bırak; ben bunu Adalet Bakanlığı olarak kendi bünyemde oluşturduğum bir bağlı daireyle yapacağım." demeniz, kuvvetler ayrılığı sistemine, dolayısıyla Anayasa'mıza aykırı olur. Bu, daha ileri zamanlarda çok daha büyük tehlikelere ve risklere sebep olur. "Ben yaptım oldu." demek, "Ben büyüğüm, kural koyucuyum." demek, inanınız ki, demokratik bir anlayışa, zihniyete, olgunluğa yakışmaz.
Bu sebeple, hukukçu kimliğinize duyduğum saygının gereği bu konunun yanlış olduğunu, demokratik anlayışa duyduğunuz saygıdan emin olarak, sizi bir daha düşünmeye davet ediyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, Türkiye'nin ihtiyacı olan, bir anlamda mecburiyeti olan ancak -parantez içerisinde- sizin eseriniz olan bu sonuca "tedbir" diye getirdiğiniz bu kanunu hayırlı olsun diyoruz. Gereklidir, yapın ama doğru yapmanızı da size tavsiye ediyoruz. Aranızda çok sayıda hukukçu var, bu konuda söylediğim konularda bir yanlışlık, bir çelişki varsa izah edilmesini beklerim ama yargının kısaltamadığı süreyi, yargılama süresini, Adalet Bakanlığı bünyesinde bunun sonuçlarını, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde cezaya sebep olan sonuçlarını izale edebilmek, ortadan kaldırabilmek için yargının dışında, yargının eksiğini tamamlamak üzere Bakanlık bünyesinde oluşturacağınız bu idari yapı bence fayda getirmeyecektir. Çünkü, Sayın Bakan, kurduğunuz idari yapının verdiği karardan vatandaş tatmin olmazsa, ikna olmazsa, "Benim hakkım yeniyor." derse ne yapacaksınız yani önünü nasıl keseceksiniz, adalet duygusunu nasıl temin edeceksiniz? Ama, bırakın, yargıyı yargı versin. Vatandaş vicdanında, insan vicdanında adalet duygusunun kararını yargı versin. Bunu siyasetin emrinde, bürokrasinin emrinde bir yapıya bağlarsanız bana göre Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olursunuz. Bunun maliyeti sosyal mahiyette çok daha ağır olacaktır. Bir yanlışı, bir gerekliliği tanzim ederken ileri zamanlar açısından telafisi zor bir yanlışa parmak kaldırmayınız. Bu kadar süre beklenilmiş. Doğrusunu yapmak, bu endişelerimiz doğrultusunda gereğini yapmak üzere bu kanunu tekrar değerlendirip tekrar Genel Kurula getirin, birlikte oy verelim; bu kanun Meclisin kanunu olsun, Türkiye'nin önünü açan bir kanun olsun.
Bu endişelerimi ve bu beklentilerimi, bu temennilerimizi ifade ederek, her şeye rağmen -bana göre Türkiye'ye, Türk milletine yakışmaz- böyle bir suçlamaya muhatap olmamıza sebep olan bu yargılama sürelerinin kısaltılması konusuna kalıcı bir çözüm üretmek sorumluluğunu tekrar hatırlatarak kanunun hayırlı olmasını, ümit ediyorum ki düzeltilerek getirilmesi hâlinde hayırlı olacağına da inancımı ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Şandır.