GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: ASKERLİK KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN (S.S.:82)
Yasama Yılı:2
Birleşim:25
Tarih:29.11.2011

MHP GRUBU ADINA OKTAY VURAL (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tabii, bir kanun tasarısının sonuna geldik. Aslında, inşallah, bu kanun tasarısı konusunda söyleyeceklerimizi söyledik. Elbette çoğunluk iradesi bununla ilgili sorumluluğu da üstlenmiştir ama olumlu katkı yapmaya gayret ettik.

Burada bazı hususlara değinmek ve Milliyetçi Hareket Partisinin bu kanun tasarısı hakkındaki duruşunu sizlere özetlemek amacıyla söz aldım.

Şimdi, aslında, mart ayında Sayın  Başbakan "Bedelli olmaz." diye ifade etti, daha sonra da işte yedi kesiz ay sonra, bugünkü "Ulusa Sesleniş"te de  "Bedelliye kani olduk, mecburiyet hâlini aldı." dedi. Biz de sekiz ay içinde nasıl oldu da Sayın Başbakan bu kanaate vardı ve nasıl oldu da mecburiyet oldu, bunu sorduk. Yani sekiz ayda ne değişti? Birilerinin bunu söylemesi gerekir. Takdir edersiniz ki Sayın Başbakanın ifadelerini de boş ifadeler olarak değerlendirmemiz zannederim saygısızlık olur.

Şimdi, bize Sayın Bakanın vermesi gereken cevap? Neden mecburiyet oldu, nasıl ikna oldunuz ya da kimi ikna ettiniz? Bu bakımdan bu konuyla ilgili gelişmeleri sorduğumuz zaman yani "'İlgili kurumların da görüş ve düşünceleri nelerdir?' diye bizimle paylaşın." dedik, ne oldu diye. Aslında "Genelkurmay Başkanlığının görüşü nedir?" diye sorduk, Sayın Bakan orada "Ne yapacaksınız görüşünü falan?" diye sordu. Oysa yapılan kanun hakkındaki görüşleri, kurumların görüşlerini öğrenmek milletin hakkıdır. Ne olur yani öyle ya da böyle olsa ne olacak? Son söz milletin değil mi? Kim ne derse desin, elhak "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." diyor, bürokrasinin mi olacak? Öyle der, böyle der? O zaman bunu ifade edeceksiniz. Ne olur, öyle dese böyle dese ne olur? Kimden korkuluyor, niye söylenmiyor? Bu doğrusu anlaşılır gibi değil. Demokratik bir ülkedeyiz, görüşü ne olursa olsun paylaşılsın.

Başbakanlığın 2007/6 genelgesi var düzenleyici etki analizi yapılmasıyla ilgili ve burada da 17 Şubat 2007 tarihinden sonraki bütün kanun tasarılarında düzenleyici etki analizinin yapılmasını, ilgili tarafların görüşlerinin yer almasını ve hazırlık safhasının şeffaf olmasını, danışma ve katılımın temin edilmesini istiyor. Şimdi biz de "Hazırlık safhası Sayın Başbakanın ifadesiyle şeffaf ise bize bunları açıklayın." diyoruz. Niye açıklamıyorsunuz? "E Genelkurmay Başkanı söz söyledi, bunun üzerinde söz söylemek olur mu?" Ya, burası Türkiye Büyük Millet Meclisi ya. Evet söyleriz ve Sayın Bakan, herkes milletin hadimidir. Onun için bu konularla ilgili sorduğumuz suallerin mesnedi vardır. Diyorsunuz ki: "Nerede?" Başbakanın genelgesi var bu görüşler şeffaf olsun diye. E bunları paylaşın. Hangi kurumlardan alınmış, ne cevap vermiş, biz bilmek istiyoruz. Altı ay içerisinde, yedi ay içerisinde değişiklik olabilir, şu ya da bu şekilde farklı kanaat de olabilir, sonunda biz burada bir önergeyle yine değiştirebiliriz. Bakanlar Kurulunun tasarısı olmasına rağmen yine bu irade, o iradeyi de değiştirme hakkını haizdir. Bunun saklanmasının doğrusu anlamını bilmiyorum.

Siz geçenlerde "Ben hep doğruyu söylerim." dediniz ama burada şaştınız, burada doğruyu söylemediniz. Demek ki doğruları söylemiyorsunuz.

Ondan sonra "10 bin euro nereye yatırılacak?" dedik, sorduk. "Ziraat Bankasına hesaba yatırılacak." diye söylediniz. Sonra kalkıp diyorsunuz ki: "10 bin euro Merkez Bankasına yatırılacak." Sonra da diyorsunuz ki: "Bu paralar şehit ve gaziler için kullanılacak." Hayır efendim, 10 bin euro para yatırıldığı zaman bütçeye gelecek, aynen deprem vergileri gibi genel harcamaya tabi tutulacaktır. "O gelirler münhasıran şehitler ve gaziler için kullanılacak." diye bir kayıt da yoktur, bütçeye girecektir. Orada da doğruyu söylememiş oluyorsunuz.

Yine, Sayın Bakan "Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince vicdani retten dolayı birkaç defa ceza verildi. Bunun düzeltilmesini istedi." diyor. Aynen böyle söylediniz.

Bu durumda Adalet ve Kalkınma Partisi ve siz Sayın Bakan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin istediği gibi bir düzenleme yapmak istemektesiniz.

Peki, gerçekten Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararı bu mudur? İşte, karar burada var, 22 Kasım 2011 tarihinde vermiş. Sayısı da 254. Yunus Erçep'le ilgili. "9'uncu maddeye göre vicdani reddi tanıman gerekir." diyor, bir de ayrıca "Adil yargılama etkilenmiştir." diyor.

Şimdi, siz burada kalkıp diyorsunuz ki: "Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi birkaç tane ceza verdiği için böyle dedi." Gerçek bu değil. O zaman siz bu milletten yine gerçeği saklıyorsunuz ve doğruları söylemiyorsunuz. Avrupa İnsan Hakları?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Osman Murat Ülke'nin kararına bakın.

OKTAY VURAL (Devamla) - Yunus Erçep davası var, bakın, alınmış karar var, burada. Varsa şeyiniz gösterebilirim.

Demek ki siz yine bir şeyi saklıyorsunuz, doğruları söylemiyorsunuz. Bu bakımdan, bununla ilgili adil yargılamanın olmaması özellikle askerî mahkemeler tarafından yargılanmış olmasını da problem hâline dönüştürmüştür. O bakımdan, "Efendim, bu adama üç tane ceza veriyorsunuz, bunu bire indirin?" Bundan dolayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Türkiye'yi suçlu görmüş değil. Siz demek ki, gerçekten vicdani retle ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin istek ve arzusu için bir hazırlık yapıyorsunuz ama millet buna uyanmasın diye kalkıp burada diyorsunuz ki: "Ya iki defa, üç defa ceza veriliyor, biz bunu bire indiriyoruz." Gerçekleri söyleyin, bu milletin üzerine yani? Lütfen istirham ediyorum, milletvekilleri bilgisiz insanlar değildir, doğruları paylaşın, neler varsa, onları paylaşın. Ne yapmak istiyorsanız onları söyleyin ama saklıyorsunuz bunları. Dolayısıyla, bununla ilgili yaklaşımlara baktığımız zaman Sayın Adalet Bakanının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin talebini yerine getirmek üzere ve Sayın Bakanın da teyit ettiği o talep vicdani retle ilgilidir. Demek ki, Hükûmetin vicdani retle ilgili bir hazırlığı var. Siz söylediniz, teyit ettik, dedik ki, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin istediği düzenlemeyi mi yapacaksınız? "Evet" dediniz.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Osman Murat Ülke'yle ilgili?

OKTAY VURAL (Devamla) - Bakın "evet" dediniz siz. Bakın "evet" dediniz. Demek ki, her söylediğiniz doğru değil.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Söylediğim doğru.

OKTAY VURAL (Devamla) - Her söylediğinizi de doğru gibi kabul etmeniz doğrusu yakışmıyor, yanlış da olabilir.

Şimdi, aslında askerlik hizmetiyle ilgili bir kanunu görüşüyoruz ama burada şüphesiz birçok kanun çıktı ama her şeyden önce askerlik hizmeti konusunda kapsamlı ve kalıcı bir düzenlemeye ihtiyaç olduğu açık. Hatırlarsanız, bundan önce "tek tip askerlik, süreyi kısaltacağız", birçok bu türlü şeyler söylendi. 2003 yılından beri "bedelli askerlik olacak" diye vatandaşlar birtakım beklentilere itildi, celpler ertelendi, yeni aflar geldi, askere gidecekken affedildi, tekrar üniversiteye gidecekler celplerini ertelemek durumunda kaldılar.

Tabii, bütün bunlar bir problem olarak ortaya çıktı ama Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz bu konularda böyle arızi, geçici düzenlemeler yapmak yerine kalıcı düzenlemeler yapılmasını istiyoruz. Bedelli askerlikle ilgili alternatif çözümlerimizi de açıkladık. Bu çözümümüz temel askeriliğe dayalı, bedelli uygulaması ve bedel ödemeyecek olanlar için de kamu hizmeti karşılığında onlara bedel ödenmesi şeklinde bir askerlik hizmetinin uygun olacağını ifade ettik. Ayrıca askerlik süresi bakımından da bir indirim yapılmasını istedik, kabul etmediniz. Mevcut tasarı hakkında itirazlarımızı yaptık, önergelerimizi verdik, kabul etmediniz. "Askerimize, polisimize kurşun sıkmış, öldürmüş olanları bu tasarının dışında tutalım." dedik, eller "hayır" dedi ve "Onlardan, kurşun sıkanlardan alınacak paraları bir de şehit ve gaziler için ödeyelim." dediniz, "Olmaz, vicdanları yaralar." dedik, kabul etmediniz. Haksızlık yaptınız, doğru yapmadınız bunu, çok yanlış bir iş yaptınız. "Süre konusunda düzenleme yapalım, talepler var." dedik -nitekim siz de yürütmeyi biraz öteliyorsunuz- "Yirmi yediye indirelim, otuz fazla; on beş bin olsun." dedik, "Daha adil olsun diye, daha fazla insan faydalansın diye bu imkânı getirelim." dedik, yine onu da reddettiniz. "Temel askerlik yapılsın." dedik, onu da reddettiniz. Hepsini reddettiniz. Dolayısıyla bu tasarı, vicdani retçilere, askerimize ve polisimize kurşun sıkanlara kapı açan bir tasarıdır. Bu hükümlerin ayıklanması gerekiyordu.

Aslında Anayasa'mızın 72'nci maddesi "Hizmetin Silahlı Kuvvetlerde veya kamu kesiminde ne şekilde yerine getirileceği veya getirilmiş sayılacağı kanunla düzenlenir." derken gerçekten burada herhangi bir kamu hizmetinin olmadığı açık. Kime hizmet ediyorlar? Yok. Ama ben kanundan çıkarttım, hizmet var. Nasıl kamu hizmeti? Paralar kamu bankalarına yatıyor, demek ki hizmet orada aranıyor?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OKTAY VURAL (Devamla) - ?kamu bankalarına yatırıldığı için kamu hizmeti olarak görülüyor dolayısıyla kamu hizmeti askerliği yok sayan?

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Vural.

OKTAY VURAL (Devamla) - Bu tasarı konusundaki endişelerimizi sizlerle paylaştık. İnşallah, bu endişelerimiz neticesinde vicdanlarınız rahat olmaz ama bu endişelerimiz bizim gerçek endişelerdir.

Bu tasarının hayırlara vesile olmasını diliyor, hepinize saygılarımı arz ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)