| Konu: | 10 OCAK DÜNYA ÇALIŞAN GAZETECİLER GÜNÜ'NE İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 51 |
| Tarih: | 10.01.2013 |
OSMAN OKTAY EKŞİ (İstanbul) - Sayın Başkan, saygıdeğer arkadaşlar; Türkiye'de gazetecilerin zaman zaman bayramından söz edilir, bugün onlardan biri, Çalışan Gazeteciler Bayramı ve ben o nedenle huzurunuzdayım.
Açık söylemek gerekirse, gazeteci bayramları bizde sadece ilan edildikleri gün bayram olarak yaşanır, daha birinci yıl dönümünde, çoğu, matem günüymüş gibi anılır. Nitekim, yüzlerce gazeteci şu anda hapisteki arkadaşlarına destek vermek için Silivri toplama kampını doldurmuş durumdalar. Buradan, iletişim yani ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü kahramanı olan tüm o gazetecileri ve onlara destek verenleri saygıyla selamlıyorum. 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Bayramı günü durumumuz budur. Ülkemize bugün dünyanın en büyük gazeteci hapishanesi şöhretini kazandıran da işte bu gerçektir.
Ben bu konuşmada, siyasi iktidarınız tarafından tarihimizin hiçbir döneminde rastlanmadık ağırlıkta baskı gören medyamızın maruz kaldığı zulme değinecek değilim. Bunu hem siz biliyorsunuz hem de medeni dünyada öğrenmeyen kalmadı. Şimdilik, tarihin hakkınızda vereceği hükmü düşündükçe sizin hesabınıza çok korktuğumu söylesem yeter.
Bugüne gelince, 10 Ocak çalışan gazeteciler için çok önemli çünkü bundan tam elli bir yıl önce çıkan 212 sayılı Kanun, gazete sahiplerini, çalıştırdıkları gazetecilerle yazılı iş sözleşmesi yapmaya mecbur eden hükümler koydu diye işverenler kıyamet kopardı. O dönemin dokuz büyük gazetesinin yani Akşam, Cumhuriyet, Dünya, Milliyet, Hürriyet, Tercüman, Vatan, Yeni Sabah ve Yeni İstanbul gazetelerinin sahipleri tam elli bir yıl önce bugün gazetelerini üç gün süreyle kapattıklarını ilan ettiler. Bunun üzerine çalışan gazeteciler el ele vererek, üç gün boyunca gazete çıkartıp okuyucuyu habersiz bırakmadılar ve "10 Ocak"ı Çalışan Gazeteciler Bayramı ilan ettiler. Hazindir ama söylemeye mecburum, yüz seksen bir yılı bulan basın tarihimiz boyunca yaşanan sansürler, baskılar, hapis cezaları karşısında dayanışma gereği duymayan işverenler, sıra çalışanların hakkını vermeye gelince yekvücut olmuşlar ve gazetelerinin yayınını üç gün süreyle tatil etmişlerdi. Bu zihniyet yani gazeteciyi boğazı tokluğuna çalıştırma hastalığı, maalesef basın tarihimizin en eski ve -birkaç kurum hariç- hâlâ devam eden en temel sorunudur çünkü işverenler daha sonra 212 sayılı Yasa'yı uygulamamak için her türlü yolu kullandılar. Nitekim, bugün, 80 bin kadar gazetecinin sadece 4 bin kadarı yani yirmide 1'i 212 sayılı Yasa'nın emrettiği türden iş sözleşmesine sahiptir, kalan 75 binden fazla gazeteci kendi işvereninin -deyim yerindeyse- kölesidir.
Çoğu iktidar gibi siz de basından şikâyet ediyorsunuz. Biliyorum, haklı olduğunuzu gösterecek çok da örnek bulabilirsiniz ama düşünmüyorsunuz ki gazeteci hak ettiği ücreti almazsa, sosyal güvencesi olmazsa -istisnalar hariç- bu mesleğe kaliteli eleman girmez, girse de durmaz; o zaman gazetecilik, kalitesi düşük yerlerde kalır. O yüzden, ilk iş basının insan kalitesini yükseltmektir. Bunun için de yapılacak şey, 212 sayılı Yasa'nın tam uygulanmasını engelleyen birkaç pürüzü temizlemektir. Bunu amaçlayan yasa önerileri bir yılı aşkın süredir Meclisin Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda beklemektedir. Gazetecilerin yıpranma payını da beş yıl önce alıp hâlâ iade etmediniz. O nedenle sizin başından beri?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OSMAN OKTAY EKŞİ (Devamla) - ?basından şikâyetlerinizin asıl kaynağı aslında sizsiniz. Bunun devam etmesinin vebali de size yani çoğunluğunuza aittir. Benden söylemesi dostlarım, gerisi sizin işiniz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Ekşi.