| Konu: | (10/49, 113, 118, 252, 253, 254, 255, 256, 257, 258) NO.LU SAĞLIK ÇALIŞANLARINA YÖNELİK ARTAN ŞİDDET OLAYLARININ ARAŞTIRILARAK ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLERİN BELİRLENMESİ AMACIYLA BİR MECLİS ARAŞTIRMASI AÇILMASINA İLİŞKİN ÖNERGELERİN ÖN GÖRÜŞMELERİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 99 |
| Tarih: | 25.04.2012 |
BDP GRUBU ADINA İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hekimlere ve sağlık emekçilerine yönelik şiddet üzerine verilen araştırma önergesi için grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, uzun süredir aslında bu konuya sürekli dikkatinizi çekmek ve var olan sorunları çözmek istedik. Bununla ilgili altta yatan temel sebebin "Sağlıkta Dönüşüm Projesi" adı altında uygulanan birtakım politikalar olduğunu, sağlıkta dönüşüm politikalarının her geçen gün can aldığını defalarca bu kürsüden sizlere ilettik. Sağlığın piyasaya açılmasının, sağlığın ticarileşmesinin, direkt ya da dolaylı uygulamalarla özelleştirilmesinin mevcut sorunları nasıl derinleştirdiğini defalarca burada sizlerle paylaştık. Sağlık hakkının "paralı sağlık" ya da "paran kadar sağlık" anlayışına hapsedilmesinin içine girilen çıkmazı nasıl derinleştirdiğini bu kürsüden sürekli sizlere iletmek gibi bir görevle karşı karşıya kaldık. Özellikle Sağlıkta Dönüşüm Projesi uygulamaları ile her geçen gün hem hizmet veren hekimlerin ve sağlık emekçilerinin hem de hizmet alan hastaların ve hasta yakınlarının hangi sorunlarla karşılaştığını buraya getirip burada tartışmak için sizlerle birlikte paylaştık.
Tabii Sağlıkta Dönüşüm Programı'yla, aslında, iflası yaşarken bu iflasın popülist söylemlerle hekimlere ve sağlık emekçilerine fatura edilmek istendiğini de yine buradan bütün halkımıza teşhir ettik. Özellikle "katkı payı", "katılım payı", değişik adlar altında alınan ilave ücretler ve son olarak acil servislerde devreye sokulan "yeşil alan" kodunun nasıl sistemin bütün çıkmazlarını hekime ve sağlık emekçilerine yönlendirdiğiyle ilgili uzun uzun buradan konuşmalarımız oldu. Performans girdabına sokulan sağlık emekçilerinin ve hekimlerin geçim kaygısı, gelecek kaygısı ve etik kaygı arasında nasıl sıkıştığını defalarca buradan sizlere ifade ettik. Kutsal olan, Hipokrat'tan bugüne kadar en kutsal ilişki olan hekim-hasta ilişkisinin sayenizde nasıl işletme-müşteri ilişkisine döndüğünü buradan defalarca dillendirdik. Hekim ile hasta arasındaki ilişkinin vazgeçilmez unsurları olan saygının, sevginin ve güvenin bu politikalar sayesinde nasıl harap edildiğini buradan defalarca paylaştık. Hastanelere ticarethane mantığıyla bakan bir yaklaşımın, hasta sağlığını önceleyen değil, azami kârı önceleyen bir yaklaşım olduğunu buradan yine defalarca sizlerle paylaştık. Bütün bu aktarımlarımıza rağmen siz ne yaptınız? Bütün bu söylemlerimizi reddetme noktasında oldunuz, size verilen talimatlar doğrultusunda Bakanlığın uyguladığı politikalara kayıtsız, şartsız destek verdiniz, her sorunun çözümüne yönelik bir tartışma açma istemimiz önüne engeller koydunuz.
Bakın, bununla ilgili size, çok eskiye de gitmeyeceğim, sadece bir ay öncesinde verilen bir araştırma önergesinden bahsedeceğim. Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun vermiş olduğu hekime ve sağlık emekçilerine yönelik şiddetin araştırılmasıyla ilgili önergenin sadece giriş ve son cümlelerini buradan okuyacağım, yaklaşımların kıyaslanmasının takdirini de halkımıza bırakacağım.
Grubumuz adına ben konuşuyorum, başlangıç cümlesi şöyle: "Cumhuriyet Halk Partisinin hekim ve sağlık çalışanlarına yönelik şiddet hakkında vermiş olduğu araştırma önergesinin lehinde söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum." Sağlık politikalarıyla ilgili, sağlıkta dönüşüm politikalarıyla ilgili uzun detaylardan sonra konuşmamı bitirdiğim cümleleri okuyorum: "Tüm saydığımız bu olumsuzluklar nedeniyle her geçen gün artan hekime ve sağlık çalışanlarına yönelik şiddet hakkında mutlaka Meclisin müdahil olması, bir araştırma komisyonu oluşturması ve sonuçlarına göre birtakım çözüm yaklaşımlarını ortaya koyması gerekmektedir. Bu nedenle, verilen araştırma önergesi hakkında lehte oy kullanacağımızı belirtir, hepinize saygılarımı sunarım. (BDP sıralarından alkışlar)"
Bakın, bu, bir ay önce, 14 Mart Tıp Bayramı'nda getirilen, hekime yönelik, sağlık emekçilerine yönelik şiddetin araştırılmasını isteyen bir önergeyle ilgili konuşma.
Bu konuşmamıza cevaben AKP Grubundan Uşak Milletvekili İsmail Güneş çıkıyor ve bu kürsüden "Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu hekimlere şiddet hakkındaki önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum." diyor.
Tabii, uzun detaylandırılmış pembe tablolardan sonra Sayın İsmail Güneş konuşmasını şöyle bitiriyor: "Dolayısıyla, bu şiddet daha da azalacaktır. Sayın Sağlık Bakanımızın bu konudaki çalışmaları devam etmektedir. `Beyaz kod' uygulaması -inşallah- `şiddete sıfır tolerans' uygulaması nisan ayında devreye girecektir. Dolayısıyla, sağlık çalışanlarına şiddeti sıfırlamaya çalışacağız. Dolayısıyla, ben, bu önergenin aleyhinde olduğumu bildiriyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)"
Bakın, bir ay önce verilen araştırma önergesiyle ilgili kaldırmış olduğunuz parmaklar ve maalesef, ortaya koymuş olduğunuz alkışlar, bugünkü vahim tablonun önümüze gelmesine sebep oldu.
Biz, o gün, eğer Meclisin bu yaşanan kaotik durumla ilgili müdahil olma durumunu halkımıza iletmiş olabilseydik bugünlerde yaşadığımız bu kaotik süreçlerin hiçbirini yaşamıyor olabilirdik. Belki de Ersin arkadaşımız şu anda yaşıyor olacaktı ve mesleğinin başında hasta bakmaya devam ediyor olacaktı.
İllaki, sizin aklınızın başına gelmesi için birilerinin ölmesi gerekiyor. 18 Nisanda bir meslektaşımız hunharca bir saldırı sonrası katledildi, AKP Grubu ve Sayın Sağlık Bakanı bir ay önce reddettiği bir araştırma önergesini, şimdi, yine, pembe tablolarla birlikte sahiplenme konumuna geçti dolayısıyla buradan çıkarılması gereken birtakım dersler olduğunu düşünüyoruz.
Tabii, sebebi doğru ortaya koymak gerekiyor. Biz o gün de bunu söylüyorduk, şimdi de aynı şeyi söylüyoruz. Hekime yönelik, sağlık emekçilerine yönelik şiddetin asıl sebebi, iflas etmiş olan sağlıkta dönüşüm politikalarının ta kendisidir. Bu iflas etmiş politikaların müsebbibi olarak hasta ve hasta yakınlarına veya halkımızın önüne hekimleri ve sağlık emekçilerini atmak ise bugünkü tablonun tamamen bir özetidir. Dolayısıyla burada, özellikle Ersin arkadaşımızın yaşamını yitirmesinden sonra ben grup olarak biraz irkildiğinizi görüyorum, bu sevindirici bir şey, ama maalesef hâlâ çözüm noktasında bulunmuş olduğunuz derin uykudan da uyanmıyorsunuz. İrkilme sebebiniz de şudur: Ersin arkadaşımızın yaşamını yitirmesinden dolayı alanlara çıkan, sokağa çıkan yüz binlerce meslektaşımızın, hasta, hasta yakınlarının, halkımızın göstermiş olduğu tepki, ortaya koymuş olduğu duyarlılık bu konuda zorunlu bir adım olarak sizi bir şekilde bir irkilme durumuna sokmuştur. Eğer uyanmak istiyorsanız sorunun asıl çözümüyle ilgili, sağlıkta dönüşüm politikalarındaki uygulamalar ile ilgili yetersizlikleri, aksaklıkları ve iflas etmiş yanları buraya gelir, bu kürsüden herkese açıklarsız.
Değerli milletvekilleri, bakın, bu içinde bulunduğunuz derin uykudan uyanmanız için sağlık emekçileri ve hekimler bir yılı aşkın bir süredir aslında seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Bu süre içerisinde meslektaşlarımız iş bıraktılar, grev yaptılar, sokağa çıktılar; Bakanlığa taştılar, Ankara'ya taştılar, seslerini duyurmak için, bu konuya dikkat çekmek için haykırdılar ama maalesef bütün bu talepler karşısında kör, sağır ve dilsiz rolüne girdik ta ki Ersin'i kaybettiğimiz bu olaya kadar. Şimdi, bu olay istiyoruz ki birtakım tartışmalar için bir milat olsun, hiç olmazsa bundan sonraki yaşanabilecek acı olayların önüne geçsin. Ama burada Sayın Bakanı dinlediğimiz zaman bu umutlarımızın da ne kadar yersiz olduğunu tekrar bir şekilde görmüş oluyoruz. Sayın Sağlık Bakanı buraya çıkıp güvenlik politikalarından, sağlıkta -deyim yerindeyse- güvenlik konseptinden bahsediyor. Yani temel sorunlara, ülkemizdeki temel sorunlara; Kürt sorununa, demokratikleşmeyle ilgili sorunlara, çalışanların hak ve özgürlük arayışlarına güvenlik konseptiyle yaklaşmanız yetmiyormuş gibi, bütün bu sorunları güvenlik konsepti içerisinde, tamamen bir kaos ortamına çekmiş olmanız yetmiyormuş gibi, şimdi de sağlıkta -deyim yerindeyse- bir güvenlik konseptine çıkışın ilanını yapıyor buradan.
Şimdi, burada, eğer güvenlik konseptiyle yaklaşılacaksa sorunun daha da derinleşeceğiyle ilgili uyarımızı biz tekrar yenilemek istiyoruz. Bakın, alanlara çıkan yüz binlerce sağlık emekçisinden "Güvenlik tedbirlerimizi artırın, her hekimin başına, her sağlık emekçisinin başına bir polis dikin. Tepki gösteren hasta yakınlarının önüne bariyerler koyun. Öfkelenen hasta yakınlarına hastane bahçelerinde, hastane koridorlarında polis şiddeti uygulayın, gaz uygulayın, tazyikli su uygulayın." diye bir şey duydunuz mu? Alana çıkan yüz binlerce sağlık emekçisi, bu olayların müsebbibi olarak sağlıkta dönüşüm politikalarını görüyor, sağlıkta giderek piyasaya açılan, sağlıkta giderek ticarileştirilen uygulamaları görüyor ve bu uygulamalardan da derhâl geri adım atılmasını istiyor. Dolayısıyla, burada sorunu doğru ortaya koymak ve çözümü doğru tartışmak lazım. Çözüm şudur: Sağlıkta dönüşüm politikasının bu felsefesinden vazgeçeceksiniz. Bu ülkede herkes, bu ülkenin tüm vatandaşları bu ülkeye fazlasıyla vergisini ödüyor ve bu ülkenin Anayasa'sında bu ülkenin sosyal devlet olduğu net bir ilke olarak tanımlanmış. Dolayısıyla, bu sosyal devlet olmanın gereği olarak, her vatandaşa parasız, eşit, nitelikli ve ulaşılabilir, ana dilinde bir sağlık hizmeti verme gibi bir görev var önünüzde. Buradaki mantaliteyi siz ticarileştirme, özelleştirme, "Paran kadar sağlık." paralı sağlık üzerinden işletmeye devam ederseniz, bu uygulamaların acı sonuçlarıyla sık sık, maalesef bu şekilde bir araya gelip tartışacağız.
Tabii hekimlerin ve sağlık emekçilerinin çalışma koşullarıyla ilgili bir an önce düzenlemelerin yapılması ihtiyacını defalarca dile getirdik, bugün tekrar dile getiriyoruz. Hiçbir meslek grubunda olmayan icap nöbeti sistemiyle, aslında 365 gün 24 saat esasına göre çalışan hekimlerin ve sağlık emekçilerinin insan onuruna yakışır, kendi hayatlarını idame ettirebilecekleri, gelecek kaygısı yaşamayacakları, mesleki gelişimlerini sürdürebilecekleri bir iş güvencesinin, bir ücret politikasının, özlük haklarıyla ilgili bir düzenlemenin vazgeçilmez olduğunu ve temel bir ihtiyaç olduğunu ben buradan tekrar belirtmek istiyorum. Burada hekimlere ve sağlık çalışanlarına yönelik şiddetle ilgili de bireysel başvuru üzerindeki takipler değil, kamusal bir dava üzerinden takiplerin devreye girmesi gerekiyor.
Bakın, burada Sayın Sağlık Bakanı kırk dakika konuştu, kırk dakikasının neredeyse yarısını Van Milletvekilinin yapmış olduğu uygulamaya ayırdı. Şimdi, Van Milletvekilini görevden almak, ihraç etmek, istifa ettirmek veya bir şekilde mahkûm etmek sağlıkta yaşamış olduğumuz bu sorunların bir çözümü müdür ki siz konuşmanızın yarısını bu konuya ayırıyorsunuz? Burada, halkın, sağlık emekçilerinin sizden bir beklentisi var ve bu beklentiyle ilgili somut şeyler konuşacaksınız.
Burada, Van'daki olayla ilgili de ben biraz bilgilendirme yapmak istiyorum. Olayın iki boyutu var. Siz tabii, bir tek boyutuyla ilgileniyorsunuz ve dezenformasyon yapıyorsunuz. Birinci olay, hekime şiddet boyutudur, sağlık emekçilerine yönelik şiddet boyutudur. Bu boyutla ilgili, parti genel merkezimizin yaptığı açıklama son derece nettir. Eğer siyasetle uğraşıyorsanız bu açıklamayı mutlaka okumuşsunuzdur. Bunun hiçbir şekilde kabul edilemez olduğu, tasvip edilemez olduğu, bununla ilgili araştırma ve inceleme sürecinin başlatıldığı ve sonuçlarının da bir an önce kamuoyuyla paylaşılacağı net bir şeklide tanımlanmıştı.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - İzliyoruz.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Buradan kendinize sağlıkta dönüşüm politikasıyla ilgili bir can simidi yaratma telaşı içerisinde olmanızı anlıyoruz ama olayın ikinci boyutu var. O ikinci boyuta da sizin Sağlık Bakanı olarak değinme yükümlülüğünüz var.
Bakın, burada, BDP'li bir milletvekiline ayrımcılık yapıldığıyla ilgili temel birtakım gerçekler de var. Burada?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - İftiradan ibaret.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - İddia değildir, iddia değildir.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - "İddia" değil, iftira.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Üç takla atmış ve perte ayrılmış bir araçtan çıkan bir milletvekilinin birinci derece yakını, eşi ve üç yaşındaki çocuğu hastaneye gidiyor ve bir saat boyunca gerekli tıbbi müdahaleyi, tetkikle, müdahale boyutuyla alamıyor.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Şiddeti uygulayan herkes bunlara sığınıyor zaten.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Siz, çocuk hekimi olarak?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Herkes bunlara sığınıyor.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Siz, üç yaşındaki bir çocuğun?
BAŞKAN - Sayın Bakan, lütfen, karşılıklı konuşmayalım. Sataşma söz konusuysa söz istersiniz.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - ?bir saat boyunca tıbbi müdahale almadan acilde bir sedye üzerinde bekletilmesine razı mısınız? Bir milletvekili değil, herhangi bir yaralının, üç takla atmış, perte ayrılmış bir araçtaki bir yaralının, bir saat boyunca sedyede de değil, milletvekilinin eşinin ayakta bekletildiği gibi bir uygulamaya razı mısınız? Eğer Sağlık Bakanı olarak "Ben, acil servisteki böyle bir tabloya razıyım." diyorsanız bizim zaten söyleyecek bir sözümüz kalmayacak.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Bu sefer, söylediğiniz gibi değil.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Bakın, burada, sağlık sisteminizle ilgili uygulamalardan kaynaklanan trajik bir olay var. Müdahale gerektiren 2 tane hasta var, ağır bir kaza geçirmişler, ağır travma riski var, iç kanama, beyin kanaması geçirme riski var ancak sizin getirmiş olduğunuz sistem üzerinden müdahale yapılmayan süre içerisinde 4 defa kimlik sorulmasıyla ilgili bir süreç var. Niye kimlik soruluyor?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Şiddet heveslilerini teşvik ediyorsunuz, teşvik!
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Teşvik etmiyoruz.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Aynen öyle yapıyorsunuz.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - İkinci boyutu size açıklıyorum?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Yazık! Yazık!
BAŞKAN - Sayın Bakan, lütfen?
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Şiddeti kınadığımızı ve şiddeti tasvip etmediğimizi net bir şekilde söyledik.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) - Kendi vekillerininkini kınasınlar.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Bakın, trafik kazasından çıkan birisine kimlik sormak bile, bırakın hekimlik mesleğinin veya sağlık camiasıyla ilgili mesleğin bir gereği, insanlık vicdanının bir gereği değildir. Orada, o araçtan çıkan insanların kimlik derdine düşmesinin tasavvurunu siz yapabiliyor musunuz? Hadi diyelim ki öyle oldu, niye bu kimlik bu kadar önemseniyor?
Birincisi, acilden, Bakanlığın vermiş olduğu talimatlar: "Kaçakları azaltacaksınız, kaçan paraları azaltacaksınız."
İkincisi "Kayıt yapacaksınız ki performans sistemi devam etsin ve bir şekilde size yansısın."
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Bu kadar çarpıtma olamaz yani.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Hiçbir çarpıtma yoktur.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Bunların hepsi çarpıtma.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Bu söylediklerimin tamamen gerçek olduğunu siz de biliyorsunuz.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Korkunç bir çarpıtma var, korkunç.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Bakın, bu olay üzerine Sağlık Bakanının ve Başbakanın bu kadar can simidi gibi sarılmasının tek bir sebebi vardır, sağlıkta dönüşüm politikasıyla ilgili yaşanmış olan iflası bir şekilde maskeleme girişimidir. Siz böyle duyarlılık gösterin, biz onu takdir ediyoruz, sağlık emekçilerine ve hekimlere yönelik şiddete duyarlılık gösterin. Ama burada, hastane müdürü doktoru darp ederken, kaymakam Diyarbakır'da kadın doktoru darp ederken, AKP'li milletvekili doktoru darp ederken, biz bunları dillendirirken...
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Hepsi yargıda, hepsi yargıya teslim edildi.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - ?Kartal Eğitim Araştırma Hastanesinde Başhekim doktoru darp ederken neden burada gelip aynı duyarlılığı göstermediniz? Neden gelip bugün yapmış olduğunuz konuşma çerçevesinde bir konuşma ortaya koymadınız?
Şimdi, tabii, bu konuyla ilgili burada saatlerce konuşabiliriz. Ancak, BDP'li vekilin milletvekili statüsünü kullanarak birtakım avantajlar sağlamak istediğiyle ilgili yaratılmak istenen bir algı vardır. Sadece bu olayla ilgili değil, temel olarak bu ülkede BDP'li vekil olmak, deyim yerindeyse, ateşten gömlek giymektir. Hiç kimse kendisine bir de avantaj sağlamak üzere BDP'den de vekil olmamıştır.
Tekrarlıyorum, siz anlamakta zorlanıyorsunuz: Biz sağlık emekçilerine ve hekime yönelik şiddet nereden gelirse gelsin, kimden gelirse gelsin karşısındayız ve gerekli olan bütün uygulamaları da yerine getireceğiz.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Savunmayın, gereğini yapın.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Ancak, olayın ikinci boyutuyla ilgili, sizin Bakanlığınızın politikalarının acil servisteki yansımasıyla ilgili bir tablo var; o tabloyu da buraya yansıtmak zorundayız.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Verin mesajınızı, başkaları da yapsın diye verin mesajınızı.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bakın, bugün sağlıkta uygulanan politikalarla? Süremiz de bittiği için kısaca değineceğim. Bir hekimin Avrupa standartlarına göre, dünya standartlarına göre bir hastasına ayırması gereken süre yirmi dakikadır. Türkiye'de 150 tane hasta bakan bir doktorun, bırakın yirmi dakikayı, beş dakikayı ayıracak bile bir süresi yoktur. Düşünün ki bir poliklinik sırasında, ciddi bir rahatsızlığı olan 150'nci sıradaki bir hasta yerine koyun kendinizi.
Sağlıkla ilgili gelmiş olduğumuz nokta, gelmiş olduğumuz düzey, maalesef, burada saatlerce tartışsak bile bitmez. Ancak, tüm bu yaşanan olumsuzluklara rağmen, keşke bir ay önce bu araştırma önergelerine onay vermiş olsaydınız, keşke bir ay önce sağlıktaki bu kaotik şiddete yönelik bir müdahil olma durumunda olsaydınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Neticede, zararın neresinden dönülürse kârdır. Bugün göstermiş olduğunuz duyarlılığı biz yine de önemsiyoruz ve bu konuda gerekli çalışmaların yapılmasına gerçekten vesile olmasını temenni ediyoruz.
Hepinize teşekkür ederim, sağ olun. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Baluken.