GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: MHP GRUBU ÖNERİSİ
Yasama Yılı:3
Birleşim:53
Tarih:16.01.2013

ALİ HALAMAN (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; pamuk üreticilerinin sorunları hakkında grubumuz adına vermiş olduğumuz Meclis araştırması önergesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlarım.

Tarımsal potansiyeli yüksek olan ülkemizde pamuk genelde 1950'den sonra yapılan barajlar, yer altı sularının kullanımı, fennî gübrenin kullanılması Türkiye'de ekilebilir pamuk arazilerinin artmasına vesile olmuştur. 1955'lerden sonra tarımla ilgili kurulan birlikler pamuğun verimini alınıp satılmasında, sanayinin ham maddesinde, dolayısıyla ihraç edilen ürünlerin başında gelmiştir.

Uzun yıllar pamuk ihraç ettiğimiz ülkelerden, son zamanlarda yaşanan ekonomik, sosyal, siyasi sıkıntılardan dolayı, pamuk ithal eden ülkelerin başında gelmekteyiz. Geçmiş yıllarda pamuk,  ihraç etmemize rağmen bugün ithal eden dünyada 2'nci ülkeyiz.

Pamuk, Türkiye'de 1980'lere kadar çok önemli, stratejik ürün olarak sanayinin ham maddesi olmuş, gıdanın temelini oluşturmuş, hayvan yeminin ara maddesi, yakıt ve ısınmanın kaynağı olmuştu.

1980'lerden sonra çıkan serbest piyasa kanunları, özelleştirmenin ön alması, Avrupa Birliği uyum yasaları pamuk ürününü korumasız hâle getirmiş; pamukla ilgili kuruluşların -özellikle ANTBİRLİK, ÇUKOBİRLİK, TARİŞ gibi kuruluşların- çok zayıflaması pamuğun girdisini, dolayısıyla maliyetini oluşturan, yerli diyebileceğimiz gübre fabrikalarının yani İGSAŞ, TÜGSAŞ, Akdeniz Gübre Fabrikasının satılması, üretim yapmaması, tarım kredi kooperatiflerinin, Ziraat Bankasının pamuk üreticisine karşı uyguladığı kademeli yüksek faizler, sürekli ithal edilen, kontrolü zor olan ilaçlar, tohumlar, gübreler pamuğun ekim alanlarından çekilmesine vesile olmuştur.

Daha önceki yıllarda Yunanistan gibi benzer ülkelere pamuk ihraç edilirken, bu Hükûmet döneminde Yunanistan'dan pamuk alınmaya başlandı. Pamuğun alım satımını eskiden kendi borsalarımızda, kendi sanayi kuruluşlarımızda kendi tüccarlarımız yaparken, son zamanlarda pamuğun fiyatının, alım satımının, girdisinin, girdi maliyetlerinin, pamuğun tohumunun tamamen yabancıların eline geçmesinden dolayı, verilen destekler, primler, rekabet şartlarına uymadığı için "Ya pamuğu ekmeyin ya da buna razı olun." denilerek pamuk üreticisi sürekli sorgulandı.

Bugün, ithal fahiş fiyatlarla getirilen toplama makineleri, ithal traktörler, ithal gübreler, zirai ilaçlar, ithal tohumlar, aşırı sulama   ücretleri, başkalarının fiyat tespitleri, pamukla ilgili sanayinin kapanması veya ithal pamuğa dayanması, pamuğun alınıp satılması al-satçıların eline geçmesi, pamuğun -emeğin   karşılığı   olmadığı   için- ekim alanlarını sürekli daralttı. Pamuğun ekildiği yeri yenileme, daha da güçlendirme özelliği vardır. Pamuk toprağı yormaz. Pamuk korunmalı, küresel ticari kuruluşların insafına bırakılmamalı.

Şimdi kütlü pamuğun fiyatı 1.100 lira, 1.200 lira. Dosya hazırlarsan, tapun varsa 462 lira da desteklemesi var. Ama bu fiyat altı yedi yıl önce de 1.100 lira, 1.200 liraydı.

Pamuk üreten, başta Amerika Birleşik Devletleri, Çin, Hindistan, Pakistan, İspanya, Yunanistan, Afganistan, Mısır'da bile Türkiye'deki pamuk politikası yok. Oralarda pamuk hem korunmalı hem de desteklenmeli bir ürün.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son zamanlarda sulu tarımla uğraşan çiftçilerin, kendi imkânlarıyla yıllardır yer altı kuyularından çektikleri suyla çiftçilik yapanların tarlasındaki, kuyuların önüne su sayacı takma mecburiyeti getiren Orman ve Su İşleri Bakanlığı, bu su sayacını niye yapıyor? Yani, ürünler bu kadar çok para etmezken, çiftçi yoksullaşırken bu sayacı? Yani, doğal gaz gibi, "ben senden para alacağım" demesinin anlamı nedir?

Derin kuyuları kendi mi yaptı, Bakanlık olarak ne yaptı? "Baraj yaptım, kanal döşedim" diyebilirsin,  o suyu satabilirisin ama emek vermediğin, kendi imkânlarıyla derin kuyular açarak su çıkartan çiftçinin kuyusunun önüne sayaç koyup "senden para alacağım" demenin hangi hakka, hangi vicdana saygısı var?

Şimdi, "çiftçiye ya su sayacını takacaksın ya da kuyunu iptal ederim" diyor.

Bir de ecri misil ödeyerek hazine arazisi üzerinde çiftçilik yapan, tarımla uğraşanlara, "Kuyu suyun varsa, tapunu getir, ruhsatını al, sayacı tak."diyorsun. Ecri misil ödeyerek çiftçilik yapanların tapusunu verdin mi de, -şubat ayının sonuna kadar-  tapu istiyorsun? Yüz elli-iki yüz senedir, işlediği tarım arazilerini "Siz işgal ettiniz buraları, piyasa değerinin yüzde 70'i size satacağım" dediniz. Bu insanlar, bu çiftçiler tarımla uğraşıp üretim yapıp vergi veren, çoluğunun çocuğunun geçimini çıkartan, devletine, vatanına, işine bağlı insanlara niye böyle davranıyorsunuz? Bunun neresi adalet, neresi hak? Başka kesimlere, devletin akarsularını kırk dokuz yıllığına bedava verdiniz, akarsuların su kullanma haklarını verdiniz;  "İş kuracağız, işçi çalıştıracağız." diyenlere arsa, arazi verip iş merkezi yaptırdınız; "Okul yaptıracağız, biz vakıfız." diyenlere devletin arazilerini verdiniz; Vakıflar Yasası'nı çıkartıp azınlıklara geçmiş dönemin arazisini ve tapusunu verdiniz. Bu, ecri misil ödeyerek tarımla uğraşan Türk çiftçisini "işgalci" kabul edip tapularını niye vermiyorsunuz?

Su sayacı taktırıp Allah'ın suyunu çiftçiye satmak gibi hakkı hangi vicdandan, hangi haktan alıyorsunuz? Bunlar doğru şeyler değil, bunlardan vazgeçmenizi temenni ediyorum.

Çiftçiler, zaten fazlasıyla, yüzde 80 dolaylı vergi veriyor. Sattığından stopaj, aldığından KDV, kurumlar vergisi, gerçek usulde vergi alıyorsunuz. Tarımla uğraşanlar zaten çok yoksullaştı. Bundan dolayı "13 Şubat 2013 son günü" diyerek, "Tapunu getir, sayacını tak." diyerek, çiftçiyi bu kadar çok zorlamaya, yoksullaştırmaya iktidar olarak hakkınız yok. Başkalarına verdiniz, çiftçiden su sayacı istemeyin.

Dolayısıyla, ben bunları söylemek için kürsüye çıkmış bulunuyorum. Dinlediğiniz için hepinize teşekkür eder, büyük Türk milletine saygı ve sevgilerimi sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Halaman.