| Konu: | ELEKTRİK PİYASASI KANUNU İLE ÖZEL TÜKETİM VERGİSİ KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI VE TEKLİFİ |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 53 |
| Tarih: | 16.01.2013 |
MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 393 sıra sayılı Tasarı'nın 2'nci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını içeren önergemiz ile ilgili söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Öncelikle bu madde ile yapılan düzenleme usul bakımından kanun tekniğine uygun değildir zira kanun hükmü EPDK tarafından çıkarılan tebliğe tabi kılınmakta, dolayısıyla, tebliğ kanunun önüne geçmekte, EPDK kanun koyucu konumuna getirilmektedir. Anayasa'ya aykırı bu sakat düzenlemenin mutlaka düzeltilmesi gerekmektedir.
Bu düzenlemeyle fiyat eşitleme mekanizmasının ve ulusal tarifede çapraz sübvansiyonun 31/12/2015 tarihine kadar uygulanması ve Bakanlar Kuruluna da bu süreyi beş yıl uzatma yetkisi verilmesi, kayıp kaçak maliyetinin haksız bir şekilde tüketiciye ödettirilmesi uygulamasının sekiz yıl daha sürdürülmesi anlamına gelmektedir.
Birileri elektriği kaçak kullanmakta, bunun faturasını masum vatandaş ödemektedir. Başkasının yaptığı hırsızlığın maliyetini neden vatandaşa ödettiriyorsunuz? Vatandaştan kullanmadığı elektriğin parasını hangi hakla alıyorsunuz? Bu uygulama hak ve nesafet ilkeleriyle bağdaşmamaktadır. Gerekçe ne? Aman şirketler zarar etmesin, şirketler batmasın! AKP Hükûmeti şirketlere, holdinglere, patronlara, yandaşlara gelince her türlü kolaylığı sağlıyor, anında kanun çıkarıyor ama çalışana, emekliye, esnafa ve çiftçiye gelince sırtını dönüyor.
Bakınız, bu kanuna bir madde ilavesi için Milliyetçi Hareket Partisi olarak önerge verdik ama işleme alınmayacağı söylendi. Sayın Bakan, sizin bakanlığınızla ilgili değil ama Hükûmetin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çözmesi gereken bir konu ve aciliyeti söz konusu.
Önergenin içeriğini açıklayacağım. Tasarıya dâhil edilmesi için vicdanlarınıza sesleneceğim.
Konu- biraz önce de arkadaşlarım gündeme getirdi- yer altı kuyularına ölçüm cihazı kurulması zorunluluğu ve çiftçiye dekarda 200 ton su kotası getirilmesidir. 167 sayılı Kanun'la öngörülen süre 25 Ocak 2013 tarihinde sona ermektedir. Bu tarihe kadar kuyularına ölçüm cihazı kurmayanların belgeleri iptal edilecek ve kuyuları, masrafları da sahiplerine ödettirilerek kapatılacak. Ayrıca idari para cezası da var.
Sayın Bakan, bu durum kaçak elektrik kullanımıyla tıpatıp aynı değil. Burada henüz şartlar oluşmadı. Bu uygulama çiftçiler açısından büyük mağduriyete neden olacaktır. Ölçüm cihazlarının maliyeti bile çiftçilere önemli bir mali yük getirmektedir. Bu uygulamayla birlikte çiftçinin ektiği tarlasında kalacak, ülke tarımına çok büyük zararlar verilecektir. Bu uygulama için henüz şartlar oluşmamıştır. O nedenle kanundaki sürenin uzatılması için Milliyetçi Hareket Partisi olarak kanun teklifi verdik, önerge verdik. Umarım çiftçinin hâlini dikkate alarak tasarıya bu önergenin eklenmesi için desteklerinizi esirgemezsiniz.
Suya 200 ton kota geliyor. Sebep, israfı önleme, tasarruf. Bu uygulama ile buğday eken bir çiftçi ektiği alanın yüzde 40'nı, ayçiçeği ve fasulye eken yüzde 35'ini, şeker pancarı ve mısır eken yüzde 30'unu, yonca eken bir çiftçi de ancak yüzde 20'sini ekebilecek. Peki çiftçi bu miktar su ile mahsulü nasıl yetiştirecek? Her türlü mahsulü ithal mi edeceksiniz? Ya hayvancılık ne olacak? Çok su tüketen mısır, yonca, yem bitkileri nasıl yetiştirilecek? "Düşündüğün şeye bak, zaten hayvan ithal ediyoruz." mu diyeceksiniz. "Pancar da çok su tüketiyor. Şeker fabrikaları da kapansın, pancar üretmeyin." mi diyorsunuz? Çiftçi ne olacak peki? Tabii, AKP Hükûmetine göre çiftçi anasını da alıp gidecek. Çiftçi artık anasını bile alıp gidemiyor çünkü AKP Hükûmeti çiftçide takat bırakmamıştır.
Bir tarım şehri olan Konya'da çiftçi ve köylü perişan durumdadır. Cihanbeyli ilçemizden hemşerilerim diyor ki: "Çiftçinin durumuna iyi diyen Tarım Bakanı buraya bir gelsin, kendisine istediği kadar yeri bedava kiraya verelim, gelsin çiftçilik yapsın da bizim hâlimizden anlasın, gerçekleri görsün, yaşasın." diyorlar. Bu arada, buğday priminin hâlâ neden ödenmediğini soruyorlar.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Kalaycı, teşekkür ediyorum.