GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: (10/49, 113, 118, 252, 253, 254, 255, 256, 257, 258) NO.LU SAĞLIK ÇALIŞANLARINA YÖNELİK ARTAN ŞİDDET OLAYLARININ ARAŞTIRILARAK ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLERİN BELİRLENMESİ AMACIYLA BİR MECLİS ARAŞTIRMASI AÇILMASINA İLİŞKİN ÖNERGELERİN ÖN GÖRÜŞMELERİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:99
Tarih:25.04.2012

ALİ ÖZ (Mersin) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; sağlık çalışanları ve hekimlere uygulanan şiddetin araştırılması için verilmiş önerge üzerine grubum adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Toplumsal yaşantının tüm alanlarında şiddet giderek yaygınlaşan bir eğilim hâline gelmiştir. Sağlık ortamının sorunlarının tamamen sisteme bağlı olduğu artık herkes tarafından aşikâr olarak bilindiği hâlde, hekimleri hedef olarak gösteren ve söylemleri körükleyen kaynaklar hekimlere yönelik şiddeti de körüklemektedirler.

Gün geçmemektedir ki bir hekim belki de hiç hak etmediği bir şiddet eylemiyle karşılaşmasın. Acil servisler, yoğun bakım üniteleri başta olmak üzere hekimler neredeyse her gün, bazen ölümle sonuçlanan şiddete maruz kalmaktadır.

Hekimler, her gün bakacaklarının çok üstünde hastaya bakmaya zorlanarak olumsuz çalışma ortamlarının katkısıyla hedef tahtası hâline getirilmektedir. Performansa dayalı gelir teminiyle yorgun düşen hekimlerden gerçek verimi alabilmek mümkün değildir.

Geçmiş dönemlere oranla 2-3 kat daha fazla hasta bakılmasına ve beklentilerine cevap verilmeye çalışılmasına rağmen, hekimlerin şiddete, hakarete, şikâyetlere maruz kaldığını görüyoruz. Hekimlere yönelik şiddetle ilgili haberleri son beş-altı yıldır daha sıklıkla duymaya başladık. Geçmişe oranla her yıl artan bu şiddet olayları artık kırmızı alarm verirken Sağlık Bakanlığı ve Türk Tabipler Birliğinin gündeminde konu nihayet ön sıralarda yer bulmaktadır.

Toplumdaki en saygın meslek sahipleri arasında görülen hekimlere yönelik şiddet olayının artışı hekim örgütlerinin de önem verdiği konular arasında yerini almaktadır.

Şifa dağıtan, sahip oldukları bilgi ve deneyimleri hastalarını iyileştirmek için kullanan doktorlarımızın ve sağlık görevlilerinin karşılaştıkları kaba ve vahşi saldırıları Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak şiddetle kınıyoruz. Yakın zamanda kaybettiğimiz Gaziantep'teki merhum doktor arkadaşımıza Allah'tan rahmet, ailesine ve tüm sağlık çalışanlarına başsağlığı diliyorum. Ayrıca Van Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesinde acil tıp uzmanı olarak görev yapan doktorumuzun bir siyasi parti tarafından uğramış olduğu saldırıyı da şiddetle kınıyorum.

Değerli arkadaşlar, günümüzde artık hekime duyulan saygı uygulanan politika sayesinde gittikçe azalmıştır. Çalışma ortamına ve hekimin sosyal şartlarına hiç bakmadan artık direkt hekimi tahkir edici şekilde sözlü sataşmalar görülmeye başlanmıştır. "Kadın olmasan seni pencereden atarım." "Bu raporu vermek zorundasınız." "İlaçları niye yazmıyorsunuz?" "Bizim paramızla burada çalışıyor ve maaş alıyorsunuz." sözleri hastanelerimizde önceki yıllara göre daha çok duyulur hâle gelmiştir. İktidarın sağlık alanında çizdiği pembe tablolar, gerçekle bağdaşmayan sanal başarı hikâyeleri doktor-hasta ilişkisini zedelemiş ve bunların birbirine düşmesine kapı aralamıştır. AKP'nin politika tercihi sağlık hizmeti verenlerle hastaları ve yakınlarını birbirine hasım hâline getirmiştir. Bugün doktorlar, hemşireler ve sağlık teknisyenleri huzursuz ve mutsuzdur. Hastalarla birlikte aileleri gergin ve stres yüklüdür. İstatistiklerde, daha önce konuşma yapan milletvekili arkadaşlarımızın da ifade ettiği gibi hekim arkadaşlarımız ve sağlık çalışanları gün geçtikçe şiddete daha fazla maruz kalmaktadır.

Bu sorunu gerçek manada çözmeyi amaçlıyorsak şiddetin sebeplerini doğru ortaya koymak, çözüm yollarında da ortak akıl oluşturmak zorundayız. Daha önce 14 Mart Tıp Bayramı gününde hekimlere uygulanan şiddetin araştırılması ve çözüm önerileri noktasında Meclis araştırması istendiğinde, maalesef, bu konuda yeterli duyarlılığın gösterilmediği açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Özellikle toplumumuzun geneline baktığımız zaman, kadınların uğramış olduğu şiddetin maalesef meslektaşlarımız arasında özellikle kadın hekimlere de daha sık uygulanmakta olduğunu görmekteyiz.

Tabii ki, bu arada, Sağlık Bakanlığının sıkça bahsettiği, vatandaşın sağlık hizmetinden memnuniyet oranında artmanın olmasını on yıllık iktidarları döneminde başarmış olmalarının övüncünden her AKP milletvekili arkadaşımız gururla bahsetmektedir ancak sağlıkta şiddetin önlenmesi ve bu noktada alınacak olan önlemleri ciddi manada değerlendirmek için sadece vatandaşın memnuniyetini esas alırsak bir sonuç alamayacağımız da ortadır.

Dolayısıyla özellikle şu soruların cevabına dikkat çekmek gerekiyor: "Hekiminiz size yeterli süre ayırdı mı?" Bu soruya verilen cevap yüzde 40'lar oranında "evet",

"Hekiminiz sizi yeteri kadar muayene etti mi, dinledi mi?" diye soruluyor, yüzde 43 oranında "evet",

"Hekiminizin size koyduğu teşhis ve verdiği tedaviden memnun kaldınız mı?" sorusuna yüzde 35 oranında "evet" cevabı veriliyor.

Ancak benzer bir araştırmada özellikle sağlık çalışanları ve hekimler üzerine yapılan bir anketin sonuçlarını da göz ardı etmemek lazım. Burada Ankara Tabip Odasının hekimlere yönelik yapmış olduğu bu ankette iki sorunun cevabı çok kötü. Birisi, hekimlere şu soru yöneltilmiş: "Geleceğe dair umut taşıyor musunuz?" Olumlu cevap verenlerin oranı sadece yüzde 7,3. Ama daha dramatik olan bir sorunun yanıtı var: "Hastalarınıza nitelikli ve yeterli sağlık hizmeti sunulduğunu düşünüyor musunuz?" Buna verilen olumlu cevap yüzde 13'ler civarında. Hekimler arasında yapılan anketler ve gözlemler gelecekten umut taşıyanların yüzde 10'ları geçmediğini göstermektedir.

İktidar şöyle bir hava yayıyor: "Sağlık reformu yaptık, her şeyi düzelttik, her şey çok iyi." Hasta sağlık kurumuna gelip de durumun hiç de böyle olmadığını görünce bunun sorumlusu olarak doktoru görüyor. Bunun dışında Başbakanın "Doktor efendi dönemi bitti.", "Ben doktora iğne bile yaptırmam, adamı felç eder.", "Çalışmak istemiyorsanız çekin gidin." türündeki sözleri, ayrıca Sağlık Bakanının "Tuzu kuru doktorlar.", "Paracı doktorlar." türündeki sözleri de hastalar üzerinde kışkırtıcı bir etki yaratmıştır doğal olarak.

Sağlık çalışanları hiç bu kadar sevgisiz, hürmetsiz, değer bilmez bir sağlık bakanına ve onun yönetim dönemine de rastlamamıştır.

Bütün bunlar hekimlerimizin ve diğer sağlık çalışanlarımızın can güvenliğini tehdit eden ve bir meslektaşımızın da hayatını kaybetmesine kadar uzanan bir süreç olarak karşımıza çıkmıştır.

Sağlık Bakanının şunu söylemesi gerekiyor insanlara: "Sorunlar devam ediyor sağlık alanında. Lütfen hastaneye giderken bilin ki öyle her şey çok düzgün falan değil bu ülkede. Bunu başarmak da gerçekten çok kolay değil. Geçmişte hastalar bunu bilerek gelirlerdi. Bilirdik ki hastanelerde sıkıntı var, kuyruk var. Bugün yine var, bekleniyor." Ama şimdi, akşam Bakanı dinleyip de her şey pırıl pırıl, sorunsuz, çok iyi işliyor sistem beklentisiyle gelince hasta da hayal kırıklığına uğruyor ve bu da maalesef, üzülerek ifade ediyoruz ki şiddete dönüşüyor.

Değerli milletvekilleri, demokrasi kültüründen ve ileri demokrasiden bahsedenlerin, bir meslektaşının uğradığı saldırı sonucu ölmesine gösterdiği demokratik eylemi hoş görememenin bile şiddete prim tanımaktan başka ne anlamı olabilir? Zaten sağlık çalışanlarını ve başta hekimi hasta önüne atarsanız, bu sonucu peşin peşin kabul etmiş olursunuz. Hekimlerin vatandaşa karşı sorumluluğunu onlara hiç kimse öğretemez. Hekimin buna ihtiyacı yoktur. Şartlar ne olursa olsun sağlık vermek, şifa vermek, hayata dönmeye aracı olmanın manevi huzuru ve hekim vicdanı bu sistemin yürümesinin ve yürütülmesinin tek belirleyici sebebidir. Hekimlerimiz koruma altına alınmalıdır. Aksi takdirde sağlık hizmetleri sürekli ileriye değil, geriye gidecektir.

Sağlıkta şiddetin önüne geçebilmenin yolu, özellikle başta hekimler olmak üzere meslek saygınlığını arttırmak, hekimlerin sorunlarına kulak vermek ve her şeyi tek başına "ben bilirim" mantığından vazgeçmek, çalışma şartlarını iyileştirmek, sağlık alanında görsel ve yazılı basında vatandaşı eğitmek ve bilinçlendirmek, oradaki çalışanların ana hedefinin öldürmek değil, yaşatmak olduğunu ifade etmekten geçer. Polisiye tedbirlerle ve ceza artırmaları bu konuda çözüm sağlayamaz.

Sağlık hizmetlerinin herkes için eşit, ulaşılabilir, nitelikli, parasız, sağlık emekçilerinin sömürülmediği, vatandaşların hizmet almadaki memnuniyetinin yanında, en azından -üzerine tekrar basarak ifade ediyorum- hizmet verenlerin de onlar kadar memnun olduğu günleri yaşatabilirsek şiddeti ancak bu noktada çözebiliriz. Yoksa X-Ray cihazları koymakla, özel güvenlik tedbirleri almakla, eğitilmiş özel güvenlikçi bulmakla, şiddete yol açan temel sorunları göz ardı edersek önümüzdeki yıllarda ve zamanda korkarım ki sağlık çalışanlarına ve hekimlere uygulanan şiddet giderek dozunu artıracaktır diyor, yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Öz.