| Konu: | AK PARTİ GRUBU ÖNERİSİ |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 16 |
| Tarih: | 06.11.2012 |
MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, her salı artık klasikleşen bir müzakereyi, bir konuşmayı gene yapmak durumunda kaldık maalesef.
Geçen hafta söylemiştim, iktidar grubunun hazırlamış olduğu bu Danışma Kurulu önerisi böyle devam etmeyecektir, mutlaka değişecektir. Değişti.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Gensoru verildi.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Yalnız, Timur'un hikâyelerini bilirsiniz. Geçen defa, geçen hafta saat 24.00'e kadar çalışmayı kararlaştırmıştık. Grup yönetimi kızdı. "Bitime kadar çalışacaksınız artık." "Ne zaman biter?" "Ne zaman biterse o zaman bitecek." Allah yardımcınız olsun, Allah yardımcımız olsun.
Değerli arkadaşlar, insanoğlunun kendine yapacağı kötülüğü hiç kimse yapmaz. İnsanoğlunun kendine vereceği zararı bütün dünya bir araya gelse inanın ki yapamaz. Şimdi, bakın, yani beni bağışlayın, her defasında böyle ahkâm kesmek falan, bu bana da huzur vermiyor ama aklın yolu bir. Bu Genel Kurulda, bu Mecliste sizlerle beraber -çoğunuz yoktunuz ama olanlarla beraber- biz, geçen dönem 2.500 maddenin üzerindeki 5 kanun muydu, 6 kanun mu, yaklaşık on günde uzlaşarak çıkarttık. Hem de öyle kanunlardı ki değerli AKP milletvekilleri.
Gecenin bu saatinde dinlememek hakkınız. Hakkınız ama -dayatma kelimesi yanlış- size reva görülen bu eziyetin sebebini arz ediyorum. İşte, değerli sayın büyükler de burada, eski Meclis Başkanımız burada, Sayın Bakan burada, parti yöneticileri burada, sayın bakanlar burada.
Yani her defasında yanlışı denemek, yanlışta ısrar etmek nasıl bir maharet, bunu anlamakta zorlanıyoruz. Kendinize eziyet ediyorsunuz. Yani bununla mı disiplin ediyorsunuz siz bu büyük grubu? Yani kendinize eziyet ederken bizim günahımız ne? Bu muhalefet partisi gruplarının günahı var mı? Nedir söylediğim?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Bak saat kaç, biz daha çalışmalara başlayamadık, kanun görüşmeye başlayamadık!
MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Değerli arkadaşlar, uzlaşarak Meclisin gündemini belirlersek hiçbir problemimiz kalmıyor. Uzlaşarak belirlediğimiz Meclis gündeminde on günde bu Meclis 2.500 maddenin üstünde 5 tane temel kanunu bu Genel Kuruldan geçirdi. Açın tutanakları okuyun, görüntüleri seyredin, hangi sonuçlar alınabiliyormuş. Türk Borçlar Kanunu, Türk Ticaret Kanunu, bunların uygulama kanunlarını nasıl geçirdiğimizi hatırlayan arkadaşlarımız var.
Ee, şimdi ne olur uzlaşsak? Ne olur yani, elifi eğri mi gelir? Saatin dokuz buçuğuna ulaşmışız, ancak saat onda, gece saat 22.00'de gündeme geçeceğiz. Bundan sonra görüştüğünüz kanunun bu millete ne hayrı olacak Allah aşkına? Ne olur?
Şimdi, bu büyükşehir yasası, bütün şehir yasası. Bir yıldan bu yana konuşuyorsunuz, kendi milletvekillerinizden sakladınız, kendi bakanlarınızdan sakladınız, Meclisten sakladınız, basından sakladınız, kamuoyundan sakladınız, bayramdan üç gün önce getirdiniz, alın bunu görüşün!
Değerli arkadaşlar, Türk idare sisteminin temelini değiştiriyorsunuz. Bir başka sisteme dönüştürüyorsunuz Türkiye'yi ama bunun konuşulmasını, bunun tartışılmasını, bunun müzakere edilmesini istemiyorsunuz. Nasıl olacak? Geçen haftadan ilan ettiniz, bu hafta salı, çarşamba, perşembe, cuma, cumartesi, pazar, pazartesi? Sayın Başbakan bugün grup toplantısında, önceki gün Kızılcahamam toplantısında, yani, ben size reva görmem ama "Bunu ölümüne çıkartacaksınız, hiç kimse Ankara dışına çıkmayacak." diye de bir talimat veriyor. Biraz ağır bir şey yani onur kırıcı da bir şey bana göre.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Öyle bir şey yok.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Öyle bir şey yok! Tamam, siz öyle anlıyorsanız öyle ama şu sorunun cevabı yok.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Biz öyle bir şey görmedik.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Şu sorunun cevabı yok.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Biz dinledik ekranlarda, biz dinledik.
İHSAN ŞENER (Ordu) -Yalan, yalan.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Arkadaşlar, bu kadar önemli bir yasayı müzakere etmeden, uzlaşma aramadan, bu Genel Kuruldan çıkartmak kararı, ısrarı işte böyle kör testere ile ağaç kesmeye benzer bir sonuç getiriyor. Gecenin saat 10'u olmuş hâlâ kanuna giremiyorsunuz, hâlâ da giremeyeceksiniz. Bu İç Tüzük muhalefete iktidarın bu türlü dayatmalarına karşı her türlü direnme gücü veriyor. Ne yapacaksınız? Niye böyle bir şey?
ÜNAL KACIR (İstanbul) - İç Tüzük'ü değiştirmek lazım.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Önce İç Tüzüğü değiştirmek lazım. Daha kolayı var Sayın Kacır. Yani, muhalefeti bitirmek lazım! Yani muhalefetsiz bir demokrasi sizin açınızdan daha güzel olur!
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Meclisi çalıştırmak lazım.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakın meselenin mecburiyeti sizi ilgilendiriyor. Başbakan mı emretti, başka bir yerler mi emretti o beni enterese etmiyor ama ben birlikte çalışacağımız? Sizin mecburiyetiniz benim mecburiyetim değil. Angarya Anayasaya da aykırı insanlığa da aykırı. Sabahın saat 4'üne 5'ine kadar bu milletvekillerini çalıştırmak hakkına sahip değilsiniz, yok böyle bir şey. Televizyonlara konuşmuyorum, size konuşuyorum size.
OKTAY VURAL (İzmir) - Saygıları yok ki milletvekiline.
AHMET YENİ (Samsun) - Millete söz verdik.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Hangi millete söz verdiniz? Tartıştığınız konu milletin gündemi değil beyefendiler. Bu, milletin talebi değil sizden. Köyleri kapatıyorsunuz, belediyeleri kapatıyorsunuz, seçilmiş insanların kazanılmış haklarını değiştiriyorsunuz, devletin kuruluş hukukunu değiştiriyorsunuz ve bize göre, gelecek açısından, hem milletimizin birliği hem devletimizin bağımsızlığı, siyasi birliği açısından çok kötü sonuçları olacak bir yasayı getiriyorsunuz buraya.
Değerli arkadaşlar, böyle olunca, sözümün başında söylediğim gibi, kendinize kötülük yapıyorsunuz, millete kötülük yapıyorsunuz, haksızlık yapıyorsunuz, zulüm yapıyorsunuz, zulüm. Bu işin aslı bu.
Değerli arkadaşlar, ben bu yönüyle değilim meselenin. Bir de ciddiyeti var hadisenin. Şimdi, bakınız, gensorular verdik, her gün bu gensorular gelecek. Şu anda sekiz tane gensoru gündemde.
OKTAY VURAL (İzmir) - Çifte dikiş!
MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Sayın Grup Başkan Vekilinin bugün getirdiği Danışma Kurulunda, AKP Danışma Kurulunda "Önümüzdeki hafta 13, 20, 27 Kasım tarihlerindeki oturumlarda 15.00-20.00, 14.00-20.00 saatleri arasında çalışılacak." diyorsunuz. Gerçekten böyle mi çalışacağız Sayın Canikli, yoksa önümüzdeki salı bu çalışma saatlerini değiştirecek misiniz?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Ben söyledim, bu gensoruların bitimine kadar çalışacağız.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Yani değerli arkadaşlar ya, biraz ciddiyet ya, biraz ciddiyet!
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Sayın Şandır, hem gensoru veriyorsunuz hem görüşmeyelim mi, ne yapalım?
MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Yani bu Meclisin gündemi ciddi bir şey ya, önemli bir şey!
Bir başka hususu daha söylemek istiyorum. Değerli arkadaşlar, geçen hafta Perşembe günü bir özel sebepten dolayı burada bulunamadım. Sahibi bulunduğumuz benzin istasyonunun yakınında bomba yüklü bir araç patladı, o sebeple bu arada bulunamadım. Ama burada, o gecenin bu saatlerinde, benim ismim etrafında çok ciddi, çok sıkıntılı, çok üzüntü verici tartışmalar oldu. Kendisine acil şifalar dilediğim arkadaşım, kardeşim Mustafa Elitaş, benim de ismimi geçirerek, "Hakkımı helal etmiyorum." diyerek, beni de çok üzen, çok yakışıksız beyanlarda bulundu. Doğru olmuyor. Ben "Yalan" kelimesini kullanmam, hiç kimseye yakıştıramam. Ama doğru olmayan beyanlarda bulunmak daha ağır bir? Yani doğru olmayanı veya doğruyu eksik söylemek bizim inancımıza göre zulümdür, zulmün tarifi budur. Zulüm de Allah'ın lanetine tabidir.
Değerli arkadaşlar, Sayın Elitaş'ın? Ben ona saygılar sunuyorum. Tabii ki herkesin herkes üzerinde hakkı vardır.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Kendisi yok şu anda, kendisi varken konuşun.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Değerli arkadaşlar, insanız, aynı mekânda çalışıyoruz. Birbirimizin üzerinde hakkımız mutlaka olacaktır. Sayın Elitaş bana hakkını helal etmediğini ifade ediyor. Ben yine ondan helallik diliyorum, ben ona hakkımı da helal ediyorum. Ama garabet bir hadisedir ki, sanki babası babamdan alacaklı "Hakkımı helal etmiyorum." diye? Buradan tutanakları okudum, yanımda. Çok üzüntü duydum. Muhtemeldir ki benim üzüntüm onu hasta etmiştir.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - İki hacıdan biri yalan söylüyor, iki hacıdan biri. Hangisi acaba?
MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Yani ben iyi niyetliyim. Allah gönüllerimizi biliyor.
Değerli arkadaşlar, meselenin aslı şudur, bu konu konuşulurken benim Sayın Elitaş'a söylediğim söz şudur: "Benim sizden hiçbir talebim yok, takdir sizindir." demişimdir. Sayın Mevlüt Aslanoğlu buna şahit. Benim talebim yok yani "Kongremiz var, akşam toplantımız var, şu kadar görüşelim, bu kadar çalışalım." noktasındaki konuşmalarda benim ona sözüm: "Benim sizden talebim yok, takdir sizindir." Takdir nedir? İşte, finansal kiralama yasasını görüşmemek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Ama Milliyetçi Hareket Partisi toplantıya gittikten sonra Sayın Elitaş kendi takdiriyle burada o yasayı görüşmeye kalkmış, sonra çıkan tartışmalarda da benimle görüştüğünü ve benim ona izin verdiğimi ifade etmiştir. Bu beyan doğru değildir. Allah şahit, burada arkadaşlarımız da şahit.
Bu bilgiyi size sunmak mecburiyetindeyim çünkü?