GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: MERA KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN (S.S: 242)
Yasama Yılı:3
Birleşim:71
Tarih:27.02.2013

CHP GRUBU ADINA İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 242 sıra sayılı Mera Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum.

Meralar üzerinde konuşacağız. Önemini bir kez daha vurgulamak istiyoruz çünkü bu alanlar, nüfusun beslenmesinin en önemli kaynağı olan hayvansal ürünlerin elde edilmesinde yeri doldurulamayacak, eşsiz kaynaklardır. Bu kaynaklar, istihdama yüzde 25, gayrisafi yurt içi hasılaya yüzde 9 katkı veren tarım sektörü için önemlidir. Ancak bu önem, tarıma önem veren hükûmetler için geçerlidir. Maalesef, şu anda, AKP Hükûmeti için bunun üvey evlat olduğunu, tarıma nasıl bakıldığını, tarımın nasıl çökertildiğini hep beraber birazdan bahsederek işlemiş olacağız.

Hayvancılığın sağlıklı olması, ucuz yem bakımından vazgeçilmez doğal kaynaklarımız olan meralar, maalesef, her geçen gün biraz daha tahrip edilmekte, elden çıkarılmaktadır. Hükûmetçe çıkarılan -birçok yasa çıkarılıyor- tüm yasalarda merayla ilgili bölümlerin tahrip edildiğini görmek mümkündür.

En son "Kentsel Dönüşüm" adı altında bir yasa çıkardık. Kentsel Dönüşüm Yasası'yla ilgili hemen şunları çok rahatlıkla söylemek durumundayız: Eğer afet riskli alanların dönüşümünde sizin arsaya ihtiyacınız varsa ve bu alanları rezerv alan gösterirseniz size hiç kimsenin herhangi bir konuda bir şey söyleme şansı yoktur çünkü bu yasanın 9'uncu maddesinde 11 tane yasa, bunlardan 1 tanesi de Mera Kanunu olarak bu kapsam dışında bırakılmıştır yani bu meralarda istediğinizi yapma şansına sahipsiniz. Mera Kanunu'nun bu anlamda herhangi bir öneminin olmadığını bir kez daha altını çizerek söylemek istiyorum. Ancak, bu yasalar çıkarken ve bu konuda yasa tasarısı Meclise sunulurken Tarım Bakanının Bakanlar Kurulunda veya diğer bölümlerde nasıl hareket ettiği konusunda da hakikaten bir bilgiye ihtiyacım olduğunu ifade etmek istiyorum çünkü bu afet riskli alanların dönüşümünde en fazla sıkıntıya kalan, Toprak Koruma Kanunu'yla, Mera Kanunu'yla, Kıyı Koruma Kanunu'yla, 11 yasayla Tarım Bakanlığını ilgilendirmektedir. Ama zannediyorum ki Tarım Bakanı bu konuyla çok fazla ilgilenmemiştir.

Arkadaşlar, Mera Kanunu'nda iki değişiklik yapılacak, 4'üncü maddede ve 12'nci maddede. 4'üncü maddede değişiklik yapılacak. E, ben şöyle diyorum: Hiç çevirmeye veya başka amaçları koymaya gerek yok, biz meraları özel sektöre kiralayacağız, özel sektöre vereceğiz. Özel sektör bu alanlarda -TOKİ dâhil- ne istiyorsa istediği gibi yapsın. Bunun anlamının başka olmadığı? Efendim, işte, yapılan masrafların karşılığında genel bütçeye bırakılacağı, yapılan masrafların tahsil tutar ibaresinin köy tüzel kişiliğine ve belediyelere yatırılacağı konusunda bilgiler koymuşlar. Bence onlara hiç gerek yok çünkü zaten köy sayısında da oldukça önemli bir azalmanın olduğunu ve gözden çıkarıldığını? Burada da Sayın Tarım Bakanının nasıl hareket ettiğini, yine, düşündüğünü bilmek istiyorum.

Arkadaşlar, 12'nci maddede şöyle bir ifade var, diyor ki: "Bu tesislerin taban alanı, kiralanacak alanın yüzölçümünün yüzde birini geçemez. Bu oranı bir katına kadar artırmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir." Teknik olarak bu şekilde ifade edilmiş.

Şimdi bir örnekle devam ederek size konuyu biraz daha açmak istiyorum. Örneğin, 3 bin dekarlık orta sınıf bir mera alanının kiralandığını düşünelim ve bu meranın ortalama otlatma veriminin 100 kilogram/dekar kuru ot olduğunu varsayalım. Türkiye mera vasıf ve özellikleri dikkate alındığında -otlatma mevsiminin beş ay olduğunu farz edelim, ki bu mevsim doğu bölgelerinde daha kısa sürelidir- bu alanda otlatılacak toplam ot verimi yıllık 300 ton olacaktır. Bu verim de otlatma mevsimi içerisinde 200 büyükbaş hayvan biriminin ihtiyacını karşılayabilecektir. Bu da yaklaşık, ortalama olarak, 250 kilogram ağırlığındaki 400 başlık büyükbaş hayvan veya 2 bin başlık küçükbaş hayvana denk gelmektedir. Hazırlanan metne göre yüzde 1'lik tesis alanı 30 dekar olacaktır. Bu miktar, Bakanlar Kurulu kararıyla 60 dekara çıkarılabilecektir. Bilindiği üzere, 400 büyükbaş hayvan için, modern, yarı açık hayvan barınağı ve yan tesisleri -silaj, doğumhane, gübre çukuru, buzağı, hepsi dâhil- 10 dekarlık bir alanı kapsayacaktır, geriye kalan 20 dekarlık alan veya Bakanlar Kurulu 2 katına çıkarırsa 50 dönümlük mera, yaylak ve kışlak alanı ne amaçla kullanılacaktır? Bu alanda 2 bin başlık küçükbaş hayvan için, gezinme alanı dâhil olmak üzere, azami toplam 5,5 dekarlık tesis alanı yeterli olacaktır. Buradan da, yüzde 2 dikkate alındığında, 54,5 dekarlık alanın ne yapılacağını hep beraber düşünmemiz gerektiğini, bu alanda neler yapılması planlandığının da açıkça ve net olarak söylenmesi gerektiğini ifade etmek istiyorum. Yani, sözümün başında söylediğim gibi, bu kısımların özel sektöre açılması için özel çaba sarf edildiğinden bahsetmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, yine bu yasayla ilgili, meraların bugünlerde gözden çıkarıldığı bir başka yasa Büyükşehir Yasası. Büyükşehir Yasası'yla 29 ilde -ki Bursa'da da 656- köyler bir anda mahalle oldu, 30 Marttan itibaren mahalle olacak. Geçen hafta Bursa'da köyleri geziyoruz, köydeki vatandaşların en büyük sıkıntılarından bir tanesi ellerindeki mal varlıklarının alınması. Mal varlıklarının listeleri istenmiş valilikler tarafından ve bütün muhtarlar tepkili. Köylü vatandaşların bir tabiri var, sizlerle paylaşmak istiyorum, kendi tabirleriyle ifade etmek istiyorum. Köylü vatandaşlarımız diyor ki? Siz yolda giderken birisi size silahını dayasa ve sizden para alsa bunun anlamı nedir? Gasp. Avukatlara sorduk, "gasp" diyorlar. Peki, siz kalabalık bir yerdesiniz, cebinizden cüzdanınızı alsalar, buna nedir? Buna da "hırsızlık" dendiğini yine avukat arkadaşlar ifade ettiler. Köylü vatandaşlar diyor ki: "Büyükşehir Belediye Yasası'yla benim gözümden tırnağımdan ayırdığım merama, benim gözümden tırnağımdan ayırarak yapmış olduğum diğer gayrimenkullere Hükûmet tarafından, devlet tarafından el konulması gasp değil midir, hırsızlık değil midir?" Bunun takdirini de yüce Parlamentoya bırakmak istiyorum değerli arkadaşlar.

Değerli milletvekilleri, meranın sıkıntılı olduğunu, meraların hayvancılıkta hangi noktaya gelindiği bakımdan önemini bir kez daha vurgulayarak ama gelin görün ki bizim Hükûmet tarafından hiçbir zaman dikkate alınmayan girdilerle ilgili birkaç şey söylemek istiyorum. Bunlardan birisi akaryakıt, mazot. Bugün Avrupa'da ve Amerika Birleşik Devletleri'nde bizim kullandığımız mazotun yarısına mazot kullanıyorlar. O zaman, bizim çiftçilerimiz, bizim köylülerimiz bu ülkelerle nasıl rekabet edecek? Bir kere, ilk başlangıçta 2-0 mağlup olduğunu ifade etmek isterim.

Bir şey daha paylaşmak isterim. Değerli milletvekilleri, çok sıkıntılı oldukları için yat sahiplerine, gemi sahiplerine 1,5 liradan verilen mazot, uçak şirketlerine 1,5 liradan verilen mazot çiftçi kardeşlerimize, köylülerimize 4 lira 20 kuruştan verilmektedir. Ben buradan değerli seyircilerimize, köylü vatandaşlarımıza soruyorum: Acaba mazotunu traktörüne koyduktan sonra traktörüne atlayıp, Boğaz Köprüsü'nü geçip Sarıyer sırtlarında çay mı içiyor, yoksa doğrudan doğruya üretim alanlarına mı gidiyor? İşte, bu Hükûmetin çiftçiye birinci derecede bakış noktalarından bir tanesi de budur. Maalesef, bugüne kadar, bu konuyla ilgili bütün çabalarımıza rağmen herhangi bir gelişmenin, herhangi bir çabanın olmadığının altını çizmek istiyorum.

Ayrıca, mazotla ilgili bir şey daha söylemek istiyorum arkadaşlar. Mazotun rafineriden çıkışı ve mazotun pompalara kadar gelişi tüm masraflar dâhil 1,5 TL. Bunun üstü ÖTV ve KDV. Değerli arkadaşlar, biz tarımcılar yılda 3,5 milyar litre mazot kullanıyoruz. Siz bu KDV ve ÖTV miktarıyla bunu çarptığınız zaman 8 milyar TL'nin üzerinde bir rakam göreceksiniz. Bunu şunun için söylüyorum: Maalesef, akaryakıt fiyatlarındaki bu yüksekliğin haricinde, çiftçimiz mazotla devleti desteklemekte çünkü kendisine bütçelerde konulan 9 milyar TL'lik yardımların, yine akaryakıttaki KDV ve ÖTV fiyatlarıyla alındığının bir göstergesini hep beraber gözler önüne sermiş oluyoruz. Yani, maalesef, bu Hükûmetin, Sayın Tarım Bakanının, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanının çiftçileri desteklemediğinin; çiftçilerin mazotla, gübreyle, elektrikle KDV ödeyerek Hükûmeti desteklediğinin altını bir kez daha çizmek istiyorum.

Yine, yasalarla ilgili konulara devam etmişken ayrıca bir de Tarım Kanunu'ndan bahsetmek istiyorum. 2006 yılında Tarım Kanunu çıkarıldı. Sayın Bakan da her fırsatta, bu kanunla ilgili kanunlar çıkarttığını ifade ediyor. Evet, çiftçiler de "Belki yaramıza merhem olur." diye böyle bir yasanın çıkmasını umutla bekliyorlardı. Peki, 2006 yılında bu Tarım Kanunu çıktı, ne oldu arkadaşlar? 2006 yılında çıkan bu Tarım Kanunu, maalesef, dağın fare doğurduğu gibi, çiftçilere verilmesi gereken desteği vermedi. Başka bir deyişle, 2007'den 2012 yılına kadar, 27 milyarın üzerinde, Sayın Tarım Bakanının -ki şahıs olarak söylemeyeyim, düzeltiyorum- devletin, Hükûmetin çiftçiye borcu var. Yani her yıl yüzde 1 vermesi gerekirken gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 1'ini vermemiş, bu rakamlar binde 50 olarak ifade edilmiştir. Bu bakımdan, buradan çiftçi kardeşlerime tekrar seslenerek şunu söylemek istiyorum: Bu Hükûmetin size 27 milyar borcu var. Cumhuriyet Halk Partisi olarak da bizim bu konuyla ilgili bir yasa teklifini de verdiğimizi ifade etmek istiyorum.

Arkadaşlar, yavaş yavaş bölgem olan Bursa'ya gelmek istiyorum, süremin geri kalan bölümünde Bursalı hemşehrilerimden, yine bu arada tabii ki Türkiye'de sıkıntılı olan çiftçi kardeşlerimden de bahsederek devam etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, 2010 Kasım ayında zarardan dolayı bir tespit yapıldı Bursa'da zeytin üzerine. Birinci, ikinci, üçüncü dönemi ödendi zeytinle ilgili yapılan zararlara göre, dördüncü kısmı ödenmedi. Hangi ilçelere? Gemlik, İznik, Orhangazi. Ziraat Odası Başkanından aldığım bilgiler ışığı altında şunu söylemek istiyorum: 4.100 çiftçiye 2010 Kasımından kalan 4,5 trilyon hâlâ borcu var bu Hükûmetin. İşte, çiftçilerin nasıl desteklendiği konusunu da arkadaşlarımızın gözlerinin önüne serdiğimi ifade etmek istiyorum.

2011 yılında yine bu bölgede şöyle bir sıkıntı oldu: Kasım aylarında, hasat zamanında, geceyle gündüz arasındaki sıcaklık farkından dolayı verim ve kalite konusunda zeytinde çok düşüklükler oldu. Ziraat odaları, Tarım Komisyonundaki arkadaşlarımızı da alarak, hiç parti gözetmeden Sayın Bakanla bu kadar ısrarla konuşmamıza rağmen ne o borçlar ertelendi ne bu konuda herhangi bir çalışma yapıldı. Ben buradan şunu söylemek istiyorum: Bursa, güney Marmara Bölgesi'nde. Buğday, pamuk ve kanolaya destek veriliyor. Biz zeytine de destek verilmesini ifade etmek istiyoruz, en az 1 TL olarak.

Ayrıca hemen şunu söyleyeyim: Karacabey'de, Karacabey Ziraat Odasının açıklamalarına göre? Sayın Bakan Komisyonda bu şekilde olmayacağını ifade etti ama bir kez daha vurgulamak istiyorum. TÜİK rakamlarına göre -eğer siz prim desteklerini TÜİK rakamlarına göre yaparsanız- Karacabey bölgesinde 3,7 milyar TL bir zararın çiftçileri iyice perişan ettiğini söylemek isterim. Bursa bu konuda sıkıntılı çünkü ahududu üretiyoruz, ahududunun hasat zamanında bir bakıyoruz ki Sırbistan'dan 2.300 ton ahududu ithal edilmiş. Tabii ki bizim Kızık köylerindeki ahududu üzerinde kalmış ve 1,5 TL'ye dahi alıcı bulamamıştır. Mısırda aynı durum söz konusu değil midir? Mısırda da aynı durum söz konusudur. Karacabey'de, Kemalpaşa'da mısır hasadına başlandığı gün -bilin ki- Bandırma Limanı'nda gemileri görme şansına sahipsiniz.

Patatesçiler sıkıntıda. Nevşehir'de arkadaşlarımızla görüştük, Afyon da aynı. 35 kuruşa mal ettikleri patatesi 10 kuruşa satamadıklarını bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Bursa'da başka neler oluyor? Değerli arkadaşlar, Bursa'da Sayın Vali 2013 yılını ipek böcekçiliği yılı olarak ilan etti ama gelin görün ki 2004'te, maalesef, Bursa'ya ait İpekböcekçiliği Araştırma Enstitüsü kapatıldı.

Son iki konuyu da söyleyerek hemen bitirmek istiyorum meralarla ilgili.

Bursa'da, Yenişehir, Karaköy ve Karacaali köylerinin meralarında otomobil test merkezi yapılıyor. Tarım Bakanı acaba bu konuda ne yaptı? Yani Karaköy'ün 1.120 dönüm, Karacaali'nin 1.400 dönüm merası otomobil test merkezine verilirken, Bakanlar Kurulundan bu karar geçerken ne yaptığını, bu konuda gerekçelerinin neler olduğunu çok önemle öğrenmek istiyorum.

Bir başka konu daha var. Arkadaşlar, bugün Bursa Ormankadı'da, Mustafakemalpaşa Ormankadı'da bu yasa çıkmadan meraların ihalesi var. Bu yasa bile beklenmeden meraların ihale edilmeye başlandığını ifade etmek istiyorum.

Bu duygu ve düşüncelerle hepinize saygılar ve sevgiler sunuyorum. Sağ olun, var olun. (CHP sıralarından alkışlar)