GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ KANUNU İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:17
Tarih:07.11.2012

CHP GRUBU ADINA GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. 338 sıra sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini aktarmak üzere söz almış bulunuyorum.

Bu kanun tasarısının adı her ne kadar büyükşehir belediyesi kanun tasarısı olsa da teknik olarak buna "bütünşehir tasarısı" demek gerekir. Çünkü büyükşehirler 3030 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile ilki 1984 yılında, sonuncusu da 2000 yılında olmak üzere ilan edilmişlerdi. Türkiye'de 16 büyükşehir belediyesi var. Şimdi, siz 29 bütünşehir yapmak istiyorsunuz yani mülki idare sınırları ile belediye sınırlarını çakıştırmak istiyorsunuz. Dolayısıyla, bunun teknik adının öncelikle "bütünşehir" olduğunun altını çizmek gerekir.

Başlangıçta ve öncelikle ifade etmek isterim ki Cumhuriyet Halk Partisi yerel yönetimlere daha fazla yetki ve daha fazla kaynak verilmesinden yanadır ancak elbette, bunu yaparken Türkiye'nin üniter yapısının özelliklerinin dikkatle göz önünde bulundurulması gerekmektedir.

Şimdi, AKP tasarısının genel gerekçesine bakıyoruz, bir hikâye anlatılmaya devam ediliyor ve  bu hikâyede şöyle söyleniyor: "Yerel yönetim reformu yapıyoruz." Arkadaşlar, Türkiye'deki 2.950 belediyeden 1.682'sini kapatarak yani her iki belediyeden birini kapatarak yerel yönetim reformu yapıyorsunuz. AKP sözcüsü de diyor ki: "Tasarruf yapıyoruz böylece." Ya, bu 1.582'sinden 1.500'ünü de kapatın, kalsın 82 tanesi; daha iyi tasarruf olur. Hani "Okullar kapanırsa Millî Eğitimi ne güzel idare ederim." anlayışının bundan ne farkı vardır?

Değerli arkadaşlarım, 34.500 köyden, 16.082'sini kapatıyorsunuz ve Anayasa'mızda bir yerel yönetim birimi olarak köyleri 29 kentte ortadan kaldırdığınız için yerel yönetim reformu yaptığınızdan bahsediyorsunuz. Zaten, AKP hep böyledir, neyi yapmak istiyorsa tersini söyler. Dolayısıyla, bunun benim için bir sürpriz olmadığını ifade etmek isterim. Şimdi, AKP'nin bugün ne yapmaya çalıştığını anlamak için, yakın geçmişte ne yaptığını da kısaca bir gözden geçirelim.

Arkadaşlar, Çevre ve Şehircilik Bakanlığını  bir buçuk ay içerisinde iki KHK çıkararak yapılandırdınız. Birincisi 4 Temmuz 2011, ikincisi 17 Ağustos 2011. Çevre ve Şehircilik Bakanı, artık bu memlekette hem TOKİ Başkanıdır hem Çevre ve Şehircilik Bakanıdır hem süper belediye başkanıdır hem de -buradan kulaklarını çınlatalım- deprem uzmanıdır, biliyorsunuz. Van'da ikinci deprem öncesi "Bundan sonra deprem olmaz, evlerinize girin." diyebilmiş bir Bakandır ve o ikinci depremde de Van'da yurttaşlarımızın öldüğünü biliyoruz.

Şimdi, belediyelerin yetkilerini Çevre ve Şehircilik Bakanlığında toplayan, bir belediyenin kentsel dönüşüm yapabilmesi için kendisinden izin almasını ferman buyuran bir anlayıştan herhâlde yerel yönetim reformu yapmasını beklemek beyhude olur.

Şimdi, bu örnek yeterli midir AKP'nin icraatı için? Kesinlikle değil. Bir başka önemli Bakan sırada oturuyor işte, İçişleri Bakanı Sayın İdris Naim Şahin. İdris Naim Şahin 24 Nisan 2011 tarihinde bir genelge yayımladı, siz ona deyin ki "Bir ferman buyurdu." O genelgede şunu söylüyor: "Ey belediye başkanları ve ey köy muhtarlıkları! Ben bir tasarı üzerinde çalışıyorum, sizleri kapatacağım. Bundan böyle, bu nedenle, Anayasa'dan ve yasadan aldığınız yetkileri kullanabilmeniz için, mahallin en büyük mülki idare amirinin onayına ihtiyacınız vardır." Başka bir deyişle, İdris Naim Şahin ve ekibinin anlayışına göre "Seçilmiş belediye başkanı, imar yetkisini kullanabilmek için atanmış kaymakamdan icazet almak zorundadır." İşte, sizin demokrasi anlayışınız budur ve çok acıdır, içim kan ağlayarak söylemekteyim ki bu genelgenin iptali için açılmış davalarda henüz yürütmeyi durdurma kararı verebilecek bir yürekli hâkim bulunamamıştır. Yargıyı getirdiğiniz hâlden ne kadar övünseniz azdır. Bunun da altını özellikle çizmek istiyorum.

Şimdi, bu tasarı Türkiye Büyük Millet Meclisine geldi, Meclis Başkanlığı Komisyona havale etti. Komisyonda söylüyoruz "Bu tasarı Anayasa'nın 2'nci, 3'üncü, 10'uncu, 90'ıncı, 123'üncü, 126'ncı, 127'nci maddelerine aykırıdır." Ne yapılması gerekir? Bu tasarının Anayasa Komisyonu tarafından incelenmesi gerekir, değil mi? Çok özür diliyorum Sayın Valim, bunu söylemek zorundayım. İçişleri Komisyonu Başkanımız bu sefer ferman buyuruyor: "Anayasa Komisyonuna gitmesine gerek yoktur." Bitti. Biz buranın adına Meclis diyoruz arkadaşlar. Üzülerek söylemek istiyorum ki bir kişi diyor ki: "Ben Anayasa'ya aykırı görmüyorum." Bitti.

Biraz evvel bu kürsüden söyledim. 5018 sayılı Kanun diyor ki: "Belediye kamu harcamalarında bir artış veya azalış olacaksa, bu düzenlemeyi Plan ve Bütçe Komisyonuna sevk etmeniz lazım." Aynı meseleyi 3087 sayılı Kanun da 3'üncü maddesinin üçüncü fıkrasında söylüyor. Götürmüş müsünüz, Plan ve Bütçe Komisyonuna sevk edilmiş mi? Cevabımız "Hayır." Sebep ne? Meclis Başkanı sevk etmiş ama Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı yazı yazmış, demiş ki: "İşimiz çok, buna bakamayacağız." Arkadaşlar, ben size soruyorum: Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanının işinin çokluğunu göstererek, bunu gerekçe göstererek "Türkiye'de 56 milyon yurttaşı ilgilendiren bir kanunu incelemeyeceğim." deme yetkisi hangi ülkede olabilir? Eğer bu memlekette yaşamıyor olsaydım "Demokrasinin asla yeşermediği bir Afrika ülkesinde olabilir." derdim. Ancak artık bu memlekette oluyor ve ne kara mizahtır ki tam da o sırada, Plan ve Bütçe Komisyonunun üyeleri İçişleri Komisyonunun arka sıralarında tasarıyı incelemeye çalışıyorlar. Canikli bizi ciddiyete davet ediyor. Ben ne diyeyim arkadaşlar? Hangi ciddiyetten bahsediyorsunuz? Böyle bir çalışma düzeni içerisinden ciddi bir kanun çıkartabilmenin mümkünü var mıdır?

Şimdi, tasarının içeriğine gelelim. 29 kenti bütünşehir ilan ediyor ve diyor ki: "Biz Kocaeli'nde ve İstanbul'da bunu denedik ve olumlu sonuçlar aldık." Ben soruyorum AKP sıralarında oturan milletvekili arkadaşlarıma: Kocaeli ve İstanbul deneyimi konusunda, üniversitelerin, bilim insanlarının veya kamu yönetimi organlarının yaptığı bir tek çalışma var mıdır?

Bakın, ben size birkaç veriden bahsedeyim: İstanbul 5.300 kilometrekare, Kocaeli 3.500 kilometrekare. Peki, bütünşehir yaptığınız Konya kaç kilometrekare? 38.000 kilometrekare. Yani 10 tane Kocaeli ediyor bir Konya. Devam edelim, bu 5.300 kilometrekarelik İstanbul'un, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin konsolide bütçesi ne kadar? 19,1 milyar lira. Sayın İdris Naim Şahin'in Bakanlığını yaptığı İçişleri Bakanlığının bütçesi ne kadar? 2,5 milyar lira. Yani İstanbul 8 tane İçişleri Bakanlığı bütçesini kontrol ediyor. Şimdi, siz, görece küçük ama bütçesi çok büyük, nüfus yoğunluğu yüksek olan bir ille, ondan 10 katı büyük, bütçesi onun onda 1'i kadar olmayan ve nüfus yoğunluğu da olmayan bir kenti aynı modelle yönetebileceğinizi söylüyorsunuz. Söylersiniz, olur ama bunun bilime ve maddi gerçekliğe dayanan bir yönünün olmayacağını azıcık vicdanı ve azıcık anlama kapasitesi olan herkes teslim edecektir.

Değerli arkadaşlarım?

MEHMET ÖNTÜRK (Hatay) - 2 milyarla Türkiye'yi?

GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - Ben birazdan bitireyim sözlerinizi söylersiniz, istediğinizi açıklarım. Ben burada tümüyle gerçekler üzerinden konuşuyorum. Bir siyasi konuşma değildir bu. İsterseniz gelirsiniz hepsini teker teker konuşuruz.

Değerli arkadaşlarım, bakın, AKP sözcüsü diyor ki: "Biz bu bütünşehir modelini getirdik çünkü plan tekniği sağlayacağız, imar bütünlüğü sağlayacağız." Ben size bir fotoğraf göstereyim. Laf atan arkadaşım umarım sen de görebiliyorsundur. Bak, burası tarihî yarımada. Ecdadımız diye övündüğünüz Osmanlının Süleymaniye Camiini yaptığı tarihî yarımada. Bunun arkasındakiler ne? Bunun arkasındakiler gökdelen. İstanbul'u kim yönetiyor? Büyükşehir Belediye Başkanlığı. Bu gökdelenlerin 1/1.000'liği nereden geçiyor? Zeytinburnu Belediyesinden. Zeytinburnu hangi partiden arkadaşlar? AKP'den. İstanbul Büyükşehir hangi partiden? AKP. Sizin plan bütünlüğü dediğiniz bu mu? Tarihî yarımadanın göğsüne hançer saplamak ne zamandan beri plan bütünlüğü olarak tanımlanıyor? (CHP sıralarından alkışlar)

Burada çıkmış AKP Sözcüsü diyor ki: "Bizim şiarımız halka hizmet, Hakk'a hizmettir." Bu gökdelenler halka mı hizmet ediyor? Hakk'a mı hizmet ediyor. Yoksa siz cebinizi halk ve Hakk olarak mı tanımlamaya başladınız? (CHP sıralarından alkışlar)

Yani söyleyecek çok şey var arkadaşlar. Söyleyecek çok şey var ama bunu plan bütünlüğüyle, imar ortaklığıyla açıklayabilmenin mümkün olmadığı ortadadır. Bir de demokrasinin bir sırrı vardır, ben size vereyim: Demokrasi müzakere sanatıdır. Yani büyükşehir belediyesi, il belediyesi, metropol ilçe belediyesi, metropol dışı ilçe belediyesi bir konuyu alıp, müzakere edip anlaşabilmeli.

Sayın Türel diyor ki: "Başbakanımızın da belediye deneyimlerinden yararlanarak 2004'te ve 2005'te devrim yaptık." Yaptığınız devrim ne biliyor musunuz? 5216 sayılı Kanun. Müellifi kimdir biliyor musunuz? Müellifleri Aytaç Durak ve Melih Gökçek'tir ve 5216, 5393, nerede birlikte uygulanıyorsa orada bir kaos vardır. Devrim diye anlattığınızın aslında bir kaos olduğunun lütfen farkına varınız.

Arkadaşlar, ben size bir başka müthiş imar bütünlüğü öyküsü anlatayım: Esenyurt Belediyesi, hangi partide Esenyurt? AKP'de değil mi İstanbul Esenyurt. Bakın, ben size örnek veriyorum: Symbol Karden. Kim bilir hanginizin, bilmiyorum; plan emsali 2,5; inşaat alanı 13,99. Bu mu plan bütünlüğü? Lavinya City; plan emsali 2,5; inşaat alanı 11,41. Babil Kuleleri; plan emsali 2, inşaat alanı 7,61. Babil Kulelerini kondurmaya devam edin ama bunun hesabı sorulacaktır, bunu da bilin. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, 16.082 köyü kaldırıyorsunuz, 1.591 belediyeyi de kapatıyorsunuz. Yerel Yönetimler Özerklik Şartı burada okundu, bir kez de ben okuyayım: "Yerel yönetim sınırlarında, mevzuatın el verdiği durumlarda ve mümkünse bir referandum yoluyla -mümkünse, bakın, vurguluyorum, mümkünse- ilgili yerel topluluklara önceden danışılmadan değişiklik yapılamaz."

Şimdi, iki tane koşul getirmiş Yerel Yönetimler Şartı. Bir: Mevzuat el veriyor mu, el vermiyor mu? Mevzuat el veriyor değil mi arkadaşlar? Türkiye'de çok sayıda referandum yapıldı değil mi arkadaşlar? Sorun yok. Geriye ne kalıyor? "?mümkünse?" Mümkün değil mi Sayın Türel? Niye mümkün değil? Kış mı var? Hâkim mi yok? Acaba Yüksek Seçim Kurulu falan izin mi vermiyor? Derdiniz ne? Bu belediyeleri apar topar kapatmak.

Ve çok özür diliyorum yani kırıcı sözler söylemek istemiyorum ama Cumhuriyet Halk Partisi çıkmış, demiş ki: "Halkın sandığını kuruyorum, gelin ey diğer partilerin belde başkanları, belediye başkanları, muhtarlar, sandık kurulu üyesi olun. Bu beldelerimizde yerel referandum yapalım." Kaç yerde yapmışız arkadaşlar? 430 beldede referandum yapmışız. Dağılımını söyleyeyim mi? 168'i CHP'li bunların?

MUHAMMET BİLAL MACİT (İstanbul) - Kaçı AK PARTİ'li?

GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - 152'si AKP'li.Merak ediyorsun, biraz sabretsen bak söyleyiverecektim.

152'si AKP'li, 63'ü MHP'li, 22'si DP'li, 8'i BDP'li? Liste uzuyor, toplam 430.Kaç bin yurttaşımız oy kullanmış? 362 bin yurttaşımız oy kullanmış. Sonuç ne? 352 bin kişisi "Beldeme dokunma kardeşim." demiş.

Ben size soruyorum şimdi, bu kavuniçi koltuklarda oturan milletvekilleri?

MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) - Sen oturmuyor musun?

GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - Buradaki 352 bin yurttaşımın "Belediyeme dokunma." dediği bir yerde belediyelerine dokunma yetkisini nereden alıyorsunuz?

Ben, 1889'da Aydınoğulları Beyliği'nin başkentliğini yapmış size bir Birgi örneği vereyim. İzmir Ödemiş Birgi, 2.125 seçmen oy kullanıyor, 1.781'i "hayır" diyor ve siz burayı kapatıyorsunuz arkadaşlar. Siz Side'yi kapatıyorsunuz. Siz, 7.035 seçmenden 5.150'sinin oy kullandığı ve 5.115'inin "hayır" dediği Alaçatı'yı kapatıyorsunuz. Size birkaç örnek daha vereyim: Sayın Menderes Türel "Çadır tiyatrosu bunlar, bunlar sayılmaz." diyor ya, bakın, İsahocalı AKP Belde Başkanı Abdurrahman Göktaş'a -tutanağın altında imzası var- sorun bakayım: Bu, çadır tiyatrosu mu, yoksa "Ben o rahat koltuklarında oturanlara rağmen belediyeme sahip çıkmak istiyorum." mu diyor? (CHP sıralarından alkışlar) Niğde Kitreli'de AKP Belde Başkanı Metin Battal. Metin Battal'a sorun bakalım: Bu bir çadır tiyatrosu mu, yoksa halkın sandığı mı? Burada örnekler çok, merak edene hepsini gösteririm ama yaptığınızın usulle, adaletle, hukukla uzaktan yakından bir alakasının olmadığının bir kez daha altını çizmek isterim.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, yerel yönetim reformu yapıyorsunuz, il özel idarelerini kapatıyorsunuz, böylece il genel meclisi derdinden kurtulmuş oluyorsunuz. İl özel idarelerinin bir organı validir, bir organı il genel meclisidir. İl genel meclisi seçimle gelir. Vali bir tarafta, il genel meclisi bir tarafta. İl özel idaresini kapatırken neden kurtuluyorsunuz? İl genel meclisi üyelerinden de kurtuluyorsunuz. Geriye kim kalıyor? Geriye vali kalıyor; vali, devletin valisi olsa içim yanmaz, geriye kalan vali hükûmetin memuru. Bunu nereden anlıyoruz? Tunceli'de şakır şakır kar yağarken, 1,5 metre kar altında, elektriği olmayan evlere buzdolabı dağıtmanızdan anlıyoruz. Bir vali bunu yapar mı? Bir vali vatandaşına elbette yardım götürür ama bir vali sırf seçim var diye kışın kapı kapı dolaşıp buzdolabı dağıtmaz. Bunu kim yapar? Bunu ancak hükûmetin memuru yapar. İşte, siz de valileri -özür dileyerek söylüyorum- hükûmetin memuru konumuna düşürdünüz.

Sürem bitiyor, bir tek noktaya değineceğim: Antakya Belediyesinin dört tane mahallesi var; Akdeniz, Armutlu, Elektrik ve Sümerler. Bu dört mahalle Antakya'nın, Antakya ilçesinin mahalleleri. Siz bu dört mahalleyi aldınız ve 20 kilometre ötedeki Defne Belediyesine bağladınız. Duymayan, bilmeyen AKP milletvekillerine söylüyorum: Ayıptır ayıp! Eğer ayıbı biliyorsanız ayıptır. Bir yasayla etnik bölücülük yapılamaz ama siz bunu yapmakta bile bir sakınca görmüyorsunuz.

Son sözüm şudur: Köylerdeki akan su çeşmelerine tıpa tıkayacaksınız çünkü yasa diyor ki: "Kullanma suyu ve içme suyunda tarife üzerinden para alırız." Yani adam, artık, ineğine su vermek için?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - ?sizin su sayacınıza para ödemek zorunda kalacak ve siz hâlâ köylüye hizmetten bahsediyorsunuz.

Arkadaşlar, şunu söyleyeyim: En az benim kadar vatan sevgisi olan AKP'li milletvekillerinin varlığına inanıyorum. Bu söylediklerimin bir tek noktasında siyaset yoktur.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Günaydın.

Lütfen?

GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - Eğer bu sözlerime rağmen bu tasarıya gönül rahatlığıyla el kaldıracaksanız, buyurun verin.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)