| Konu: | BDP GRUBU ÖNERİSİ |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 18 |
| Tarih: | 08.11.2012 |
İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; açlık grevleriyle ilgili vermiş olduğumuz araştırma önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, uzun bir süredir devam eden bu açlık grevleriyle ilgili buradan sürekli duyarlılık çağrısı yapıyoruz ve maalesef bugüne kadar bu Meclisin inisiyatif alarak, irade ortaya koyarak sorunu çözmeye çalışan bir yaklaşım gösterdiğine tanıklık etmedik ve bu duyarsız yaklaşım açlık grevlerinin bugün 58'inci gününe girmesine maalesef bir şekilde zemin hazırladı. Bugün 10 binlerce tutuklu bunların içerisinde 63 siyasi tutuklu arkadaşlarımızın 58'inci gününe girdiği, ölümle yüz yüze geldiği bir süreci maalesef yaşıyoruz. Dün ben Diyarbakır Cezaevine gittim, açlık grevinde bulunan tutuklu arkadaşlarla görüştüm. Burada olması gereken, bu Meclis çatısı altında çalışmalarını yürütmesi gereken milletvekillerinin demir kapılar ardında, beton duvarlar arasında, bu ülkeye demokrasi gelmesi adına, bu ülkeye barış gelmesi adına kendi bedenlerini açlığa ve ölüme yatırdıklarına tanıklık ettim.
Sayın İbrahim Ayhan, Sayın Kemal Aktaş, Sayın Faysal Sarıyıldız burada çözüm zeminlerini tartışmayla ilgili çalışmalarda bulunması gerekirken maalesef Diyarbakır D Tipi Cezaevinde duymamış olduğunuz seslerini duyurma adına kendi bedenlerini açlık grevine yatırmış durumdalar. Bundan hepimizin rahatsızlık duyması gerekiyor. Gelinmiş aşama itibarıyla son derece kritik bir eşiğin tam içindeyiz. Dün görüştüğüm arkadaşların, Diyarbakır Cezaevindeki arkadaşların eriyen bedenlerini gördükçe bizim burada insanlığımızın nasıl eridiğine canlı tanıklık ettim. Zayıflayan bedenlerinde onlar yüksek moralleri ve kararlı iradeleriyle kendilerini ayakta tutmaya çalışıyorlar ama bizler biraz daha geç kalırsak eriyen insanlığımızı kurtarma adına elimizde var olan bütün zeminleri kaybedebiliriz.
O nedenle, her gün buraya bu sorun çözülünceye kadar, insanlığımızı kurtarıncaya kadar, kendi onurumuzu kurtarıncaya kadar bu açlık grevleriyle ilgili, duyarlılık çağrısıyla ilgili bir gündemi getireceğiz ve her gün eminim ki bu sorunla ilgili duyarlı olup, buraya gelip bunu ifade edemeyen arkadaşlarımızı cesaretlendirme noktasında çağrılarda bulunacağız.
Değerli arkadaşlar, bakın, burada bu açlık grevleriyle ilgili her öneri getirdiğimizde, özellikle iktidar partisinden milletvekili arkadaşlar çıkıp, ezbere olan, hazırlanmış birtakım metinleri buraya getirip sunuyorlar. Soruna teğet bile geçmeyen tüm metni BDP'ye hakaret, BDP'ye -deyim yerindeyse- küfür, eleştiri içeren birtakım yaklaşımlarla burada dile getiriyorlar. Biz defalarca bunun yanlış olduğunu söyledik, bugün yine söylüyoruz. Bu sorun, böyle siyaset malzemesi yapılacak, BDP, AKP, CHP, MHP üzerinden birbirini yıpratmaya çalışacak bir sorun değildir. Çünkü yüzlerce insanın ve belki de bu sorunun çözümü dâhilinde, daha sonraki süreçlerde binlerce insanın canının söz konusu olduğu bir sorundur.
Ülkemizde binlerce sorun var; bu sorunlar hakkında buraya gelelim, birbirimizi eleştirelim, birbirimizi yerden yere vuralım, gerekirse birbirimize hakaret de edelim ama ortada insan hayatı varken, ortada ölümle yüz yüze gelmiş insanların durumu söz konusuyken bu yaklaşımdan artık vazgeçelim. Etik olan, ahlaki olan, vicdani olan, siyasi olan, insani olan yaklaşım budur.
Bakın, burada, bu kürsüde konuşan bir arkadaşımız, Sayın Sırrı Süreyya Önder Mamak Cezaevinde girmiş olduğu açlık grevi süreciyle ilgili bir konuşma yapmıştı. 40'ıncı günde kendi ihtiyaçlarını karşılama noktasında, yetersizlik yaşadığı noktalarda kendisine aynı cezaevinde bulunan ülkücü arkadaşlarının yardımcı olduğunu söylemişti. Ne oldu? O ülkücü tutuklular kendi davalarına ihanet mi etmiş oldular, ülkücülükten mi vazgeçmiş oldular? Hayır, bir insani erdem gösterdiler. Bir insani erdem gösterdikleri için, söz konusu olan insan canı olduğu için, siyaseti geri plana bırakıp insani pencereden yaklaştığı için yirmi yıl sonra dünya görüşü en zıt olan bir partinin temsilcisi olarak bizler burada, Mecliste onları sizlere örnek gösteriyoruz. Bu sorunun da bu pencereden ele alınması gerekiyor. Siyasi düşüncemiz ne olursa olsun, dünya görüşümüz ne olursa olsun, sorunlara yaklaşımımız, çözümümüz ne olursa olsun insan yaşamı ortada. Yüzlerce insanın, binlerce insanın canıyla ilgili bir durum ortada ve bu insanlar sadece bir müzakere ve diyalog sürecinin önü açılsın diye, savaşla ilgili süreçler artık bitsin diye, bu ülkeye demokrasiyle ilgili, özgürlükle ilgili, barışla ilgili bir kapı açılsın diye böylesi bir eyleme başvurmuşlar. Bizim yapmamız gereken, bu sese kulak verip bir an önce bu sorunun çözümüyle beraber Kürt sorununda bir müzakere ve diyalog sürecinin önünü açmak, akan kanın artık durmasını önlemek olmalıdır.
Bakın, bütün dünyada benzer sorunlar şu anda müzakere ve diyalog süreçleriyle çözülüyor. Kolombiya ve FARC arasındaki savaşta elli yılı aşkın bir sürede 200 bin insan yaşamını yitirdi. Ama bugün Kolombiya ve FARC müzakere masasına oturmuş durumdalar, müzakere ediyorlar. Bu konuşmayı yaptığımız dakika itibarıyla "Bu akan kanı nasıl durdurabiliriz."in görüşmelerini yapıyorlar. Daha bir ay olmadı, Filipinler'de, Filipinler ve Moro İslami Kurtuluş Cephesi müzakere masasına oturdular. Kırk yılı aşkın bir süredir 150 bin insanın ölümüne yol açan bu savaşın müzakereyle bitmesi gerektiğini bütün dünyaya ilan ettiler ve işin en ilginç yanı Türkiye Büyükelçisi Filipinler ve Moro İslami Kurtuluş Cephesi arasındaki bu müzakerelerde gözlemci sıfatıyla orada o müzakerelerin içerisinde yer aldılar.
Şimdi siz dünyada yürüyen savaş süreçleriyle ilgili müzakere süreçlerinde gözlemcilik yapacaksınız ama kendi ülkenizde müzakere lafını ağzına alanı bile hemen mahkûm edeceksiniz, cezaevine atacaksınız, teşhir edeceksiniz, ölümle yüz yüze getireceksiniz. Bu yaklaşımın bir an önce terk edilmesi gerekiyor. Dünyada geçmişte de benzer sorunların tamamı müzakere ve diyalog süreçleriyle çözüldü. İngiltere ile IRA arasındaki savaş yüz yılın üzerinde sürdü, binlerce insan hayatını kaybetti. Bugün yaşanan açlık grevleri süreci aynı şekilde IRA direnişçileri tarafından ortaya kondu.
Bakın, bugün gelinen aşamada açlık grevine yatan Bobby Sands'lerin, efsanevi IRA direnişçilerinin ortaya koymuş olduğu çözümün gerçek çözüm olduğunu bütün insanlık kabul etti. Bugün, açlık grevinde IRA'lı direnişçileri ölüme götürenleri tarih lanetliyor ama Bobby Sands'leri ve o direnişi ortaya koyanları tarih müzakere, diyalog ve barış adına bütün halklara örnek gösteriyor. İspanya-ETA süreci aynı şekilde, İsrail-Filistin Kurtuluş Örgütü aynı şekilde. Bütün bu sorunların çözümü konuşarak, istişare ederek, müzakere, diyalog süreçlerini işleterek oluyor.
Biz, burada, BDP olarak, bu sorunun müzakere ve diyalog çözümüyle ilgili projemizi ortaya koyuyoruz: "Demokratik özerklik" diyoruz, iddia ediyoruz "Bizim projemiz hayata geçirilirse, silahlı bütün unsurların silahlarını bırakacak şekilde bir süreç işleyecek." diyoruz. Asker, polis, gerilla, sivil, bütün ölümlerin önüne geçecek bir proje getirdiğimizi söylüyoruz. Diğer siyasi partilere de "Yaşamla ilgili, çözümle ilgili projeniz nedir?" diye soruyoruz. "Bitirelim, kökünü kazıyalım, öldürelim, bayrak dikelim"in bir proje olmadığını, yaşamla ilgili çözüm projelerinin siyasi partilerin görev ve sorumluluğu olduğunu söylüyoruz. Konuşmaktan korkulmaması gerektiğini söylüyoruz.
Bakın, Başbakan, "Avrupa'da bu sorunlar konuşulursa, bakın nasıl cezaevine girecekler." diye Elâzığ Meydanı'nda söylüyor, ama Avrupa'ya bakıyoruz özerk olan İskoçya bağımsızlığını konuşuyor, referanduma gidecekler. Birleşik Krallık ve İskoçya, kendi demokrasisine o kadar güveniyor ki "Bağımsızlığı bile referanduma götürelim." diyor. İspanya'da 1,5 milyon Katalan bağımsızlık için yürüyüş yapıyorken?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Devamla) - ?tanklar, coplar, TOMA'lar, bombalar, orada devreye girmiyor, demokratik bir hak olarak bunlar hep değerlendiriliyor.
Aynı şekilde, Belçika'da, Flamanlar özerk oldukları hâlde "Biz bağımsızlık istiyoruz." diyebiliyorlar.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Biz "Bu ülkenin bütünlüğü içerisinde, demokratik özerklik projesi çerçevesinde bir çözüm önerisi, bir çözüm projesi" diyoruz. Bütün siyasi partilere de, çözümle ilgili bir an önce projenizi ortaya koyun, bu sürecin, açlık grevlerinin can kaybına neden olmayacak şekilde bir an önce hayata geçirilmesi çağrısını tekrar yineliyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum (BDP sıralarından alkışlar)