| Konu: | CHP GRUBU ÖNERİSİ |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 56 |
| Tarih: | 23.01.2013 |
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; "kadın" denildiği zaman, tabii herkesin titreyip kendine bir gelmesi lazım. Aslında kadın meselesi, aslında bir erkek meselesidir.
Son zamanlarda, biz, sürekli bir biçimde sorunları parçalayarak bu parçalar içerisinde çözümleme bulup bütünü bunun üzerine yerleştirmeye çalışıyoruz; bu, doğru bir bakış açısı değil. Şimdi, biyolojide hücre temel ögedir, fizikte atom öyledir ve nihayet, toplumda da aile öyledir. Ailenin içerisinde de kadının özel ve müstesna bir yeri vardır. Bunları tabii biz sözle söylerken çok nefis, çok ileri seviyede cümleleri süsleyerek söylüyoruz da uygulamaya geldiğimiz zaman, sorunu biraz erkeksi yapının ürettiği kalıplar çerçevesinde düşünüyoruz. Bugün, gerçekten, kadının istihdam meselesi, kadına yönelik şiddet, kadına yönelik tutum ve davranışlardaki olumsuzluklar, bütün bunları bir araya topladığımız zaman, toplumsal yapımızın genel manada kadına ya da dünyaya bakış açısıyla bu bizim değerlendirmelerimiz arasında büyük bir paralelliğin olduğunu görüyoruz. Genel içinde özellikle kadının ekonomik ve kültürel yönden durumu iç açıcı değildir; bu herkes tarafından böyle görülüyor, ifade ediliyor. Türkiye'de, son zamanlarda, özellikle kadına yönelik şiddet, cinnet ve saldırganlık yine bu bağlam içerisinde had safhaya ulaşmış durumdadır. Kadının istihdam problemi yüzde 20 ile 30 arasında, şu veya bu ölçüde katılım açısından baktığımız zaman, gidip gelmektedir yani her hâl ve şart altında kadına yönelik tavır ve tutumların, uygulamaların gözden geçirilmesi gerektiğini söylemeye bile bu rakamlar gerek bıraktırmıyor.
Ancak, şunu söyleyelim: Benim bu Mecliste gördüğüm veya arkadaşların konulara yaklaşımında gördüğüm bir eksiklik var, onun üzerinde durmak istiyorum. O da şu: Bütün sorunların yasa konusu olduğunu düşünerek yasaları değiştirmek suretiyle kadına yönelik şiddetin de ya da yasaları değiştirmek suretiyle ekonomik yapının da ya da sosyal yapının da değişip dönüşeceğini arkadaşlar düşünüyor. Bu mesele yasa meselesi değil, bu mesele bir kültür meselesidir, bu mesele sosyolojik bir meselidir ve dolayısıyla, o kalıpları bir ve bütün olarak düşünmediğiniz takdirde getireceğiniz yasalar, çıkaracağınız kanunlar kâğıt üzerinde kalacaktır.
Şimdi, problem nedir? Problem şu: Son zamanlarda kadının gerek cinayet, intihar, boşanma, taciz ve mobbing meselesinin, aslında doğrudan doğruya bir anlamıyla da kadınla ilgili olduğunu ve bunda en çok sıkıntıya düşenlerin kadınlar olduğunu algılamak ve bilmek gerekiyor.
Peki, neden erkeklerde bu söylediğim kriminal vakalar veyahut olgular daha az ve daha alt düzeyde gerçekleşiyor da kadınlarda daha fazla? Çünkü bunları yapanlar erkekler de ondan.
Peki, o zaman ne yapmak gerekiyor? Bir defa şunu söyleyelim: Bilenin bilmeyeni yönettiği bir ülkede yaşıyoruz, bir dünyada yaşıyoruz. Eğer kadını vasıflarla donatırsanız vasıflı bir kadın, vasıfsız bir erkeğin ya da vasıfsız diğer kendi hemcinslerinin önünde ve ilerisinde olacaktır. Demek ki kadınımızı vasıflı hâle getirmemiz gerekiyor. Bu, iş bulmada da iş sağlamada da temel olarak birinci öncelikli bir olgudur.
İkincisi: Kadının kültür ve eğitim yönünden durumunu gözden geçirmemiz lazım. Üst kültürün alt kültürü yönettiğini, biraz önce de ifade ettiğim gibi önde olanların bilgili olanlar olduğunu ve bu deneyimin içerisinde bulunanların -genel olarak bakıldığı zaman- diğerlerinden daha fazla hüsnükabul gördüğünü biliyoruz. Demek ki kültürlü bir kadın kültürsüz erkekten, vasıflı bir kadın vasıfsız hemcinsinden ve erkekten daha farklı bir konuma ve duruma kendisini getirmiş olacaktır.
Kadınlara özgü çalışma alanlarının üretilmesi ve bunların ortaya konması lazımdır. Kadınların bütün işlere doğru kaydırılması değil, kendi fiziksel ve biyolojik yapısının uygun gördüğü işlerin, daha ziyade kadınların bu noktada ön plana çıkarılması gereken işler olduğunu düşünüyoruz.
Ben biraz önce de söyledim, bir daha söyleyeyim: Erkek sorununu çözmeden, erkeğin kafa yapısını ve kalıplarını değiştirmeden kadın sorunlarını çözmek mümkün değildir. Bu bakımdan da bizim tepeden tırnağa toplumsal olarak aileye, ailenin bugünkü yapısına bir göz atmamız gerekiyor. Çünkü, dünyada hiçbir şey ama hiçbir şey bir diğerinden bağımsız olarak meydana gelmiyor, her şey birbiriyle alakalı ve ilişkili. O hâlde, kadın meselesini ele aldığımızda, kadının diğer gruplarla olan veya diğer sosyal ve ekonomik şartlarla olan ilişkisiyle beraber ele almak, irdelemek incelemek gerekiyor. Buna baktığımız zaman, son zamanlarda aile yapımızda inanılmaz derecede büyük bir yozlaşma, bozulma, çürüme ve sosyal anlamda bir yabancılaşmanın meydana geldiğini görüyoruz. Biz bunu özellikle insanlara eğer bazı davranışlarla yüklersek insanlara yüklediğimiz davranışlar hiç kuşkunuz olmasın ki önce zihinde başlar. Yani, eğitimle alır, aileyle alır, sokakla alır, kültürle alır, kütüphaneyle alır. O davranışı aldıktan sonra, o zihinsel müktesebatı edindikten sonra onu toplum üzerinde yaygınlaştırması da davranış şeklinde ortaya çıkar.
Burada, baktığımızda, insanlarımızın çoğunun aile meselesini basit bir sahiplenme duygusu olarak bildiğinin, algıladığının; bazı konuları kıskançlık ve bencillik olarak gördüklerinin altını çizmemiz lazım. Dolayısıyla, sorumluluk yüklenecek yetenek ve yeterlilikte olmayan, sadakat duygusunu hücrelerine kadar sindirmemiş kimselerin, aileye yalnızca zorunlu bir birliktelik olarak bakmaları veya onu bir yük olarak kabul etmeleri her zaman mümkündür.
Bu bakımdan, baktığımızda, günümüz dünyasında aileye yönelik olarak ortaya konan tehditlerin ve yabancılaştırma faaliyetlerinin çok büyük boyutlara geldiğini görüyoruz. Bizim Türk aile yapısının da birçok açıdan diğer toplumların yaşadığı sorunları yaşadığını tespit etmiş durumdayız. Mesela, boşanma, intihar vakaları mukayese edildiğinde bu durum çok açık bir biçimde görünmektedir.
Kuşkusuz, durumun genelde ülkemizde, özeldeyse kendi hayatımızda çok vahim olmadığını değerlendirebiliriz. Ancak, sanayileşme, kentleşme, iletişim ile ulaşım araçlarındaki büyük değişmenin aile yapısında büyük bir sarsıntı meydana getirdiğini herkesin bilmesi lazım. Şu cep telefonları yüzünden, kredi kartları yüzünden, İnternet yüzünden ya da facebook yüzünden ne kadar ailenin ayrıldığını, ne kadar aile içi şiddetin meydana geldiğini ya da sorunlar üretildiğini bir düşünmemizde sayısız yarar olduğunun özellikle altını çizmek istiyorum.
Bütün gelişmeler aile yapısında bugün için çok büyük boyutlarda olmasa da belirli ölçülerde bozulmaların olduğunu göstermektedir. Aile kurumunu zayıflatan, bozan, çürütüp çökerten sebepler hakkında bugün bile tam tatmin edici bilgiye sahip olduğumuzu söyleyemeyiz. Her şeyden evvel, aile birliği mahremiyeti araştırmacının iç durumu hakkında doğru bilgi edinmesini de engellemektedir. Ancak şu kesindir ki modern aile, nesil ve insan sayısı bakımından daralmış olmakla kalmıyor, aynı zamanda toplumsal varlık olarak birçok fonksiyon ve başarı imkânlarını da kaybetmiş bulunuyor. Bugün ana babanın çocuklar üzerinde otorite tesis edemeyişlerinden, çocukların bu yönüyle kural dışı davranışlarının ortaya çıkmasından herkesçe şikâyet edilmekte ve bunları da çocukların bencilliğine veya günümüz şartlarına yayarak bunlardan kurtulmaya çalışılmaktadır veyahut bu soruna bu tür bir cevap bulunmaya çalışılmaktadır.
Burada dikkat edilmesi gereken şey, aileye ve dolayısıyla kadına yönelik tavır saçmalığında görsel ve basılı kitle iletişim araçlarının çok büyük bir payının olduğudur. Kitle iletişim araçlarının önemli bir kısmı, öz yerine kabuğu, ruh yerine fiziği, kalıcılık yerine geçiciyi esas alan yayın politikalarını kutsallaştırmaktadır. Kadın, kitle iletişiminde tüketilen bir obje olmaktan bir türlü kurtulamamıştır. Kadın bir insan olarak değil, bir tüketim malzemesi, zevk aracı ve âdeta bir meta olarak görülmektedir. Türkiye'de aileye karşı görsel ve işitsel iletişim araçlarının yaptığı yayınlar her türden sapmaya prim verir mahiyettedir. Öncelikle, bu problemlerin aile boyutunun ele alınmasının ve bunun üzerinden yürütülerek kadının iş sahasındaki, kadının toplumsal yapı içerisindeki statüsünde yükselmenin meydana getirilecek bir sonuç olacağını düşünüyor, hepinize bu vesileyle saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.