| Konu: | BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ KANUNU İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 18 |
| Tarih: | 08.11.2012 |
İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 9'uncu madde üzerindeki önergemiz üzerine söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Gecenin biri, 74 milyondan toplantıyı izleyen yok, oturumu izleyen yok ve biz de 74 milyonun belki de kırk yıllık, elli yıllık geleceğini ilgilendiren bir tasarıyı konuşuyoruz. Sadece bu tutum bile bu tasarının halktan saklanmaya çalışıldığı, halkın gözünden kaçırılmaya çalışıldığıyla ilgili net bir tabloyu açığa çıkarıyor. Aslında buradaki konuşmalardan çok fazla bir anlam da çıkaramıyoruz yani ben BDP dışındaki muhalefetin dile getirdiği kaygıların tamamının tasarıda olmasını çok arzu ederdim. Ama maalesef, biz tasarıya baktığımız zaman, evrensel ölçütlere göre değerlendirdiğimiz zaman çağdaş demokrasilere göre değerlendirdiğimiz zaman, bu belirtilen kaygılara rastlamıyoruz yani burada temel olarak esas alınması gereken kriter Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı olmalı ve bu Şart'ın gereğiyle ilgili eğer bir idari reform yapılıyorsa bu tasarının içerisinde düzenlemeler olmalı. Bu Şart'ın temeli, esası şudur: Yani kamusal hizmetlerin ve görevlerin büyük bir kısmının merkezî idare tarafından yerel yönetimlere, yerellere devredilmesiyle ilgili bir süreci esas alıyor. Beldeden bölgeye kadar her yerde halkın karar alma süreçlerine katıldığı ve kendi kendisini yönetmenin önünü açan birtakım düzenlemeleri aslında esas alıyor. Yerel Yönetimler Özerlik Şartı'nın ruhu bu iken mevcut tasarıda maalesef bunun tam aksi şekilde uygulamaları görüyoruz. Yerel yönetimlerin vergi toplamadan tutun da bölgesel eşitsizlik durumunda aradaki dengesizliği gidermede merkezî hükûmet üzerine düşen dengeleyici fonksiyonların nasıl düzenlendiğini yine bu Yerel Yönetimler Özerkli Şartı'nda görebiliriz ama maalesef, burada, bu bahsetmiş olduğum uygulamaların hiçbirini biz göremiyoruz. Devlet, merkezî hükûmet kendi yaptığı pek çok hizmeti eğer yerel yönetimlere devretmiş olsaydı, örneğin sağlıkla ilgili, turizmle ilgili, ulaşımla ilgili, sporla ilgili, eğitimle ilgili pek çok yetkiyi yerel yönetimlere devretmiş olsaydı o zaman biz Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'na uygun bir idari reformdan bahsedebilirdik.
Şimdi, bu şart bizim için bağlayıcıdır çünkü biz 1988'de bu Şart'ı kabul etmişiz, 1991'de de imzalamışız. Bazı yönlerine çekince koymakla beraber imzalamış olduğumuz bu Şart Anayasa'nın 90'ıncı maddesine göre ülke açısından bağlayıcıdır.
Şart'ın ruhuna baktığımız zaman, çok dilli belediyecilik ile ilgili yine birtakım düzenlemelerin olduğunu ancak burada hiçbir şekilde bunun esas alınmadığını görüyoruz. Burada yerelden yetkinin alındığını, merkezîleşme sürecinin daha fazlalaştığını gösteren en somut delil, belediye sayısının son on yılda 3.228'den 1.384'e düşmesidir. Yani sadece bu bile yerelden çok merkezîleşmeyi esas alan bir uygulamayla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor.
Tabii, köylerin durumunu izah ettik. Özellikle meraların, yaylaların betonlaşması, tarım alanlarının sermaye tarafından talan edilme riskiyle ilgili kaygılarımızı burada dile getirdik. Yatırım ve İzleme Koordinasyonunda valilerin, vali yardımcılarının yetkilerinden bahsettik. Bütün bunlar merkezî yapının yerel üzerindeki hâkimiyetini gösteren temel şeylerdir.
Muhalefet burada kaygılarını dile getirirken BDP'yi etnik milliyetçilikle suçluyor. Etnik milliyetçilik tüm farklılıkları, ülkedeki tüm farklılıkları tek bir pota altında eritmeye çalışan milliyetçiliktir. BDP ülkedeki bütün farklılıkları Kürtleştirmeye çalışan bir siyasetin sahibi değildir. Hangi siyasi parti ülkedeki Kürtleri, Lazları, Çerkezleri, Ermenileri, Süryanileri Türkleştirmeye çalışıyorsa etnik milliyetçiliği yapan onlardır. Ezen ulus milliyetçiliği ile ezilen ulusun özgürlük mücadelesini birbirinden ayırt etmemiz gerekiyor.
Bakın, operasyon yapılmayan belediyemiz kalmadı. Belediye başkanlarımızın, meclis üyelerimizin yarısı cezaevinde ama ona rağmen bu kürsüden hâlâ korkular ifade ediliyor. Mardin Belediyesini de alacağız, Urfa'yı unuttunuz, Urfa'yı da alacağız. Bu belediyenin, büyükşehir belediyesinin içermediği düzenlemede olan Bitlis'i, Ağrı'yı, Bingöl'ü, Muş'u da alacağız. Siz de halkın iradesine saygı göstereceksiniz, çünkü demokrasi bunu gerektiriyor.
Hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.