| Konu: | BDP GRUBU ÖNERİSİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 100 |
| Tarih: | 26.04.2012 |
ADİL KURT (Hakkâri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; grubumuzun vermiş olduğu öneri üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi selamlıyorum.
Tabii, yoğun polemik karambolu içerisinde Türkiye'nin asli sorunlarını öteden beridir Parlamentoda konuşamaz duruma geliyoruz. En ciddi sorunu bile basit, seçmene selam gönderen yaklaşımlarla karambola getirerek tartışır duruma geldik ve bu nedenle de Türkiye'nin önemli sorunlarını, acil sorunlarını ne yazık ki Parlamentoda çok nadiren konuşmaya çalışıyoruz. Biraz önce onun bir örneğini yaşadık. Bugünkü Suriye politikalarıyla ilgili yapılan değerlendirmelerde bunun örneğini yaşadık ve ne yazık ki ne Hükûmet ne de muhalefet, bugün nelerin konuşulduğu konusunda tam bir idrak yaratamadı halkın beyninde.
Şimdi, Türkiye'de, maalesef, ekonomi politikaları, Hükûmetin ekonomi stratejisi yavaş yavaş tehlike sinyallerini vermeye başladı. Hatırlanacağı üzere, geride bıraktığımız üç yıl içerisinde, Avrupa'da on ülke, ekonomik krizden kaynaklı olarak yönetimlerini değiştirmek durumunda kaldı ve son günlerde özellikle hem Hükûmet hem devlet yetkilileri, Avrupa'da İslam karşıtlığından söz eder duruma geliyor ve oradaki krizle bağlantılı olarak değerlendiriyorlar.
Şimdi, Avrupa'daki bu kriz dalgasının yavaş yavaş Türkiye'ye daha etkin biçimde kendisini hissettirmeye başladığı günleri yaşıyoruz. İki gün önce de burada hatırlatma ihtiyacı duyduk, şimdi de tekrarlıyoruz: Bu krizin eğer önlemleri alınmazsa, tedbir alınmazsa, aklıselim politikalar geliştirilmezse, bu Meclis vaziyete el koymazsa, duruma el koymazsa önümüzdeki tablo çok vahimdir.
Bakınız, bizim Yunanistan'la ne kadar benzerliklerimiz var. Yunanistan adalarını satışa çıkardı, krizi atlatmak için toprak satmayı göze aldı, artık göze alıyor. Verileri bize ne kadar tanıdık, bakın, sizlerle paylaşalım: Millî gelir artış hızı Türkiye'de yüzde 5,6; Yunanistan'da yüzde 5,1. Cari açık bizde yüzde eksi 9,7; Yunanistan'da yüzde eksi 9,6. Bütçe açığı bizde 1,7; Yunanistan'da eksi 9,1.
Şimdi, Hükûmet yetkilileri cari açığı her değerlendirdiklerinde enerji faktörüne sığınıyorlar ve enerji faktörüne sığınırlarken de HES politikalarına kılıf bulma gayreti içerisinde bunu söylüyorlar. Evet, enerji ithalatının Türkiye'ye çok ciddi sıkıntıları vardır. Ama bakın, bu ülkenin madenlerini, bu ülkede çıkan madeni ham hâlde Çin'e götürüyorsunuz, Çin'de işletip Çin'den geri satın alıyorsunuz. Yani kendi madeninizi götürüyorsunuz, Çin'de zenginleştiriyorsunuz, orada zenginleştirdiğiniz madeni Çin'e verdiğiniz fiyatın 12 katı fazlasıyla geri satın alıyorsunuz, sanayinizde kullanmaya çalışıyorsunuz. Bu sadece bir örnek.
Türkiye, kendi hayvancılık potansiyelinin neredeyse kırkta 1'ini değerlendirir durumdadır. Tarım politikasında gene benzer veriler orta yerde duruyor. Şimdi, kendi öz kaynaklarınızı işler duruma getirmeden ekonomideki bu kaosa çare bulma şansınız yok. Buna ilişkin yatırımlar, politikalar geliştirmek yerine, Hükûmetin bulduğu çare şu: 2012 yılı memura sıfır zam politikası. Bunu yaparken de diyor ki: "Çinleşiyoruz" Çin ne yapıyor? İnsanları karın tokluğuna çalıştırıp ekonomisini büyütme gayreti içerisinde. Bu boyutuyla, emek sömürüsü boyutuyla Çin'i model alan bir hükûmet politikası.
Kendi hayvancılık potansiyelini, kendi tarım potansiyelini, kendi yer altı, yer üstü zenginliklerini işleyemeyen, onların işlerliğini esas alan politikalar geliştirmeyen Hükûmet ancak böyle bir politika geliştirebilir.
Bir önemli faktör daha: Bakın değerli arkadaşlar, bütçe görüşmeleri sırasında da gündeme geldi, örtülü harcamalar. Örtülü ödeneklerden yapılan harcamalardan bu Meclisin dahi haberi yok, denetim dışı harcamalar. Bu denetim dışı harcamalar nereye yapılıyor? Bu denetim dışı harcamaların neredeyse tamamı savaşa ve savaş lobisine yapılıyor. Otuz yıllık süreçte yaklaşık 400 milyar dolar gibi bir harcama yapıldı. Hesap edin, bu parayla bu ülke neler yapabilirdi. Bu otuz yılın on yılında AKP iktidar. Haydi önceki dönemleri bir kenara koyalım, ama cumhuriyet tarihinin sayısal verisi olarak doksan yıllık sürecin neredeyse onda 1'inde siz iktidar olmuşsunuz. Son otuz yıllık çatışma sürecinin üçte 1'inde siz iktidarsınız. Getirin, bir çözüm koyun orta yere. Daha ne bekliyorsunuz? Hangi politikalarla çözeceğinizi artık söyleyin. Bu ülkenin öz kaynaklarını kendi dağlarını bombalamak için kullanmayın. Ama bunu her söylediğimizde bundan sanki haz alır bir tutum içerisinde "Biz dağları bombalayacağız." diyorlar ve bunu söylerlerken de keyif alıyorlar.
Kendi hayvancılığını geliştirmek yerine? Bakınız, -geçen gün burada söyledim- Türkiye'de küçükbaş hayvancılığı potansiyelinin kırkta 1'ini ancak değerlendiriyoruz ama domuz üretme çiftliklerini rahatlıkla teşvik edebiliyoruz. Bakan arkadan söyledi, itiraz etti "Öyle bir şey yok." dedi.
Bakın, Türk Gıda Kodeksi Çiğ Kırmızı Et ve Hazırlanmış Kırmızı Et Karışımları Tebliği, Resmî Gazete'nin 2006/31 sayılı nüshasında yayımlanmış. Burada domuz üretme çiftlikleri, domuz eti, kırmızı et statüsünde teşvike tabi tutulmuş ve Ziraat Bankasından teşvik edilmiş. Ziraat Bankası bir genelgeyle domuz üretme çiftliklerine yapacakları yatırımın ya da verecekleri teşvikin kriterlerini ortaya koymuş ve ülkemizde resmî olmamakla birlikte 1.800 civarında, teşvik almış domuz üretme çiftliği? Kendi ülkenizdeki hayvancılığı teşvik etseniz bundan çok daha yararlı bir sonuç elde etmiş olmaz mısınız? Edersiniz. Ama kendi çiftçinizi, kendi esnafınızı kalkındırma gibi bir gayret yok orta yerde. Tersine, daha çok bu ülkenin kaynakları dışarıya nasıl peşkeş çekilir, onun gayreti var.
Şimdi, ekonomi tehlike çanlarını çalmışken, tehlike kapımızda durmuşken bizim Meclis olarak bu duruma sessiz kalmamız mümkün değildir. Bir Meclis araştırma komisyonu kurulup bu konunun incelenmesi gerekir düşüncesiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kurt.