GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CEZA MUHAKEMESİ KANUNU İLE CEZA VE GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN İNFAZI HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:3
Birleşim:57
Tarih:24.01.2013

İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

8'inci madde üzerinde vermiş olduğumuz önerge üzerine söz almış bulunmaktayım, heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu hazırlanan kanun tasarısının sürekli olarak "AKP-BDP ortak çalışması" şeklinde yansıtılmasının hiç doğru olmadığını belirtmem gerekiyor. BDP olarak burada yasayla ilgili karşı çıktığımız, eksik bulduğumuz, düzeltilmesi gereken hususları defalarca dile getirdik ama buna rağmen ısrarla böylesi bir görüntü verilmeye çalışılıyor. Biz, bu ana dilde savunmanın başlı başına bir yasa tasarısı olarak buraya getirilip soruşturma ve kovuşturmanın tamamını içerecek şekilde bir düzenlemeye tabi tutulmasının doğru olduğunu defalarca dile getirdik hem komisyon toplantısında hem yaptığımız görüşmelerde hem de buradaki konuşmalarda.

Tercümanla ilgili araya konan sanığın para ödemesi durumunun savunma hakkının gasbı olduğunu defalarca dile getirdik. BDP olarak bizim yetersiz bulduğumuz, içeriğinin mutlaka ele alınması gereken bir husus üzerinden sürekli gelip farklı bir algı yaratmaya çalışmak doğru değil. Şunu önemsiyoruz: Ülkede yeni süreçle ilgili bir tartışma var. Toplumun tamamını ilgilendiren bir barış beklentisi, bir umut beklentisi var ve akan kanın durmasıyla ilgili, anaların gözyaşı dökmesiyle ilgili bu Mecliste ne yapılabilir, nasıl bir somut adım ortaya konabilir ve bu somut adım çerçevesinde var olan sıkıntı, var olan sorun nasıl çözülebilirin bir beklentisi var. Biz, özellikle yetersiz bulmakla birlikte, acaba bu yeni süreçle ilgili buradan bir düzenleme, bir niyet, farklı bir somut adımın önünü açacak bir düzenleme çıkacak mı diye bu yasanın ilgili maddesinin tartışılması ve ileriki dönemlerde de mutlaka bu eksikliklerinin giderilmesini önemsiyoruz. Dolayısıyla, BDP'nin buradaki tavrının net anlaşılması gerekiyor.

Diğer taraftan, bu ilgili madde çocuk tutukluların nakilleriyle ilgili düzenlemeler getiriyor. Bu çocuk tutuklularla ilgili böyle önergelerle ele alacağımız bir durum söz konusu değil. Bakın, 2006'da hakkında mahkûmiyet kararı verilen çocuk sayısı 14, sadece 14. O tarihten sonra siz Terörle Mücadele Kanunu'nu getirdiniz. Terörle Mücadele Kanunu'ndan sonra dört yıl içerisinde, 2010'da tutuklu çocuk sayısı 1.023'e çıkmış. 2012'de yine yüzde 100 artmış, 2.206'ya çıkmış. Yani ortada, mevcut sorunların kaynağını oluşturan bir Terörle Mücadele Kanunu var ki dünya hukuk literatürüne "politik tutuklu çocuk" kavramını koymuş. Bu çocukların hangi insanlık dışı muamelelere maruz kaldığını en yakın örneğiyle Pozantı Cezaevinde gördük. Vicdanı kanamayan, insanlığından utanmayan, bu konuyla ilgili rahatsızlık duymayan hiçbir milletvekilinin bu Meclis çatısı altında bulunduğuna ben inanmıyorum. Dolayısıyla, hem ana dilde savunmayla ilgili hem bu politik tutuklu çocuk suçlularla ilgili mutlaka kapsamlı bir düzenlemenin yapılması gerekiyor.

Diğer taraftan, demin burada konuşan bir hatip, özellikle seçim bölgemi ilgilendiren bazı şahsiyetlere atıf yaparak Türk milliyetçiliği üzerinden bir şeyler söylemeye çalıştı. Şimdi, Yado Paşa'yı kullandı, Yado Paşa'nın torunu üzerinden bir şeyler söyledi. Yado Paşa, tam da bu tekçi, herkesi Türkleştiren politikalara karşı başkaldırmış Azadi örgütünün önemli bir şahsiyetidir. Elâzığ Palu bölgesinin komutanlığını yapmıştır. Kendisinin ortaya koyduğu direniş sonucu devlet tarafından başına ödül konmuştur. Yado Paşa'nın sadece eşinin nasıl can verdiğini ben bu kürsüden açıklamayacağım, siz gelip buradan okuyabilirsiniz; onu bir incelersiniz, Yado Paşa'yı Türk milliyetçiliği üzerinden burada sunmanın ne kadar haksızlık olduğunu görürsünüz.

Yado Paşa, Şeyh Sait direnişinden sonra da "Binhat" dediğimiz Suriye'ye gitmiştir. Suriye Kürdistanı'nda Hoybun örgütünün çalışmalarında aktif olarak yer almıştır. Dolayısıyla Yado Paşa üzerinden böylesi bir değerlendirme yapmak doğru değil.

Torunlar üzerinden değerlendirmeye gelince, bu da bir devlet politikasıdır. Başkaldıranı asıp torunları sisteme entegre etmek cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar var olagelen bir politikadır. Onun için, sadece Yado Paşa'nın torununa değil, istiklal mahkemeleri tarafından asılan Zıkteli Hacı Sadık'ın, Faki Hasan'ın ve Şeyh Sait'in torunlarının sistemle olan ilişkilerine baktığınız zaman ne söylemek istediğimi anlarsınız.

Diğer taraftan, bir milletvekiline?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Bir dakika alabilir miyim Sayın Başkan?

BAŞKAN - Biliyorsunuz, uygulamamızda vermiyoruz Sayın Baluken, lütfen?

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Peki, tutanaklara geçmesi açısından söyleyeyim.

BAŞKAN - Kayıtlara geçiyor efendim.

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Burada bir milletvekilinin söylemi üzerinden bir köken tespiti de yapıldı. Bahsedilen milletvekili benimle aynı köylüdür, aynı aşirettendir. Dolayısıyla, bugüne kadar böyle tekleştirmeye, Türkleştirmeye çalıştınız, artık köken üzerinden de yeni bir şey başlatmayın. Bu olay siyasetin işi değildir. Bu konuda istediğiniz platformlarda da tartışmaya hazırım.

Teşekkür ederim. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.