GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CEZA MUHAKEMESİ KANUNU İLE CEZA VE GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN İNFAZI HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:3
Birleşim:57
Tarih:24.01.2013

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakan, biraz önce bir soru sordum, dedim ki: "Yargılama bir bütündür. Şimdi, bu bütün üzerinde bir parça da siz ikinci bir dilde savunma yapma hakkı veriyorsunuz ama bundan sonrası için siz yargılamanın bütün aşamalarında böyle bir şey yapacak mısınız, yapmayacak mısınız?" Siz geriye döndünüz, dediniz ki: "Böyle bir soru olmaz." Soruyu nasıl soracağız?

Siz iktidara geldiğiniz günden bugüne bu işleri adım adım yapıyorsunuz. Önce Kürtçe Enstitüsü kurdunuz, TRT Şeş'i kurdunuz, ondan sonra Kürtçe eğitim hakkı verdiniz, şimdi yargılamaya getirdiniz bunu. Bundan sonra yargılamanın diğer aşamalarına getirecek misiniz, getirmeyecek misiniz? Gayet net bir soru soruyorum ben. Ondan sonra "Böyle soru olmaz." diyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından "Bağırma" sesleri)

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Bağırma ya, bağırarak olmaz ki!

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Lütfen ciddi olalım. Sorulan sorulara cevap verecekseniz veriyorsunuz, vermeyeceksiniz vermiyorsunuz zaten.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Herkes senin istediğin gibi cevap vermek zorunda mı?

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Yılmaz, siz de sesinizi kesin de bir dinleyin.

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Zorunda tabii ki. Ben de burada bir grup adına muhalefet yapıyorum. Siz her istediğinizi yapma hakkına mı sahipsiniz, yüzde 50 oy aldık diye siz bu devletin temellerini oynatma hakkına mı sahipsiniz? Yok böyle bir şey! (AK PARTİ sıralarından "Bağırma" sesleri)

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Belki duyarsınız diye bağırıyor.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Bağırarak olmaz ki!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen?

Sayın Erdoğan, lütfen Genel Kurula hitap edin.

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Bu yasa aynen 2010 yılında referanduma götürdüğünüz Anayasa değişikliğinde olduğu gibi, ambalajlanmış bir zehir içermektedir. Bu zehri yuttuğunuz zaman ölüm hemen gelmez. Önce midenizde zehrin ambalajı çözülecek, sonra zehir etkisini gösterecektir. Zehrin sunumunu masumane gösteren bir başka husus da işte, bu "ana dilde savunma hakkı" ibaresidir. Lakin bunları konuşmak için cahil olmak lazım, hiç tarih bilmemek lazım, hiç hukuk bilmemek lazım.

Pekâlâ, bu Genel Kuruldaki milletvekilleri cahil midir? Elbette hayır, hiç kimse cahil değil. Bu Genel Kuruldakilerin bir kısmı ne istediğini ve ne aldığını çok iyi bilmektedir ve sesini çıkarmamaktadır.

Biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu işin sonunun nereye gideceğini çok iyi bildiğimiz için başından beri muhalefet ediyoruz. Ey iktidar milletvekilleri, ya siz ne yapıyorsunuz? Seçmenlerinize, Çanakkale'de bu devletin kurulması için, Türk varlığının, Türk milletinin yok olmaması için şehit olan dedelerinize ne diyeceksiniz? Yarın, bölüp parçaladığınız devletin bir parçasında kalan torunlarınıza ne diyeceksiniz?

Bu kanun tasarısının içindeki zehir Sevr'in zehridir. Bu tasarıda görüştüğümüz hususlar Anayasa'mıza ve kurucu irademize aykırıdır.

Bu tasarıda görüştüğümüz ana dilde savunma ihanetiyle ilgili, taraf olduğumuz uluslararası bütün anlaşmalarda herhangi bir yükümlülüğümüz yoktur Türk devleti olarak. Yine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde, konuştuğumuz yasa tasarısıyla ilgili olarak aldığımız herhangi bir mahkûmiyet kararı da yoktur.

Bütün bu bilgiler ışığında, hukuki olarak ana dilde savunma garabetini savunmak mümkün değildir. O hâlde bu tasarı niçin burada? Aslında bunu herkes biliyor. Artık içeriğini her zaman tam olarak bilemesek de teröristlerle alenen yapılan görüşmeler bugünkü gazetelerde iktidarınızın devleti teröristlerin önünde nasıl diz çöktürdüğünü yazıyor. Kandil'deki terörist sözcüsü yine diyor ki: "Bize geldiler ama biz görüşmedik." Niye? "'İmralı'daki teröristbaşıyla görüşün, olayın muhatabı o.'dedik." diyor.

Bir de bu görüşmelerle ilgili olarak kabak tadı veren bir olay var. Nedir o? "Biz, AKP olarak hiç görüşmedik, devlet görüştü." Biz de yedik arkadaşlar bu numaranızı.

Arkadaşlar, AKP on bir yıldır tek başına, aralıksız iktidarda. Ey AKP, on bir yıldır iktidarda siz hangi devleti yönetiyorsunuz? Nerede iktidar yapıyorsunuz? Yani siz başka bir devletin mi iktidarısınız, yoksa neyi yönettiğinizden, ne yaptığınızdan haberiniz mi yok? O görüşmeleri yapan devlet görevlilerini kim atamıştır? O görüşmeleri yapan devlet görevlileri şu anda suç işlemektedir. Zamanı gelince sizinle birlikte onlar da elbette hesap vereceklerdir.

Yine, görüşmeleri yapan memurlara kim görev vermiştir? Bu memurlar eğer Hükûmetten habersiz, Hükûmete rağmen teröristlerle görüşüyor ise, siz de bu görüşmeleri onaylamıyorsanız, iktidar olarak, teröristlerle görüştüğü için kaç kamu görevlisi hakkında soruşturma açtınız, kaç kamu görevlisini görevden aldınız? Laf cambazlığı yaparak teröristlerle yapılan görüşmelerin dışında kalamazsınız. Ne derseniz deyin, siz ve iktidarınız bu görüşmelerin tam göbeğindedir ve zamanı gelince bunun hesabını elbette verecektir.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.