GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CEZA MUHAKEMESİ KANUNU İLE CEZA VE GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN İNFAZI HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:3
Birleşim:57
Tarih:24.01.2013

SIRRI SAKIK (Muş) - Sevgili arkadaşlar, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Hep de söylüyoruz yani arzulamadığımız noktada bizi bu kadar tetiklemeye hakkınız yok. Hele hele oturup yerinizde nerelerden geldiğiniz belli olmayan ve bize oradan "terörist" diye hitap etmek? Böyle bir hakkınız da yok, haddiniz de yok. Yani, eğer bir iz düşümüne düşersek, benim iz düşümüme bakın ve arkadaşlarımızın iz düşümüne bakın. Biz parlamenter demokrasiye inanmışız, devletin karanlık odalarında hiçbir gün bir görevimiz olmadı ve ilişkimiz de olmadı. Demokrasiye inandık, özgürlüklere inandık, bunların mücadelesini ettik ama karanlık birimlerden beslenenler ve arka bahçelerden beslenip gelenler bize demokrasi dersi vermez, veremezler.

Şimdi, dönüp bizi böyle itham edenler, dönün tarihinize bakın. Şimdi, dün çıkacaksınız, Kürtlere hakaret edeceksiniz! Arkamda oturan CHP bilmem Divan Üyesi her kürsüye çıktığında Kürtlerin bütün değerlerine hakaret edecek ve Kürt liderlerine hakaret edecek ve sonra dönecek "Efendim, siz, bilmem neyin gölgesinden?" Vallahi, biz yüreğimizin gölgesinden beslenerek geliyoruz. Hayatta korkmadığımız tek şey ölümdür. Kimse bizi rencide edemez. Biz bu halkın özgürlük mücadelesi için buradayız. Kimseye hakaret etmedik ve etmeyiz de, hakarete boyun da eğmeyiz. Sizi de Allah yarattı bir anneden bir babadan, sizin de bir diliniz var; aynı Allah -eğer inanıyorsanız- bizi de yarattı aynı anneden aynı babadan, dilimiz var ve kültürümüz var. Birlikte cumhuriyeti kurduk, keşke kurmasaydık. Niye bize hakaret ediyorsunuz? Sizin hakkınız var bu coğrafyada, bizim yok mu hakkımız? Biz kendi dilimizle kendimizi ifade etmek istiyoruz, niye bize bu kadar saldırıyorsunuz? Bir halka niye bu kadar düşmanlık ediyorsunuz?

Lozan'dan bahsediyorsunuz. Şimdi, Diyap Ağa'dan bahsediyorsunuz. Zavallı Diyap Ağa, ne Türkçe bilirdi? Dersim'in dağlarından çıkmış gelmiş buraya. "Diyap Ağa Türkçe böyle dedi, yok bilmem kim ne dedi?" Şimdi ben de size Hasan Hayri'nin hikâyesini anlatayım. Hasan Hayri, Mustafa Kemal'in silah arkadaşı, Dersim Milletvekili. "Lozan anlaşmaları?" diyorsunuz. Lozan'a İsmet Paşa gittiğinde Lozan'da dediler ki: "Kürtlerle Kürtlerin demokratik hakları inşa edilmezse Lozan'da Lozan anlaşmaları yoktur." Hemen İsmet Paşa döndü, Mustafa Kemal'e dedi ki: "Kürtleri ikna edemezsek olmaz." Hemen Mustafa Kemal -zamanım çok az- bütün Kürt milletvekillerini topladı ve Hasan Hayri'ye bir görev verdi. Dedi ki: "Geleceksiniz, kürsüde konuşacaksınız. Kürt giysileriyle geleceksiniz `Lozan'da İsmet Paşa Kürtlerin ve Türklerin ortak temsilcisidir.' diyeceksiniz." Evet, Hasan Hayri, buradan geliyor, Mustafa Kemal şurada oturuyor ve alkışlıyor, yetmiyor, ayaklarıyla yeri alkışlıyor, "İşte, Kürt-Türk halkının kardeşliği budur." diyor ve sonra ne oluyor biliyor musunuz? Lozan'da anlaşmalar bitiyor, alkışlar, kucaklaşmalar ve Lozan Anlaşması bittikten sonra, 1921'lerde Kürtlerin, Türklerin ortak vatanı olan o cumhuriyet tek ırka dönüştü. Sonra, Mustafa Kemal'in sözüyle, güvenip gelip bu kürsüde Kürt giysileri giydiği için, "Kürtlerin ve Türklerin ortak temsilcisidir." dediği için Elâzığ'da Hasan Hayri'yi astınız. İşte, sizin atalarınız bunu yaptı, bunu etti. Size güvenmekle hata mı ettik, birlikte cumhuriyeti inşa etmekle hata mı ettik? Hâlâ kaderimizi sizlerle birlikte inşa etmek istiyorsak neden bizi anlamıyorsunuz, neden hâlimizden anlamıyorsunuz? Bu efendilik, bu kibirlilik nedir Allah aşkına? Tanrı'nın özel çocukları mısınız? Buraya çıktığınızda Tanrı katında, bizi kul katında mı görüyorsunuz? Buna ne hakkınız var? Ortak bir vatanda eşit yurttaş olarak biz bir arada yaşayamaz mıyız? Bizim hukukumuza saygı gösteremez misiniz?

Bakın, hâlen Kürtçe bir laf kullandığımız için tutanaklara "bilinmeyen dil" geçiyor. On binlerce Kürt siyasetçi hâlen mahkemelere çıktığında "Ana dilimle kendimi ifade etmek istiyorum." dediğinde hâlâ mahkemelere "bilinmeyen bir dil" olarak geçiyor. Bu hiç mi sizi rencide etmiyor, hiç mi sizi üzmüyor, bir halkın hukuku sizi hiç mi rahatsız etmiyor? Bir de demokrasiden ve özgürlüklerden bahsediyorsunuz.

Vallahi, üzülüyoruz ama zulme boyun eğmeyeceğimizi bilin; bize hakaret etme hakkını kendinizde bulmayın, sayınıza güvenmeyin. Bizim de güvendiğimiz Allah'ımız ve halkımız var, onlara da sözümüz var, onların onurunu size çiğnetmeyiz, onların özgürlük mücadelesi neyse bedelini ödemek de bizim namus borcumuzdur. Bunu böyle bilin. (BDP sıralarından alkışlar)