GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CEZA MUHAKEMESİ KANUNU İLE CEZA VE GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN İNFAZI HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:3
Birleşim:57
Tarih:24.01.2013

OKTAY VURAL (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugün aslında vatan, millet ve devlet mefkûresini yıkmaya yönelik bir zihniyetin tarih boyunca ortaya çıkartmak istediği sözde sorunlardan birini çözmek için dayatılan bir konunun içine sokulduğu bir kanunu görüştük. Aslında, bu bir yapboz hamlesidir. Dolayısıyla tablonun bütününü görmek lazım. Türkiye, milletimiz, devletimiz nereye götürülmek isteniyor, bu tabloyu görmek ve buna göre değerlendirme yapmak gerekiyor.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, bir bütünlük içerisinde, nereye götürülmek istendiğini ifade ettik. Milletvekillerimize teşekkür ediyorum; bu milletin birlik ve bütünlüğünü, huzurunu ve kardeşliğini, kavmiyetçi, ırkçı, milletin dilini bölmeye yönelik, birbirini anlamamaya götürecek bir süreç karşısında, tarih ve millet şuuru doğrultusunda sözlerini ve iradelerini kullandılar.

Değerli milletvekilleri, aslında, bu coğrafya kolay vatan olmadı; vatan olarak bir bütünlüğe ermesi için, tarih, kader, dil, din gibi birlikler, felaketler ve sevinçler sonucunda bu coğrafya vatan oldu. Tarihin çizdiği böyle bir imkân nasıl değiştirilebilir? Saadet-felaket, iyilik-kötülük, güzellik-çirkinlik, doğruluk-eğrilik hep bu mahreke göre şekillendi. Bu zaruretlerden, vatanımızın ve milletimizin zaruretlerinden kurtulmak istesek durum ne olur acaba?

Şöyle bir düşünün, kader ve tarih birliği ve diğer müesseselerin birliğiyle şu âlem içerisinde mümkün kıldığımız anlaşma, başarma, sevme, hasretme, bilme gibi, her şeyden uzak kalmış, bizimle münasebeti olmayan birtakım çevrelerin tarihî imkânlar ve zaruretleri var diye bu zorluklarımızdan vazgeçersek ne oluruz acaba? Bu bakımdan, bir vatanın doğuşunda çekilen mihnetler, geçirdiğimiz acılar, kaybettiğimiz babayiğitler? Buralardan Bizanslıları, Romalıları, Lidyalıları, Karyalıları, Likyalıları geçti, vatan yapamadı. Anadolu'da ve bu çerçevede bu coğrafyayı vatan yapmış bir milletin efradı olduğumuza göre, bu coğrafyayı vatana yükseltmemiz için kaç milyar faciaya, kaç milyar hadiseye, kaç milyar acıya mal olduğunu anlamak için doğuran bir ananın yanında bulunmak, onun çektiğini görmek gerekiyor. O et parçası için ana, tazeliğini ve güzelliğini verdi; bu Anadolu'yu vatan yapanlar da bu milletin kardeşliğini ve bütünlüğünü verdi. Şu üstünde bulunduğumuz toprakta bin yıldan bu yana doğanların, ölenlerin sayısını kim bilir?

Gözyaşı, alın teri, göz nuru, zekâ nuru? Bunların hepsi yok sayılabilir mi? İşte, bugün, aslında yapılmak istenen, ırkçı bir zihniyetle, kavmiyetçi bir zihniyetle millet yapısını bölmek istemektir. Dolayısıyla, tarihimizi, kaderimizi, dilimizi eğer etnik kimliklere göre tanımlamaya, ayrıştırmaya çalışırsak "Bu coğrafyada bir sorunu çözeceğiz." diye gelenler, beraber ve birlikte, zaruret içerisinde birlikte olduğumuz, ihtiyaçlar içerisinde birlikte olduğumuz bu coğrafyayı vatan olmaktan ve bu coğrafyada yaşayan insanlarımızı da millet olmaktan çıkarır. Bugünkü tablo, götürülen tablo bu. Bu tabloyu görmenizi istirham ediyorum. Dolayısıyla, bu coğrafyada oynanan oyunlar? Neler oynanmadı? "Şark meselesi var." dediler, "Şark meselesi" adı altında Osmanlıyı küçülttüler. Ta 1800'lü yıllardan beri hep oynandı. Sevr'i getirdiler barış anlaşması diye, büyük Kürdistan ve büyük Ermenistan'ı koydular. Allah'a şükür, Erzurum Kongresi öncesinde, doğuda, güneydoğuda Kürt kökenli insanlarımız beraber, birlikte biz aynı kader içerisinde var olduk?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OKTAY VURAL (Devamla) - ?aynı kaderde geleceğe bakacağız diye söylediler Allah'a şükür. (MHP sıralarından alkışlar)

Bu bakımdan, bugün geldiğimiz bu noktada ne isteniyor? Evet, Mehmet Âkif Ersoy Kastamonu Nasrallah Camisi'nde diyor ki?

İDRİS ŞAHİN (Çankırı) - Nasrullah, Nasrullah?

OKTAY VURAL (Devamla) -  "Milletler topla, tüfekle, zırhıyla, ordularla, tayyarelerle yıkılmaz; milletler, ancak, aralarındaki rabıtalar çözülerek, kendi başının derdine, kendi havasına, kendi menfaatine, kendi menfaatini temin etmek kaygısına düştüğünde yıkılır. Bugün bizden istenen  ne filan vilayet ne filan sancaktır; doğrudan doğruya başımızdır, devletimizdir. Ey cemaat, gözünüzü açınız, ibret alınız. Bizim senelerden beri kanımızı, iliğimizi kurutan dâhili meseleler yok mu? Havran meselesi, Şam meselesi, Yemen meselesi, Kürdistan meselesi, bunların hepsi düşman parmağı ile çıkarılmış meselelerdir."

Biz, 1919'lu yıllarda "Kürdistan meselesi vardır." diyenlere karşı, Kürt kökenli insanlarla beraber, birlikte, böyle bir paçavrayı yırtıp attık da bugün "Türkiye'de Kürt sorunu vardır." diyerek Türkiye Cumhuriyeti devletini ve milletini yıkmak isteyenlerin?

BAŞKAN - Sayın Vural, lütfen?

OKTAY VURAL (Devamla) - ?tuzağına nasıl düşülür diye, bunu düşünmenizi istirham ediyorum.

Hepinize saygılarımı arz ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)