| Konu: | BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ KANUNU İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 21 |
| Tarih: | 11.11.2012 |
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) - Sayın Başkan, Türk milletinin saygıdeğer milletvekilleri; bu tasarıyı Meclise getirmekle Başbakanın takkesi düşmüş, keli görünmüştür. 2010 Konya mitinginden sonra Başbakanın geldiği iddia edilen millî çizginin aksine, PKK açılımını ve yıkım taşeronluğunu son hızla devam ettirdiğini ve ettireceğini göstermiştir.
Başbakanın BDP'ye gösterdiği tepkinin nedeni PKK'nın isteğidir çünkü PKK doğrudan kendisiyle müzakere edilmesini istemekte, asıl muhatabın kendisi olduğunu söylemektedir. Bu yüzden, Başbakan da "teröristle kucaklaştı" diye BDP'yle görüşmeyeceğini söylerken teröristin doğrudan kendisiyle müzakereye açık olduğunu ilan etmektedir. Artık Hükûmetin Güneydoğu'yla ilgili idari ve güvenlik siyasetine PKK yön vermekte, Başbakanı artık PKK yönetmektedir. Sayın Başbakan maalesef PKK'nın vesayeti altına girmiştir. Terör örgütünün kanlı eylemleri karşısında çaresiz, sinik ve ürkek bir tavır sergileyen Hükûmetin örgütün eylemlerine ara vermesi karşılığında bölücülüğe verdiği her taviz, müzakerelerle örgüte sağladığı cesaret Türkiye'yi geri dönülmez, karanlık dehlizlere sokmuştur. Karşılanmayan her bölücü talep terörü biraz daha artırmış, artan terör ise Hükûmeti biraz daha teslim alıp sindirmiştir. Bu süreçte Hükûmet ve yandaş medya terörist başını yücelten, bölücülüğü öven propagandalarıyla toplumumuzu kitlesel olarak sindirmekte ve milletimizi "PKK istemedikçe bu sorun çözülemez." düşüncesine iterek Kandil ve İmralı'nın direktiflerini milletimize hazmettirip bölünmeye ve ayrışmaya meşruiyet zemini kazandırmaktadır. Aşama aşama yarı otonomi, demokratik özerklik, federatif yapı; çok milletli, çok devletli, çok bayraklı ve çok dilli bir Türkiye'ye doğru son sürat gidilmektedir. AKP Hükûmeti önemli bir hata yapmış ve meseleyi tek boyutlu olarak ele almış, sorunun güvenlik boyutunu yani teröristle mücadeleyi göz ardı etmiştir. PKK'nın taleplerini karşılayarak sorunu çözebileceği safdilliğine kapılmıştır. Bu nedenle, öncelikle meseleyi etnik bir sorun olarak tanımlamış ve bu yüzden etnik kimliğin tanınmasına yönelik çözümler üretme gayretine girmiştir. Hükûmet önü arkası düşünülmüş, iyi planlanmış bir terörle mücadele stratejisi geliştirememiş, küresel lobiler tarafından hazırlanmış stratejilere sarılmıştır. Kapıldığı küresel rüzgârların AKP'yi getirdiği nokta ortadadır: Giderek artan şehadetler, cesaret ve cesamet kazanan bölücü siyaset, Habur rezaletleri, PKK'yla pazarlık ve devletin bölücü örgüte ateşkes ilanı. Gelinen nokta budur.
Terör örgütünü etkisiz kılmadan, teröristle dağda ve şehirde, içeride ve dışarıda mücadele ederek toplum üzerindeki baskı ve şiddetini marjinalize etmeden teröristle müzakereye başlamak, terör örgütünün talep ve isteklerini karşılamaya çalışmak terörü ve terör örgütünü güçlendirmekten başka işe yaramamıştır. Yapılan iyi niyetli her iyileştirme terör örgütünün silahlı mücadelesi sonucu elde edilmiş tavizler, kazanılmış mevziler olarak görülmüştür. Karşılanmayan her talep ise terörün şiddetini artırarak elde edilmeye çalışılmıştır. Bugün terörün tekrar 1990'lı yıllardaki seviyesine ulaşmasının arkasında bu anlayış vardır.
Teröristle mücadele silahla yapılırken, terörizmle mücadele ekonomik ve sosyal enstrümanlarla birlikte yürütülmek zorundadır. Buna karşılık, güvenlik ve diğer sosyal tedbirleri bir yana bırakarak, sadece terörle siyasi müzakere yöntemini benimseyen çözümler, yeniklerin, eziklerin, acizlerin ve güçsüzlerin çözümüdür. Türk milleti böyle bir anlayışı kabul ve tasvip edemez.
Türkiye devleti ve güvenlik güçlerimiz, PKK karşısında yirmi sekiz yıldır şerefli ve fedakâr bir mücadele yürütmektedir. Bu mücadelede terör örgütü defalarca mağlup edilmiş, liderleri yargılanmış ve cezalandırılmıştır.
Hükûmet, millet üzerinde yarattığı mağlubiyet psikolojisiyle terör örgütünün baskı ve şantajlarından ülkeyi bölme pahasına verdiği tavizlerle kurtulmaya çalışmaktadır. Dağda eli silahlı terörist bölücü tehditlerine ve cinayetlerine devam ederken, terörist silahlarının gölgesinde eşkıyabaşlarıyla müzakere yürütme yöntemi Türkiye devletinin kabul edebileceği bir yöntem değildir. Bu müzakerelerin bir sonucu olan bu tasarı da kabul edilebilir bir düzenleme değildir, bir an evvel vazgeçilmesi gerekir.
Bu duygularla Türk milletinin milletvekillerini saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.