GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: BDP GRUBU ÖNERİSİ
Yasama Yılı:3
Birleşim:25
Tarih:15.11.2012

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, ekonomik ve siyasi güç, o devletin konuştuğu dilin de uluslararası konuma gelmesine sebep olur. Dilin, insanların birbiriyle anlaşmalarında en önemli unsur olduğu malumdur. Dilin "dil" olarak tanımlanabilmesi için muhakkak ki bazı özellikleri olması gerekir. Mesela fiil, sıfat, zamir, ekler gibi hususlar o dilin zenginliğini ortaya koyar. Bir dilde bir eşyanın, bir rengin, bir mefhumun tanımlanmasıyla ilgili olarak ne kadar çok kelime varsa, o dil o kadar zengin bir dildir.

Bu tanıma göre dili üç ana bölüme ayırabiliriz: Bunlardan birincisi ilim dilidir. Ana diliniz ilim yapacak ve ilmî araştırma sonuçlarını yazıya döküp uluslararası kamuoyuna sunacak hâlde değilse, başka bir dil sizin ilim diliniz olarak kabul edilecektir. Bu tür diller uluslararası camianın da ortak dili hâline gelir. Bugün İngilizce bu konumdadır.

İkincisi, resmî dildir. Resmî dil, bir ülkede farklı etnik gruplar ve dillerin yer aldığı ülkelerde birlik ve beraberliğin temininde önemli bir hüviyet taşır. Devletin her türlü kurumunda resmî dille yazışma yapılır ve konuşulur. Aksi durumlarda, ülke içinde, o ülke vatandaşları arasında uyum ve dayanışma gerçekleştirilmesi mümkün değildir. Bu konudaki belirsizlik ayrışmaya yol açar. Mesela, Osmanlı Devleti'nde onlarca farklı millet ve dil olmasına rağmen, resmî dil olarak kurucu irade sebebiyle Türkçe resmî dil olmuş, bütün yazışmalar Türkçe yapılmıştır.

SIRRI SAKIK (Muş) - Ama Hocam, diğer dillere de hayat hakkı tanımıştır Osmanlı.

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) - Üçüncüsü, ana dildir. Ana dil meselesi çoğu zaman hep tartışmalara sebep olmuştur.

Osmanlı Devleti'ndeki Osmanlıca dediğimiz dil Türkçe temellidir gramer yapısı itibarıyla, her şeyiyle. Arapçadan, Farsçadan kelimeler vardır ama Türkçe özelliğini ayırmaz. Ne Arap gramerine benzer ne Fars gramerine benzer. Mesela "kütüphane" kelimesi Arapça ve Farsçadan birleştirilerek yapılmış, Türkçeleştirilmiş bir kelimedir. Bu şekilde düşünün.

Arap harflerinin kullanılmış olması da Osmanlıcayı Arapça yapmaz. Çünkü Arap harfleriyle yazılmış olmasına rağmen Türkçedir. Yine biz, şimdi Latin alfabesiyle yazıyoruz. Latin alfabesiyle yazdığımız dilin Türkçe olmadığını iddia edemezsiniz, Latince diyemezsiniz.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Hayır, diğer dillerle ilgili eğitime engel yoktu, onu diyoruz.

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) - Ana dil meselesi çoğu zaman hep tartışmalara sebep olmuştur. Ana dil, anneden öğrenilen dil midir, yoksa bir toplumun kültürel anlamda anlaştığı dil midir? Çoğu zaman ana dil, toplumun bulunduğu coğrafyaya bağlı olarak tanımlanır. Herkesin, ana dilini öğrenmesi tabiidir. Mesela, Fransa'da yaşayan bir Cezayirli ailenin bildiği tek dil Fransızca iken ve ailenin bütün fertleri Fransızca konuşurken ana dil nasıl tanımlanacaktır? Fransa'da yaşayan bu aile ana dilinde eğitimi hangi ölçüde yerine getirebilecektir?

Değerli milletvekilleri, bugün Barış ve Demokrasi Partisinin ana dilde eğitim konusunda verdiği önerge uygulanma imkânı olmayan bir nitelik de taşımaktadır. İlk olarak; Kürtçe, eğitim dili olarak, birbirini anlamayan hangi lehçe veya lehçelerde yapılacaktır?

ALTAN TAN (Diyarbakır) - Kazakça ve Kırgızca yapılacak!

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) - Diyarbakır'dakinin Van'ı anlamadığı, Tunceli'yi anlamadığı göz önüne alınacak olursa, nasıl bir uygulama yapılabilir?

Bir ülkede kendi içinde bile birbirini yüzde 5 anlamayan, farklı lehçelerde eğitim dili olabilir mi?

SIRRI SAKIK (Muş) - Kuzey Irak'ta, Irak Kürdistan'ın da var.

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) - Irak Kürdistan'ı bizi ilgilendirmiyor, biz Türkiye'den bahsediyoruz. Irak Kürdistan'ında hangi lehçe konuşuluyor? Irak Kürdistan'ında konuşulan lehçeyi anlayabiliyor musunuz veya Van'daki bir kişi anlayabiliyor mu?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Siz konuşmanızı yapınız. Hocam, muhatap olmayın!

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) - İkinci olarak, Türkiye'nin genelinde kullanılan resmî dil çerçevesinde anlaşma  imkânı varken sırf ideolojik ve siyasi sebeplerle toplumun ayrışmasına sebep olacak bir uygulamayı kabul etmek mümkün müdür?

İsteyen Kürtçe öğrenebilir ve bu hususta yasalarda bir sıkıntı yoktur. Bununla beraber, açılan kursların kapandığını da hepimiz biliyoruz. Gerçekte ana dilde eğitimi, terör örgütü ve bağlantılı grupları talep etmektedir. Bu talebin de amacının ne olduğu herkes tarafında açıkça bilinmekte ve görülmektedir. Nitekim ana dilde savunma hakkı, ana dilde eğitim hakkı, anayasal vatandaşlık, ortak vatan, demokratik özerklik, Kürtlere statü verilmesi, yer adlarının Kürtçe olması, mahallî idarelerde Kürtçe kullanılması gibi istekler bölücü anlayışın bir tezahürüdür. Bunun ardında ülke topraklarının bir bölümünün koparılması ve uluslararası bir iradenin büyük Kürdistan" oluşturma planlarının bir parçasıdır. Yani ana dilde eğitim talebi bir egemenlik talebi meselesidir.

Dolayısıyla, bu isteğin masum bir istek olarak görülmesi mümkün değildir. Zira Anayasa'ya aykırılığı bir yana, bu istek öne sürülerek terör örgütünce insan hayatını bölücü amaçlar için vahşice hiçe sayan ve istismar eden bir baskı ve katliam olayı vardır.

ALTAN TAN (Diyarbakır) - Said Nursi terörist miydi, ana dilde eğitim istedi?

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) - Canlı bomba olarak veya açlık grevleri de bu çerçevededir. İnsan hayatı, bölücü taleplerin aracı hâline getirilmektedir.

Değerli milletvekilleri, bu nedenle önergeye karşı olduğumuzu belirtiyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Halaçoğlu.