| Konu: | TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ DİSİPLİN KANUNU TASARISI VE TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 59 |
| Tarih: | 30.01.2013 |
İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Demin Sezer Altındağ'la ilgili verdiğim bilgilerin benzerlerini bölgede çok çok görmek mümkün.
Ertuğrul Dokuyucu'nun Kuzey Kıbrıs'ta zorunlu askerlik yaparken 4 Kasım 2012 tarihinde G3 tüfeğiyle çenesine eğilip intihar ettiği şeklinde bilgiler vardı. Ancak bu intiharda bazı tuhaflıklar vardı. Bu G3'ten çıkan merminin giriş ve çıkış deliklerinin nasıl olması gerektiğini tıpla ilgili olan herkes bilir. Dokuyucu'nun babası Tayyip Dokuyucu, oğlunun alnının üstünde kurşun kalem genişliğinde bir delik olmasına rağmen çenesinin paramparça olduğunu yani merminin başının üstünden girdiğinin aşikâr olduğunu belirtti. Dolayısıyla bu şüpheli asker ölümleriyle ilgili iddialar sadece basında yer alan ya da bizim burada dile getirdiğimiz iddialar değil. Bu kayıpları yaşayan ailelerle temasa geçildiğinde son derece vahim iddialar şeklinde ortada durduğunu belirtmemiz gerekiyor.
Bu şüpheli asker ölümlerine Sayın Bakanın daha önce vermiş olduğumuz soru önergelerine verdiği cevaplar var. Bu cevaplarla hiçbir yere varılmayacağını belirtmem gerekiyor. Şöyle diyor Sayın Bakan: "Bugüne kadar kayıtlarımızda ölümü şüpheli olan, müsebbibi belli olmayan, kayıt altına alınmayan, soruşturma ve araştırma yapılmayan hiçbir vaka bulunmamaktadır.
Diğer taraftan, yine ülke genelindeki intihar eğilimi ve davranışları yaş grubu, eğitim seviyesi, coğrafi bölge ve il dağılımı açısından dikkate alındığında Türkiye Cumhuriyeti devletinin ayrılmaz bir parçası olan TSK'ya da taşındığı görülmektedir." Yani burada var olan bu şüpheli asker ölümlerini meşrulaştıran, görmezden gelen, sorunun üstüne gitmeyen bir yaklaşım olduğunu belirtmek istiyorum. Sayın Bakanın bu konudaki bir duyarlılığını bütün Türkiye toplumunun, Türkiye halkının beklediğini vurgulamak istiyorum.
Bu konuda yine Genelkurmayın yaptığı açıklamalar var: "Askerlerin kötü muamele, uyuşturucu kullanımı, ailevi sorunlar, aşırı borçlanma, yüz kızartıcı olaylar ve uyumsuzluk gibi gerekçelerle intihar ettiğini" belirten açıklamadır. Bunların hiçbirisinin kamu vicdanında, halkın vicdanında var olan sorunları gidermediğini belirtmek istiyorum.
Bizim bu Türk Silahlı Kuvvetlerinin, bununla ilgili yasa değişikliklerinde belirtmek istediğimiz bir diğer husus, ordu-siyaset ilişkisidir. Tabii, AKP Hükûmeti, özellikle gerek Ergenekon davası sürecinde gerekse son yıllardaki ileri demokrasi adı altında yürüttüğü süreçlerde farklı birtakım şeyleri söyledi, sivilleşme sürecinden bahsetti ama bu sivilleşmeden anlaşıldığı kadarıyla ordunun siyasetten çekilmesi değil, ordunun siyasetin denetimine girmesi, AKP'nin denetimine girmesi hedeflendi. Bunu nereden biliyoruz? Çünkü 12 Eylülün kurumları aynı yerinde duruyorlar. Millî Güvenlik Kurulu aynı yerde duruyor. Millî Güvenlik Strateji Belgesi gizli bir anayasa belgesi şeklinde hâlâ aynı yerde duruyor. Eğer bu ülkede gerçekten darbelerle yüzleşmeye gidilecekse, bu ülkede ordu-siyaset ilişkisi gerçekten normalleşecekse Millî Güvenlik Kurulu, Millî Güvenlik Strateji Belgesi ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin İç Hizmet Kanunu'ndaki darbelere cevaz veren 35'inci maddenin mutlaka ele alınması gerektiğini burada vurgulamak istiyorum.
Diğer taraftan, özellikle kendi içerisindeki iç işleyişte bütçenin aslan payını alan ordunun kapalı lojmanlar dünyası, silah altına alınan erlerin görev tanımlarında bile işte birtakım özel işlerde kullanılabilmesi bununla ilgili hâlâ hiçbir düzenlemenin yapılmamış olması bizim açımızdan kaygı verici ve ele alınması gereken şeylerdir.
Yargı sistemiyle ilgili, modern demokrasilerde tek bir yargı sistemi olur. Bir taraftan sivil bir yargı sistemi varken diğer taraftan hiyerarşik bir düzen içerisindeki yetkililerin bulunduğu bir askerî yargı sisteminin çok sağlıklı olmadığı kanaatindeyiz. Eğer demokrasi varsa bu ikili yargı sisteminin mutlaka gözden geçirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Biz bunları Türkiye'nin sivilleşmesi, normalleşmesi ve gerçek bir demokrasiye kavuşması açısından önemsiyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Baluken.