GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP GRUBU ÖNERİSİ
Yasama Yılı:3
Birleşim:27
Tarih:21.11.2012

TANJU ÖZCAN (Bolu) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, bugün beyaz et sektörünün sorunlarının araştırılarak, alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla, aynı zamanda beyaz et sektörünün başkenti konumunda olan, Türkiye üretiminin de yüzde 30'una yakınını tek başına karşılayan Bolu ilinin milletvekili olarak partim adına, grubum adına düşüncelerimi açıklamak için söz almış bulunuyorum.

Değerli milletvekilleri, belki birçoğunuzun seçim bölgesinde beyaz et üretimi konusunda çok ciddi bir faaliyet yok ancak Türkiye'nin en önemli sektörlerinden bir tanesi olan beyaz et sektörü yüz binlerce insanı doğrudan, 70 milyon insanı da dolaylı olarak ilgilendiren bir sektör. Bu sektör Türkiye'deki en önemli sektörlerden bir tanesi ancak önemine binaen devlet tarafından en az desteklenen sektörlerden, sorunları neredeyse görmezlikten gelenin sektörlerden bir tanesi hâline geldi.

Sayın milletvekilleri, izin verirseniz ben önce sektörle ilgili genel bilgiler verip arkasından sorunlarıyla ilgili değerlendirmemi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Sektör, Türkiye'de profesyonel anlamda 1970'li yıllarda aile işletmeciliği olarak başlamıştır. 1980'li yıllarda, özellikle Özal döneminde, devlet desteğiyle önemli mesafeler alınmış, 1990'lı ve 2000'li yıllarda da sektörün büyümesi aynı hızla devam etmiştir.

Değerli milletvekilleri, dünyada son on yıl içerisinde beyaz et üretimi yüzde 15 oranında artarken Türkiye'de bu oran yüzde 54 oranında olmuştur. Bu hamlelerle birlikte Türkiye üretimde dünya 8'incisi olarak yerini almış bulunmaktadır. 2011 yılı sonu itibarıyla, sayın milletvekilleri, beyaz et sektöründeki üretimimiz 1 milyon 625 bin tona ulaşmıştır. Ancak, tabii bizim size verdiğimiz bu rakam çok büyük gibi görünse de hâlen üretim anlamında dünyada lider olan Amerika Birleşik Devletleri, Çin, Brezilya gibi ülkelerin üretim düzeylerinin çok çok gerisindedir. Sektörün liderleri, 2025 yılı için üretim hedefini 3 milyon 370 bin ton olarak öngörmektedirler.

Yine, sayın milletvekilleri, bu sektörde Türkiye önemli ihracatçı ülkeler arasında yer almak için uğraş veriyor. 2011 yılı sonu itibarıyla yaklaşık 266 bin ton ihracat yapılmış, bunun önemli bir kısmı Irak'a, Türki cumhuriyetlere ve benzeri yakın ülkelere yapılmıştır. Ancak, sayın milletvekilleri, Avrupa Birliği ülkelerine, sadece ve sadece Hükûmetin basiretsizliği gibi basit sebeplerle, ihracat hâlen dahi yapılamamaktadır. Ancak, ihracat anlamında şirketlerin özverisiyle çok önemli adımlar atılmasına rağmen, hâlen dünya ihracatının tek başına yüzde 34'üne sahip olan Amerika Birleşik Devletleri'nin ve yine dünya ihracatının tek başına yüzde 32'sine sahip olan Brezilya'nın çok çok gerisindedir ihracat rakamlarımız. Üretimle ilgili, ihracatla ilgili bunlar söylenebilir.

Kanatlı et tüketimi aynı zamanda Türkiye'de hızlı bir şekilde artmaktadır sayın milletvekilleri. 2011 yılı sonu itibarıyla kişi başı beyaz et tüketimi 19,5 kiloya ulaşmıştır Türkiye'de. Bu oran Avrupa Birliği ülkelerinin üstündedir -Avrupa Birliğinde ortalama 17,5 kilogramdır- ancak bu rakam Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Brezilya gibi ülkelerin de hâlen çok çok gerisindedir. Ancak dünya ortalamasının aşağı yukarı yakalandığını bu anlamda söylemeliyiz.

Sayın milletvekilleri, az önce söyledim, aslında bu sektörün önü çok açık. Ancak bu sektörün bazı sorunları var. Bunların çözümü noktasında adım atabilirsek sektör bundan sonra kanatlanıp gidecek sektörlerden bir tanesi olacak. İsterseniz ben bu sektörün sorunlarını üçe ayırarak burada değerlendirmemi yapmak istiyorum.

Bir tanesi değerli milletvekilleri, çevre ve planlama sorunları. Şimdi, bu sektör güzel bir sektör, ekonomimize ciddi bir dinamizm katıyor ancak bu sektörün en büyük sıkıntısı çevre kirliliğine yol açıyor olması. Özellikle gübre meselesi var. Kümeslerden çıkan gübrelerin depolanması ayrı bir dert, bu gübrelerin ortadan kaldırılması ayrı bir sıkıntı.

Sayın milletvekilleri, her gün Türkiye'nin on binlerce kümesinden yüz binlerce ton tavuk gübresi ortaya çıkıyor ve birçok ilimizde bu gübreleri işleyecek tesis olmadığı için bu gübreler boş bulunan tarlalara, dere yataklarına ve benzeri yerlere dökülmekte. Bunlar da yer altı sularının kirlenmesine, toprakta verim düşüklüğüne ve çevre kirliliğine yol açmaktadır. Gübrelerin muhakkak yakılması gerekmektedir, bu şekilde yok edilmesi gerekmektedir. Ancak, bunu yaparken de, Bolu'daki gibi, hemen insanların yaşadığı meskûn mahallerde bu tür tesislerin yapılmaması gerekir diye düşünüyorum. Devletin bu tür tesislerin yapımına doğrudan destek vermesi gerektiğini sizlerle paylaşıyorum.

Yine, sayın milletvekilleri, artık kimse istediği yere kümes yapmasın anlayışındayız. Bugüne kadar insanlar istedikleri yerlere kümes yaptılar ancak artık bunlar planlanmalı ve çevre düzeni planlarına da işlenmeli. Artık yeni kümes yapacak olan insan nerede kümes yapacağını, nerede kümes yapamayacağını bilmeli.

Bir de ÇED raporlarıyla ilgili bir sorun var. İlden ile değişiklik gösteriyor bu, keyfî bir uygulama hâline geldi. Bazı illerde, belli büyüklükteki tesisler için "ÇED raporu gereklidir." deniyor, bazı illerde "Gerekli değildir." deniyor. Bu çok ciddi bir çifte standarda yol açıyor.

Sayın milletvekilleri, küçük üreticinin sorunlarına da ikinci bölümde değinmek istiyorum. Bu sektörde aslında ana yükü çeken, küçük üreticiler, küçük kümes sahipleri. Bunların en önemli sorunlarından bir tanesi gübre atıklarının depolanması sorunu. Bu insanların, kümeslerinden çıkan tonlarca gübreyi depolayabileceği alanlar yok. Devlet bu konuda kendilerine yardımcı olmuyor, onlar da götürüp -az önce izah ettiğim gibi- boş tarlalara gübrelerini boşaltıyorlar.

İki: Büyük yatırımcıların artması sebebiyle sektörde, firmalardan iş alamaz duruma geldiler. Bakınız, bugün, 200 bin ölçekli, 300 bin ölçekli, 500 bin ölçekli kümesler var, bunun yanında 3 bin ölçekli, 5 bin ölçekli, 10 bin ölçekli kümesler de var ve bir firma da hâliyle 200 bin ölçekli bir kümes varken 15 bin ölçeklisine civciv vermek istemiyor. Bu sorunun çözülmesi gerekir kanaatindeyim.

Yine, küçük üreticinin, kümesini büyütmek için krediye ihtiyacı var malumunuz ancak bankalar diyor ki küçük üreticiye: "Sana 1 lira kredi vermem için karşılığında bana 3 lira teminat göstermen gerekiyor." E bunu da -takdir edersiniz- küçük üretici gösteremediği için kredi alıp işini büyütemiyor.

Yine, devlet kredileriyle yapılan ancak ruhsatlandırılmayan kümesler var. Devlet demiş ki: "Yap kardeşim, ben senden ruhsat istemiyorum." Tıpkı Bolu'daki gibi... Ancak bugün gelinen noktada "Senin kümesin ruhsatsız." diyor ve bu kümesleri mühürlemeye kalkıyor. Sayın milletvekilleri, benim ilimde 600 ruhsatlı kümes varsa 6 bin de ruhsatsız kümes var devlet desteğiyle yapılmış olan. Bu sorun hâlâ çözülmüş değil.

Küçük üreticilerin girdileri sürekli artıyor sayın milletvekilleri, verilen fiyat aynı. Ancak küçük üretici, enerji girdisinden dolayı, artık Bolu gibi şehirlerde, kışın faaliyette bulunmak dahi istemiyor.

Küçük üreticinin, yine, sigorta konusunda da teşvik edilmesi gerekiyor.

Yine, küçük üreticilerin güçlü olan şirketlere karşı hiçbir güvencesi yok ve pazarlık şansı yok. Örgütlenmeleri konusunda devlet desteğine ihtiyaç duyduklarını sizinle paylaşıyorum.

Üçüncü sorun, büyük ölçekli şirketlerin sorunları. Büyük ölçekli şirketlerin en önemli sorunlarından bir tanesi kuş gribi, yalancı veba gibi hastalıkların ortaya çıkma ihtimali. Hatırlarsınız, birkaç yıl önce çıkan kuş gribi ile ilgili dedikodular sektörün belini önemli ölçüde kırmıştır. Bu tür hastalıkların ortaya çıkmaması için devletin ciddi tedbirler alması gerekmektedir.

İkincisi, ihracat için potansiyeli olan ülkelerle ikili anlaşma yetersizliği. Sayın milletvekilleri, biz, birçok ülkeye, özel ikili anlaşmalarımız olmadığı için ihracat yapamıyoruz, maalesef, bu noktada çok büyük bir sıkıntı yaşıyoruz.

Üçüncüsü, ihracat desteğinin az oluşu. Türkiye'de tonda fiilen 30-40 dolar devlet desteği var ihracatta ama Avrupa Birliği ülkelerinde tonda 325 euro devlet desteği var. Şimdi,  ben size soruyorum: Bu şartlarda nasıl ihracat yapsın? Eğer biz desteği Türkiye Cumhuriyeti olarak bırakın 325 eoro'ya, ton başına 200-250 dolara çıkartırsak bu sektör ciddi anlamda ihracat patlaması yapacak, birkaç yıl içinde birkaç milyar dolar ihracat yapar hâle gelecek.

Ham madde maliyetlerinin yüksek oluşu, büyük şirketlerin önünde, üretici şirketlerin önünde çok büyük bir handikap yaratıyor. Mısır, soya, soya küspesi ve enerji girdileri bakımından rakip ülkelerle rekabet edemez durumdayız.

Yine, KDV oranlarıyla ilgili bir sıkıntı var. KDV oranları toptan satışta yüzde 1'lere düşünce sektör KDV yükünü taşıyamaz hâle geldi. Bu işte devletin de ciddi zararı var. İşte, ben bu sebeple diyorum ki: İktidarıyla muhalefetiyle hep birlikte?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TANJU ÖZCAN (Devamla) - Tamamlayabilir miyim Sayın Başkanım? Yarım dakikaya ihtiyacım var.

BAŞKAN -  Hiç yapmadık ama, ne olur, hiç yapmadık. Yani o çok yol oluyor.

Çok teşekkür ederim, çok sağ olun.

TANJU ÖZCAN (Devamla) - Arkadaşlar, iktidarıyla muhalefetiyle bu sektörün sorunlarını araştırmamız gerekiyor. Bunda Türkiye'nin menfaati var diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Çok teşekkür ederim Sayın Özcan.