GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP GRUBU ÖNERİSİ
Yasama Yılı:3
Birleşim:27
Tarih:21.11.2012

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun beyaz et üreticilerinin sorunlarına yönelik verdiği Meclis araştırma önergesinin lehinde söz almış bulunmaktayım.

Tabii, söz alan 2 milletvekilinin de Bolu milletvekili olması hasebiyle konuyu sadece Bolu'ya endeksli görmek yanlış bir iş. Sayın CHP Grubunu temsilen konuşan arkadaşımızın da ifade ettiği gibi, üretimin sadece yüzde 30'u Bolu'da ama diğer taraftan, bugün Balıkesir'in Bandırma ilçesi beyaz et sektöründe çok ciddi mesafe almakta, üreticilerin ve üreticilere bağlı tedarikçilerin çok yoğun mevzilendiği bir bölge hâline gelmektedir. Konu, üreticilerin nerede mevzilendiklerinden ziyade, bizatihi üreticilerin sorunlarıyla ilgili tabii ki.

Sayın Başbakanın geçtiğimiz yıl Türkiye'de et fiyatlarının yükselmesi üzerine et fiyatları üzerinde uyguladığı baskı, beyaz et üreticilerini de etkilemektedir doğal olarak. Bu baskı, doğal olarak beyaz et üreticilerine de yansımaktadır. Tabii, Sayın Başbakanın "Et fiyatlarını dizginleyeceğim." şeklinde, hiçbir önlem almadan, sadece afaki cümlelerle yaptığı bu ifade, köylerde entegre olmayan tesislerde, aile işletmelerinde kırmızı et üreticilerini de bitirmiştir. Ben, Tarım Bakanıyla ilgili olarak burada ifade ettiğimde, siz eğer 1 kilo sütü 900 kuruş, 1 kilo yemi de 840 kuruş seviyesine getirdiyseniz, burada tarımda başarıdan bahsetmek yanlış olur. Bundan fazla değil, on sene evvel 1 kilo sütle 4 kilo yem alabiliyordunuz, şimdi 1'e 1 hâle geldi. Yani burada, rakamların arkasına sığınabilirsiniz, başka ifadeler de kullanabilirsiniz ama netice itibarıyla bu bir gerçek. 4 kilo yem aldığınız 1 kilo sütle şu anda sadece 1 kilo yem alabiliyorsunuz. Ne yaparsanız yapın, Türkiye'de hayvancılığı Angus'a mahkûm etmekten kurtulamazsınız. Hakeza, beyaz et üreticilerinin sorunu da aynı.

Kırmızı etin pahalı olması hasebiyle beyaz ete ve beyaz etin sağlıkla alakalı, insan sağlığına önemli katkıları olduğu konusunda ne kadar çok haber çıkarsa beyaz et tüketimi o kadar çok artıyor. Bunun ne kadar gerçek olup olmadığı konusu daha sonra yapılacak araştırmalarda belki ortaya çıkar ama bir gerçek var şu anda, beyaz et, çok ciddi, tüketimi gittikçe artan bir protein kaynağı Türkiye'de.

Beyaz et üreticilerini teşvik ederken karşılığında yem bitkilerini teşvik etmezseniz beyaz et üretimi askıda kalır. Amerikan köylüsünün 300-350 dolara mal ettiği soya fasulyesini siz burada 750 dolara eğer beyaz et üreticisine verirseniz, onunla ihracatta rekabet etme şansınız olmaz. Yem fiyatlarına kesinlikle en ufak bir sübvansiyon yapmazsanız, yemin üzerinde uygulanan KDV'nin yüzde 8 oranında devam etmesinde ısrar ederseniz, sizin beyaz et üreticilerine vereceğiniz hiçbir desteğin bir anlamı olmaz.

Dâhilde işleme belgesi bu sektörde işlemiyor. Sebebi şu: Dâhilde işleme belgesini yemlik buğday şeklinde düzenlemişler. Buğday, ekmeklik buğday geliyor yem fabrikasına, kullanıyorlar; zira, ikisinde de spesifikasyon olarak çok bir fark yok yem yaptığınızda. Milyonlarca dolar ceza kestiler en son, geçtiğimiz aylarda beyaz et üreticilerine. Niye? "Sen, dâhilde işleme belgesinde yemlik buğday yerine ekmeklik buğday getirdin, dolayısıyla sen dolandırıcılık yaptın. Al sana ceza!" milyonlarca dolar cezaya çarptırıldılar. Daha dünkü çıkan bir genelgede, bu cezaların yeni bir konsolidasyonuna gittiklerini öğrendim. Ama önemli bir kısmını üreticilerin, bitirdi o cezalar. Ne yaptı, bitirdi? Cezalar geldiği zaman banka kredileri geriye gitti. Cezalar geldiği zaman piyasadaki itibarları azaldı ve bu üreticiler ciddi zarar gördü.

Burada çok önemli bir konu da, kamuoyunda zaman zaman alkışlanan, belki bizim de hoşumuza giden teşhir yöntemi. Bir laborant gidiyor, bir mağazadan, bir marketten bir ürün alıyor. Bulduğu analizi aynen yayınlıyor ama hiçbir şekilde, çıkan bu bakteri vesaire insan sağlığına risk teşkil eden konuların ürünün kendisinden mi, taşınmasından doğan hatalardan mı, muhafazasından doğan hatalardan mı, ambalajından doğan hatalardan mı olduğu asla ve kat'a incelenmeden, direkt teşhir yoluna gidiliyor. Bu şekliyle, Türkiye'de önemli bir beyaz et üreticisi olan Pınar'ın beyaz et sektöründeki itibarı sıfırlandı. Bir marka yarattılar ve marka sıfırlandı, böyle bir laboratuar incelemesi sonucu. Yani ben bu incelemelerin çok yerinde olduğunu biliyorum, öyle olduğunu düşünüyorum, yapılması gerektiğinde ısrar ediyorum ama olayı biraz daha derinlemesine inceledikten sonra bu marka veya firma teşhir edilebilmeli. Öbür türlü, ayakta kalsın diye gayret ettiğiniz firmalar teker teker batmaya devam eder. Bu da bizim beyaz et sektöründe -ciddi anlamda- dünyayla olan rekabetimizi olumsuz yönde etkiler.

Sayın Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsünün ifade ettiği rakamları burada tevil ettiğini bilmiyorum ben. Yani önergeye bakmadım ama buradaki konuşmalarında dinledim. Buradaki konuşmalarında söylediği rakamlar -ben, aynı zamanda beyaz et üreticilerine ham madde sağlayan bir işletmenin sahibiyim- tamamen doğru. Yani sadece siyasi bağlamda bunu tevil etmek isterseniz, istediğiniz manaya çekebilirsiniz ama gerçekleri saklayamıyorsunuz. Yani burada, sadece, ben isterdim ki Adalet ve Kalkınma Partisi adına konuşan arkadaşımız, gerçekten, sektörün, bölgesinde çok ciddi anlamda insanı geçim manasıyla etkileyen bu sektörün burada araştırılmasına destek versin. Zira, bu bir parti meselesi değil, bu sektörden ekmek yiyen insanların meselesi. Yani kalkıp bunu? Komplekse kapılmaya gerek yok. Cumhuriyet Halk Partisi de verse, Adalet ve Kalkınma Partisi de verse bu sektörün sorunlarını incelemek bu Meclisin görevi olmalı, araştırmak bu Meclisin görevi olmalı. Özellikle beyaz et sektöründe Bolu'daki işletmeleri biliyorum ben, aile işletmeleri; insanları yerinde istihdam etmeye yönelik çok önemli bir sektör. Aksi hâlde, bu insanlar bulundukları mahallerden büyükşehirlere geliyorlar, büyükşehirlerde işsizlikle karşı karşıya kalıyorlar, büyükşehirlerde yaşanan çok ciddi sosyal problemlerin kaynağı hâline geliyorlar. Bunların yerinde işletmelerle istihdam edilmesi çok doğru bir sistemken buna destek vermek, bunun sorunları hakkında araştırma yapmak için iktidar veya muhalefet olmaya gerek yok, bu memleket hakkında sağlıklı düşünmek yeterli.

İlla her gelen muhalefetten teklifi salvo atışı gibi geriye çevirmek sadece bu iktidara yönelik bir davranış. Konuyu incelemeden, doğru olup olmadığına bakmadan, sadece muhalefetten gelen bir teklifse "İade edelim, gitsin." Bu yönetim anlayışıyla, ola ola sadece bir dönem Türkiye'de iktidar olmuş AKP olursunuz, muktedir olamazsınız. Milletin sorunlarını bilmeden bu geçmiş gitmiş olur.

Bugün burada görüşülecek olan faktoring yasası da bir gerçeği gözümüzün önüne getiriyor. Türkiye'de işletmeler kredi alma yeteneğini yavaş yavaş kaybediyor. Aramızda iktisatçılar var. Firmaların kredibilitesi gittikçe aşağıya düşüyor. Yani adam iyi niyetli de olsa, samimi de olsa bankaya başvurduğu bilançosu hiçbir zaman kredi alacak kabiliyette değil. Dolayısıyla işletmelerin, firmaların, sanayicinin kredi alması gittikçe zorlaşıyor. Bunda beyaz et üreticileri de dâhil. O yüzden, insanlar artık faktoringe yani eski tabirle tefecilerin eline düşüyor. Faktoring kanunu bu işin kurumsal kısmı ama banka kredisini yeterince kullanma kabiliyeti olmayan insanların gittiği yoldur faktoring sistemi. Tüketiciyi, üreticiyi, sanayiciyi, milletimizi tefeciye kurban eden bu anlayışa "Yuh" diyorum.

Hepinize saygılar diyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)