| Konu: | BDP GRUBU ÖNERİSİ |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 61 |
| Tarih: | 05.02.2013 |
İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Suriye sınırında yaşananlarla ilgili vermiş olduğumuz araştırma önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Suriye politikasıyla ilgili bugüne kadar bu kürsüden sayısız konuşmalar yaptık; soru önergeleriyle, meclis araştırma önergeleriyle, sezmiş olduğumuz yanlışlardan dönmeniz için, yanlış olan tehlikeli politikalardan dönmeniz için sayısız girişimlerde bulunduk ama bugüne kadar, maalesef, yelken açtığınız Suriye ve Orta Doğu'daki savaşın derin politikalarından bir türlü geri adım atmadınız. Bunların tekrar detaylarına girecek değilim ancak özellikle, "Rojava" dediğimiz Suriye Kürdistan'ında yaşananlarla ilgili burada, Meclis Genel Kurulunda bir bilgilendirme yapmanın ve Meclisin bu konuda bir araştırma komisyonu kurmasının önemli olduğunu düşünüyoruz ve bu araştırma önergemizi de bu yüzden bugün Genel Kurula sunduk.
Bildiğiniz gibi, Suriye'deki iç karışıklık başladıktan sonra, özellikle, geçen yılın temmuz ayında Kürtler ve birlikte aynı coğrafyada yaşayan halklar kendi yaşadıkları topraklarda, kendi yönetim süreçlerinde söz sahibi olacaklarını bütün dünyaya ilan ettiler. Bunu yaparken hiçbir katliam, savaşın acı yüzünü gösteren hiçbir süreç işletmediler. Tamamen, birlikte aynı coğrafyayı paylaştıkları halklarla birlikte, işgal altında olunan topraklarda, yüz yıllardır zulüm altında yaşadıkları topraklarda "Artık biz de söz sahibiyiz." dediler ve o günden sonra, temmuzdan sonra, Kürtlerin ve birlikte aynı coğrafyayı paylaştıkları halkların bu irade beyanından sonra Rojava'ya yönelik komploların ve saldırıların arkası bir türlü kesilmedi. Özellikle, kasım ayında başlayan ve giderek şiddetlenen çatışmaların ve silahlı saldırıların son günlerde artarak devam ettiğine üzülerek tanıklık ediyoruz. Serekaniye'de son üç aydır yaşanan çatışmalı süreçte rol alan silahlı grupların, silahlı çetelerin tamamı Türkiye sınırını kullanarak, Türkiye'den her türlü lojistik desteği alarak içeriye girip orada Kürtlerle ve diğer halklarla savaşmakta ve savaşın acı tablolarını önümüze getirmektedir.
Biz bölgeye gittiğimizde yapmış olduğumuz bütün girişimlerde, Türkiye'nin sınırlarının Kürtlere kapalı olduğunu ama bu çeteci gruplara da sonuna kadar açık olduğunu, çeteci grupların çatışmaya girdikten sonra bütün tedavilerini Ceylânpınar Devlet Hastanesinde yaptırdıklarını, yine, cenazelerini Urfa'ya getirerek Urfa'da gömdüklerini ya da burada çeşitli işlemlerden geçirdikten sonra sınırın diğer tarafına geçirdiklerini, askerî olarak her türlü lojistik desteği de yine Türkiye tarafından sağladıklarını çok iyi biliyoruz. Burada demin gündem dışı konuşan Urfa Milletvekili, aslında gözlemlerini tam olarak yansıtmış olsaydı belki Meclis Genel Kurulu da bu konuda doğru bilgilenmiş olacaktı.
Bakın, üç ay önce, özellikle El Nusra ve El Şam grupları üzerinden yürütülen bu çete saldırıları -daha sonra bu gruplar uluslararası arenada ABD'nin, Avrupa ülkelerinin terör örgütü listelerine girdikten sonra- değişik adlar altında şu anda da aynı şekilde devam ediyor. İsimlerin değişmesi yapılan saldırıların terörist olma niteliğini değiştirmez. Dolayısıyla, eğer burada, Serekaniye'de ve diğer Kürt illerinde Kürtlere, Ermenilere, Asurilere, Süryanilere, Nasturilere, gayrimüslimlere, Araplara yönelik bir saldırı var ise, bir terörist saldırı var ise bu saldırının niteliğini, mahiyetini, örgütlerin ismini değiştirerek maskelemek mümkün olmaz. Bu konudaki tehlikeli yaklaşım her geçen gün bölgede daha ağır sorunları beraberinde getiriyor.
Kasım ayından itibaren başlayan çete saldırılarıyla beraber Rojava'ya yönelik çok ağır bir ambargo, insani yardım ambargosu da uygulanmaya başladı. Bir taraftan çete saldırıları, bir taraftan ekonomik ambargonun tek bir hedefi vardı; Rojava'daki Kürtlerin iradesini kırmak, oradaki kazanımları tamamen geriye götürmekti. Bu ambargonun aktörlerine baktığımız zaman daha hazin bir tabloyla karşılaşıyoruz. Bir yönden "katil" dediğiniz Baas rejimi, diğer taraftan ne olduğu belirsiz Özgür Suriye Ordusu ve bir taraftan da Türkiye'nin el ele vererek Kürt bölgelerde uyguladığı ağır bir ambargodan bahsediyoruz. Gıda yardımından tutun ilaç yardımına kadar, çocuk bezi, çocuk mamasına kadar en temel insani ihtiyaçlar bile Rojava söz konusu olunca, Kürtler söz konusu olunca sizin tarafınızdan engellendi, sınır kapıları açılmadı.
Daha birkaç ay öncesinde Gazze için, Gazze'ye uygulanan ambargo için haklı olarak dünyayı ayağa kaldırmanız, buralardan gemileri denizaşırı göndermeniz hafızalarda tazeyken hemen yanı başınızda, kardeş olan halklara yönelik uygulamış olduğunuz ambargonun hiçbir izahı olamaz ki bu ambargoyu uygularken, o çokça eleştirdiğiniz, çokça kirli komplolar içerisinde savaş politikalarını dayattığınız Baas rejimiyle de aynı refleksler içerisinde olduğunuzu buradan ben hatırlatmak istiyorum. Özellikle "Suriye'deki halkların iradesine saygılıyız, Suriye'de halklar kendi iradeleriyle ne karar verirse onun arkasında oluruz." diyen bir Hükûmet, söz konusu Kürtler olunca bu iradeyi hiçbir şekilde tanımıyor; tam tersine, çete saldırıları ve ekonomik ambargolar üzerinden bu iradeyi teslim almaya çalışıyor.
Dolayısıyla, bugüne kadar Suriye'de, Rojava'da uyguladığınız politikalardan, tehlikeli politikalardan dönmeniz gerekiyor. Hem bu çete saldırılarıyla ilgili hem de bu ambargolarla ilgili Hükûmetin artık yönünü bilecek bir şekilde bir politika üretmesi gerekiyor.
Bakın, Hükûmete akredite sivil toplum örgütleri Suriye'nin her tarafına insani yardım ulaştırıyorlar. Demin burada konuşan sayın AKP'li milletvekili de Suriye'ye gönderilen insani yardımın boyutunu rakamlarla açıkladı. Bu rakamları konu Kürtler olunca ve Rojava olunca siz neden bir ambargo şekline çeviriyorsunuz? Türkiye'deki sivil toplum örgütleri Suriye'nin değişik bölgelerine yardım ulaştırmak için cuma hutbelerinde çağrılar yapacak şekilde kampanyalar yürütüyorlar. Buna biz hiçbir şey demiyoruz, olması gereken budur ama Rojava ve Kürtler söz konusu olunca bu ayrımcı yaklaşımın mutlaka terk edilmesi gerektiğine inanıyoruz. Suriye'de yaşanan şey bir insani dramdır, bir trajedidir.
Suriye'de şu anda sırtını Çin'e, Rusya'ya, İran'a, Irak'taki Şii yönetime, Hizbullah'a dayayan bir Baas rejimi var, yine sırtını Amerika'ya, Avrupa ülkelerine, Katar'a, Suudi Arabistan'a, Türkiye'ye dayayan bir Özgür Suriye Ordusu var ama hiçbir uluslararası desteğe sahip olmayan bir üçüncü seçeneğin, bir üçüncü yolun muhatabı olan Kürtler var. Kürtlerin orada kendi öz gücü dışında, aynı coğrafyayı paylaştığı kardeş halklar dışında sırtını dayadıkları hiçbir uluslararası güç yok. Eğer siz insan hakları penceresinden, demokrasi penceresinden, tarihe karşı sorumluluk penceresinden bile bu olaya, bu resme bakarsınız buradaki politikanın ne kadar yanlış olduğunu anlarsınız diye düşünüyoruz.
Değerli milletvekilleri, özellikle hem içeride hem de Orta Doğu'da dört parça Kürtlerle barış yapmak Türkiye'ye kazandıracak olan tek yoldur. Çetelerle birlikte hareket etmek bu ülkeye kazandırmaz ama Kürtlerle birlikte hareket etmek, içeride de bir barış süreciyle beraber bu süreci götürmek ülkeyi Orta Doğu'da büyük bölgesel bir aktör, büyük bölgesel bir güç hâline getirebilir; aksi takdirde, antikürt politikaları ya da sınıra Patriot'lar yerleştirerek güvenliği sağlayamazsınız. Biz, tam tersine, bu uygulamaların bizim güvenliğimiz açısından tam tehlikeyi getiren uygulamalar olduğu kanaatindeyiz.
Biz buradan Dışişleri Bakanına ve Hükûmet yetkililerine çağrılar yapmak istiyoruz: Sınırdan geçirdiğiniz bu çetelerin kimler olduğunu biliyor musunuz? Suriyeli halklardan, Kürtlerden bu çetelerin içerisinde yer alan unsurlar var mı? Sağdan soldan parayla toplanarak paralı birtakım çete yapıları üzerinden uluslararası emperyal birtakım planlara alet edilen bu çetelerle iş birliği içerisinde olmak bir devlet ciddiyetine yakışır mı? Özellikle, bu çete mensuplarının bugüne kadar Türkiye tarafından?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Devamla) - ?hangi destekleri aldığının tarafınızdan açıklanması gerekmez mi? Biz Suriye'de bu yanlıştan bir an önce geri dönülmesi gerektiğini düşünüyoruz. Suriye Kürtlerinin iradesini yansıtan Yüksek Kürt Konseyiyle görüşmeler yapılıp Suriye'deki halk meclislerinde şu anda temsiliyet sağlayan bütün halklarla ortak bir zeminin bu ülkeye kazandıracağına inanıyoruz. Bu nedenle bu önergemizin böylesi bir çalışma yapmak üzere Genel Kurul tarafından değerlendirilmesi ve kabul edilmesini bekliyoruz.
Hepinize çok teşekkürler. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.