| Konu: | TERÖRİZMİN FİNANSMANININ ÖNLENMESİ HAKKINDA KANUN TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 62 |
| Tarih: | 06.02.2013 |
BDP GRUBU ADINA SIRRI SAKIK (Muş) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında, bugün, burada görüşmüş olduğumuz yasa uluslararası, işte, Birleşmiş Milletlerin bir dayatması olarak önümüze sürülüyor. Ama, ilk kez burada görüyoruz, yani Birleşmiş Milletlere üye olan ülkelerin hiçbiri o metne dokunmadan onu yasalaştırmışlar. Ama bizim ülkemizde tam tersi, yani şark kurnazlığı yaparak, bu metne Terörle Mücadele Yasası'nı dâhil ederek burada aslında yapılmak istenen şeyi çok iyi biliyoruz. Çünkü bu ülke, yıllarca bu politikalarla, bu yasalarla ta bu noktaya kadar geldi. Şimdi, bugün, bu yasayı buraya getirenler aslında süreçte, geçmişte bu yasaların, buna benzer yasaların mağdurları oldular.
Şimdi arkadaşlarımız da değindi, bu yasa, birilerini terbiye etme yasasıdır. Bu yasa, 1942'lerdeki varlık vergisinin farklı bir versiyonudur. Buradaki değişik grupların konuşmalarını dinlerken ve 1942'de, bu Parlamentoda aynı konuşmalara tanıklık ettik ve bu yasanın adı, açık ve net olarak söylüyorum, nasıl ki 1921'lerde bütün halkları tek kimliğe kilitleyen, tekliği yaratan anlayış neyse bugünkü bu yasa, bütün sermayeyi Türkleştirmek isteyen bir yasadır.
Sevgili arkadaşlar, bakın, Machiavelli Prens kitabının "Zalimlik" başlıklı 17'nci bölümünde aynen şöyle der: "İnsanlar ana ve babalarının ölümlerini unutabilirler ama ellerinden alınan malı, mülkü ve mal varlıklarını asla unutmazlar ve bundan intikam duyguları çıkar." Şimdi, bakın, bu coğrafyada buna benzer yasalar çıktı. 1990'lı yıllarda, bu yasalar çıkarılmadan, varlıklı olan Kürt iş adamlarına infaz uygulanıyordu, öldürülüyorlardı, mallarına, mülklerine el konuluyordu ve bu, devletin derinliklerinde örgütlenerek yapılıyordu. Ama yıl 2013, şimdi, Birleşmiş Milletlerdeki bu sözleşmeyi bahane ederek buraya yeni bir yasa getirerek? Evet, biz grup olarak açıkça ilan ettik: Bakın, Birleşmiş Milletlerin metnini getirin, tercüme edin ve biz altına imzamızı koyalım. Ama siz, Terörle Mücadele Yasası'nı getirirseniz, Terörle Mücadele Yasası'nın ucu açık, makas açık, dilediğiniz herkesi buraya dâhil edebilirsiniz. Geçmişten bugüne kadar Terörle Mücadele Yasası'ndan, hatta Terörle Mücadele Yasası çıkarken "Bu yasa yetersizdir." diyen generallerin de sonra bu yasadan dolayı nasıl bugün Silivri'de yattıklarını da biliyoruz. Onun için çok şeye gerek yok; bir itirafçıyı bulursunuz ve varlıklı olan bir insanın malına, mülküne çok rahatlıkla el koyabilirsiniz. Eğer bu yasa Ergenekon operasyonunda yasalaşmış olsaydı, Cumhuriyet Halk Partisi Ankara Milletvekili Sinan Aygün'ün kasasında yakalanan parayla malına mülküne el koyulurdu ve bugün Sinan Aygün burada olmazdı, bugün ticaretini sürdüremezdi.
Ve şimdi sizin yapmak istediğiniz nedir? Kürtçe bir söz vardır, Sayın Bakanım yok burada, o olsaydı iyi bilirdi. (?*) diyor. Yani yoksul adam, ha suyun ötesi, ha suyun bu tarafı, hiç fark etmez. Biz bu ülkenin yoksullarıyız. Ama, sizin yapmak istediğiniz bu yasayla, bugüne kadar Kürt iş adamlarını terbiye etmektir. Açıkça ve net olarak da bunu söylüyoruz, Kürt iş adamlarını terbiye ediyorsunuz. Bölgedeki koşulları siz bizden çok çok iyi biliyorsunuz ve siz, Kürt sermayesinden ciddi şekilde, ciddi bir rahatsızlık duyuyorsunuz ve bunun için, burada ayrımcı politikalar var, burada tekleştirme var.
Ve burada, ana muhalefet partisine de tarihî bir çağrıda bulunuyorum: Bakın, burada ayrımcı politikalar var. Bu, yarın size de dönebilir. Aslında biz, hepimiz bu yasayla Türkiyeli olma gemisinde birlikte yolculuk ediyoruz. Eğer ana muhalefet partisi bunu Anayasa Mahkemesine götürmezse bizim iki elimiz onların yakasında olur çünkü burada, ayrımcı politikalar var ve bu politikalar geçmişten bugüne kadar uygulandı ve bu yasa, siyasal iktidarın elinde acımasız bir silah gibi çünkü Terörle Mücadele Yasası'ndan, bir bölgede yediden yetmişe bütün insanları terörist ilan etmişsiniz.
Bakın, burada ne diyor: "Bu tasarı bu hâliyle yasalaşırsa muhalif finans kaynakları?" Muhalif basın bile, bir bütün olarak bundan pay alabilir. Üçüncü olarak "Mali Suçları Araştırma Kurulu, MASAK'ın altında kurulacak bu komisyon MASAK'a bağlı olacak." diyor ama MASAK, ilk günden beri tavrını açık ve net olarak koymuş ortaya. Ne diyor MASAK? Daha bu yasalaşmadan açık ve net olarak şunu söylüyor: "Günümüzde bazı ayrılıkçı gruplar, bir yandan terör örgütü kanalıyla, diğer yandan terör örgütünün kontrol ve denetiminde siyasi kanalları kullanarak, zorlayarak politik amaçlarına ulaşmak istemektedirler. Bu tür terör örgütleri, aynı zamanda siyasi kanatlarının desteklenmesi amacıyla fona ulaşabilirler. Örneğin, yerel yönetimde söz sahibi olan, terör örgütüyle yakından bağlantılı kişiler, terör örgütüne çeşitli şekillerde destek sağlama imkânlarına kavuşabilirler." diyor ve burada şunu söylüyor: Yani terör örgütünden bir yakınını kaybedenin bir belediyede işe alınmasıyla siz bu yasaya dâhil olabilirsiniz.
Şimdi, açıkça söylüyorum, bu bölgede ve bu ülkede eğer otuz yıllık bir savaş sürmüşse ve bu 50 bin cana mal olmuşsa, eğer insanların köyleri yakılmışsa, 17.500 faili meçhul cinayet işlenmişse ve herkesin bir yakınının ya cezaevinde ya dağda ya toprak altında olduğu bir gerçeğimiz, bir realitemiz varsa ama siz, eğer belediye olarak bu ölenlerin veyahut da dağda olanların birinin yakınını işe alırsanız, siz bu yasadan mahkûm olursunuz, derhâl sizin mal varlığınıza, aynı şekilde belediyenin mal varlığına da el konulabilir. Bu sadece BDP'liler için değil. Bakın, Cumhuriyet Halk Partisinin Eskişehir'de ve Antalya'daki belediyelerine yönelik o operasyonlarda da aynı yasayla bir mahkûmiyet çıkabilir. Şimdi, MASAK bu konuda bu kadar açık ve net olarak düşüncesini beyan etmişken, daha yasalaşmadan altyapısını oluşturmuşken bize dönüp burada "Efendim, biz bunun güvencesini veriyoruz." deme hakkına sahip değilsiniz çünkü bunların hiçbir dönem güvencesi olmamıştır, tarihte de olmamıştır, bugün de olmaz.
Evet, her savaş servet transferi yapar. Bu savaşta da aslında bir servet transferi yapılmaktadır. Bakın, 1932'lerde, 1933'lerde Stalin Ukraynalılara aynı şeyi yaptı, bir soykırım yaptı ve sonra, mala mülke bir ekonomik kırım da arkasından geldi. Hitler döneminde Yahudilere aynı politikalar uygulandı. Şimdi söyleyeceğim, tekrar tepki göstereceksiniz ama ne yazık ki öyle, Osmanlıda da Ermenilere karşı böyle bir şey uygulandı. Cumhuriyet sonrası da varlık vergisi adı altında bir yasa çıkarıldı. O yasayı çıkardıklarında, açık ve net olarak, o dönemin Başbakanı Şükrü Saraçoğlu şunu söylüyordu: "Biz sermayeyi Türkleştireceğiz." Varlık vergisinin bu halka ne kadar acılar yaşattığına hepimiz tanıklık ettik. O varlık vergisinden, Aşkale'ye tam 1.229 kişi alınıp götürüldü. Bunlardan 329 kişi orada canını kaybetti. Sonra, o insanlar getirilip buralarda, hatta Ankara'da Gençlik Parkı'nda çalıştırıldılar. Kimlerdi? Yahudi iş adamlarıydı, bilim adamlarıydı, şairdi, edebiyatçıydı ve hepsi bu süreçte mağdur oldu. Kimisi çıldırdı, kimisi Avrupa'nın ve Fransa'nın, Paris'in birçok hastanesinde bu acılarla hayata veda etti. Şimdi, aynı politikayı siz, burada, muhaliflerinize karşı uyguluyorsunuz.
Bu yasa "kandan kanunlar"dır; hele hele barış sürecinin görüşüldüğü bir dönemde, yeniden Terörle Mücadele Yasası'na sığınarak getirdiyseniz, o zaman sizin barış politikalarınızı yeniden gözden geçirmeniz gerekir. Bu yasadan hayır çıkmaz. Bu yasa, dediğim gibi "kandan kanunlar"dır. Bu ülke "kandan kanunlar"la o kadar çok tanıştı ki hiçbiri çare olmadı.
Ben bu yasayı vicdanlarınıza havale ediyorum.
Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
OKTAY VURAL (İzmir) - Sayın Başkan, bir şey ifade etmek istiyorum. Türk milletinin ve devletinin tarihinde Hitler'le, Nazi'lerle mukayese edilebilecek hiçbir dönem olmamıştır. Bu bir bühtandır.
BAŞKAN - Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına?
SIRRI SAKIK (Muş) - Sayın Başkan?
BAŞKAN - Efendim.
SIRRI SAKIK (Muş) - Tutanaklara geçsin.
Biz, tarihimizle yüzleşmeden bu sorunlarımızı çözemeyiz. Benim söylediğim şeyler afaki şeyler değil. Osmanlı Dönemi'nde de yaşanmıştır ve Cumhuriyet Dönemi'nde de yaşanmıştır. Varlık vergisi nedir, bana söylesinler. Afaki sözlere karnımız tok artık.
* Bu bölümde, hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.