GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE LİBYA HÜKÜMETİ ARASINDA ASKERİ EĞİTİM İŞ BİRLİĞİ MUTABAKAT MUHTIRASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:28
Tarih:22.11.2012

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu anlaşma görüşülürken söz alan Ana Muhalefet Partisi Temsilcisinin bazı ifadelerinin Komisyonumuzdaki görüşmeler bakımından ve bahsettiği ikinci bir anlaşmayla ilgili olarak Genel Kuruldaki görüşmeler bakımından düzeltilmesi ihtiyacını hissettim, o nedenle söz aldım. Genel Kurula saygılarımı sunuyorum.

Öncelikle, Sayın Atıcı bizim Komisyonumuzun çok renkli bir üyesidir ve gerçekten çok değerli bir çocuk hastalıkları uzmanıdır, uluslararası üne de sahiptir ama çocuk hastalıkları uzmanı olmakla dış politika konusunda fikir beyan etmek aynı şeyler değildir. Sanıyorum, bu konuda da biraz önce kullandığı ifadelerin, dış politika konusundaki bazı yeni başlamanın verdiği heyecandan kaynaklandığını düşünerek söz almış bulunuyorum.

Öncelikle, şu anda görüşmekte olduğumuz anlaşmayla ilgili olarak, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Libya Hükûmeti arasında bir askerî eğitim iş birliği mutabakat muhtırasını görüşürken, bu anlaşmanın, Libya'nın savunmasına ve barışı korumaya katkıda bulunacak bir anlaşma olmasını bir anlamda tenkit eder ifadeler kullandı.

Dünyanın hiçbir ülkesinde "savunma sanayi" veya "savunma bakanlığı" dışında bir ifade yer almaz. "Savaş bakanlığı" veya "savaş sanayi" ancak savaş dönemlerinde kullanılan ifadelerdir. Dolayısıyla, Libya'nın savunmasına katkıda bulunmak veyahut barışı koruma amacıyla bir anlaşma imzalamak da hem diplomasiye hem uluslararası teamüllere hem de savaş niyeti olmayan iki ülkenin bu amaçlarına uygun ifadelerdir.

Burada tabii önemli olan bir diğer husus daha var. Arap baharı sırasında Türkiye'nin dış politikası çoğu zaman tenkit edildi. Ama bu Libya anlaşması da gösteriyor ki bütün bu sıkıntılı dönemden geçildikten sonra, Türkiye'nin dış politikasında uyguladığı bu doğru politikalar sonunda biz Mısır, Tunus ve Libya'da düşman ve hasım idareler değil; Türkiye'nin dostu insanlar, Türkiye'nin dostu yöneticiler ve savunma ve polis teşkilatının eğitimi gibi çok önemli bir konuda bile Türkiye'ye güvenen bir idareyi görmekte oluyoruz. Bu da aslında Türkiye'nin sağlamak istediği bir sonucun çok güzel bir delilini teşkil etmektedir.

Türkiye'de gerçekten tarihi bağları olan ve eski bir Osmanlı toprağı olan Libya'da bugün Libya'nın askerî personelinin Türkiye'de eğitimiyle ilgili bu anlaşmanın içeriğine bakıldığında, gerçekten çok önemli unsurlar yer almaktadır. Şöyle ki: Yaklaşık bin öğrenci eğitim programından yararlanacaktır. Harp okulunda eğitim görecekler, bir sene Türkçe ve akademik formasyon eğitimi alacaklardır ve bundan sonra da dört yıl boyunca harp okulunda eğitim göreceklerdir ama Libya'nın acil ihtiyacına binaen de Libya'nın subay ve astsubay ihtiyacını hızlı bir şekilde karşılamak amacıyla, üç aylık temel subay ve astsubay eğitimine tabi tutulduktan sonra uzmanlık eğitimi alacak bir grup da vardır.

Şimdi, bunun, gelecek dönem bakımından, hem Libya'da, Türkiye'de eğitim görmüş subayların mevcudiyeti hem Türkçe öğrenmiş subayların mevcudiyetinin gelecekte hem Libya'nın idaresinde hem Türkiye-Libya ilişkileri bakımından ne kadar önemli olduğunu da gözden uzak tutmamamız gerekmektedir.

Burada başka bir endişeye daha yer verildi, bu yetiştirilen subay ve askerî personelin Suriye'de kullanılacağına dair halk arasında konuşmalar cereyan ettiği belirtildi. Diplomaside ve siyasette, halkın arasında, kahvelerde konuşulan dedikodular üzerine politika yürütülmez. Burada esas olan -Sayın Atıcı, bu anlaşma görüşülürken Dışişleri Komisyonunda o gün mevcut değildi, o nedenle herhâlde kulaktan dolma bazı bilgilerle bu ifadelere yer verdi ama- mevcut olan Dışişleri Komisyonu üyelerimiz gayet iyi bileceklerdir ki Komisyonda yer alan Hükûmet temsilcileri, bu anlaşmada, bilakis, yetiştirilen personelin hiçbir şekilde Suriye'de veya üçüncü bir ülkede kullanılmayacağına dair hükümler bulunduğunu da ifade ettiler.

Buradan ikinci olarak değindiği, daha önce Dışişleri Komisyonunda onaylanmış ve Genel Kurulda da görüşülmüş olan ikinci bir anlaşmayla ilgili de bilgi arz etmek istiyorum; o da, Libya Geçiş Hükûmeti arasında Libya ulusal polisinin eğitimine ve kapasite geliştirilmesine ilişkin anlaşma. Bu anlaşma Dışişleri Komisyonunda görüşülürken anlaşmada yer alan bir "milis" ibaresiyle ilgili uzun görüşmelerimiz oldu. Bu konuyu gündeme getiren de Sayın Atıcı değil, başka bir Dışişleri Komisyon üyesi Cumhuriyet Halk Partili milletvekilimizdi ve çok detaylı bir şekilde görüşüldü ve bu "milis" ibaresinin eğitim programında kullanılma nedenini, "milis" ibaresinin Libya'da polis adayı olarak toplanan ve resmî bir sıfatı olmayan genç insanlar anlamına geldiği ve söz konusu ibarenin, Libya'da ülkemizle yaptığı çağrışımlardan uzak bir kapsamı olduğu, bu nedenle bu şekilde yer aldığı belirtildi. Konu Genel Kurula geldiğinde, Genel Kurulda bu kez Sayın Atıcı yoktu, konu gündeme başka bir Dışişleri Komisyon üyemiz Milliyetçi Hareket Partisinin muhterem bir üyesi tarafından getirildi, o zamanda aynı ifadelerle zabıtlara geçecek şekilde Genel Kurulumuzu bilgilendirmiştim.

Bu anlaşmada Libyalı bayan polisin eğitilmeyeceği konusuna gelince: Bu anlaşmalar iki tarafın arzuları çerçevesinde olur. Libya'dan böyle bir talep gelmediği için bu anlaşma sadece erkeklerle ilgili olarak yürütülmüştür. Bizim zorla Libya makamlarına "Hayır, sen illa 100 polis yolla, 50 de kadın yolla, eğitim vereceğiz." diyecek hâlimiz de yok. Talep neyse ona göre anlaşma imzalanır, ona göre de sonuçlanır.

Son bir ifade Patriot füzeleriyle ilgili dile getirildi. Patriot füzeleri gerçekten Türkiye'nin NATO üyeliği bağlamında, NATO'nun üyelerini koruma vecibesi bağlamında talep ettiği füze savunma sistemleridir. İlk defa Türkiye'ye konuşlandırılmıyor, daha önce 2 sefer Türkiye'de konuşlandırıldı. Bu Patriot füzelerinin Türkiye'de konuşlandırılması tamamen savunma amacına yönelik. Sınırın öbür tarafında bir hava uçmama sahası ihdasına yönelik olmadığı açıkça belirtilerek ve bir taarruz amacı olmadığı da kesinlikle belirtilerek talepte bulunulmuştur. Patriot füzeleri talebinde bulunulması nedeni şudur: Maalesef, Suriye'de 40 binin üzerinde insanı katletmiş, şu anda tamamen psikolojisini ve insicamını kaybetmiş ve gerçekten köşeye sıkıştığı için ne yapacağı tam olarak belli olmayan, Baas kafalı bir katil cumhurbaşkanıyla karşı karşıyayız ve bu adamın, son anında ülkesinden ayrılırken dahi Türkiye'den intikam almak hisleriyle Türkiye'ye birkaç füze göndermesi endişesi herkeste var. Bu füzeler gönderildiğinde de bu Patriot sistemi sayesinde Türk insanının zarar görmemesi ve Türk topraklarında bir hasara yol açmaması mümkün hâle gelecektir.

Bir Mersin Milletvekili olarak, bu füzelerin düşmemesini sağlayacak olan Patriot sistemine, belki de böyle bir şey inşallah hiç ortaya çıkmayacaktır ama böyle bir saldırı vukuunda da "İyi ki Türkiye zamanında tedbir almış, NATO üyeliğinin nimetlerinden yararlanmış ve NATO'nun caydırıcılık unsurunu da yanına getirmiştir." diye söyleyeceğiz.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bozkır.